Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vicki Myron’dan ‘Dewey’ Kitapsız, kedisiz ve aşksız bir hayat olası mı? Bir kedi insanın üzerinde ne kadar etkide bulunabilir? Bir kedi kaç kişinin yaşantısını etkileyebilir? Terk edilmiş bir yavru kedi klasik bir Amerikan kasabasındaki küçük bir kütüphanede nasıl dünya çapında ünlü olur? Vicki Myron, Dewey’de böyle bir kedinin öyküsünü anlatıyor. okuyucunun kitaba ulaşmasında yaratılmış ortak bir dil olarak değerlendirilebilir. DEWEY SİSTEMİ “Halk Kütüphaneleri”nde kullanılan; kitapların, gelişigüzel değil de belirli bir düzen içerisinde sınıflandırılmış olarak raflara yerleştirilerek, okuyucuların kitaplara ulaşmasında kolaylık sağlayan uluslararası nitelikteki en yaygın sistemden birisidir “Dewey Sistemi”. Konu kütüphane, kitap, bilgi ve bilim olunca birçok insan “Dewey Sistemi”ni oluşturanın, bilimsel yöntemi bugünkü anlamda biçimlendirmiş olan John Dewey olduğu yanılgısına düşebilmektedir. Oysa bir kütüphaneciyseniz, üstüne üstelik bir halk kütüphanecisiyseniz bilirsiniz ki; kütüphanenizde kullandığınız kitap ve konuları, onar onar bölümleyen ve rakamlarla gösteren “Dewey Sistemi”nin kurucusu ve geliştiricisi Melville Dewey’dir. Belirtmek gerekir ki Melville Dewey’in (18511931) 1876’da başlattığı kütüphane sınıflandırma sistemi “Dewey Sistemi”; Dewey Ondalık Sınıflandırma Sistemi olarak adlandırılmaktadır. Özellikle halk kütüphanelerinde kitapların sınıflandırılması ve raflara yerleştirilmesinde en çok kullanılan “Dewey Sistemi”nde: konular 10 ana sınıfta toplanır ve alt bölümler bu sisteme göre, 10, 100, 1000 şeklinde hiyerarşik olarak dallanır. “Dewey Sistemi”nin 10 ana sınıfı ise; 000 Genel Eserler, 100 Felsefe ve Psikoloji, 200 Din, 300 Sosyal Bilimler, 400 Dil, 500 Bilim, 600Teknoloji, 700 Güzel Sanatlar, 800Edebiyat, 900 Tarih ve Coğrafya biçiminde düzenlenmiştir. Özellikle halk kütüphanelerinin hemen hemen tümü Dewey Sistemi’ni kullanmaktadır. Şüphesiz yazmanın, yazının ve kitabın kaynağı belirli bir düşüncedir. Ve her bir kitap yeni baştan anlatan, anlamlandıran ve gösteren bir özelliğe sahip olmaktadır. İşte Dewey de, okuyucusuna adeta kütüphaneye bakmanın sırrını vermektedir. Yazar Vicki Myron, son beş yılı kütüphane müdürü olmak üzere 25 yıl, Sisters Cafe’den sonraki köşeyi dönünce küçük park yerinin karşısında ve Büyük Cadde’den hemen yarım blok ötede, alçak, gri renkli bir beton binada bulunan Spencer Halk Kütüphanesi’nde çalışmaktadır (s. 10). Spencer Halk Kütüphanesi’ndeki terk edilmiş bir kedi yavrusunun birçok yaşama dokunabilmesi ve etkisinin ne kadar büyük olduğunun öğrenilmesiyle küçük bir kütüphane; bir buluşma yeri ve ilgi çeken bir yere dönüşmüş, bir Amerikan şehrine ilham kaynağı olmuş ve hatta bir bölgenin tümüyle birbirine kenetlenmesini sağlamış ve sonunda da dünya çapında ünlü olmayı başarabilmiştir (s. 11). İsmi, “Dewey Ondalık Sistemiyle yatıp kalkan kütüphaneciler için” (s. 38) anlamlı olan küçük kedi Dewey 1988 yazı sonlarında Spencer Halk Kütüphanesi’nde gözle görülür bir değişikliğin yaşanmasına yol açmıştır: Kütüphanenin ziyaretçi sayısı artmış, kütüphaneye gelenler daha uzun süre orada kalmış, orada vakit geçirmekten zevk almaya başlamış ve bu durum insanlara moral ve güç vermiştir. Nitekim kütüphaneden mutlu ayrılan insanlar mutluluklarını evlerine, okullarına ve iş yerlerine taşımışlardır. Daha önemlisi ve güzeli ise bu insanların sayısı her geçen gün çoğalırken insanların bu durumu konuşuyor, birbirlerine iletiyor olmalarıdır (s. 75). Yazar Vicki Myron, neredeyse kendi sesine başka sesleri de ortak etmeyi istemektedir. Onun için yaşam ve yaşadıklarının anlamı, çoğalarak yaşamakta saklı durmaktadır. Yeter ki çoğalarak, artarak büyüdükçe paylaşmaya, bölüşmeye de bir o kadar yer verilebilsin. FARKINA VARMAK Yazarın anlattıklarından da görüyoruz ki; her yaşam kendi zenginliğini kendi içinde taşımaktadır. Vicki Myron’nın yazdıkları biraz kendilerini, biraz dönemlerini, biraz da tanıklıklarını içermektedir. Dewey, yazar Vicki Myron’nın neredeyse duygu zenginliği içerisinde yeni bir dünyaya açılan penceresi olmaktadır. Şunu anlıyoruz ki; çoğu kez uzağında durduğumuz hayatın anlamı ve varlığını bize yeniden hatırlatan başka bakışlar, başka gözler ya da başka sesler olabilmektedir. Yaşarken farkında olmadıklarımız kadar, farkında olup da göremediklerimiz oysa yaşadıklarımızın anlamını yerli yerine koymamızda ne kadar önemli bir duruma gelebilmektedir. Ayrıca şunu da görüyoruz ki; önümüzde duran yolda biriktirerek, paylaşarak ve önemseyerek ilerlerken açıp katıldığımız yeni yaşama alanlarının öğreticiliği bizleri düşlerde kalan öte yerlere ulaştırmayı başarabilmektedir. Nitekim insanlık tarihi; düşünsel yapı ile ilgili olan akımların katkısıyla ortaya çıkan birçok çalışma, ilerleme ve araştırmalarla doludur. Kütüphaneler ise, çağlar boyu nesilden nesile yazılı olarak aktarılmış olan birçok gelişmenin hem taşıyıcısı olmakta hem de bu gelişmelerin zaman içerisinde birer toplumsal değer halini almasına katkı sağlamaktadır. Hemen hemen insanlığın gelişiminden günümüze kadar yaratılan ve yaşanılan toplumsal değerlerin tümüne yakını da kütüphanelerde toplanmaktadır. Dolayısıyla Dewey, dünyanın kalbine dokunan kütüphane kedisi olarak birçok kütüphanenin raflarında “onuncu canını” yaşamaya devam edecektir. Ayrıca şunu da önemle vurgulamak gerekiyor; insanoğlunun var olan arayışı hiç bitmeyecek, nereye gitse, ne yapsa, hangi işe tutunsa yolu dönüp dolaşıp yine bir canlıya çıkacaktır ve ne kadar yalnızlaşırsanız veya yalnızlaştırılırsanız da kendinizi kütüphanelerde insandan insana ulaşan sesin renginde bulabileceksinizdir. Üstelik kütüphaneniz bir halk kütüphanesiyse insandan insana ulaşan sesin rengi gözlerinizi daha çok kamaştıracaktır. Bir başka ifadeyle; ne içinde olduğumuz ne de büsbütün dışında kaldığımız geniş, sonsuz ve önü açık bir zamanda yaşanılan günün değerini bilmek, o anın derinliğini kavramak ve o anı önemli kılmak bizlere yaşama alanlarımızın gerçekliğini sunacaktır. ? Dewey / Vicki Myron/ Çeviren: Suna Develioğlu/ Pegasus Yayınları/ 304 s. SAYFA 13 Ë Yalçın YAĞCI oksa bir kedi, bir kütüphane, bir kasaba, gerçek olan bir deneyim, geçmişe veya şu ana ait olmayan, kendi hayatlarıyla ilgili farklı ama tanıdık bir şey bulmayı mı umuyorlardı. Iowa tamamen bundan mı ibaretti? Belki de stratejik merkez sadece memleketin ortasında bir yer değil aynı zamanda göğsünüzün ortasında bir yerdi” (s. 222). Her meslek dalının veya hizmet alanının olduğu gibi kütüphanecilik disiplininin de kendine özgü bazı kavramları vardır. Kütüphanelerde en temel amaç; gereksinim duyulan bilginin sistemli hale getirilmesi ve sunulmasıdır. Kütüphanelerdeki bu işlevselliğin sağlanabilmesi için kavramlardan ileri gelen anlaşılan, anlaşılmış ve kavranmış olan uygulamaların gerçekleştirilmesi gerekir. İşte bu bağlamda “Dewey” kavramı da kütüphanelerde ondalık sisteme dayalı sınıflandırma sistemi için kullanılmaktadır. Kütüphanelerde temel bir kural olarak benimsenen; “her kitap okuyucusunu, her okuyucu da kitabını en kısa sürede bulabilmeli” düşüncesi oldukça önem taşımaktadır. Bundan dolayı “Dewey”; kitabın okuyucuya, “Y İYİ KÜTÜPHANECİ KİMDİR? Yazar, kütüphaneci Vicki Myron her şeyden önce, kendi ifadesiyle “büyük oynayan bir insandı” ve “güçlü bir kütüphanenin toplum üzerinde yaratabileceği farkı görebiliyordu” (s.112) ve iyi bir kütüphanecinin, konu ne olursa olsun daha derine inmesi gerektiğini önemsemekteydi. Onun için “İçinde bulunduğumuz toplumun değerleri nedir?”, “Daha önce ne durumdaydı”, en önemlisi “Nereye gidiyor?” diye sorular sorup cevaplar aramak oldukça önemliydi. Bir başka deyişle “iyi bir kütüphaneci, beyninin gerisinde, bilgiyi yakalayıp değerlendirmek için bir filtre oluşturma” (s. 114) bilinciyle hareket etmeliydi. Vicki Myron’a göre “büyük kütüphanenin büyük ve güzel olması şart değildir. En iyi tesislere ya da en çalışkan personele sahip olması gerekmez. Halkın yaşamına, toplumun ayrılmaz bir parçası olarak girmesi demektir. Her zaman orada olduğu için kimsenin dikkatini çekmez ama insanların ihtiyacı olan her şey vardır o kütüphanede” (s. 133). Bunun en güzel örneğini, küçücük bir kedinin insan yaşamını ne denli değiştirebileceği duygusallığında işleyen yazara göre kendisi kedisiyle “yalnızca yarını değil yaşamı sonsuza dek paylaşmayı seçmişti” (s. 237). Dewey gibi kendisi de şanslıydı. Artık daha iyi biliyordu ki, inandığı gibi yaşamalıydı. Dewey’den öğrendiği çok şey vardı: “Yerini bul. Sahip olduklarınla mutlu ol. Herkese iyi davran. İyi bir yaşam sür. Hayat maddesel şeyler demek değildir, sevgidir. Hiçbir zaman sevginin gelmesini bekleme” (s. 296). Elbette, bütün bunlar doğruydu fakat her zaman olduğu gibi bu cevaplar çok sıradandı. Çünkü Vicki Myron’a göre Dewey’i bütün kalbiyle sevmenin, Dewey’in de onu aynı şekilde sevmesi dışında aslında bütün cevaplar çok basit gibi geliyordu (s. 296). Oysa Vicki Myron’nın her neye ihtiyacı olsa Dewey ona düşünmeden, karşılık beklemeden ve o istemeden vermişti. Vicki Myron’a göre bu yalnızca sevgi değildi. Saygıydı. Empatiydi ve bu karşılıklıydı. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1011 Vicky Myron ve Dewey..