20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kitaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Sinemaya gidiyo’m, dön’cem... iderek yerini pekiştiren genç şairlerimizden biri de Mehmet Çakır. Cumhuriyet Kitap’ın da çalışanlarından. “Kitaplar Adası”na az emeği geçmiyor Çakır’ın… Ama bir Mehmet Çakır daha var, yakından tanıdığım, değerli bir fotoğraf sanatçımız. Denizli’de yaşıyor. Uykusu Sakız’ın (Can, 2001) arka kapağındaki fotoğrafım onundur. Kim bilir daha başka kimler var “Mehmet Çakır” adını taşıyan. Pek çok “Mehmet Güler”e rastlandığı gibi… Öyle ya ressam var, yazar var… TRT yönetmeni arkadaşım Mehmet Kaya, yurtdışına çıkarken ne sıkıntılar yaşadığını anlatmıştı da birinde şaşakalmıştım, kendi adını taşıyan kişilerin oluşturduğu listenin uzayıp gittiğini gördüğünde… G Şair Mehmet Çakır’la arada bir kahve içiyoruz. Son görüşmemizde, dört beş haftalık yazıyı önceden göndereceğimi, 27.Uluslararası İstanbul Film Festivali’ne bir kucak bilet aldığımı, bunlara yetişebilmek için durma koşacağımı, bu nedenle de söz konusu haftaların yazısını önceden teslim etmek zorunda olduğumu söyledim Mehmet’e. Mehmet, incecik şair gülümseyişiyle “Sinemadayım, gel’cem diyorsunuz yani” deyince, “Aa” diye atıldım, “sen yazının başlığını da attın böylece.” İstanbul’a yerleştiğimden bu yana, nisan gelmeden daha birkaç ay öncesinden hazırlanıyorum. Uluslararası film festivaliyle tiyatro festivali öteki işlerimi iptal etmeme yetiyor, enikonu şölene hazırlıyorum kendimi… Bu yıl da öyle yaptım, öncekiler gibi seksen dolayında bilet… Gün başına dört beş film, kendi payıma ancak bu kadarına yetişebiliyorum. Sinemadan, filmlerden söz açıp da sinema üzerine verimlenmiş kitaplara değinmemek elde mi? Kitaplardan söz etmeden yazmak, “Kitaplar Adası” için biraz ayıp olmaz mı?… Bu çerçevede sözü, yayınevleri kadar alanda erke üretmeye yönelmiş kimi yapılanmalara getirmek de olası elbette. İşte bunlar arasında, nicedir üzerinde durmak istediğim bir örnek, özerk bir model var: Mithat Alam Film Merkezi… MİTHAT ALAM FİLM MERKEZİ... Mithat Alam Film Merkezi nedir, nerededir, ne yapar? Aşağıdaki satırları, merkezi tanıtan broşürden aldım: “Mithat Alam Film Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi’nde Aralık 1999’da Mithat Alam’ın özel bağışı ile kurulmuştur. Film Merkezi’nin temel amacı, sinema bölümü bulunmayan Boğaziçi Üniversitesi’nde, sinemaya ilgi duyan öğrencilere kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratmak SAYFA 16 ve sinemanın farklı alanlarında fikir aşamasından üretim aşamasına kadar kendilerinin yürütecekleri çalışmalar yapmaları için gerekli koşulları hazırlamaktır. (…) Türkiye’de sinema konusunda eğitime katkıda bulunmayı hedefleyen Film Merkezi, film çalışmaları alanında öğrencilerin yürütecekleri bilimsel araştırmaları da desteklemekte ve geliştirmektedir.” Mithat Alam Film Merkezi (MAFM), sahip olduğu 61 kişilik sinema salonunun, film izleme odasının, Sinefil Odası’nın, kütüphanenin, zengin video koleksiyonu içeren arşiv odasının yanı sıra ciddi bir sinema yayıncılığını da yapıyor. “MAFM, gerek bir sinematek gibi dünya sinema çevrelerinde ses getiren filmler, sinema tarihinin önemli klasikleri, yönetmen, oyuncu, ülke ve tür sineması retrospektifleri, belgeseller ve kısa filmlerden oluşan programlar çerçevesinde düzenli film gösterileri yaparak, gerek Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Sinefil (Gösterim Programı ve Film Tanıtım Kitapçığı) ve Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı gibi çıkarttığı yayınlarla; gerekse de ürettiği belgesel ve kısa filmlerle Türkiye’deki sinema ortamına katkıda bulunmayı sürdür(üyor).” Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Yerleşkesindeki MAF Merkezi’ni doğrusu ben de tanımıyordum. Ama merkezin yöneticisi, andığım yayınların yürütücüsü Yamaç Okur’un, yine MAF Merkezi çalışanı, belgesel sinemacı arkadaşımız Elif Ergezen aracılığıyla çağrısına uyup, Yasin Ali Türkeri’yle ziyarete gittiğimizde enikonu şaşırdım diyebilirim merkezde… Türk sinemasının bir minik yüreği de orada atıyordu çünkü. Boğaziçi’nin bir tepesinde, Rumelihisarı’nın üzerinde kendisi küçük, gerçekleştirdiği etkinliklerle yarattığı işlev olağanüstü büyük yapı konumundaki MAF Merkezi, andığım üretimleriyle bu doğrultudaki sorumluluklarını yerine getirmek üzere var gücüyle çabalıyordu. Yamaç Okur, Elif Ergezen, Yasin Ali Türkeri, dördümüz o güzelim yapıda sanal bir Türk sineması ansiklopedisinin sayfaları arasında, sıcacık düşlerle karılmış yolculuklara çıktık birlikte. İşte o zaman sinemamızın ancak böylesi içten, çoğulcu, paylaşımcı katkılarla gelişebileceğini düşündüm… Yamaç Okur Altyazı Genel Yayın Yönetmeni Fırat Yücel, merkez çalışanları, bu çerçevede büyük bir erke üretiyorlardı orada, İstanbul’un bir tepesinde, Orhan Veli’nin “türkü tutturduğu” yerde. “Kitaplar Adası”nın dar sınırları içinde MAF Merkezi’nin çalışmalarına derinlikli bakışla yaklaşabilmenin olanağı yok elbette. Ancak kuşbakışı da olsa bu etkinlikler arasında hiç değilse kısa bir ge zintiye çıkmayı öneriyorum bu festival günlerinde size… TÜRK SİNEMASININ KAZANDIĞI YENİ BELLEK Dikkatimi çeken ilk yan, merkezin, arı kovanı, karınca yuvası halinde çalışabilmesi doğrultusunda kurulan yapılanma oldu. Ardından bunu olanaklı kılan, işteki dizgeyi sağlayan bilimsel sıkıdüzenin gözlemciliğini yaptım. Merkezin, sinemamız adına görsel bellek oluştururken söyleşi, panel vb. yollarla sinema sanatımızı nitelikçe yükseltici bir mayalanmanın kuramsal altlığını oluşturmaya girişmesi, üzerinde övgüyle durulması gereken yaklaşım… Nitekim Sinefil/Toplu Basım 2005’te Yamaç Okur, kitap için kaleme aldığı “Sunuş”unda, merkezin bir “sinematek” gibi çalıştığının altını çizerken şunları da vurguluyor: “…Türk sinemasına özel bir önem veren Film Merkezi… bu özelliğiyle sadece film gösterimleri yapan bir yer değil, bu programları söyleşi, panel ve sunum gibi çeşitli etkinliklerle destekleyerek öğrencilerin sinema bilgi ve birikimlerini arttırdıkları bir mekân haline dönüşmüştür.” Sinefil’in gerek 200405’teki toplu basımları, gerekse öncesinde 200203’te yayımlanan “Gösterim Programları ve Film Tanıtım Kitapçıkları”nda onlarca, yoksa yüzlerce mi demeliyim, öğrencinin, öğreticinin, sinemaseverin sanatsal prizmasından süzülmüş değerlendirmelerle örülü yüzlerce yazı ya da sunum yer alıyor. Bunlar, sinemaya özgülenen toplu bellek olmanın ötesinde, bir başucu kaynağı da oluşturuyor kuşkusuz. Ben yine de MAF Merkezi gönüllülerinin katkıları sonucu Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nce 2001’den başlanarak her yıl yayımlanan Sinema Söyleşileri dizisi üzerinde durmak istiyorum daha çok. Etkinliklerin uçup gitmemesi için Mithat Alam Film Merkezi’nin, bunları görsel, yazısal belleğe alması büyük emek gerektiren önemli, anlamlı bir adım. Her ne kadar 20012005 yıllıkları 2006’da, 2006 yıllığı 2007’de yayımlanmış olsa da belli ki bundan böyle yayınlar eşzamanlı sürecek. Söyleşilerin ilkinin yayına hazırlayıcısı Baki Uğur Kart, “Bir Mirasa Sahip Çıkmak” başlıklı sunuşunda şöyle söylüyor: “Bir üniversite kurumunun sinema ortamı içinde, üstelik kurulduğu günden beri etkin bir rol sahibi olması kuşkusuz şaşırtıcıdır.” “Bu tutum, birebir münazara tadında bir tartışma ortamı olmasa da sinema izleyicilerinin kendi kafalarında bir tartışma ortamı yakalamasını hedeflemektedir. Bu söyleşi ve panellerle oluşan tartışma ortamı hedefi, bu metinle rin kitaplaştırılmasıyla amacına ulaşmış olacak.” Söyleşilerin hemen her cildinde değişmeyen dört başlık altında Türkdünya sineması, kısa filmbelgesel konularının, söyleşi ya da panel olarak yapılsa da ciddi biçimde mercek altına alındığına tanık oluyoruz. Bunun dışında hemen her ciltte farklı açılımlarla gerek sinema alanında, gerekse öteki alanlardan kimi sorunsallara yaklaşımlarla da karşılaşıyoruz. Sözgelimi 2004 yıllığında “Sinema ve Delilik” konusuna değinildiğini, izleksel açıdan “Sinemada Baba ve Oğul” konusunun ele alındığını görüyoruz. Öte yandan kitaplara eklenen dizinlerin, söz konusu çalışmaların nasıl da incelikli tasarlandığını ele vermesi bakımından ilginç olduğunu söylemeliyim. Bütün bunlar kuramsal birikime dönüşmese de bir “altlık” oluşturuyor, bu kesin. Biraz da bunun çevresinde yaklaşalım konuya… FİLMLERDEN, SÖYLEŞİLERDEN SİNEMANIN KURAMINA Mithat Alam Film Merkezi, Sinema Söyleşileri 2001’de perdeyi Atıf Yılmaz’la (19255 Mayıs 2006) açıyor. Söyleşiyi yürüten Fatih Özgüven, onu şu sözlerle tanıtıyor bize: “Türk sinemasına bakıldığında Atıf Yılmaz’ın gölgesini, desteğini her şekilde görmek mümkün.” “(Onun için) yönetmenden de öte bir kültür adamı demek isterim.” (4. sayfa) “Atıf Yılmaz Türk sineması ve öteki Türk kültür hayatı gibi bir kutup yaratmak yerine onları bağdaştırmaya çalıştı.” “Bakış açısı meselesi Türk sinemasına 1970’lerde girdi. …Bir hikâyeyi değişik bakış açılarından anlatmayı, değişik insanların psikolojik durumlarından anlatmayı, Atıf Yılmaz ilk defa Türk sineması için önemli bir şey haline getirdi.” “Atıf Yılmaz bu uzlaştırma çabasında, alanları birleştirme, yan yana getirme çabasında, ele aldığı malzemeyi belki biraz zararsızlaştırmıştır denebilir.” (5. sayfa) “Çok önemli konulara değinir fakat bunlara insanları en az gücendirecek biçimde değinmeyi de başarır.” (6. sayfa) Atıf Yılmaz, “(Özgüven’in) bu son eleştirisine ben de katılıyorum” dedikten sonra, söyleşinin ilerleyen bölümünde önemli bir yargısını paylaşıyor katılımcılarla: “Ben sinemaya biraz resimden biraz yazıdan falan geçtiğim için çevremde… sanatçı arkadaşlarım hep vardı. Şimdi öyle olunca tabii, yapacağın işe eleştirel bir gözle bakabiliyorsun. Zaten onu yapmazsanız geri kalmaya mahkumsunuz, başka bir çözümü yok. Bunun için kendi yaptığım işe bir üçüncü kişi gibi bakmayı, zaman ve başıma düşen tuğlalar öğretti bana. Zorla yani.” (11. sayfa) Atıf Yılmaz, çok önemli bir gerçekliğin altını çiziyor bana sorarsanız. Diyelim sinema, tiyatro yapıyorsunuz, öykü, roman yazıyorsunuz, ressamsınız, müzisyensiniz… Eğer kendi çalışmalarınız dışındaki verimlere, yapıtlara sırt dönüyorsanız, öteki sanatlardan yararlanmadan alanınızda sanat verimleyebileceğinizi sanıyorsanız eğer, tutup bir de papağan gibi yaptıklarınızı beğeniyorsanız her kezinde, bu tutumunuz, sizi sanatta zanaatçılığa da değil, esnaflığa götürür ancak… Festival başlıyor ya filmler sinemaseverler kadar, öteki alanların alımlayıcıları, verimleyicileri için de büyük beslenme kaynağı bu nedenle. Mithat Alam Film Merkezi’nin yayınları için de geçerli söylediklerim. İnat edip “Biz ille de tarhana bulgurla besleneceğiz” demiyorsanız tabii… Yukarıda andığım kitaplar, yanı sıra Altyazı dergisi, Türk sinemasının görsel belleğini oluşturmaya yönelik söyleşiler, MAF Merkezi desteğiyle gerçekleştirilen kısa filmler, düzenlenen Hisar Kısa Film Festivalleri… 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali günlerinde, başucunuzda sizi aydınlığıyla saracak ideal seçki oluşturuyor bu bakımdan… Kitaplar koltuğumda, Mehmet Çakır’ın dediği gibi ben sinemaya gidi’yom, hemen dön’cem! Ya siz? Siz n’apıyorsunuz? ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 947
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle