Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş E iir Atlası CEVAT ÇAPAN Ekaterina Yosifova/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Penelopeia sabrım, nerdesin hani, seni arıyorum ben üç senedir!’ katerina Yosifova (1941), Küstendil’de dünyaya geldi. Lise öğrenimini doğduğu kentte bitirdi (1959). Sofya Üniversitesi’nin Rus Filolojisi Bölümü’nden mezun oldu (1964). Bir süre Dupnitsa köylerinde ve Küstendil’de öğretmenlik yaptı (19641971). Küstendil‘de çıkan Zvezda (Yıldız) gazetesinde redaktör ve Küstendil Dram Tiyatrosu’unda (19721981) dramaturg olarak çalıştıktan sonra Struma adlı almanakta (19811990) “Şiir” şubesi yönetmenliğinde bulundu. Sakin ve derinlerden kopup gelen bir lirizmin şairi olarak bilinen EkaterinaYosifova, totaliter dönemin güdümlü şiiriyle demokrasi dönemi şiiri arasındaki geçiş sürecinin gerçek yaratıcı kimliğini ve gücünü en iyi sergileyen şairlerden biri olarak ortaya çıktı. Dürüst bir insan, sağlam bir vatandaş konumunda kalmayı sürdüren şair, şiirlerinde yaşamın tüm gelgitlerini yeniden ve sanki daha özgürce, daha cesurca anlamlandırmaya çalıştı. Bu gelgitlerden sadece kalıcı değerler çıkarmakla yetinmedi, bu değerlerin sosyal ve felsefi boyutları içinde yatan etik ve estetik katmanları da büyük bir hazla ortaya dökmeye özen gösterdi. Şiiri, yaşamın başka bir biçimi olduğunu kanıtlamaya ve ancak yaşamın renkliliği ölçüsünde şiirin de renkli ve çekici olabileceğini doğrulamaya çalıştı. Çağdaş Bulgar şiirinin önde gelen kadın şairlerinden biri olan Ekaterina Yosifova, ülke genelinde birçok ödüle değer görüldü. Almanca, Lehçe, Rusça, Macarca, Slovakça gibi çeşitli dillere çevrilen ve Avrupa’nın birçok ülkesinde ilgiyle okunan şairin başlıca şiir kitapları şunlardır: Kısa Yolculuk (1969), Geceleyin Rüzgâr Gelir (1972), Ovadaki Ev (1983), Adlar (1984), Gereksiz Davranış (1993), Kuşkular (1993), Azıcık Şiir (1998), Yeni Hiçbir Şey Yok (2001), Yukarı Aşağı (2004). ASTROLOJİ Hele yaz gelsin. Yolculuğa çıkacağım, Tanrı’m. Dört yıldan beri, hep rüyalarım kurumuş herhangi bir çayırda geçmekteler ve başımın üzerine düşmekteler teker teker cırcırböcekleri ve göktaşları. Görüyorum en uzak yıldızları gene gene yanıp sönen, alacakaranlığın çınlayan sesine kaptırıyorum kendimi kuyrukluyıldızlar gönderen o gülümsemen belirlemeden önce benim de akıbetimi. Karanlıkta salt bir gölge görünür. Ne gördüğüm, ne bildiğim birisi, ama beni ateşiyle öldürür duvar ötesinden gelen nefesi. Karışınca düşlerimin seyrine fırlayıp yataktan sabahlara dek süslü püslü bez dokumak yerine art arda kitaplar okumam gerek. Gündüz dolaşırken hep oda oda aklımı bir fikir kemirir durur: ya akşama, bir dalgınlık anında, rezeyi takmazsam acep ne olur? Gülümseyerek söylüyorum bunu. Burası geniş ve sakin, yaşamını değiştirmiyor kimse. Bulut geçip gidecek. İleride yaklaşan geceden başka hiçbir şeycik yok. KÜÇÜK BİR GÜZ ŞARKISI Güz gibi bir güz işte, sisi de var, çamuru da. Ama ben çok iyiyim, tasasızım burada. Gökyüzü kurşunrengi, akağaçlar sapsarı, aradaki patikayı örtüyor yaprakları yemyeşil bir erikle bir armudun, kan gibi. Az sonra giyeceğim lastik çizmelerimi: çiyde nişan kalacak yeşil, uzun izlerim otların soluğunu hemen hissedeceğim, kimi uykuya dalmış, kimi ölmüş onların, altında istiflenen sıcacık yaprakların, şaşırtıcı yepyeni bir filiz sürmüş yüreğim ama ona ben bir ad henüz koymuş değilim. SAAT TAM ALTIDA Kanımın içinde dedemin horozu öttü saat tam altıda. İşte o vakit bozuluverdi saatim. Güneş o vakit doğdu. O vakit yumurtladı guguk kuşu. Gazeteler o vakit geldi. O vakit gideceğim okula dünyanın Mülkiyetimiz olduğunu öğrenmek için. BULUT Ortalık karardı, serinledi birden, güneşle benim aramdan geçti kocaman bulut. Süratle ilerliyor, yakında dokunacaktır sana gölgenin öteki ucu. Ne yapıyorsun şu anda? Yarın ne yapacaksın? Bulutlar gibi eriyip gidiyor günler. Alnım omzuna dayalı olarak ihtiyarlayacağımı sanıyordum oysa ben. Düşlerime girersin belki, huzur içinde uyuyabilirim iri vücudunun yanında senin. Senin gülümseyen ruhunun yanında huzur içinde. BANA AİT OLDUĞUNDAN BANA AİT OLDUĞUNDAN KIZIM DANS EDİYOR Benim küçük kızım biraz ot, biraz beyaz kiraz yaprağı ve iki üç karahindibadan oluşan minicik bir bahar toprağı parçasının üzerinde dans etmektedir. Ama kızım da o denli minik ki yeşil yeşil çayırların, beyaz erik yaprağı bulutlarının ve çiçek açmış ağaçların horonu ortasında dans ettiğini sanıyor belki... Benim küçük kızım dans ediyor işte. Ben bilmiyorum bu dansın ne olduğunu: Çünkü ne bir vals, ne bir çaçaca bu, ne de başka bir dans, adını bilmediğim. Bakıyorum ve ne yapacağımı bilemiyorum: kızım dans ederken, sevinçten kahkahalar mı atsam, yoksa ağlasam mı adını unutmuş olmama oynanan dansın, hani bir zamanlar bir baharda benim de oynadığım. ve onu önleyemeyişimden bir türlü ve iyi bir vücut olmasından genelde, sıkıcılığına karşın, huysuz olmayışından ve hiçbir şekilde ona gereken zamanı ayıramadığım için ve bir kez olsun onu dinlemediğimden can kulağıyla, sözün kısası, benim olduğundan ötürü, kötü hissediyorum şimdi kendimi, kendimi suçlu hissediyorum gitmeliydim mutlaka, açıklamalıydım, yalvarmalıydım hatta benim tarafımdan çarçur edilen yıllarının tümü hesaptan düşsün diye. RASTLANTI GEÇİP GİTTİ BURADAN... Rastlantı geçti buradan, ıslık çaldı, ben gitmedim. *** Bitiş kısmını bana anlattılar. Biliyorum katilin kim olduğunu, şimdi ben, edebi tekniklerin zevkine, kendimi rahatlıkla bırakabilirim, Tanrı’m. HER GECE Kara sesli, çılgın âşığın biri geceleri dış kapıma yüklenir. Penelopeia sabrım, nerdesin hani, seni arıyorum ben üç senedir! CUMHURİYET KİTAP SAYI 1013 ? SAYFA 23