19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y Mark Twain eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Hugo Dostoyevski Cervantes debiyata edebiyatdışı gözlüklerle, bilimin farklı dallarının bakış açılarıyla getirilen yaklaşımlar, romana, öyküye, şiire, anlatıya, edebiyat eleştirisinin ötesinde zengin okuma olanakları taşırlar. Edebiyat eleştirisinin de, kendi tarihi içinde, toplumbilim, görüngübilim, anlambilim, dilbilim, vb. gibi alanlardan yöntem desteği alma gereksinimi duyması biraz da bundan değil midir? Vincenzo Ruggiero’nun, geçenlerde Everest Yayınları’ndan çıkan Edebiyat ve Suç adlı yapıtı da edebiyata toplumbilimsel açıdan yaklaşan bir kitap. Londra’daki Middlesex Üniversitesi’nde toplumbilim profesörü olan Ruggiero, klasik ve modern klasik denilebilecek yapıtların okuması üzerinden “suç”un çeşitli sorunlarını ele alıyor. Yapıtları incelenen yazarlar arasında Dostoyevski ve Camus, Cervantes, Baudelaire ve Jack London, Melville, Thomas Mann, Zola ve Hugo var. Ele alınan konular ise suç ve örgütlü suç, uyuşturucu ve alkol, fuhuş, hapishaneler, siyasal yozlaşmalar… Edebiyat ve Suç, yazarının deyişiyle, bir edebiyat eleştirisi değil, edebiyat yapıtlarını toplumbilimsel bir yaklaşımla okuyan bir toplumbilimcinin kaleme aldığı bir kitap. “Suç”un edebiyata yansıması ve yansıtılması konusunda pek çok yapıtı toplumbilimsel ve suçbilimsel açılardan inceleyerek ilginç sonuçlara varan bir çalışma. ‘ROBINSON CRUSOE’ YAZARI “Bu kitap,” diyor Ruggiero, “kurmacayı sosyolojik anlamın iletilmesinde ve kriminolojik çözümlemenin derinleştirilmesinde bir araç olarak kullanıyor. Suç ve suç denetimi konularını bazı klasik edebiyat eserlerini okuyarak ele alıyor…” Sözgelimi, Robinson Crusoe yazarı Defoe’nun yapıtları, özellikle de ticaret, dürüst ve hileli işler ve ticari tutum üzerine romanlarıyla yazıları, Ruggiero’ya, ticari suçu tam olarak neyin oluşturduğunu, ticaret ve üretim etkinliklerinin nasıl ahlaki meşruluk kazandığını ve en sonunda da kabul edilebilir E Sanat ve edebiyatta suç, delilik ve uykusuzluk ve kabul edilemez ekonomik uygulamalar arasındaki sınırın nereye konacağını anlamaya çalışırken karşılaşılabilecek güçlükleri göstermiş. ‘KIRMIZI VE SİYAH’ Burada, kuşkusuz, farklı okumalar, farklı yorumlar giriyor işin içine: “Kimse kurmaca okumamız için bizi zorlamaz. Ancak Eco’nun öne sürdüğü gibi okuma koşmaya ya da bulmaca çözmeye benzemez. Edebiyat eserleri bize yorumlama özgürlüğünü öğretir, çünkü dilin çok anlamlılığı metinlerin çoklu okumalarını doğurur. Örneğin, Kırmızı ve Siyah’ta Julien Sorel’in kiliseye giderek Madam de Renal’i öldürdüğünü öğreniriz. Julien’in elinin titrediğini belirttikten sonra, Stendhal bize onun bir kez ateş ettiğini ve ıskaladığını söyler, ancak bir kez daha ateş ettikten sonra kurbanı yere düşmüştür. Elinin titremesinden yola çıkarak Julien’in kiliseye öldürme amacıyla gitmediği, ancak karmaşık, tutkulu bir güdüyle cinayete itildiğini gözlemleyebiliriz. Öte yandan, Julien’in öldürme amacıyla oraya gittiğini, ancak bir korkak olduğu için elinin titrediğini de düşünebiliriz. Metin her iki yoruma da izin verecek türdendir…” OKUMA ZEVKİ Ruggiero’nun kitabı, Dostoyevski’nin Cinler, Ölüler Evinden Anılar, Suç ve Ceza gibi yapıtlarına, Victor Hugo’nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı kitabına, Thomas Mann’ın Buddenbrooklar’ına, Cervantes’in kimi öykülerine, Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sına, daha pek çok yapıta çarpıcı yaklaşımıyla, yalnızca toplumbilimciler ve suçbilimciler için değil, kültür ve edebiyat kuramcıları için de ilginç olabilecek, akıl çelen bir inceleme. Yine de, yalnızca bilimciler ve kuramcılar değil, “sıkı okurlar”ın da bu kitaptan keyif alacağını düşünüyorum. Yazarının dediği gibi: “Bazı edebiyat eleştirmenleri temalardan, alegorilerden, gizli psikolojik anahtarlardan ve geleceği etkileyen fikirlerden söz ederler (bunu da cinsellik dersi verenlerin zarları, yumurtaları, sperm ve bezleri anlattığı gibi anlatırlar) ve bu arada küçük bir ayrıntıyı unuturlar, bu da anlatılan şeyin arada sırada zevk verebileceğidir. Bu kitap, okumaktan aldığım zevkin ürünü. Borges’in şöyle dediği söylenir: bazıları yazdıklarıyla övünebilir, bense okuduklarımla gurur duyuyorum…” YARATICILIK VE SUÇ Bugün değinmek istediğim bir başka kitap da, Oxford, Harvard, Sorbonne gibi üniversitelerde hocalık yapan Shlomo Giora Shoham’ın, Sussex Academic Pres tarafından yayımlanan Art, Crime and Madness adlı kitabı. Caravaggio, Van Gogh, Jean Genet, Antonin Artaud gibi sanatçı ve yazarlardan yola çıkarak, yaratıcılık, sapkınlık ve marazilik arasındaki ilişkileri inceleyen bu çalışmanın, bir gün dilimize çevrilecek olursa, sanat ve edebiyatla ilgilenen Türkiyeli okuyucuya da bu konuda yepyeni açılımlar sağlayacağını sanıyorum. Yaratıcılık, suç ve delilik arasındaki bağları derinliğine irdeleyen bu kitap da, sanat ve edebiyata, salt sanatsal ve edebi yaklaşımların ötesine geçen, yıllardır resimlerini seyrettiğimiz ressamlara, nicedir romanlarını, şiirlerini, öykülerini okuduğumuz yazar ve ozanlara çok farklı bakışlar getiren bir çalışma. Bu tür kitapları okuduğumda, hem alışılagelmiş okumaların taşlarının yerinden oynadığına tanık oluyorum, hem de bizim sanat ve edebiyatımız, bizim ressamlarımız, romancılarımız, şairlerimiz üstüne böylesi çalışmaların eksikliğini biraz daha fazla duyuyorum. Camus Kemal Atakay’ın dilimize kazandırdığı kitap, “uykusuzluk”un kültürel bir tarihini sunuyor okuyucuya. KÜLTÜREL BİR TARİH Son günlerde yayımlanan ilginç kitaplardan biri de, Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesi öğretim görevlilerinden Eluned SummersBremner’ın Uykusuzluk (Yapı Kredi Yayınları, Cogito dizisi) adlı yapıtı. Kemal Atakay’ın dilimize kazandırdığı kitap, “uykusuzluk”un kültürel bir tarihini sunuyor okuyucuya. Kitabın tanıtımında yer alan açıklamalar, SummersBremner’ın çalışmasının ilginçliğini özlü bir biçimde yansıtıyor. Aktarıyorum: “Parlak ışıkların geceyi gündüze çevirdiği, küreselleşmenin zaman ve mekândaki sınırları kaldırdığı, iletişim araçlarının çeşitliliği ve yaygınlığından dolayı hiç bağlantımızı koparamadığımız dünyada, fazla uyarılan beyinlerimizin kapatma düğmesine basıp biraz uyumak artık hepimize daha zor geliyor. Bir uykusuzlar toplumuna dönüşüyoruz. Aslında bu yaygın uykusuzluk durumu binyıllardır insanlar için bir sorun. Eluned SummersBremner’ın çalışması da Homeros’un İlyada ve Odysseia’sıyla ve Mezopotamya destanı Gılgamış’la başlıyor. Çin, Hindistan, Japonya ve Avrupa edebiyatlarında uykusuzluğu ve uykusuzları inceleyerek devam ediyor. “Uykusuzluğun kökeni ve insan hayatına etkileri karmaşıktır; dünyadaki farklı kültürler bu sorunu anlamak, tanımlamak ve çözmek için hem sanatı hem bilimi kullanarak pek çok şey denediler. Tıp bilimi uykusuzluğu her zaman daha derin bir psikolojik ya da fiziksel hastalığın belirtisi olarak gördü. Ortaçağ ve Rönesans hekimleri ve düşünürleri bunu karasevdanın, hüznün, hatta deliliğin göstergesi olarak tanımladılar. Günümüz tıbbı ise uykusuzluğu akıl hastalığına ve travma sonrası stres bozukluğuna bağlıyor. (…) “Uykusuzluk, gece yatmadan önce okuduğunuzda uykuya dalmanıza yardımcı olmayabilir, ama uykusuzluğu ve bunun şaşırtıcı derecede zengin kültürel arkaplanını anlamak konusunda doğru bir başlangıç noktası olacak…” ? SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle