19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 1 TEMMUZ ÇARŞAMBA kulların kapanmasıyla birlikte kitapların da kapanacağından korktuğum için son günlerde çocuk kitaplarını tanıtmaya ağırlık vermiştim. Çünkü çocuklarla kitapların arasını düzeltmenin yolu, kitabın ödev olduğu için değil, zevk için okunacağını kavratmaktan geçiyor bence. Düğün telaşı içinde kitaplara eğilme fırsatı bulamayacağımı bildiğimden hazırlığımı önceden yaptım. Sırada az resimli ya da resimsiz kitaplar var; yani genç kitapları (tümü Tudem yayını): Korkusuz Hiçkorkmaz’ın Korkunç Anıları (yazan: Ahmet Zappa, çeviren: Ahmet Cem Ünver), Bildirge (yazan: Gemma Malley, çeviren: Tufan Göbekçin), Hayaletler Çırağı (yazan: Joseph Delaney, çeviren:Ceren Aral), Güzeller (yazan: Scott Westerfeld, çeviren: Niran Elçi), Nehrin Oğlu (yazan: Tim Bowler, çeviren: Özgür Çallı), Stravaganza Yıldızlar Şehri (yazan: Mary Hoffman, çeviren: Seçil Sönmez), Şafak Feneri (yazan: Philip Reeve, çeviren: Niran Elçi), Kayıp Zamanlar (yazan: Michael Morburge, çeviren: Arif Cem Ünver). İki Türk yazarın genç kitabını da bu kapsamda saymalıyım: Hamdullah Köseoğlu: Kent Düşleri ve Cem Akaş: Kant Kulübü Piyanisti Vurmayın. Bir kitap da Artemis Yayınları’ndan: Savaşçı Kediler (yazan: Erin Hunter, çeviren: Barbaros Bostan). ürkçe Günlükleri düşündüğümüzden gelin ve damatla birlikte onların düğün için gelen arkadaşlarını da alıp Pateriça’ya götürdük bugün. Salaş bir kır lokantasında “konuşlandık”. Tam herkes güzel güzel denize girip güneşlenmeye başlamıştı ki iki minibüs dolusu jandarma ellerinde silahlar ve coplarla bastı oturduğumuz yeri. Meğer birkaç gün önce kavga çıkmış. Hesabı ödemek istemeyen bir müşteri bir güzel dövülmüş. O da gidip şikâyet etmiş. Buraya kadarı olağan sayılabilir. Derken jandarma biz dahil, orada bulunan herkesin kimliğini toplamaya başladı. Plajda kimlik kontrolü! Yerli yabancı herkes kuzu kuzu verdi kimliğini. Sonra da kimliklerin geri verilmesini beklemeye başladık. Öteki masalarda da yabancılar var; ama ben en çok bizim Amerikalı damatla arkadaşı Elijah’nın tepkisini merak ediyorum. Çok sakinler. Sonra öğreneceğim ki “Geceyarısı Ekspresi” adlı filmden sonra Amerikan İngilizcesinde, işkence edilen, çok kötü yerleri anlatmakta kullanılan, “Türk hapishanesi gibi” diye bir deyiş türemiş. Kontrol bitti, sivil üsteğmen kimlikleri dağıtmaya başladı. Bu kadar çaresizce boyun eğmeyi içime sindiremedim. Müşterilerin kimliklerini niye topladıklarını sordum üsteğmene. Olayı baştan anlatmaya başladı. Ruhsatsız işletilen bir yermiş burası. İyi de bunun müşterilerle ilgisi ne? İnsan çay kahve içmek için oturacağı yerde işletmenin ruhsatı olup olmadığını sormaz ki! Ayrıca denize girmekten başka bir amacımız olmadığına göre, sadece havlumuzu ve mayomuzu alıp gelebilirdik. Her yerde, plajda bile, kimlik taşımak zorunda mıyız? Evet efendim, zorundaymışız; kimlik göstermemenin cezası 350 liradan başlarmış. Sonra düşündüm de şehirlerarası otobüslerdeki “bayan yanı” uygulamasıyla benzer bir durum bu. Huzurumuzu korumakla yükümlü olanlar huzurumuzu kaçırarak; namusumuzu korumayı iş edinenler bizi her türlü namussuzluğu yapabilecek kişiler gibi görerek yürütüyorlar işlerini. Kısacası insanları her emre boyun eğen, özgüvensiz, kendisinden bile kuşkulanabilir durumda tutmak için her türlü baskı var üzerimizde. FEYZA HEPÇİLİNGİRLER O “‘Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin.’ cümlesine bakalım. Buradan ‘kadar’ı çıkarınca cümlenin nasıl kuşa döndüğü hemen göze çarpmıyor mu? Veya Ümit Yaşar’dan bir mısraya bakalım: ‘Bu kadar yürekten çağırma beni’. Haydi, buyursunlar bakalım ‘kadarsevmezler’. Ne kadar(!) uğraşırlarsa uğraşsınlar ‘kadar’ın yerine koyabilecek kadar(!) güzel bir kelime bulamazlar.” “Pazartesiden çarşambaya hava yağmurlu olacak.” diye hava durumu sunan TV kanalını fark etmemişim; ama “Beş dakkaya kredi cebinizde.” diye yapılan banka reklamı benim kulaklarımı da az tırmalamadı. Ahmet Bey’in dayanma sınırlarını bunlar da zorlamış; ama şoför muavini küçük bir çocuğun, kamyonla önünü kapattıkları dükkânın sahibine, “Beş dakkaya gidiyoruz abi.” demesi, bardağı taşıran son damla olmuş. “Kadar” sözcüğünü kullanmama merakı ne zaman başladı kestiremiyorum. Gözlediğim, giderek yaygınlaştığı. Kimi sözcükleri düşürüyor, o sözcüğün anlamını kendisinden önceki eke yüklüyoruz. “Kadar”ı kullanmamayı sürdürürsek “a, e” eki, bir süre sonra “kadar” anlamını yüklenmeye başlayacak. “İçin, dolayı” gibi sözcüklerde yaşandı bu. “Korktuğum için gelemedim.” yerine, “Korktuğumdan gelemedim.” ya da “anlatmak için kullanılan” yerine “anlatmakta kullanılan” diyoruz nicedir. “Çekindiğinden dolayı öyle davrandı.” demek uzun geliyor, “Çekindiğinden öyle davrandı.” demeyi yeğliyoruz. “Kadar” sözcüğünü bekleyen son da böyle bir değişim gibi görünüyor. 8 TEMMUZ ÇARŞAMBA Olcay Tunalı soruyor: “’Ve’ anlamına gelmediği yerlerde de neden ısrarla ayrı yazıyorsunuz ‘ile’yi? Örneğin neden ‘Etimoloji ile...’ diyorsunuz da ‘Etimolojiyle’ demiyorsunuz? Neden ‘taksi ile’ diyorsunuz da ‘taksiyle’ demiyorsunuz?” Dün yazdıklarıma benzer bir durum söz konusu burada da. “İle” diye bir sözcüğümüz var ve büyük bir hızla ekleşiyor. Bir süre sonra “la, le” ekinin “ile” sözcüğünün ek durumuna gelmiş biçimi olduğu bile unutulacak. Ne var ki “ile” sözcüğü ekleşme sürecini tamamlamadı henüz. Öyleyse “la, le” diye ekleştirebileceğimiz gibi, sözcük olarak da kullanabiliriz “ile”yi. ? www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 3 TEMMUZ CUMA Dünyanın düzeni böyle, biliyorum; ama bana yine de çok saçma geliyor. Kızını büyüt, okut, Amerikalara gönder; sonra o, hiç tanımadığın birini elinden tutup getirsin. “Ey ailem, işte benim sevdiğim adam bu! Ben bununla evlenmek istiyorum.” diye. Şimdi ben kızımı bir yabancıya emanet edip özlem çekmeye devam mı edeceğim? 7 TEMMUZ SALI Son konukları da bugün yolcu ettik; şimdi Türkçeye ve okurlarımın beklettiğim sorularına dönebilirim yeniden. “Kadar kelimesi o kadar(!) mı kötü?” diye soruyor Ahmet Kurtlutepe. Sonra da bir çeşit “kadar çeşitlemesi” sayılabilecek örnekler veriyor. 5 TEMMUZ PAZAR Düğün telaşı bitti. Kendimi üzerimden silindir geçmiş gibi hissediyorum. Ayvalık’a gelip de denize girmemek olmaz diye B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı yukarıdan aşağıya Hera Şiir Kitaplığı’nca yayımlanan Tamer Öncül’ün şiir kitabınının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 J 2 E 3 F 4 H 5 M 6 J 7 A 8 I 9 A 10 G 11 F 12 E 13 E 14 E 15 G 16 K 17 G 18 G 19 B Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU I. Tarkan’ın söylediği bir şarkı. 24 34 60 50 28 8 79 E 20 G 21 B 22 G 23 E 24 I 25 L 26 E 27 F 28 I 29 B 30 J. Bir tür erkek deve. 31 E 32 E 33 E 34 I 35 C 36 M 37 C 38 C 39 G 40 L 41 L 6 64 1 K. Bağırsaklar. 42 C 43 E 44 A 45 D 46 B 47 D 48 E 49 B 50 I 73 16 76 51 A 52 E 53 L 54 M 55 M 56 D 57 G 58 G 59 B 60 I 61 E L. “Hüseyin ... Gürpınar” (yazar). Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “William ...” (“Sineklerin Tanrısı” adlı romanı da yaratan İngiliz yazar). 62 D 63 D 64 J 65 B 66 E 67 A 68 H 69 D 70 A 71 E 41 40 72 53 28 72 L 73 K 74 E 75 E 76 K 77 A 78 E 79 I M. Yaratma, yoktan var etme. 51 70 67 7 44 77 9 B. Sylvia Plath’ın bir kitabı. 63 47 69 56 45 62 E. Halk ağzında yaşayan ermişler topluluğu. F. Optik kaydırma. 54 55 36 5 11 27 3 G. İsviçre’de, Beznau nükleer santralının bulunduğu komün. 21 46 65 29 49 59 19 C. “... nişanı kalmamak” (yok olup unutulmamak) 1012. sayının çözümü: A.SONUNCU 66 61 31 13 74 17 10 58 57 15 22 20 18 39 H. “... Kızkardeş” (Anton Çehov’un bir oyunu). 38 37 35 42 D. Hızla, öfke ile ya da korkutmak için yaklaştırma, uzatma. 75 52 26 2 12 23 33 KADEH, B. ERÖR, C. RONCO, D. AĞLA SEVGİLİ YURDUM, E. DOĞU SORUNU, F. ACINDIRMAK, G. APRİORİ, H. ŞOGUN, I. KÖÇEKÇELER. 43 78 14 30 48 32 71 68 4 Metin: “Her romancı çocuksudur. Onlara göre, oyun olduğu için, roman olduğu için gerçek vardır Seks Aşkı Öper” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013 SAYFA 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle