22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K Sevgili Genco Erkal’a, Zafer Diper’e, Ferhan Şensoy’a… itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Yakılacak yazarlar listesi tılıyor birer saman balyası halinde… Düşer düşmez yazarlar, kavrula büküle kavisler çiziyor… Bir gizli el yok etmeye yöneliyor tüm yazınsal verimimizi! Devletin özel ilgisi eşliğinde, hatta desteğinde, denetiminde… N’oluyoruz demeye kalmadan yazınsal verimimiz yitip yok oluyor neredeyse… Göz gözü görmez duman bulutu içinde, fırdöndü alev topaçları arasında kim bilir daha kaç yazar var? Hangi kitaplar sıraya girecek daha? Süregiden bir karabasan bu, başka nasıl açıklanabilir ki? Kaçırıp kurtardığımı düşündüğüm kitabın kapağına bakıyorum: Hikmet Altınkaynak’tan Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü (Doğan)… Bir kümbete benzeyen kitabın incelmiş, kurumuş kahve telvesi gibi tozuşup uçmaya hazır sayfalarını çevirdikçe ben, yazarlar da dökülmeye başlamasın mı içinden birer birer? YAKILACAK YAZARLAR... 2 Temmuz 2019’a dek çeyrek yüzyıl içinde sözlükte yer alan yazarların tümü de yakılacakmış… Önümüzde on yıl kaldığına için 29 harfli abecemiz on dilime bölünmüş, her yıl başına 23 harf düşmüş böylece… İşte A harfindeki yazarlar, şairler: Osman Hakan A., Tahir Abacı, Muzaffer Abayhan, Süheyla Acar, Türker Acaroğlu, Ahmet Ada, Necdet Adabağ, Bilgin Adalı, Oya Adalı, Tektaş Ağaoğlu, Yeşim Ağaoğlu, Nazmi Ağıl, Ahmet Necdet, Bedia Akarsu, Hikmet Temel Akarsu, İhsan Akay, Meliha Akay, Oğuzhan Akay, A.Alper Akçam, Faik Akçay, Hakan Akdoğan, Nazmi Akıman, Sunay Akın, Üstün Akmen, Akgün Akova, Doğan Aksan, Mete Akyol, Taha Akyol, Sina Akyol, Alev Alatlı, Hüseyin Alemdar, Refik Algan, Elif Su Alkan, Erdoğan Alkan, Orhan Alkaya, Erdal Alova, Necmiye Alpay, Ulviye Alpay, Atila Alpöge, Aysel Alpsal, Mahmut Alptekin, Ahmet Altan, Çetin Altan, Erkan Altaca, Hande Altaylı, Aytunç Altındal, Şavkar Altınel, Hikmet Altınkaynak, Günel Altıntaş, Feriha Altıok, Kurtul Altuğ, Selçuk Altun, Çiğdem Anad, Kemal Anadol, Feridun Andaç, Mehmet Anıl, Cüneyt Arcayürek, Adnan Ardağı, Engin Ardıç, Meltem Arıkan, Osman S.Arolat, Kaan Arlanoğlu, Oruç Aruoba, İnci Asena, Hayati Asılyazıcı, M.Sadık Aslankara, Hüseyin Atabaş, Erdal Atabek, Cem Atabeyoğlu, Atilla Atalay, Erendiz Atasü, Cahit Atay, Kemal Ateş, Toktamış Ateş, Fatih Atila, Zeynep Avcı, Kadir Aydemir, Erdoğan Aydın, Lütfiye… …Aydın… Demek sıra Lütfiye Aydın’a gelmiş… Daha önce yakmamışlar mıydı bu değerli öykücümüzü? Demek yetmemiş, kurtulmasını sindirememişler içlerine. Çekip sürükleyerek kollarından, götürüyorlar Lütfiye Aydın’ı da… Gözleri gözlerimizde kalıyor, bir soğuk damga vurulmuşçasına uygarlığın bilincine, öylece kazınıp kalıyor… Bir kez daha alevlerin ortasına atılıyor Lütfiye Aydın; yeniden, yeniden… Demek 2 Temmuz 1993 Sıvas yangını sürüyor… Sonra… Mehmet Aydın, Refik Aydın, Bedrettin Aykın, Gürkal Aylan, Enver Aysever, Gürsel Aytaç, Sezer Ateş Ayvaz, Ülkü Ayvaz, Adnan Azar… Sözlükte yaşayan ne kadar yazar varsa, tutup kollarından ateşe atıyorlar tümünü de… Alevler, ortaya düşen her yazarla birlikte daha bir harlanıp gürleniyor… “A” başlığında yer alan yazarların ateşe verilmesi sona erince sıra geliyor B maddesi altında sıralanan yazarlara: Halim Bahadır, Halil İbrahim Bahar, İbrahim Balaban, Mürşit Balabanlılar, Mustafa Balbay, Mustafa Balel, Nalan Barbarosoğlu, Mehmet Barlas, Kürşat Başar, Başar Başarır, İlhan Başgöz, İbrahim Baştuğ, Enis Batur, Sabahattin Batur, Zühtü Bayar, Yalçın Bayer, Bedri Baykam, Mehmet Bayrak, Vural Bahadır Bayrıl, Nihat Behram, Kemal Bek, Habib Bektaş, Tansu Bele, Murat Belge, Yahya Benekay, Yiğit Bener, Enis Berberoğlu, Süreyya Berfe, Egemen Berköz, Alparslan Berktay, Nermin Bezmen, Fikret Bilâ, Hikmet Bilâ, Faruk Bildirici, Mehmet Yaşar Bilen, Gülderen Bilgili, Şeref Bilsel, Mehmet Ali Birand, Atilla Birkiye, Salih Bolat, Gaye Boralıoğlu, Ender Kâmil Boyacı, Aydın Boysan, İsmet Bozdağ, Nevra Bucak, Abdülkadir Budak, Umur Bugay, Süleyman Bulut, Ahmet Büke… “A” ile “B” maddesindekiler bitiyor. Bu kez C maddesindeki yazarlara geliyor sıra… Yakılmadık yazar kalmayacak, hangi görüşten olursa olsun yaşayan her yazar şair yanmanın tadına varacak. Yanmanın tadını almayan tek bir yazar olmayacak böylece… Asıl şaşılacak yan, yakıcılarla aynı görüşü paylaşan, ötesinde bu konuda neredeyse kışkırtıcılık yapmaya soyunmuş görünen yazarlarla şairlerin de ateşe atılması… Çünkü yakıcılar, bir bütün olarak yazına karşılar… Kendilerinden olanlara daha acımasız davranıyorlar… “Siz ha?” diye dişlerini gıcırdatarak, arkalarından birer tekme savurup öyle atıyorlar onları ateşe… YAKILACAK YAZIN... Yüzyıllar, binyıllar içinde kazandığımız ne denli değer varsa, yaşayan şairlerimizin yazarlarımızın adında tek tek yıkılmaya çalışılıyor… Evet, adları Altınkaynak’ın Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü’nde yer alan ne denli yazıncı varsa bunları, bunlarla birlikte tüm yazınımızı, yazınsal birikimimizi, yazınsal okullarımızı, çığırlarımızı, gruplarımızı, yaklaşımlarımızı, eğilimlerimizi, sıra içiliğimizi, sıra dışılığımızı, aykırılığımızı, öncülüğümüzü, deneyciliğimizi yakıyor, yok ediyorlar. Sonra dilimizi, evet, tabii ya, dilimizi… Bu dilde verimlenmiş ne varsa yok etmeye giriştiklerine göre dilimizi, Türkçemizi de yakıyorlar… Böylece yanık bir türkü tutturmaya koyuluyor Türkçemiz. Zaten bu, bir büyük oyunun adımlarından biriymiş, dilimiz elimizden alınıp yerine Arapça egemen kılınacak, böylelikle toplumumuz köleciliğin pençeleri arasına bırakılacakmış… Bu gizli plan uygulayıcılarının asıl amacı toplumu dinamitleyip yok etmekmiş. Bunun için toplumsal dinamikleri, içgücü, heterojenliği, bireyin kendini geliştirme yetisini, şunu bunu parçalayıp toplum yapımızda onulmaz gedikler açarak iflah olmaz hale gelmemizin zeminini hazırlamaya çalışıyormuş bu güçler. Sonra tüm Anadolu’yu bir “yanık dolu” kavruk toprak haline getirip Türkiye Cumhuriyetini de yanık cumhuriyetine çevirerek seyrine bakacaklarmış bir güzel… Öyle ya bir yurdun köküne kibrit suyu ekmek istiyorsanız o yurdun dilini keser biçerseniz, önce dildeki verim haritasını silerseniz, olur biter. Yurt murt kalmaz geriye! Nitekim yanıklar dolu Anadolu’da yanık ağıtları yükseliyor bir bir… Ferhan Şensoy’un 2019/ Bilimsiz Kurgusal Güldürü’sünde yansıttığı gibi 1919’dan 2019’a, son yirmi beş yıl içinde karartmayı tamamlamakmış çıyanların arzusu… Sıvas’ta önü açılan Cumhuriyetin, yine orada boğulmasını seyretmenin şehvetini yaşamak! Az kalmış, çok az… Zaman onların lehine çalışıyormuş… En çok on yıl sonra, 2019’da iş bitecek, Türkiye Cumhuriyeti tarihe gömülecekmiş… Tanrım, rüya mı görüyorum, yoksa gerçekten yaşıyor muyum bunları? Uyanıp bir an önce sıyrılmalıyım karabasandan… Ama nasıl, nasıl?… Oysa ben susuyorum… Onca suskunluğa karşın yine de 2 Temmuz Dünya Aydınlanma Gününüz kutlu olsun efendim. ? erhan Şensoy’un yazıp yönettiği, Ortaoyuncular’ın sunduğu kara anlatı 2019/ Bilimsiz Kurgusal Güldürü’yü izleyip eve döndüğümün gecesi uyku tutmuyor bir türlü… Çalışma odamdayım… Sıkıntılı adımlarla kitaplığımda dolanırken, sanki duman yayılmaya başlıyor bir anda sergenlerdeki kitaplardan… Gözlerimi ovuşturuyorum, hayal mi bu? F Ferhan Şensoy Oyunun etkisiyle olmalı, bütün kitapların yakılabileceğini kuruyorum… Sağım solum, önüm ardım kitap, her köşeden, raftan, kitapların sayfaları arasından duman yükseliyor. Yayılıp ortalığı kaplıyor. Göz gözü görmez oluyor odada… Alev her an parlayabilir… Zafer Diper’in, Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanıyla Truffaut’nun bu adla çektiği filmden yararlanarak ek çalışmayla yeniden kurgulayıp oyunlaştırdığı, yönettiği Bizim Tiyatro yapımı F451’i anımsıyorum bu kez. Öyle ya bakmışsınız, kitap yakmanın da “iş” sayıldığı, bunun için kadro açılarak yoksul emekçilerin “kitap yakıcılık” adı altında işlendirildiği düzen kuruluvermiş göz açıp kapayana dek. İşte o kıvılcım da çıkıyor sonunda… Bir alev çeliği, şıkırtıyla parlıyor odada. Dumana boğulmuş kitaplar, sergendeki yerlerinden aleve doğru yuvarlanıyor… Olacak şey değil, ama kitapların yanında hayattaki yazarları da yuvarlanıyor ateşe… Her düşen kitapyazarla birlikte alev biraz daha iştahlanıyor, kabarıp genişliyor, alabildiğine yükseliyor… Yazarlar, alevlerin çizgisinde bir görünüp bir kayboluyorlar. Genco Erkal’ın yazıp yönettiği Dostlar Tiyatrosu’nun Sıvas’93 adlı belgesel oyunu canlanıyor gözlerimde… Oyuncular yüz göz saç alev almış, el kol ayak kıvrımlanıp bükümlenerek birbirine girmiş, mum gibi titreye eriye bite bir sahne plastiği içinde bu tragedyayı sergiliyor… Yazarından şairine, çizerine, müzisyeninden yorumcusuna, ressamına, sinemacısından tiyatrocusuna, dansçısına, eleştirmeninden denemecisine, incelemecisine Türkiye’de sanat üretmeye çalışan insanların yanışı, yakılışı… Birden dalıyorum alevlerin ortasına, önüme çıkan ilk kitabı çekip kaçıyorum alevlerden, fırlayıp çıkıyorum odadan… YAKILACAK KİTAPLAR... Koşarken, alevlerin yuttuğu kitaplarla göz göze geliyorum bir an… Evet, evet kitapyazarlar bu yangının içine itiliyor göz göre göre. Birileri, onları arkasından alevlerin ortasına doğru zorluyor. Kimlerin kitapları, şiirleri, öyküleri, romanları, oyunları, denemeleri, eleştirileri, araştırmaları, incelemeleri itiliyorsa alevlerin ortasına, kolundan çekilerek yazarlarıyla şairleri de alevlere çekiliyor. Kitaplar yığıldıkça üst üste o cadı kazanı altında; ateş daha bir canlanıyor… Alevler dil dil oynaşıp yılan dansı yapıyor sanki… Aman Tanrım olacak iş değil; Peride Celaller, İsmet Kürler, Vedat Türkaliler, Oktay Akballar, İlhan Selçuklar, Arif Damarlar, Yaşar Kemaller, Talip Apaydınlar, Mehmet Başaranlar, Nezihe Meriçler, Leylâ Erbiller, Tahsin Yüceller, Tarık Dursun K.’ler, Adnan Özyalçınerler, Ferit Edgüler, Kemal Özerler, Ülkü Tamerler, Cevat Çapanlar, Gülten Akınlar, Doğan Hızlanlar, Demirtaş Ceyhunlar, Vecihi Timuroğlular, Muzaffer İlhan Erdostlar, Emin Özdemirler, Konur Ertoplar, Adnan Binyazarlar, Adalet Ağaoğlular, Muzaffer İzgüler, Cengiz Bektaşlar, Füruzanlar, Ahmet Cemaller, Necati Tosunerler, Ataol Behramoğlular, Refik Durbaşlar, Nursel Durueller, Nazlı Eraylar, Pınar Kürler, Ayla Kutlular, İnci Arallar, Osman Şahinler, Selim İleriler, Nedim Gürseller, Hulki Aktunçlar, Burhan Güneller, Necati Güngörler, Murathan Munganlar, Oya Baydarlar, Cemil Kavukçular, Mehmet Zaman Saçlıoğlular daha kimler kimler indiriliyor yapıtlarıyla birlikte sıra sıra… Cumhuriyet öncesi yazınımız, milli edebiyatımız, 1940 toplumcu gerçekçi kuşağımız, 1950 kuşağı yazarlarımız, öykücülerimiz, birinci yenicilerimiz, ikinci yenicilerimiz, 1960 dönemi, ardı sıra gelen yazarlar şairler, 1980 sonrası yazıncılarımız… Kollarından tutuldukları gibi ateşe doğru, alevlerin göbeğine fırla Genco Erkal Zafer Diper SAYFA 20 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle