Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkçe Günlükleri stanbul’da etkili olan son yağışlarla barajlardaki doluluk oranı yüzde 42,29 olmuş. Gazetelerde “barajların doluluk oranı” ile ilgili bu haberleri okudukça Göktürk Hoşses’in mektubunu anımsıyorum. Bu konudaki yanıltıcı karşılaştırmaları şöyle anlatmıştı Hoşses mektubunda: “Geçen susuz yazdan beri televizyon haberlerinde sık sık karşımıza çıkan bu konunun ifade şekli, ne yazık ki çok ciddi bir hesaplama hatası içeriyor. Örneğin şöyle deniyor: İstanbul’daki barajların doluluk oranı % 10, Ankara’dakilerin ise % 5. Bu ifade ile bizlere, Ankara’daki barajlarda daha az suyun kaldığı, dolayısıyla Ankaralıların susuzluk tehlikesiyle daha çok karşı karşıya olduğu izlenimi veriliyor. Oysa bu karşılaştırma, ancak barajların kapasitesinin o şehir nüfusuna oranla eşit olması durumu için geçerli olabilir. Eğer Ankara’daki barajların kapasitesi, İstanbul’dakilerin iki katı ise, yukarda belirttiğim oranlarla her iki şehrimizin de aynı miktarda su stoğu kalmış demektir. Daha farklı bir ifadeyle, Ankara’nın barajlarının kapasitesi şehre yetebilecek seviyede ve doluluk oranı % 5 ise, ancak İstanbul’daki barajların kapasitesi çok yetersiz ve doluluk oranı % 10 ise, buradan İstanbul’un daha az risk taşıdığı izlenimi çıkamaz, hatta belki daha fazla risk taşıyor da olabilir.” FEYZA HEPÇİLİNGİRLER İ 26 Mart Çarşamba Lamartine’in Osmanlı tarihi hakkında kitap yazdığını, on yıl liselerde edebiyat öğretmenliği yapmış biri olduğum halde ben bilmiyordum. Lamartine dediğim ünlü Fransız romantik şairi ve yazarı Alphonse de Lamartine (hatta tam adı: Alphonse Marie Louise Prat de Lamartine), Osmanlı tarihi hakkında kitap dediğim de büyük boy, ciltli, 1088 sayfalık dev bir “Osmanlı Tarihi” (Kapı Yayınları, Şubat 2008). Bilmeyişimin ayıbını açıklamak için, baktığım kaynak kitapların hiçbirinde bu kitapla ilgili bilgiye rastlamadım. Sözgelimi, Büyük Larousse’ta, politikacı kimliğine, milletvekili seçildiğine, bir ara dışişleri bakanı olduğuna değinilmiş; ama Osmanlı tarihi ile niçin ve ne ölçüde ilgilendiğine ilişkin tek satır yok. “Doğu ülkelerine yaptığı yolculuk”tan söz edilmesi bu kitabı açıklamaya yetmediği gibi, “Türkiye’ye yerleşmeyi düşündüyse de Fransa’da kaldığının” söylenmesi de yetmemiş. Niye yerleşmeyi düşünmüş Türkiye’ye? Türkiye ile ilişkisi ne? Türkiye’yi yerleşmeyi düşünecek kadar benimsemesi neden? Batılıların hakkımızda neler dediğine, neler düşündüğüne ne denli meraklı olduğumuz ortadayken bu koskoca tarihi görmezden gelişimizi açıklamak zor. 29 Mart Cumartesi TYS (Türkiye Yazarlar Sendikası) Antakya Temsilcisi Mehmet Karasu bildirmiş. Temsilciliğin başvurusu üzerine Harbiye Belediyesi çok sayıda cadde ve sokağa edebiyatçılarımızın adını verecekmiş. İlk olarak Uluslararası Çukurova Sanat Günleri kapsamında, 29 Nisan 2008 tarihinde Hataylı üç edebiyatçının, Ayla Kutlu, Ali Yüce ve Sabahattin Yalkın’ın adları birer caddeye verilecekmiş. Başka belediyelere de örnek olur mu acaba? 28 Mart Cuma İşte sevindirici bir haber daha: İzmir Karşıyaka Belediyesi, Dinçer Sezgin’in adının bir parka verilmesini kararlaştırmış. Pek güzel olmuş. Devamının gelmesini heyecanla bekliyorum. 30 Mart Pazar Haksızlık olmasın diye tarih sırasına sokup yanıtladığım için, kimi mektuplar sıranın kendilerine gelmesini aylarca bekliyor. Ceren Akyıldız’ın mektubunun kaderi de bu oldu. Ceren Akyıldız, mimarlık diplomasını 2006 2 Nisan Çarşamba yılında aldığı halde, “Henüz bir şey imar etmedim ki!” diye düşündüğünden, “Mimarım.” demek yerine “Mimarlık mezunuyum.” demeyi yeğliyormuş. Kızıma sormuştum bunu. O da kendisini “mimar” diye tanıtamamış başlangıçta; sonra sonra alışmış. Ceren de alışacaktır. Benim öğrencilerim mühendislik birinci sınıftayken daha, “Biz mühendisler…” diye söze başlıyorlar. Elinde kapı gibi diploma olan Ceren, mimar olduğunu niye söylemesin, diyeceğim; ama içimden daha çok gelen, bu saygılı çekingenliğe vurulduğumu söylemek. “Yazıhane, büro, ofis” sözcüklerini sormuş Akyıldız. “Bunlar çalışılan yer, işyeri anlamında kullanılan sözcükler. Bugün en yaygın kullanılanı ‘ofis’, yanılmıyorsam. Bu sözcükler arasında fark var mı? Fark yoksa, hiçbiri Türkçe olmayan bu sözcüklerden siz hangisini kullanmayı tercih ediyorsunuz? Cengiz Bektaş, ‘işlik’ sözcüğünü kullanıyor. Ben ‘işyeri’ diyorum ama bu sefer tamlamalarda sorun çıkıyor, örneğin ‘mimarlık işyeri’ olamıyor, ‘mimarlık bürosu’ olabiliyor. Sizce ne şekilde kullanılmalı?” Örnek aldığımız kültürler değiştikçe, kabuk değiştirir gibi sözcük değiştirmemizden oluyor bunlar. Yazıhane, Türkçe yazı ile Farsça hane sözcüklerinden oluşmuş, tipik bir Osmanlıca. Büro (bureau) ve ofis (office), Fransızca; ama büroyu Fransız kültürünün etkisinde olduğumuz yıllarda kullanmaya başlamışız; ofisi Amerikan kültürünün egemenliğine girdikten sonra. İşyeri’nin yazımında bile anlaşamamışız henüz. Yazım kılavuzu ve sözlüklerde “iş yeri” biçiminde yazılışa da rastlanıyor, “işyeri” biçiminde yazılışa da. Daha Ceren Akyıldız’ın bilmediği kalem ve daire sözcükleri var. İşlik, daha çok atölye anlamında kullanılıyor. Fransızca atelier’den geçen atölye, yazım kılavuzlarımızın çoğunda bu biçimiyle, “atölye” olarak yazılmış; ama örneğin, Ayverdi Sözlüğü, atölye ile atelye’yi birlikte vermiş. Tanımında ikinci anlam olarak, “Ressam, heykeltıraş gibi sanatkârların, fotoğrafçıların eserlerini hazırladıkları çalışma yeri” denmesi, atölye karşılığı olarak “işlik”i kullanmayı, dolayısıyla Cengiz Bektaş’ın “işlik”i yeğlemesini doğruluyor. “Mimarlık bürosu” da kulağımız alıştığı için olmalı, doğal karşıladığımız bir kullanım. Akyıldız’ın çok sorusu var. Onlara daha sonra değineceğim.? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Hera Şiir Kitaplığı’nca yayımlanan Tamer Öncül’ün şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 J 2 E 3 F 4 H 5 M 6 J 7 A 8 I 9 A 10 G 11 F 12 E 13 E 14 E 15 G 16 K 17 G 18 G 19 B Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU I. Tarkan’ın söylediği bir şarkı. 24 34 60 50 28 8 79 E 20 G 21 B 22 G 23 E 24 I 25 L 26 E 27 F 28 I 29 B 30 J. Bir tür erkek deve. 31 E 32 E 33 E 34 I 35 C 36 M 37 C 38 C 39 G 40 L 41 L 6 64 1 K. Bağırsaklar. 42 C 43 E 44 A 45 D 46 B 47 D 48 E 49 B 50 I 51 A 52 E 53 L 54 M 55 M 56 D 57 G 58 G 59 B 60 I 61 E 73 16 76 62 D 63 D 64 J 65 B 66 E 67 A 68 H 69 D 70 A 71 E L. “Hüseyin ... Gürpınar” (yazar). Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “William ...” (“Sineklerin Tanrısı” adlı romanı da yaratan İngiliz yazar). 72 L 73 K 74 E 75 E 76 K 77 A 78 I 79 I 41 40 72 53 25 M. Yaratma, yoktan var etme. yaklaştırma, uzatma. F. Optik kaydırma. 51 70 67 7 44 77 9 B. Sylvia Plath’ın bir kitabı. 63 47 69 56 45 62 E. Halk ağzında yaşayan ermişler topluluğu. 11 27 3 G. İsviçre’de, Beznau nükleer santralının bulunduğu komün. 54 55 36 5 21 46 65 29 49 29 19 C. “... nişanı kalmamak” (yok olup unutulmamak). 946. sayının çözümü: A. SIKI SIKI, 66 61 31 13 74 17 10 58 57 15 22 20 18 39 H. “... Kızkardeş” (Anton Çehov’un bir oyunu). 75 52 26 2 12 23 33 38 37 35 42 D. Hızla, öfke ile ya da korkutmak için 43 78 14 30 48 32 71 68 4 B. EBABİL KUŞLARI, C. VONOZ, D. GEÇGEÇ, E. İBİBİKLER ÖTER, F. DİK, G. ULM, H. VYDK, I. ATILIM, J. RİBOT, K. IRAZCANIN. Şiir: “Baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık” CUMHURİYET KİTAP SAYI 947 SAYFA 39