19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir filmin anatomisi TürkErmeni ilişkileri konusunda iki yeni kitap Ë Alev COŞKUN rmeni sorunu, son yıllarda uluslararası platformda yer alan çok önemli bir konusu haline geldi. Konu, tarihsel mecrasından çıkarıldı, gidererek siyallaştırıldı. Bu nedenle konuya siyasal olarak bakanlar “soykırım” kavramını öne çıkardı. Konuya yansız bakan tarihçiler ise belgeler üzerinde durmakta. Bu konuda ülkemizde son yıllarda birçok yayın yapıldı. Bu bağlamda son aylarda dikkat çeken iki yapıt Ahmet Gürel ve Mahir Aydın tarafından yayımlandı. Taşra’da çay keyfi: Kitap, 2007 yılında vizyona giren ve Türk sinemasının alışılmış biçiminden biraz ayrıksı duran Yumurta filmini konu alıyor. Kitap, seyircinin bu anlatım biçimine olan uzaklığını kırabilmek için bir yol gösterici niteliğinde. Ë Dr. Aslıhan DOĞAN TOPCU umurta (2007), son dönem Türk sinemasının klasik anlatı geleneğinin dışında, çağdaş anlatı filmlerine doğru evrilen çizgisinde minimalizme yakın duran bir film. Yıllarca sinemamızda geleneksel öykü anlatma kalıplarıyla çekilmiş filmlere alışkın olan seyirci için biraz yabancı, biraz uzak. Bu nedenle film üzerine odaklanan ve Seçil Büker ile Hasan Akbulut’un, Dipnot Yayınları’ndan (Mayıs 2009) çıkan Yumurta: Ruha Yolculuk kitabı, seyircinin bu anlatım biçimine olan uzaklığını kırabilmek için bir yol gösterici niteliğinde. Yazarların, seyirciokuyucuyu kitabın “giriş” kısmında yer alan, “Yönetmen, bu girişle sanki izleyiciye bir fragman izleterek onu uyarıyor. Bu farklı bir filmdir. İstemeyenler çıkabilir, ama filmi izlemek isteyenleri de kimi zor görevler bekliyor” biçimindeki yorumları da bu yüzden çok anlamlı. Filmi izlemeye/kitabı okumaya devam eden seyirci/okuyucu bu eyleminin mükafatını filmi seyrederken/kitabı okurken yaşayacağı “etkin seyirci/okuyucu” konumundan doğacak haz duygusu ile alacaktır. Kitap, seyircinin filmde anlamlandırmaya çalıştığı ve belki de kimi kez zorlandığı zaman ve mekân algısına derinlikli bir bakışla yaklaşarak filmi daha anlaşılır kılacak saptamalara yer veriyor. Yazarlar, Yumurta’nın Deleuze tarafından “hareketimge” sineması olarak adlandırılan ve geleneksel anlatı kalıpları ile ilerleyen zaman mekân kuruluşunu içeren filmlerin karşısında yer alan ve “zamanimge” sineması olarak adlandırılan biçeme yaklaştığını vurgularlar. Bu bakımdan Yumurta’nın, kitapta değinildiği gibi, seyircinin, filme etkin olarak katılmasını gerektiren, seyircinin düşünmesini tetikleyen “tinsel bir stil”de olduğu açıktır. Bu çok yerinde saptama, filmi belli bir şablon üzerinden okumaya çalışma eğiliminde olan/olacak olan seyirci için de bir yol gösterici niteliğindedir. Filmi izledikçe/kitabı okudukça, Yumurta’nın kahramanı Yusuf’un Türkiye’de yaşayan pek çok insanın paylaştığı sıkıntısına ortak oluruz: Daüssıla. Bu kavram, filmin yönetmeni Kaplanoğlu’nun kendisinin de vurguladığı gibi insanın sılası olarak açımlanabilse de, bunu salt, “kasabadan şehre dönen daha sonra tekrar kasabaya dönüp yabancılaşma yaşayan bir adamın hayatı” olarak okumamak için kitapla çıkılan yolculuğa devam etmek gerekir. Son yıllarda sinemamızda giderek artan bir biçimde “taşra”ya bakış görülmekte, buna paralel olarak da yakın dönemde çekilmiş filmleri konu edinen kitaplarda, akademik çalışmalarda “taşra”, hak ettiği ayrıcalıklı yeri almaktadır. Ancak bu kez, Yumurta: Ruha Yolculuk kitabında üçüncü kesitte açıklandığı gibi taşra, arkada bırakılması, unutulması gereken yer değil, aksine, Yusuf’un kendi ruhuna yolculuğunun mekânı olur. Unutmanın değil, hatırlamanın, yokluğun değil varlığın, çevreye değil, kendine yönelen içsel bir yolculuğun mekânıdır. Bu yolculuğun rehberi de hiç kuşku yok ki Büker ve Akbulut’un kitabı olacaktır. ? SAYFA 18 Yumurta E Tarihi aydınlatan kitaplar Ahmet Gürel’in kaleme aldığı TürkErmeni İlişkileri: Yabancı Belgeler Işığında Dünü ve Bugünü ve Mahir Aydın’dan Belgelerle Ermeni Soykırımı Senaryosu, geçmişin izlerini sürüyor; belge ve bilgilerle günümüzün bu çetrefilli konusuna ışık tutuyor. daha olduğudur. Yazar renkli kitapların toplam sayısını, şimdilik 95 olarak belirlediğini ileriye sürüyor. Bunların 27’si İngiltere’de, 15’i Fransa’da, 12’si ABD ve 10’u Avusturya’dadır. Bu renkli kitap enflasyonu; üzerine kıyametler koparttıkları ve dört elle sarıldıkları Mavi Kitap 1916’nın aslında bir “yıllık” olduğu belitiliyor. Bu kitaplar arasında 1895’te kurgulanıp, Birinci Dünya Savaşı yüzünden “gösterime giremeyen” senaryonun belgeleri olduğu belirtiliyor ve Ermeni konusunda Mavi ve Kırmızı kitapların içyüzleri ortaya çıkarılıyor. İlk iki bölümde yukarıda belirtilen konular üzerinde duran yazar üçüncü bölümde; ABD’nin Ermeni ilgisi ve bu konuda yayımladığı Kırmızı Kitap çerçevesinde, “dünyada ben de varım” çabası ile İngiltere’nin geri adım attığı yerde, ABD’nin ortaya çıktığı anlatılıyor. Dördüncü bölümde Batı basını ve özellikle de Avrupa gazetelerinin, Ermeni soykırımı politikası için, İngiltere’nin “zamanlama hatası” yaptığı vurgulanmaktadır. Yani bu politikanın, sırası geldiğinde gündeme düşecek bir “senaryo” olduğu anlaşılmaktadır. Beşinci bölümde; Kendi politikaları için Ermenileri kullanan ve onları içerden ve dışarıdan kışkırtarak “ vatan haini” yapanlar konusunda, Türk belgelerine yer verilmektedir. Altıncı bölümde hepsi güven içinde ve ekonomik yönden Türk komşularına göre daha iyi iken, devlete bağlı Ermenileri ayrı tutacak olursak, “huzur azgını” ötekilerin, kendilerini “kırmızı” ile ne kadar özdeşleştirdikleri anlatılmaktadır. Aydın bugün Türkiye ile Ermenistan, iki komşu ülke olduğunu, komşuluğun bir avantaj olduğunu ama değerlendirilmediği için her iki tarafın zarar gördüğünü belirterek aradan, aracı tüccarların çıkarılmasını istemektedir. ? TürkErmeni İlişkileri: Yabancı Belgeler Işığında Dünü ve Bugünü/ Ahmet Gürel/ Şenocak Yayınları/ 402 s. Belgelerle Ermeni Soykırımı Senaryosu/ Mahir Aydın/ Togan Yayınları/ 152 s. Y YABANCI BELGELER IŞIĞINDA Ahmet Gürel’in TürkErmeni İlişkileri: Yabancı Belgeler Işığında Dünü ve Bugünü adlı kitabında, Atatürk’ün Milli Mücadele sırasında Anadolu’da yaşanan Ermeni olaylarında verdiği tepkiler ve bu konu ile ilgili olarak devlet arşivlerinden 2, toplamda 618 adet belgeye yer verilmiştir. Bu kitap, 10 yıldır TürkErmeni ilişkileri konusunda yabancı belgeler üzerinde araştırma ve inceleme yapan Gürel’in üçüncü kitabıdır. Kitabın önsözünde 402 sayfalık bu araştırmanın amacı söyle anlatılıyor: “Türk devlet arşivlerinde yaklaşık bir milyona yakın Ermeni temalı belgenin var olduğu ve tüm araştırmacılara açık olduğunu biliyorum. Bazı yabancı araştırmacılar tarafından bu arşivlerden yeteri kadar faydalanıldığı halde, TürkErmeni ilişkilerine katkı koyamadıklarını üzülerek görüyorum.” Gürel; TürkErmeni İlişkileri: Yabancı Belgeler Işığında Dünü ve Bugünü adını verdiği yapıtında konuyu tarihsel derinlikte ele almaktadır. Ermenilerin Anadolu’daki yaşantısını ayrıntılı olarak inceledikten sonra, “Misyonerler, Anadolu’da Ne Arıyordu?” bölümünde özellikle İngiliz ve Amerikalı misyonerlerin Osmanlı topraklarındaki kasıtlı çalışmalarına değinmektedir. Kronolojik bir süreç izleyen yapıtta “TürkRus ilişkileri” ayrıntıları ile ele alınarak özellikle Çarlık Rusyası’nın Ermenilerin koruyuculuğu görevini nasıl üstlendiği belgelere dayalı olarak açıklanmaktadır. Ayrıca Osmanlı devletinin yönetim kademelerinde o dönemdeki devlete karşı işledikleri fakat üstü kapanmış konuları ve olayları belgelerle ortaya koymaktadır. Ahmet Gürel’in kitabında Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin “Biz dürüst değildik” noktasına değin uzanan içtenlikli itirafları, anıları, çıkan olaylarda Türklerin yanında oldukları için çeteciler tarafından öldürülen Ermenileri, ayrıca bilim kültür ve sanat alanında özveriyle çalışan değerli Ermeni kökenli yurttaşların katkıları da unutulmamıştır. BELGELERLE SOYKIRIM SENARYOSU İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Aydın Belgelerle Ermeni Soykırımı Senaryosu adını taşıyan kitabının sunuş kısmında şöyle diyor: “Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı ulusal ve uluslararası tüm sorunların nedeni, Türklerin Anadolu’da yaşamasından kaynaklanır. 1071 Malazgirt ile Türklerin Anadolu’ya girişinden çok değil 20 yıl sonra, Haçlı Seferleri başlayacaktır. 200 yıl süren bu amansız savaş başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Neden mi? Nedeni; Anadolu’nun yalnızca önemli değil, çok açıdan ve de çok önemli oluşudur. Bir ülkeyi değerli kılabilen hangi özellik varsa, onların tümü Anadolu’nun koynunda saklıdır. Ve artık Anadolu, yaklaşık bin yıldır ‘Türkiye’dir.” Yazara göre 1915 Ermeni soykırımı, ilk kez 1895’te denenen ve koşulları uygun olmadığı için uygulanamayan, tarihselpolitik bir uluslararası senaryodur. Birinci Dünya Savaşı yaklaşırken Alman tehlikesi karşısında Fransa ve Rusya’dan ayrılmayan İngiltere, bu senaryoyu ortaya koymaya çalışmıştır. Oysa 1895’te de; “yüz binlerce ölü”, “soykırım” ve “anma töreni” gibi, Türkleri suçlayan savları ileri sürdüler. Öyleyse “Ermeni soykırımı” için, neden 1895’te değil de 1915? Eğer fark “tehcir” ise, işgal altındaki Türkiye’de eski yurtlarına geri dönen Ermenilerin, bu konuda bir şikâyet dilekçisini gören var mıdır? Ermenileri politik ve parasal çıkar için kullananların kutsal başucu kitabı, Mavi Kitap 1916’dır. Ama onların henüz bilmediği bir şey var ki o da, 94 renkli kitabın CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle