19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Mikail Bayram’ın yeni çalışması: Danişmendoğulları Mikail Bayram Konya Selçuk Üniversitesi Tarih bölümü başkanlığından emekli Prof. Dr. Mikail Bayram, Türk kültür tarihindeki bazı ‘netameli’ konuların örtüsünü kaldırdığı, minik ama cesur bir kitapla okur karşısında: Danişmendoğulları Devletinin Bilimsel ve Kültürel Mirası. Ë Ömer TUNCER slamiyet, Anadolu’ya İran üzerinden gelmiştir. Öte yandan Büyük Selçuklu veziri Nizamül Mülk’ün de Şafii Eş’ari inancına bağlı olmasına karşın, Selçuklu ardılı sayılan Osmanlı, neler olmuştur da bu etkilerle taban tabana zıt Hanefi mezhebine bağlanmıştır? Osmanlı yöneticileri kuruluşta, devleti ‘ulemâ’dan alınan fetvalarla yönetmek yerine akliyeci (rasyonalist) düşünceden yana olmuşlar, İznik’te kurdukları medreselere yerleştirdikleri akliyeci bilginlerin düşünce geliştirmelerine destek vermişlerdir. Konya Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü başkanlığından emekli Prof. Dr. Mikail Bayram bu kez, kültür tarihimizdeki bazı ‘netameli‘ konuların örtüsünü kaldırdığı, metin bölümleri sadece 80 sayfa tutan, minik ama cesur bir kitapla karşımıza çıkıyor. Mikail Bayram, hâlâ sürdürdüğü çalışmalarla Ahi Evren’in (yâni, Nasreddin Hoca’mızın) düşsel değil yaşayan siyasal bir figür olduğunu, Anadolu Ahilik’ini kurduğunu vurgulamış, düşünülmesi neredeyse yasak olan üstü örtülü birçok sorunun yanıtını verme cesaretini göstermişti; bulguları, inanılmaz saldırılarla karşı karşıya kalmıştı. Elimizdeki yeni kitabında, Prof. Dr. Bayram, Anadolu Selçuklu devletinin ilk yıllarında ortaya çıkan bilimsel düşüncenin tarihsel kanıtlarını gözlerimizin önüne seriyor. Dönemin fıkıh, hadis ve tarih bilginlerinden İbnü’l Esir, “ElKâmil fitTarih” adlı eserinde Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’ın babası Kutalmış’ı anlatırken şöyle diyor: “Şaşılacak şeydir ki, Kutalmış Türk olmasına rağmen astronomi ilmini çok iyi biliyordu. Bundan başka, felsefe geleneği ile ilgili ilimleri de biliyordu. Kendisinden sonra Ömer Tuncer ve Mikail Bayram... İ oğulları ve ahfadı da felsefe geleneğinden gelen ilimleri öğrenmeye devam ettiler. Ve bu alanda isim yapmış bilim adamlarını himayelerine aldılar. Bu durum, onların dinî inançlarında pürüz meydana getirdi.” Bu bilgiden, Kutalmış’ın, yasak “Mu’tezile” mezhebinden olduğunu anlıyoruz. Mikail Bayram’a göre bu mezhep Hanefilik üzerine kuruludur; öyle ki, bir ara Hanefi denince Mu’tezile anlaşılırdı. Asrı Saadet denilen, Muhammed’in yaşadığı dönemden 100 yıl kadar sonra Mu’tezile, Abbasiler döneminde ortaya çıkan akliyeci bir inanç dizgesidir. Temelde, Kuran’ın ‘ezelî (kadîm) bir kelam’ olduğunu değil, ‘sonradan yaratılmış (mahluk)’ olduğunu, Kuran’daki her şeyin akılla açıklanabileceğini savunur. Karşısında Eş’ariler vardır. Ebu Hasan Eş’ari’nin kurduğu bu inanç dizgesine göre akıl hiç bir zaman gerçeğe ulaşamaz. İnsan için gerçek bilgi yalnızca inançtır. İslam halifeliğinin Abbasiler tarafından yürütüldüğü dönemde, Bağdat’ta ve dolayısıyla bütün islam devletlerinde Eş’arilik egemen oldu; Mu’tezile geleneği sert, ölümcül yasaklarla ortadan kaldırıldı. İslam dünyasında, özgür düşünceleri nedeniyle yasaklarla karşılaşan Hallacı Mansur, Ömer Hayyam, Farabî, İbn Sina, Hasan Sabbah gibi düşünürler, ozanlar, görüş önderleri bu sertliklerden paylarını aldılar. Çatışma daha sonraları Anadolu’da Babaî katliamına, Osmanlının ilk yıllarında Seyyid Nesimî’nin derisi yüzülerek öldürülmesine, Şeyh Bedreddin kalkışmasına, Şah İsmail ile yapılacak Çaldıran savaşına ve Köroğ lu’nun adı ile simgeleşen Celâlî ayaklanmalarına yol açacaktır. Prof. Dr. Mikail Bayram kitabında, Alparslan’ın veziri Nizamül Mülk’ün, Mu’tezile geleneğinden gelen akliyeci vezir Amidü’lMülk Ebu Nasr elKunduri’ye karşıtlığını, bu karşıtlık sonucu onu nasıl idama gönderip yerini aldığını da aktarıyor. Bu bilgilerden, Nizamül Mülk’ün, devletin resmi inancı olan Mu’tezile etkisini yok etmek için büyük paralar dökerek, Anadolu’da kendi adıyla yirmi üç yerde Nizamiye medreseleri kurduğunu, buralara Eş’ari geleneğine bağlı akliye karşıtı ulemayı atadığını öğreniyoruz. Prof. Bayram Anadolu Selçukluları’nda baskın Mu’tezile etkisi ile bilimsel yapıtların da Türklerin Anadolu’ya gelmesinden hemen sonra ortaya çıkmaya başladığını anlatıyor. Yine, Anadolu Selçukluları’nın bugüne değin ortaya çıkmamış ilk bilimsel yapıtı “Keşfü‘l Akabe’yi inceleyip, kitabının ikinci bölümünde Farsça bilenler için, son derece değerli bu kaynak kitabın tıpkıbasımını veriyor. Keşfü’l Akabe yazarı Kayseri nâzırı İlyas bin Ahmed alKayserî elMa’ruf bi İbnü’l Kemal’in Anadolu’ya ilk giren Türklerden ve olasılıkla Malazgirt savaşı gazilerinden olabileceğini tahmin ediyor. Yapıtın, Malazgirt savaşından 2529 yıl sonra, 1101 ile 1105 yıllarında yazılıp Danişmendoğulları’nın kurucusu Melik Ahmed Gazi’ye sunulmuş olduğunu saptıyor. ‘Keşfü’l Akabe’ Miraç olayının, Cennet ve Cehennem’in fiziksel evrendeki yerini saptamaya çalışırken, Dünya’nın yuvarlak olduğu bilgisinin, Macellan’ın dünyayı dolaşmasından (15191521) 520 yıl önce bilindiğini de anlatmış oluyor. Ay ve Güneş tutulmalarının şekillerle açıklamaları da kitapta yer alıyor. Prof. Dr. Mikail Bayram bu minik ama yoğun çalışmasıyla, birkaç yıl önce yayınladığı Sosyal ve Siyasal Boyutlarıyla Ahi Evren–Mevlâna Mücadelesi adlı kitabında ele aldığı Anadolu Selçukluları döneminin son yüzyılında ortaya çıkan savaşımın düşünsel altyapısını da doldurmamızı sağlıyor. ? Danişmendoğulları Devletinin Bilimsel ve Kültürel Mirası/ Prof. Dr. Mikâil Bayram/ KonyaMayıs 2009/ Kendi Yayını/ Tel: 0332 223 14 53 Cesare Pavese’den ‘Şiirler’ ‘Keyfi süsler içinde’ kaybolmayan şair Ë Zülal GÜNEY “Zavallı solgun ruhum/ yitiren enerjisini / seni yücelttiği an / seni tir tir titreten/ ruhum, yaşayan/ ortasında güçbela/ çelikten ve taştan kentin/ dev gibi yükselen üzerinde/ ve ilgisiz/ zavallı halim/ öyle acıyorum ki sana...” İtalyancada yayımlanmış en kapsamlı Pavese şiirleri derlemesi” olan Le Poesie’den “eksiksiz” olarak çevirisi yapılan Şiirler, şairin olgunluk dönemi şiirlerinin tamamını, uzun hazırlık dönemi ya da gençlik dönemi şiirlerinden ise geniş bir seçkiyi içeriyor. re Pavese’nin (19081950) tüm yazarlığının yanında, onun özellikle şair yanını irdelemek için kaynak olma özelliği taşıyor. Bir şiirin yaratılma süreciyle ilgili önemli bilgisel çıkarsamaları da beraberinde oluşturan Şiirler’de, Pavese’nin şairlik serüveni gelişim safhalarına göre sıralanarak sergilenmiş. Bu anlamda, Kemal Atakay’ın giriş yazısı şiirleri takip etme açısından bir rehber özelliği taşıyor. “İtalyancada yayımlanmış en kapsamlı Pavese şiirleri derlemesi” olan Le Poesie’den “eksiksiz” olarak çevirisi yapılan Şiirler, şairin olgunluk dönemi şiirleri iirler, Cesare Pavese’nin şiirlerini besleyen kaynakların yanı sıra, onun şair kimliğini anlamak açısından oldukça zengin veriler sunuyor. Kitap, İtalyan edebiyatının önde gelen kimliklerinden biri olarak daha çok öykü ve romanlarıyla tanınan CesaSAYFA 18 Ş nin tamamını (Çalışmak Yorar, Toprak ve Ölüm, Ölüm Gelecek ve Gözleri Gözlerin Olacak), uzun hazırlık dönemi ya da gençlik dönemi şiirlerinden ise geniş bir seçkiyi içeriyor. Kitabı, Pavese’nin şairlik uğraşıyla ilgili kaleme aldığı yazısını, bir yazar ve şair olarak yaratma süreciyle ilgili yaşadıklarının ifadesi olarak görmek gerekiyor. Aslında, şairyazar Pavese’nin söz konusu yazısı, şiirin temel taşlarından olan imge öğesini ne şekilde ele aldığıyla açımlayıcı bilgi sunuyor. Diğer bir yandan da, Pavese’nin, her geldiği aşamada sancılı süreçlerden nasıl geçtiği ¥ gözlemleniyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle