27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yansıtmak istiyorum. Genç meslektaşlarımla söyleştiğimizde de irdelemediğiniz, sorgulamadığınız hiçbir habere ilk bakışta inanmayın derim. Son yıllarda önyargılı bir toplum olup çıktık. Sosyal bilimcilere çok iş düşüyor. Kentleri dönüştürmek yerine öncelikle toplumu dönüştürmek gerekiyor. Önyargısız, saygılı, sağlıklı düşünebilen, okumanın erdemine inanan, bireylerin oluşturduğu bir toplum yaratılmalı. Yazılarınız kişisel geçmişinize, mazinize hoş seslenişler de içeriyor… Seviyorsunuz mazinizden anımsatmaları yazılarınızda... Daha bir neşeye bürünüyor biçeminiz… Arkaya dönüp baktığımda pişmanlık duyduğum pek bir şey yok. Olanları da uzun bir yaşam deneyiminde devede kulak. Belki de geçmişten konuşmayı o nedenle seviyorum. İkinci Dünya Savaşı’nda doğmuş, çocukluk geçirmiş, üç darbe görmüşüm. Sürüldüğüm, görevden alındığım dönemleri yaşamışım. Yine de mutlu anımsıyorum geçmişi. Şanslıydık. Olağanüstü insanlardı bizi yetiştiren öğretmenler. İlkokul öğretmenim beşinci sınıfta keman çalardı. Mozart’tan parçalar. Beyazıt’taki Koca Ragıp Paşa İlkokulu’nda duvar gazetesi çıkarırdık. Korolara gider, tiyatro oynardık. Şimdilerde ilköğretim nasıl bilen var mı? Gerisini anlatmayayım. Kısaca renkli bir geçmişim oldu, bunu zaman zaman keyifle sıkıştırıyorum yazılarıma. Gazetecilikte farklı alanlarda çalıştınız… Spor, istihbarat, emniyet… Meslek yaşamınızın dönüm noktalarından kronoljik sırayla bahseder misiniz? Üniversite yıllarında Son Posta gazetesine spor muhabiri olarak girdim. Spor kısa sürdü. Polisadliye muhabirliğine yollandım. 1966’da Kemal Uzan’ın çıkardığı Yeni İstanbul gazetesine girdim, muhabir ve istihbarat şefi olarak görev yaptım. Ardından İstanbul Radyosu ve sonra haber merkezi. 12 Mart muhtırası ve bir aylık Kars sürgünüm 1971’e denk düşer. l980’de Demirel iktidara geldi. Haber müdürü Ahmet Oktay ve yardımcısı ben görevden alındık. Önemli adamlarmışız demek ki. Sonra, 1998’de televizyon yayın denetleme kurulu üyesi iken kendi isteğimle emeklilik. Nail Güreli ile Gazeteciler Cemiyeti yaşantım. On yıldır Bizim Gazete’de, iki yılı aşkın süredir de Evrensel gazetesinde köşe yazıyorum. ÇAĞIMIZIN YÜZ AKLARI ¥ niz doğru. Çünkü bunu okura da Birçok tanıdık var. Listelerde ön sıraya kurulmuş kitabı hevesle alıyor sonra ilk elli sayfasını okumadan bir kenara atıyor. Yapıtın kötülüğünden değil, kendisine uygun olmadığından, anlamadığından belki de. Şimdilerde de insan odaklı hak ve özgürlük odaklı yazarlar yetişiyor yetişmesine ama sayıları ve etkinlikleri fazla değil. 80 yaşına ulaştı John Berger. Dünyanın en zeki, berrak düşünen yazarlarında biri bence. Sanat eleştirmeni, deneme yazarı, şair, senarist... ama asıl önemli olanı gezegenimizdeki tüm zorbalıkların haksızlıkların karşısında olan bir aktivist. Uruguaylı Galeano gibi, Saramago gibi, Edward Said gibi.. Onlar çağımızın yüz akları. Öylelerinin yerinin dolması zor gibi geliyor bana. Okuma serüvenimde etkilendiğim yazarların başında Kafka gelir. Flaubert, Tolstoy, Proust, Virginia Woolf, Marguirete Duras, İngeborg Bachman, Brecht, Shakespeare, Umberto Eco, Elias Cannetti etkilendiğim ve sevdiğim öteki yazarlar. Burada çevirmenler için bir parantez açmam gerek. Roza Hakmen, Ahmet Cemal, Celal Üster, Oya Dalgıç gibi usta çevirmenlerin, yazarları Türkçeye aktarmadaki olağanüstü başarılı çalışmalarına okur olarak şükran duyuyorum. Sait Faik, Suat Derviş, Leyla Erbil, Nedim Gürsel ve Murathan Mungan’ın yazdıklarını okumaktan büyük keyif alıyorum. Nâzım Hikmet, Metin Eloğlu ve Gülten Akın ise vazgeçemediğim, şiirlerini döne döne okuduğum şairlerim. Adını sayamadığım, eserlerinden büyük tat aldığım nice yazar ve şair var. Saymakla bitmez. Son soruda Turgay Olcayto yazılarıyla ve hayattaki duruşuyla neler dedi/demekte en çok? Bir slogan alalım sizden ve ardından da bir yazardan bir alıntıyla bitirelim söyleşimizi... Yazdıklarımın, hayattaki duruşumu da yansıtmasını istedim. Yalın, iddiasız ama inançlı. Bu bağlamda, sayıca az da olsa okurla bir bağ kurabildiğim için mutluyum. Yazdıklarımla ne demek istediğimi anlatmam zor. Malraux’nün şu veciz sözünü anımsadım: “Hayatın değeri bir hiçtir ama hiçbir şey bir hayattan daha değerli değildir.” Sanırım ben de bunu anlatmaya çabalıyorum yazdıklarımla. Alıntıyı Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun “Zamanın Ağızları” kitabından seçtim. Bülent Kaleli aktarmış dilimize. Okuyalım: “İlk Dersler Köstebeklerden tünel kazmayı öğrendik. Kunduzlardan dok yapmayı öğrendik. Kuşlardan ev yapmayı öğrendik. Örümceklerden dokumayı öğrendik. Aşağı yuvarlanan kütükten tekerlek yapmayı öğrendik. Yüzeyde salınan kütükten gemi yapmayı öğrendik. Rüzgârdan yelkeni öğrendik. Peki kötü alışkanlıkları kim öğretmiş olabilir bize ? Hemcinsimize acı vermeyi, dünyayı hor görmeyi kimden öğrendik?” ? [email protected] Güneşin Düşmanları / Turgay Olcayto / Günizi Yayıncılık / 184 s. SAYFA 11 Yerli yabancı yazarlar, aydınlar, düşünürler, araştırmacılar, alanlarında yetkin isimlerden referanslar da paylaşıyorsunuz okurlarla sık sık… Günümüzde neler, kimler ya da “kimler gibiler” giderek azalıyor bu bağlamda size göre? Ayrıca en etkilendiğiniz, içinize işlemiş yazar, düşünür, aydınlara örnek verir misiniz? Size ilham oldukları başlıca konuları da belirterek… Teknolojinin gösterdiği inanılmaz gelişme yazarlığı kolaylaştırdı bir bakıma. Ayrıca yalnız yazarlık alanında değil güzel sanatlarda da yapıtlar pazarlanır oldu. Nitelik değil pazarlamanın gücü ön plana geçti. Reklam, halkla ilişkiler, artı pazarlama kitap okurunu şaşkına çeviriyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle