04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa Balbay ile 'Devlet ve İslam' üzerine ‘Tehlikenin farkına varmak için bu kitabı da okuyun, demek gerekebilir’ İrtica kelimesinin ülkemizde adından fazlaca söz edilir olduğu dönemde Mustafa Balbay yeni kitabıyla bu konu hakkında bizleri aydınlatıyor. İrtica kelimesinin sözlük anlamıyla başlandığı "Devlet ve İslam" kitabı, kapsamlı örnekleri ve raporlarıyla bir bütün içinde konuyu irdeliyor. Balbay’la Cumhuriyet’in Ankara ofisinde söyleştik. ? Erdem ÖZTOP S ayın Balbay, yeni bir kitap yayımladınız: "Devlet ve İslam". Türkiye’nin şu (!) ortamında yayımlanmış olması, tesadüf değildir... Değildir tabii. Doğrusu, belki de ne zaman yazsam, tesadüf değildir diyecektim. Çünkü Türkiye’nin hep gündeminde olan bir durum bu. Ben de, Türkiye’nin yakın tarihine baktığımda, siyasetin dinselleşmesiyle birlikte, çok ciddi bir devlet ve din tartışmasının; yerine göre ayrımının, yerine göre çatışmasının/çakışmasının yaşandığını görüyorum. Ve şu içinde bulunduğumuz dönem de, bu çakışmanın ya da çatışmanın bir başka yansıması. Bunun üzerine bir de Amerika’nın çok etkili bir biçimde gündeme getirmek istediği Ilımlı İslam Projesi ortaya çıktı. Ve burada Türkiye’nin önemli bir model haline getirilmek istendiğini görüyoruz. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ben, "Devlet ve İslam" adını verdiğim bu yeni kitabımla, bugün bu akımların içinde bulunduğu durumu okura anlatmayı, hem de kökenleriyle ilgili devlet arşivlerinde yer alan bilgileri okurla paylaşmayı düşündüm. Kitabınızın çıktığı günlere denk gelen, gazetemizin siyah ilanları yayımlanmaya başladı! "Tehlikenin Farkında Mısınız?" sorusu aslında doğal bir getirisi Türkiye’nin, ne dersiniz? Kitabınızla aynı dönemde yayımlanıyor olması da doğal bir tesadüf değildir!.. Bu kitabım için iddialı mı olur bilmiyorum ama, tehlikenin iyice farkına varmak için bu kitabı da okuyun, demek gerekebilir bence. Çünkü ekonomiden pek çok alana kadar ne kadar etkili olduklarını gösteriyor. Eskiden diyelim ki, dini motifli bir terör örgütünün hücresini basacakları zaman aklımıza bir evin bodrum katı ya da çatı katı geliyordu; şimdi Beykoz’da bir villa geliyor! Bu hem ekonomik gücünü, hem de etkinliğini göstermesi bakımından ilginç. ÜÇ MAYMUN OYUNU Türkiye’de son zamanlarda üç maymunu oynayan kesimin sayısı gittikçe artıyor sanki! Tehlikenin farkına varabileSAYFA 4 cekler mi dersiniz? Artık bu, üç maymun mu, üç yüz maymun mu, üç milyon maymun mu; bunlardan çok var! Burada tabii, öyle bir şey ki, üç maymunu oynayan, görmedimduymadımbilmiyorum; bir anlamda bu yapıdan da yararlanan bir halleri var. Çok geniş çatallı bir durum bu, ama, şu anda artık böyle iktidarın dinle bütünleşmesi, hatta siyasetin dinin bir parçası haline geldiğini görmemek için, gaflet, dalalet ve hatta iyi niyet içinde olmak gerekir diye düşünüyorum. İyi niyet kısmı da bambaşka bir durum tabii. Önsözde bahsediyorsunuz, AleviBektaşi kurumları dışında tutuluyor bu kitabınız. Bunu biraz açabilir miyiz? Burada Devlet ve İslam derken, zaten doğrusu ben devlet kurumlarının uzun dönem içinde hazırladığı; diyelim ki biri on sayfalık, diğeri yüz sayfalık toplam bin beş yüz sayfadan fazla raporu okudum. Onların özetlerini çıkardım. Ve oralarda da genel hatlarıyla şuna dikkat ediyorlar: Türkiye’nin geleneksel; hem askerin, hem de yargının tutumunda halkın ibadet özgürlüğüne ve inanç özgürlüğüne genel bir saygı var. Türkiye’de bugün yetmiş yedi bin camii var. Kitapta da son rakamı aktardım. Gene hacca gitme konusunda, Suudi Arabistan’ın izin verdiği rakama dikkat gösteriyorlar. Yani şu konuya dikkat çekiyorlar; dini gruplar devletin laik yapıtına yönelmediği sürece, bizim izleme ve değerlendirme alanımızın dışındadır, diyorlar. Diyelim ki, bir hac organizasyonu; dışımızdadır, diyorlar. Diyelim ki, camii yaptırma derneği, dışımızdadır, diyorlar. Ama orada İBDAC örgütü, Hizbullah yuvalandı, etki alanımızdır, diyorlar. O bağlamda yaklaştım ben de. AleviBektaşi kurumlarının da zaten devletin laik yapısıyla değil oynamak, büyük ölçüde pekiştiren de bir durum olması çerçevesinde ayrı tutuldu kitapta. Tabii, onların sorunları, devlet içindeki dışlanmışlıkları ve temsil sorunları ayrı bir sorun. Az önce verdiğiniz örnekler kapsamında, "göz göre göre irticayı günümüze taşımaktan" söz edilebilir, değil mi? Edilebilir. Belki de irtica sözcüğü de tam anlatmıyor olabilir bu durumu; irtica, en genel anlamıyla, toplumu geriye götürmedir; ama bunu artık bugünün araçlarıyla yapıyorlar ki, artık tam tarifi bile geri kalıyor. Örnek verirsek; bir televizyon kanalında, insanları sırlar dünyası gibi, bambaşka bir karanlığa iten bir televizyon programı var; buna irtica dediğinizde, tabii ki irtica ama bunu tam anlatmıyor! Bir televizyon kurumunu ele geçirmiş, ya da bir televizyon sahibi olmuş ve bir anlamda da modern bir araçla bunu yapıyor! Bu anlamda, tek bir tanımı da tek bir kurumu da yok bunun. Kitaptaki irticanın tanımında yer alan, iyi anlatan başlıklardan biri şu: "İrtica: Çok Boyutlu…, Çok Cepheli…, Tek Hedefli…" Bu çok ilginç; yani bir anlamda terör örgütü olarak bir Hizbullah da bunun içinde ama tamamen ben silahın ‘s’sine bile dokunmam, hiç ilgim yoktur diyen bir başka akım da bu tanımın içine girmiş oluyor. Diyelim ki, İslamcı akımın yöntemi çok farklı, ama hedefi ortak! Bu, çok geniş bir yelpaze içermeye başladı. Bence tehlikenin asıl önemli unsuru bu! Üçlü yapıdan bahsediyorsunuz: tebliğ, cemaat, cihat. Bu son dönemde, cihat bölümü daha bir aktif hale gelmeye başladı. Baştaki iki bölüm tamamlandı sanırım, artık cihat zamanıdır gibi bir durumdan söz edilebilir mi? Çok tartışıyorlar bunu. Bu örgütler tartışıyorlarsa, artık tabiiki söz edilebilir. Hatta kimileri bunun 90’lı yılların orta sında zamanının geldiğini düşündüler. Hizbullah’ın olağanüstü eylemlere girişmesinin bir sebebi de buydu zaten. Vakit geldi artık, yürüyoruz, denildi. İBDAC kendi içinde bunu çok tartıştı ve onlar da aynı düsturda yürümeye başladılar. Ama şimdi burada, cihat aşamasının yöntemiyle de ilgili farklı tartışmalar var. Bir büyük grup diyor ki, "arkadaşlar, cihat yeri sandıktır, aldık mı tamamdır." Bir başka grup ise, "Sandık iyi de, devlet kurumlarını ele geçirmemiz lazım, o zaman zaten biz devleti ele geçirmiş olacağız, gelen iktidar da bizim bir aygıtımız haline gelecek" tartışmasına devam ediyor. TARİKATLAR DOĞURAN TARİKAT Nakşibendilik konusunu irdeliyorsunuz. Özellikle 80 sonrası dönemde aktif hale geldi, ama siyasi gücün arkasında hâlâ devamlı bir unsur olarak görülebilir mi? Görülebilir tabii. Nakşibendiliği tarikatlar doğuran tarikat olarak değerlendirdim kitapta da. Öyle bir şey ki, bir kurum, yaşadığı dönem içinde çok ileri bir işlev yüklenmiş olabilir. Toplumsal mekanizmalar değişmiştir, dünyada yeni değerler oluşmuştur ve artık o kurum çok geride kalmıştır. Burada işin, teoloji ve islamın kökenleri yanı benim konum değil. Son dönem irdelemesini kitap haline getirdim. Yine okuduğum raporlardan ve diğer okuduğum kitaplardan, Anadolu’ya İslamiyet Asya’dan geliyor. KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 894
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle