19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültürümüzde bir köprü: Prof. Dr. Necdet Adabağ ‘İnsanın ekinsel altyapısı onu insanlaştırır’ Prof. Dr. Necdet Adabağ, İtalyan kültür ve edebiyatı ile aramızda sağlam bağlar kuran kültür adamlarımızdan biri. Ankara Üniversitesi DTCF’de geçen uzun eğitim yıllarına bir de İtalya’daki eğitim yıllarını eklemiş, olağanüstü bilim adamlarımızdan da biri. İtalyancadan yaptığı çeviriler İtalyan edebiyatının ve kültürünün temel yapıtları olarak karşımızda duruyor. Necdet Adabağ Hoca ile kendisini konuştuk. Önümüzdeki sayılarımızdan birinde de çevirmenliği üzerine Egemen Berköz’ün bir söyleşisine yer vereceğiz. Uzaktan bakıldığında çekiciliği ortada. Bu vadideki tüm çirkin yapılar arasında bir inci gibi duruyor diyebilirim. Ë Ahmet ÖZER iyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’ni bitiren bir Anadolu genci, yıllar sonra yükseköğrenimine adım attığı bir fakültenin dekanı oluyor. Nereden nereye… Öncelikle bu hak edilmiş kazanımın öyküsünü dinleyelim sizden. Efendim, benim dekanlık beklentim yoktu. Dekanımız Melek Hanım’ın süresi dolunca içimizden birinin dekanlığa aday gösterilmesi istendi. 2001’de arkadaşlarım beni uygun gördüler, sonuçta da seçildim. Dekanlık döneminizden söz edelim. O dönemde bu fakültede neler yapıldı? Dekanlık görevine başlar başlamaz DTCF’nin mimarı olan Bruno Taut’la ilgili bir projeyi yaşama geçirdik. Bu amaçla Taut’u iyi anlatabilecek bir profesörü Almanya’dan fakültemize davet ettik. Bu konuda senin emeğinin çok büyük olduğunu belirtmek isterim. Senin Taut üzerine verdiğin konferans bizim için çok önemliydi. Bilindiği gibi düzenlediğimiz etkinlikte verilen konferansları, okunan şiirleri bir araya getirip kitaplaştırdık En önemlisi de Bruno Taut’un bir fotoğrafını, katafalkını yaptığı Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafının yanına, mimarı olduğu fakültenin duvarına astık. Orhan Burian projemiz, istenilen ölçüde gerçekleştirilemedi. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün ülküsünü sürdürmek, onun düşüncelerine koşut tasarımlar üretmek, bunları da Anadolu’ya yaymak istiyordum. Bunun eksikliğini o gün bugün duymuşumdur. Ayrıca ana binamızın onarımı gündemimizdeydi. “Kendi fakülteni kendin yap” sloganı çerçevesinde bir imeceyle… Buna gerek kalmadan Devlet Planlama Teşkilatı’ndan alınan katkılarla fakülteyi genel bir onarımdan geçirdik. Bilindiği gibi 70 yılı geride bırakan fakülte, en azından yüz bin öğrenci mezun vermiş bir bilim yuvasıydı. CSO Müdürü Aycan Sancar; Devlet Opera ve Balesi Gn. Md. Remzi Buharalı; Devlet Tiyatroları Gn. Md. Lemi Bilgin’in emekleriyle burada eski günlerimizi canlandırmak istedik: Konserler verdik, oyunlar sahneledik. Kadri Şarman yönetiminde Türk Sanat Müziği konserleri gerçekleştirdik. Mimar Taut’tan söz açılmışken, şunu sorayım: Mimar Taut’un uluslararası bir mimar olarak bu fakülteye getirdiği anlayış ve verdiği emek üzerine neler söylersiniz? Yurtdışında çok yer gezdim; ancak bu kadar soluklu bir fakülte yapısına rastlamadım. Amfiler çok geniş ve 150200 kişi alabilecek düzeyde. Balkon düzeni özgün; salon düzeni, sahne, akustik açıdan ilginç. SAYFA 4 D ÇEVİRMENİN EMEĞİ Peki Necdet Bey, biraz da çevirmenliğiniz üzerinde duralım. Bugüne değin kimleri, neleri çevirdiniz, bu alanda hangi kitapları yayımladınız? Çevirdiğiniz sanat kültür insanlarıyla kendi görüşlerinizin bir örtüşmesi söz konusu mu? İtalyancadan epey kitap çevirip yayımladım. Oylumlu çeviriler de yaptım. Pirandello, Goldoni, Furio Bordon’u çevirdim. Bu son çalışma bildiğiniz gibi Baykal Saran’ın da rol aldığı bir oyundu. Çeşitli dergi ve gazetelerde de çevirilerim çıktı. Yöneticisi olduğun Kıyı’da da yazmaktan mutluyum. Ayrıca Cumhuriyet Kitap ekinde Prof. Cevat Çapan’ın Şiir Atlası’nda da çevirilerim yer aldı. Leopardi çevirim bir gönüldaşlıkla bağlantılıdır. O çevirilerle özdeşleştim diyebilirim. Dante ve Boccaccio çevrilmişti. Ben Petrarca’nın çevrilmemesinde bir haksızlık gördüm ve ilk kez kitap olarak çevirisini gerçekleştirdim. Petrarca’nın Divan’ını çevirdim, çetin cevizdi! Manzoni’nin Nişanlılar‘ını çevirdim. Machiavelli’nin Hükümdar’ı da çevirdiğim ve yayımlanan bir kitap oldu. Hükümdar, ilk kez 1917’de çevrilmişti. O çeviri, DTCF’nin kitaplığında yer almaktadır. Türk edebiyatını İtalya’da temsil eden bir çevirmen olarak orada önce bir şiir seçkiniz, ardından bir öykü seçkisi yayımladınız. Aynı kulvarda bir deneme seçkisinin hazırlığı içindesiniz. Bir başınıza bakanlık gibisiniz… Açık söylemek gerekirse, şiir seçkisinde olsun, öykü seçkisinde olsun birçok arkadaşın emeği var. Yıllar içinde çevrilmiş, dergilerde yer almış şiirlere, biraz da zamanla yarışarak ve Kültür Bakanlığı’nın verdiği ödeneği iyi kullanarak yaşayan günümüz şairlerinin de ürünlerini kattım. Düzenlemede belirgin bir ilkemiz olmadı. Ancak İtalya’da çok büyük yankıları oldu. İtalya’da bir sempozyumdayken Bologna Üniversitesi edebiyat profesörü Alberto Bertini ile tanıştım. Seçkiyi çok övdü, mutluluk duydum. Öykü seçkisi Anadolu’dan Öyküler adıyla yayımlandı. Sorun ülkemizin yurtdışında iyi tanıtılamaması. Yoksa çok özgün ürünlere sahibiz. İtalyanlar da dahil, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin sanat kültür alanında olduğu gibi kimlik konusunda da bir “Akdeniz duyarlığı”ndan söz etmek olası mıdır? Belirttiğiniz duyarlık; İspanyollarda, İtalyanlarda, Yunanlılarda ve bizde söz konusu. Bu duyarlık kendine özgü bir kültürü de var kılıyor. Bu çok önemli. Bu birikim, öncü, yeninin peşinde koşan ve kendi geleneğini sömüren bir yapı taşıyor. Şiir ve İtalya desem akla ne gelir? Petrarca İtalyan şiirinin dedesi, Leopardi babasıdır. Bunlar çok yetkin şairlerdir. Yıllar sonra gazete yazılarınız bir kitapta toplandı: “Cumhuriyet Yazıları”. Phoenix Yayınları’nda çıkan “Cumhuriyet Yazıları”nda arkanıza aldığınız okuru, dikkatle, sabırla, yol göstererek, öğretici bir kimlikle amaçladığınız yere ulaştırıyorsunuz. Kitaptaki yazılarınızdan hareket ederek Türkçe konusundaki duyarlığınız üzerinde durmak istiyorum. Batı dillerini özümsemiş bir yazar olarak sağlam bir dil bilinciniz var. Oluşturduğunuz kurgu, dili önemseyerek kullanma… Bu salt sözcükler bazında değil, anlatım bağlamında da aynı ölçüde sürüyor. Dil kirliliğinin dörtnala koştuğu ortamda bu tavrınızı neye borçlusunuz? Gerçekten bu kirlilik ortamında bir dil savaşçısı olarak görüyorum kendimi. Dilini ve ülkesini sevenlerin tavrı bu. Eğer bir duyarlığım varsa, konuya bütünlük açısından baktığım içindir. Dille düşünüyoruz. Bunun savaşımını vermek de bize düşüyor. Bu konudaki saptamalarınız için çok teşekkür ederim. Bir dil bilincimin oluştuğunu belirtmek isterim. Yazılarımı yayımlamadan önce hiç kimseye okutmam, yayımlanmalarının ardından üzerine görüş bildirilmesini istediklerim olmuştur. Bu bilincin annemin bizleri toplayıp birlikte kitap okutmayı özendirdiği günlere indiğini belirtebilirim. Bu bir savaşımdır ve yaşamımız boyunca sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Pasolini’ye sormuşlar “Vatanın neresidir?” Yanıtlamış: “Dilimdir.” min İtalya’ya gelişinden ötürü herkes suçludur” demişti. Ülkemizde de her kesimden insanın sorumluluk taşıması gerektiğini düşünüyorum. Ankara’nın Cumhuriyetle yönetilen laik bir ülkenin başkenti olmaktan çıkıp ılımlı İslamın konuşulduğu bir başkente dönüştürülmesinde hepimizin günahı vardır. Öğretim üyeliği, çevirmenlik, onca yazı… bir uzun koşu içinde neler okuyorsunuz, şimdilerde yazmakta olduğunuz konular nelerdir? Yazın ve sanat dergilerinin kimilerini, tiyatro dergilerini okumaya çalışıyorum. Cumhuriyet Kitap’ta İtalyan edebiyatı üzerine uzunca yazılar yazıyorum. Yakında Carlo Goldini çıkacak. Onu yazabilmek için araştırma yapıyorum. Her güncel kitabı okuma olanağım yok, etkinliklere katılmayı da önemsiyorum. ŞİİR VE DİL Şunu da yapabilseydim dediğiniz oldu mu? Şair olmak isterdim. Öykülerimin ardının gelmesini isterim. Kıyı dergisinde birkaç öyküm yayımlandı, arkası gelmedi. İtalya’da İtalyan bir arkadaş bana “Sen şiir yazıyor musun?” diye sormuştu. Şiir yazmak zor. Şiir uğraşı çok geniş bilgi birikimi ve duyarlılık gerektirir. Ona hazır olduğumu düşünmüyorum. Özlü anlatım kolay değil. Belirttiğim gibi dili iyi kullanmanızın önemi büyük. Dili iyi kullananlar, ayrımına varmadan şiiri harcıyorlar. Gazeteci Emil Galip Sandalcı’ya bir şair dostu “yazılarınızla, yazacağımız şiirlerin önünü kesiyorsunuz” diye seslenmişti. Şiiri gencecik yaşınızda kolumuza giren bir sevgili olarak düşünmeliyiz. Belli bir yaştan sonra duyarlığı biriktirebilmek zor oluyor. Özetle belirtmek gerekirse; şiir, yazıyla tutsaklıktan kurtuluyor. Bu açıklamadan sonra yaptıklarınız ve yapacaklarınız çerçevesinde “sanat”a ve “insan”a dair düşüncelerinizi alabilir miyim? Saptamalarınıza katılıyorum. Kendini aşan bir insanın, sanata, edebiyata, özellikle de güzel sanatlara tutkun bir yürek taşıması gerekir. Bu alanlarda sınanmış bir yürek, insan ilişkilerinde insancıl, yalın ve sıcak olur diye düşünüyorum. İnsanı, insanlığı sevmenin temelinde iyi bir eğitim ve kültür yatıyor. Bir kişilik eğitiminin üzerine yeni bir eğitim anlayışını oturtabilmek… İnsanın ekinsel altyapısının sağlamlığı onu insanlaştırmada önemli bir işlev üstlenir. ? CUMHURİYETİN BAŞKENTİ ANKARA Başkent Ankara’ya gelelim. Son 50 yılını yakından bildiğiniz bu kentin bir başkente yakışmayan uygulamalarla tanınmaz bir biçime sokulduğuna tanık oluyoruz. Suyu kirli, mimarisi çarpık, trafiği keşmekeş, kültür mekânları giderek azalan bir kentteyiz artık. Giderek Osmanlının başkentine doğru yönelmenin tezgâhının hazırlandığını görüyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Yalnız Ankara’da değil bu durum, tüm Türkiye’de. Çok talihsiz bir süreçten geçtiğimizi düşünüyorum. Ankara’yı Cumhuriyet yıllarının belgesellerinden gözlemledim. Atatürk’ün cenaze törenindeki insanların kılık kıyafetlerinden hareket ederek uygarlaşma yolunda ne denli çaba gösterildiğini biliyorum. Uygulamaları içimiz burkularak izliyoruz. Bir geriye gidişin, bir karşıdevrimin ortamı, 1950’lerden başlayarak devam ediyor. Bu konuda tüm iktidarların sorumluluğu ve günahı vardır. Montale, “Faşiz CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle