20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN sana baktığımda telaşlanmayasın diye; insan gövdesinde bir karınca izdihamı örslere ve çapalara kendimi bırakmamı zorluyor, bana her baktığında yeniden ortaya çıkıyor. Adam olmaktan yorulsam genç olmaktan yorulsam ve kendimi çok yaşlı hissetsem benden gözlerini taşımamı istemeden gidersen. Yorulmaktan yorulsam gülmekten her kezinde daha azalmış dişlerle. Adam olmaktan yorulsam, yorulsam ki yoruluyorum kendimden, senden, kanayan ve temiz bir biçimde kesilemeyen her şeyden, her şeyden sökülüp gidemeyen bir iz bırakmaksızın koyu ve kirli. Adam olmaktan yorulsam (yorulsam, yorulsam, yorulsam ve yorulsam – ki yoruluyorum), şairlerin dizelerini çalsam vakti geçmiş, savunmasız, kartondan bir deriyle kalmış, kitaplar gibi; onlara şık giysiler giydirsem, çok itinalı bir biçimde, çizgileri yerli yerine oturtsam, ve o zaman, bozguna uğramış, gururlu bir yerli gibi, ağır kirli gözyaşlarıyla süslensem. Antonio Lopez/ Şiirler/ Çeviren: Olcay Öztunalı ‘seni durdurmak istediğimi itiraf ediyorum daha’sız kucaklamak, saçlarına dokunmak’ eçen yaz Türkiye’ye geldiğinde tanıdığım Antonio Lopez 1981 doğumlu, Cordobalı bir şair. Kendisi doğduğu şehirde lise öğretmenliği yapıyor. Şiirleri Contratiempo, La bella Varsovia ve Nayagua gibi İspanya’nın önemli edebiyat dergilerinde yayımlanmış. Ayrıca genç şairleri tanıtan Poetas por venir ve Las afueras gibi antolojilerde de Antonio Lopez’in şiirlerine yer verilmiş. İlk şiir kitabını yayına hazırlamakta olan genç şair, Türk şiirine de ilgi duymakta ve edebiyatımızı daha iyi tanımak için Türkçe öğrenmektedir. G seni durdurmak istediğimi itiraf ediyorum daha’sız kucaklamak, saçlarına dokunmak, saçlarını öpmek, yüzümü saçlarına gömmek, sana o kadar sıkı sarılmak istiyorum ki güneşin ve bisikletin yorduğu çocuğa annenin sarıldığı gibi sesim seni sakinleştirsin istiyorum sensiz gittiğinde, böylesi bir sessizlikte, sensiz gittiğinde o kadar suskun, bak benim yüreğim tam senin ağzına göre yeni yapılmış bir ahududu pastası. Oysaki sana zincirsiz hazineleridir sunulan heyecanlı Venüs’ün, seni tanır âşıklar Carmen, Laura, mi dons, Lesbia o Helena, öyle ki acının öfkeli zamanı Önce’lerin buz tutmuş zamanı yalnızca bir kafiye olur söylediğinde “En tanto que de rosa y azucena” 1 bizim çiçeğimiz plastikten yapılmadan Önce bugün söylediğimle bizi incitmeden Önce esnek zamanın sert silgisi, Gel paltomun sıcak kucağına seninle bağ birleştirme oyunu oynayacağız orada, bu fantastik sıcaklıkta. (Bu şiirde şair işaret ettiği büyük harflere hassasiyet göstermemizi istiyor. Bir de bir şarkı dizesindeki kafiyeyi bozmamak ve onun bir şarkı dizesi olduğunu vurgulamak için o dizeyi dipnotta çevirdim.) Kendimi Sunarım Beni Antonio diye çağırmayın, yapmayın bunu özgür bir adamı bağlamak isteyen biri gibi, bir adamın sadece birkaç harfle silahlanacağına inanan biri gibi. Benim savunmasız adımı kullanmayın, yapmayın bunu, yeryüzünün sahibi olduğuna inanan biri gibi, bir dağı sadece bir çitle kapatacağına inanan biri gibi. Ben var olma hakkı talep ediyorum, ben olma hakkı, kimse beni daraltmaya kalkışmasın diye, bende ikamet eden bütün isimler var olsun diye: Bir Yara Arayan Su Gibi bentlerin arasında bir yara arayan su gibi, çekingen çıkıyor açılıyor sonra giderek çoğalıyor böyle, aynı biçimde, aynı arzularla her duvarı yıkarak gidiyorum seni benim taşkınlığımdan ayıran ve akarak sana geliyorum su gibi: başlangıçta damla damla düzensiz açık bir noktada ışığın habercisi benim hidratlı kolum son’u yarıp geçtiğinde mavi, son kapısı başdönmesinin yol alıp çıkıyorum her zaman senin ardından her zaman senin ardından, beni durdurmadıkça her zaman senin ardından, seni örtene kadar Dizeleriyle beni süsleyen bütün şairlere Bir çaydanlık gibi gri akşam Adam olmaktan yorulsam, düğümlesem bağlarını bütün ayakabıların senin evine kadar yoluma çıkan, O zaman seni aramaya başlasam elde bir fırçayla ve bütün kadehlerimi ödemeye zorlasam seni. Adam olmaktan yorulsam ellerimi kessem ve diğerlerini önlenemez bir biçimde büyüyen her şeyi O Maya kadını bir giysi dokuyan gökkuşağından. O ihtiyar. Armonikası ondan da ihtiyar. Giriş kapıları, New Orleans’ın yorgun sokakları. Benim sesim melezlerin blues’unun çatlak sesi blues’dan başka bir şeyi olmayanların. Louvre’da bir iskemle, herkes koşturarak Mona Lisa’yı taciz etmeye giderken. Boğazda bir köprü. Manhattan. Manhattan sokaklarında çocuklar yok. Tikal’de sırtüstü bir gece. Yerliler Puerto Plata’yı gözlüyor Isabel tepesinden. O sessizlik. Canon’un kızıl derisi altında gizlenen devasa yerliler. Bütün Hollanda’ya ışık saçan bisikletler. Camide diz çökmüş bir adam. Melez’in rom’u ve bachata’sı yoksul olduğunu bilen ve bunu önemsemeyen. Sonsuz Paris, çıplak ayaklı ben. Massachusetts’te tutuşmuş sonbahar. Atitlan gölünde volkanları taçlandıran bulutlar. Bir avuç Subbetica toprağıyla dolu ellerim. Bunların hepsi benim. Bu benim adım, o size diyor ki sizinle konuşanım ben. Hepsi benimle birlikte büyüdüler ben fark etmeden, zamanlarını bekleyerek ve artık geldiler evine dönen biri gibi. Olduğum ve olacağım her şeyi sunmalıyım size, gelecek olan yeni isimlerimi daha güneşli evimi ve bu gülümseyişi. (1) “gülden ve zambaktan” Sensiz gittiğinde Sensiz gittiğinde öylesine yalnız, gözlerinin ağırlığını yüklenip geceye, örümcek ağlarına ve bataklıklara karşı sensiz gittiğinde – o kadar yorgunham petrolden papuçların ayaklarında taşlar ve bizim ellerimizle birbirine ilişmiş, sanki senin değillermiş gibi, SAYFA 32 CUMHURİYET KİTAP SAYI 947
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle