19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiirin başka bir şiire ne şekilde evrildiğiyle ilgili saptamaları var Pavese’nin. Dolayısıyla, “şiirden şiire doğal bir evrim”i göz önünde bulunduran Pavese, kendi şiirlerinin gelişim çizgisini de bu bağlamda ele alıyor. Hedeflediği şiir yapısıyla ilgili yaşadığı değişim çizgisinden ise şöyle bahsediyor Pavese; “Zihnimde bir öyküşiir fikri oluşuyordu; başlangıçta bunu ‘kısa şiir’ türünden pek ayırt edemiyordum. Doğal olarak, yalnızca bir uzunlukkısalık sorunu değil bu. Edgar Allan Poe’nun şiir kavramı konusundaki bugün de geçerli olan çekinceleri, içeriğe ilişkin değerlendirmelerle bütünleştirilimelidir; o zaman, içeriğe ilişkin değerlendirmeler, bir şiirin uzunluğu ya da kısalığına ilişkin değerlendirmelerle bir bütün oluşturacaktır. Başlangıçta, bu nokta çok net değildi zihnimde; hatta, belli bir ‘cahil cesareti’yle kendimi kandırıyor, şiire –açık seçik, diri, nesnel, öze yönelik, vb. şiire güçlü bir inancın yeterli olacağını düşünüyordum. Başta, evrimden söz ediyordum. İşte evrimden kastım buydu: Bugün bile benim açımdan hiç de sona ermemiş olan bu soruna ilişkin giderek artan bilinç. Bu amaçlarımı kayda değer ölçüde gerçekleştirdiğim ilk şiir, tam da derlemenin ilk şiiridir: ‘Güney Denizleri’. Ama şurası açık: Bir şiiri düşündüğüm ilk günden beri, bu güçlüğe ilişkin önsezimle savaştım.” ŞİİRİN AYDINLIK NOKTASI Şiir dizelerini adeta kanından oluşturan Pavese, bunu en çok Güney Denizleri adlı şiiriyle ilgili yaşadığı çekişmede dile getiriyor. “Güney Denizleri’nin dengeli ve aydınlık anlatısına net olarak nasıl geçtiğimi, bir noktayı anımsatarak anlatabilirim: Bu, birden olmadı. Güney Denizleri’nden, yaklaşık bir yıl öncesine kadar şiir yazmayı ciddi olarak düşünmemeştim, bu arada, eskisi gibi, ama daha büyük bir yoğunlukla, bir yandan Amerikan edebiyatından çeviriler yapıyor, inceleme yazıları yazıyor, öte yandan kısmen Piemonte ağzıyla kısa öyküler yazıyordum... Demek ki, yukarıda sözünü ettiğim uğraşların Güney Denizleri’yle ilişkisi çok yönlüdür: Amerikan edebiyatıyla ilgili çalışmalarım, gelişme sancıları içindeki bir kültür gerçekliğiyle temasa geçmemi sağladı; öykü denemelerim, daha köklü bir insani deneyime yakınlaşmamı ve o deneyimi nesnel bir dille anlatmamı sağladı; son olarak, üçüncü etkinliğim, teknik açıdan bakıldığında, ‘sanat uğraşı’nın ne olduğunu anlamamı sağladı; Güçlüklerin üstesinden gelmenin zevki, bir izleğin sınırları, imgelem, uslup oyunu ve bir üslubun –ki aynı zamanda olası dinleyici ya da okurla bir hesaplaşmadır verdiği gizemli mutluluk...Yazınsal dilde kanın akmasını sağlamak ve yaşamın canlanmasını sağlamak, ancak konuşma dilinden, teknik dilden ve yöre ağzından sürekli aktarmalar ve aşılarla mümkündü. Keza, bu benzersi, üçlü deneyim bana şunu gösteriyordu: Farklı anlatımsal ve pratik ilgilerin dallanıp budaklandığı bu karmaşık yumağın Cesare Pavese. içinde, aslında bu iki ¥ yön karşılıklı olarak birbirine bağımlıydı ve kısırlığa düşmemek için ilkelerimi sürekli olarak gözden geçirmem gerekiyordu. Başka bir deyişle, söz konusu deneyim, şu fikre hazırlıyordu beni: Ne kadar yüce olursa olsun her şiirsel atılımın koşulu, her zaman içinde yaşadığımız ortamın etik ve elbette pratik gerekliliklerine titiz bi dikkat göstermedir.” İMGELEM OYUNU Ama şiirlerinde, kısa bir zaman sonra konunun (nesnenin) bir engel olduğunu duyumsamaya başlayacaktır Pavese. Bunu da, öyküye ilişkin “maddeci bir kavrayışa”, bunun kaçınılaz sonucuna bağlayacaktır. Yanlış olanı ise, “bir konu bulup onu kendi psikolojik ya da anlatısal doğasına göre gelişmeye bırakmak ve sonuçları izlemekle yetinmek” olarak saptayacaktır. Bütün bu sancılı saptama süreçlerinden sonra kendi ölçüsünü yarattığını söyler Pavese. “Zihinde net olarak canlandırılmış imgelemsel bir ilişkinin ölçülü ve doğrudan anlatımı” onun çok net ilkelerinden biridir artık. Anlatıya “dört elle” sarılan Pavese, “keyfi süsler içinde” kaybolmaya karşı koyar. Şiirin bel kemiği imge için şunu diyecektir: “İmgelem oyununda uygunluğun ölçütü, ruhsal anlamıyla gerçekliğe kişisel katılımımızı belirleyen mantıksal ve ahlaki bütüne seçik bir bağlılık olmalıdır.” Pavese’nin şiirlerinde gözlemlenen tam da budur. Dizeler yoluyla anlattığı, her gözlemin, acının, sevincin ardında şairin kendisi de vardır. Bir anlamda, onun şiirlerinın malzamesi, onun canı ve kanından oluşmuştur. Bir çocuk gelirdi oynamaya çayırlarda, şimdi yolların uzandığı/ Çayırlarda yalınayak çocuklara rastlayıp sevincinden zıplardı/ Güzeldi çıplak ayak olmak otlarda onlarla/ Bir akşam, uzakta ışıklar, silah sesleri yankılanırdı şehirde ve rüzgârla ulaşırdı korkutucu/ Kesik kesik bir uğultu/ Susardı herkes/ Tepeler nokta nokta ışıklar saçardı kıyılara, rüzgârın canlandırdığı/ Gece, kararan, söndürürdü sonunda her şeyi ve uykuda rüzgârın serinlikleri sürerdi yalnızca. ? Şiirler/ Cesare Pavese/ Çeviren: Kemal Atakay/ Yapı Kredi Yayınları/ 410 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1011 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle