19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda’ ‘Cepheye mermi çekenler...’ Vadi Çiçekli’nin son şiir kitabı Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda‘da, İstiklal Savaşı’ndan esinlenerek yazılmış bir uzun şiir yer alıyor. Çiçekli’yle kitabını konuştuk. Ë Kadir AYDEMİR ağnılar Giderdi İstiklal Yolunda için Nâzım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nın bir devamı ya da daha narin bir deyişle izini süren bir şiir denebilir mi? Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda’nın bazı bölümlerinde, gelişen olay örgüsü içerisinde yerel planda kalan tiplemelerde memleketten insan manzaraları var elbette; ama bundan ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nın devamı ya da izini süren bir şiiri izlediği anlamı çıkmamalı. ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’, II. Meşrutiyet’ten, II. Dünya Savaşı’nın bitimine kadar olan zaman dilimine yayılmakla birlikte, ağırlığı II. Dünya Savaşı yıllarına vermiştir. Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda ise kısmen I. Dünya Savaşı öncesine yayılmakla birlikte ağırlığı, cephe gerisindeki cephanenin çekildiği dar alana, İstiklâl Yolu güzergâhına vermiştir. “Ya İstiklal Ya Ölüm!” gibi, topyekun ortaya çıkıveren kararlılığa kilitlenmiş bir toplumun çektiği sancı, kitabın sonuna kadar devam eder. Cephane bir an önce cepheye yetişmelidir. Bu içeriğin belirlediği bir biçim yansır dizelere. Bu, kitap için kaçınılmaz olandır, başka bir biçimde yazılamazdı. Rüzgârın Getirdikleri’nden uzun zaman sonra Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda doğdu... Belki de çok iyi bir zamanlama ile ulaştı bu kitap bize. Günümüz siyasi ortamında geçmişe bir pencere açtınız bu dizelerle. Kitabın kafanızda planlanışı ve yazım sürecinden bahseder misiniz? 2003 yılı Aralık’ında görevli olarak gelmiştim Çankırı’ya. 2004’ün Aralık’ında çıktıydı Rüzgârın Getirdikleri. Ondan kurtulmuştum. Birkaç şiirle günleri geçiştirmek işime geliyordu (demek Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda’ya hazırlıyormuşum kendimi) 2005 yılı Sonbaharı’ydı yanılmıyorsam. Eşimle İnebolu’ya gitmiştik. Küre Dağları’ndan inerken kafamda beliren soruyu anımsıyorum: Bu yokuşu nasıl çıkabilmişti İstiklal Harbi’nde cepheye mermi çeken kağnılar? İnebolu sahillerinden hırçın denize bakmış, yalpalayarak açıkta demirleyen gemilere yanaşmaya çalışan sandalları görür gibi olmuştum... Herhalde İnebolu’da başladı yazma serüveni. Mevsim kışa dönüyordu, yazlıkçılar gitmiş, yerliler kendilerini eve kapamış olmalıydı... Sahilde kimseyi görememiştik... Kitabı bitirdiğimde 40–50 sayfalık bir şeydi. Dinlenmeye bırakmıştım. O sıralar Çankırı Valimiz Ali Haydar Öner “İstiklal Yolu” diye bir kavram attı ortaya. İnebolu’dan Ankara’ya kadar uzanan İstiklal Harbi cephanesinin çekildiği cephe gerisinde kalan ve dere yataklarını takip eden, o zamanlar II. Mahmut tarafından yapıldığı söylenen 344 kilometrelik Ankara–İnebolu şosesinin Çankırı uzantısı da vardı. Şimdiki karayolunu takip etmekle birlikte kestirmeden gidildiği yerlerde yol başka bir yöne sapıyordu. Yol kenarlarında hanlar vardı ve köylerin yakınından, hatta içinden geçiliyordu. Canlandırılmalıydı bu güzergâh, yeni nesillere tanıtılmalı ve turizme açılmalıydı... Derken ve kırsala inildikçe köylüyle, cephane çekenlerin, hancıların, torunları ile tanışıldıkça şiir beni dinlemez oldu, şımardı. Açıkçası ben de o günlerin anısına şımarttım onu. Nokta koymasam duracağı da yoktu. Bir söyleşide: “Edebiyatın en şımarık çocuğudur şiir, her şeye burnunu sokar” dediğimi hatırlıyorum. Bu herhalde karşılıklı oluyor! Bu defa “Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda” kitabında dile gelenler, roman, öykü, senaryodan yansımalar olarak burnunu soktular şiire. Bir destansı şiir diyebilir miyiz “Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda” için? “Destansı Şiir” diyerek kategorize etmek istemiyorum. Atmosferin destanı çağrıştırdığı yerlerde yer yer destansı bir söyleyişe kayış var, ama bu bütünü kapsamıyor. Dikkat edilecek olursa o atmosferden bir an önce uzaklaşmak çabasına düştüğüm görülecektir. O bölümler için “destansı” diyecek olsam, gündelik yaşamın öne çıktığı bölümler için de “Garipsi” demem gerekmeyecek mi? Neden uzun soluklu bir nehir şiir düşlediniz? Bu tarz şiir yazışınız, dergilerde ve kitabınızda rastladığımız şiirlerinizin yazımını etkiledi mi? Nedense hep şiir uzun soluklu, nehir şiir olmalı diye düşünmüşümdür. Arasından bir bölümü çekip almanız bütünü hakkında nasıl olsa bir fikir verebilecek ve nasılsa bütünü bozmayacaktır diye düşünmüşümdür. Belki bunu sorgulamam gerekiyor. Dergilerde yer alan kısa şiirlere gelince, onlar sanki ondan önce yazdıklarımın bir devamı gibi, başka bir bütünün parçaları gibi gelmiştir. Gerçekten öyle midir? Onlara da dönüp bir baksam iyi olacak.? Kağnılar Giderdi İstiklal Yolunda/ Vadi Çiçekli/ Vadi Yay./ 308 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1011 SAYFA 21 K Vadi Çiçekli
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle