19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Öksel Demir’den bir kentin tarihi Mavi Gözlü Kent Öksel Demir, Tekirdağ’ı anlatırken çocukluğundan, ilkokul, ortaokul, öğretmen okulu yıllarından, öğretmenlik anılarından vb. yararlanıyor. Tekirdağ’ın önsözü dediği Marmara Ereğlisi’nden başlıyor Tekirdağ’ı anlatmaya. Yenilikçi padişah II. Mahmut’un gemisiyle Tekirdağ ve çevresindeki gezisi, Kambur Ahmet Ağa’nın Tekirdağ Kolordu Caddesi’ndeki evinde bir gece konuk oluşu da anlatılanlar arasında. Ë Hasan AKARSU zan, yazar, eğitimci Öksel Demir, 1940 Tekirdağ doğumlu. Yazıları ve şiirleri 19601965 yılları arasında Varlık, Yeditepe, Türk Dili, Dost, Yelken, Ataç, Değişim ve Yeni Gerçek gibi dergilerde yayımlandı. İkinci Yeni ozanı olan Öksel Demir, 1965’ten 1990’lı yıllara değin yazmaya ara verse de Tekirdağ’da çıkarılan Kiraz ve Mavi Dergi’yle yeniden şiire ve yazın’a döndü diyebiliriz. Tay ve Şehir dergilerinde de görünen ozan, bu yeni çıkışını, iki yıl durmaksızın araştırarak yazdığı Tekirdağ Mavi Gözlü Kent yapıtıyla kanıtladı. Yapıta önsöz yazan öykü yazarımız Celal Özcan, onun yazın yaşamını çok güzel değerlendiriyor. Öksel Demir’in Tekirdağ’ı, “günümüzün ve geleceğin kuşaklarına armağanladığını”, çağdaş öğretmen kimliğiyle, “şiirsel güzelliklerle donanmış iç evreninde”, “şarabın ve rakının başkentini” şiirsel bir dille anlattığını vurguluyor. ANILAR VE TEKİRDAĞ Öksel Demir, Tekirdağ’ı anlatırken çocukluğundan, ilkokul, ortaokul, öğretmen okulu öğrenciliği yıllarından, öğretmenlik anılarından vb. yararlanıyor. Babasını küçük yaşta yitirmenin üzüntüsünü yaşarken, annesiyle yakın olmasının mutluluğunu tadıyor; ancak 1955’te Tekirdağ’dan ayrıldıktan sonra, on bir yıl ayrı kalıyor sevdiği kentten ve insanlarından. O yıllardaki özlemini şöyle dile getiriyor: “Doğduğumuz kentler hiç bırakmaz bizi. Bizimledir hep. Gölge gibi yanımızdadır. Hiç çıkmaz yüreğimizden. Kırılsak da, gücensek de hep bizimledir. Sevgili kentimizdir. Bir kenti sevmek onu yaşamak demektir. Sokaklarını, evlerini, insanlarını yaşamak. Yorgunlukları, eskimişlikleri ve kırık dökükleriyle göçüp gidişlerine, yok oluşlarına tanık olmak…” (s.20). Ozan, Tekirdağ’ın önsözü dediği Marmara Ereğlisi’nden başlıyor Tekirdağ’ı anlatmaya. Yenilikçi padişah II. Mahmut’un gemisiyle Tekirdağ ve çevresindeki gezisini, Kambur Ahmet Ağa’nın Tekirdağ Kolordu Caddesi’ndeki evinde bir gece konuk oluşunu, dönerken fırtınaya tutulup Ereğli Limanı’na sığındıklarında, özel eşyalarından “iri elmaslarla süslü şemsiyesi”ni yitirdiğini ayrıntılarıyla anlatıyor. Tekirdağlılar, deniz taşıtlarıyla iki saatte gidilen Marmara Adası’nın Türkiye’nin ikinci büyük adası olduğunu bilirler de, Saraylar beldesinde 1997’den bu yana uluslararası heykel sempozyumu yapıldığını, heykel yapma yarışması düzenlendiğini, limanda sergilenen yüz altı heykelle, Saraylar beldesi kıyısının bir açık hava müzesi olduğunu bilirler mi? Öksel Demir, böyle bir yapıtta neyin anlatılması gerektiğini çok iyi saptıyor. Çocukluğunun denizini anlatırken, “oyuncağımızdı deniz” diyor ve çok balık tutulduğunu, satılmayanların komşulara dağıtıldığını, balığın o yıllarda ekmekten ucuz olduğunu vurguluyor. Balıkçılarla içlidışlı olduğu için balık çeşitlerini çok iyi biliyor. Kırlangıç balığını onun sözleriyle tanıyalım: “…Bizi en çok etkileyen, bir gelin gibi salınarak gelen o pembe renkli güzelim kırlangıçların tekneye alındıktan sonra çıkardıkları hüzünlü seslerdi. Evet, kırlangıç balığı tutulup tekneye alındığında ağlardı…” (s.41). Kılıçbalığı vurulduktan sonra, tekneye alınıncaya değin kurtulmaya çalışıyor: “…Tekneyle kısa bir yarış başlar. Kaçamayacağını anlayan koca balık, suyun üstüne uzanır ve usulca yan döner. Bir gözünü son defa görmek ister gibi denizin derinliklerine çevirir, bir gözünü de kocaman açarak, kendini vuranı tanımak istercesine kalasın ucundaki balıkçıya diker, gözleri hafifçe nemlenir...” (ss.4950). Balığın bol zamanında, sanki binlerce ateşböceğinin işgaline uğramış (gibi) görüyor denizi: “Bir ışık yağmuru olur suların üstü. Sanki yüzlerce yıldız kaymaktadır…” (s.53) diyerek balığı bol denizin şiirini yazıyor Öksel Demir. Ünlü balıkçılardan Güngör Pehlivanoğlu’nu, Selahattin Oktay Kaptan’ı, Torik Recep’i vb anlatıyor. Torik Recep, yüz kiloluk gövdesiyle ilgi çeken, ölümünden önce mezartaşını hazırlatan balıkçı. Öksel Demir, deniz ve demiryolu taşımacılığının yoğun olduğu yıllardan özlemle söz ediyor ve kara taşımacılığının yayılmasını eleştiriyor. Tekirdağ Şarap Fabrikası’nın kuruluş öyküsünü (1931) anlatırken, Tekirdağ’ın sosyal ve ekonomik yaşantısını olumlu yönde etkilediğini, 2004’te özelleştirilmesiyle ilimizin ve yurdumuzun çok şeyi yitirdiğini de belirtiyor. Tekirdağ’ın şarap kokan, akasya çiçeği kokan sokaklarını unutamıyor. Sokaklarında, caddelerinde bizi gezdirirken, çocukluğunda, gençliğinde iz bırakan kişileri de tanıtıyor. Tüccar terzi Naki Sirer (Naki Amca), Tekirdağ’a traktörü ilk getiren Behzat Malkoçlar, ilin tek orkestrasında bulunanlar, fırıncı Ahmet Gönül, futbol takımının ünlü oyuncuları: Cimdallı Şükrü, Baba Hakkı, Nihat Sezer (Çengel Nihat), uçan kaleci Fahri Tanrıöver vb. Yüz bir yaşında yitirdiğimiz “iki vatan yorgunu” Ömer Faruk Özvardar’ı anlatıyor. 30 Ocak 1923’te Lozan’da yapılan, TürkiyeYunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi İkinci Yeni ozanı olan Öksel Demir, 1965’ten 1990’lı yıllara değin uyarınca, yurtlarından yazmaya ara verse de Tekirdağ’da çıkarılan Kiraz ve Mavi Der“heybelerinde anıları, gi’yle yeniden şiire ve yazın’a döndü. sevdaları, öyküleri, desMermer, Yeniköy, Uçmakdere yörelerini tanları, türküleri, şarkılarıyla…” ayrılan de tanıtıyor. Eğitmen Demirali Özdeve bir daha oraları görebilme özlemiyle mir, Mehmet Volkan, Hasan Yorulmaz, yaşayan, ve gördüğünde de şaşıran FaAgu Tufan, Salih Tekin yöreyi ışıtan, ayruk Amca, kızına şöyle sesleniyor: dınlatan eğitimcilerden birkaçı. Tekir“Dürt beni. Rüya mı görüyorum dürt dağ Müzesi’ni, Rakoczi Müzesi’ni, Rüsbeni dürt, çimdikle...” (s.128). Öksel tem Paşa Camisi ve Bedesteni’ni, HüküDemir, Direkleraltı’ndaki ayakkabı bomet Konağı’nı, Namık Kemal Evi’ni vb. yacılarından Bahriyeli’yi, bıçak bileyicitanıtıyor. Tekirdağ’ın sinemalarını da liği yapan Efe Kemal’i, Hacıköylü köfunutamıyor. Onları, “yediveren gülleri, teci İbrahim Yoğurtçular’ı, nohutlu çöçocukluğun çağlayan düş pınarları” olarekleriyle ünlü Çengel Hüseyin’i, İlhan rak nitelendiriyor. Hacı Bey’in SinemaEski’yi, Mehmet Poğaçacı’yı, ayakkabıcı sı, Tekirdağ’ın ilk sineması. Sonra HürOsman Eryörük’ü, balık kabzımalı Arriyet, İkizler sinemaları açılıyor. Hacı navut Cafer’i anlatıyor. Arnavut Cafer, Bey’in Sineması, Selanikli Hacı Erteteybinin hoparlörlerini ön tamponuna tik’in sineması olup Ertetik, Selanik’ten taktığı eski Amerikan arabasıyla gezen, Mustafa Kemal’in çocukluk ve okul aradliyeyle başı dertten kurtulmayan kakadaşı. Mustafa Kemal, 02 Şubat badayı. Bir gün Ceza Yargıcı Yılmaz 1915’te 19. Fırka’yı kurmak üzere TeÇetinoğlu’nun “başka bir diyeceğin var kirdağ’a geldiğinde, ilk gecesini Hacı mı?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Var Ertetik’in evinde geçiriyor. “Tekirdağ’ın hâkimim var… Mahalle bakkalı bile detüm yolları denize çıkar” diyen Öksel vamlı müşterilerine indirim yapıyor. Demir, Tekirdağ’dan ayrılamayışını şiirBen de indirim istiyorum sizden.” sel diliyle şöyle yansıtıyor: “Kaç kez git(s.192). mek istedim bu kentten. Sıkıldım, kırılKENTİN TARİHİ dım. Kaç kez terk ettim. Ama sonunda yine döndüm. Neydi beni çağıran? Öksel Demir, okuduğu okulları, tarih...Sanıyorum beni çağıran, geri döndüsel yapı özellikleriyle, arkadaşları ve öğren dizlerimdeki yaralardı…Çocukluk retmenleriyle birlikte anlatıyor. Bir sayıanılarımdı. Artık yüreğim eski, yüreğim lık edebiyat dergisi Özekin’in İstanyorgun. Ak kanatlı martı nasıl terk edebul’da bastırılmasının öyküsü, gençlik miyorsa kıyısını, ben de terk edemem heyecanlarını ve düş kırıklıklarını yanartık bu kenti...” (s.190) sıtması bakımından ilginç. Çanakkale Öğretmen Okulu döneminin de önemli Öksel Demir’in Tekirdağ’a döndüğü, izler bıraktığı anlaşılıyor. Müzik öğretTekirdağ’da yaşadığı ne iyi. Kim anlatamenleri Günseli Okşan, Edebiyat öğretcaktı, böylesine şiirce, böylesine coşkuymenleri Mehmet Aydın unutamadığı öğla ve sevgiyle “mavi gözlü kenti” ve retmenlerden. Arkadaşları da yazar, kentin ürpererek uyanışını her sabah ozan, sanatçı oluyorlar: Dinçer Sezgin, kim gözleyecekti? Öksel Demir’in yazİhsan Üren, Engin Turan, Kemal Suna, dıkları Tekirdağ için iyi bir selam oldu. Tahir Kutsi Makal, Ünal Şöhret Dirlik Birlikte başladığımız Tekirdağ’ı yazma vb. Çapa Eğitim Enstitüsü yıllarındaki sürecinde, anlattıklarının tümünün tanıöğretmen ve arkadaşlarını, Erzincan’dağı olduğum için ayrıca mutluluk duyuki öğretmenlik yıllarında tanıdığı, Sami yorum. ? Önel’i, Rıza Polat Akkoyunlu’yu, Celal Özcan’ı, Ahmet Say’ı, İlhan DemirarsTekirdağ Mavi Gözlü Kent/ Öksel lan’ı vb. anıyor. “Dağ köylerinin ışığı Demir/ Anlatı/ Heyamola Yayınları, 1. eğitmenler”i anarken Tekirdağ’ın Naip, Basım Mayıs 2009/ 232 s. SAYFA 13 Tekirdağ O CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle