04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? kiye Cumhuriyeti ile yaşıt olan Roux, Orta Asya ve Türkler üzerine kocaman bir külliyata sahip olup (ki Türkçe’ye çevrilmiş olan Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Altay Türklerinde Ölüm, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar gibi eserleri sadece küçük bir kısmını oluşturur) akademik çalışmalarıyla Türkler hakkındaki yanılgılı yargıları değiştiren ve kimi zaman bir taraf olarak Türklerin ateşli bir savunucusu, samimi eleştirileriyle de Avrupa’daki dostlarından biri olmuştur. Türklerle ilgili çalışmaların olmazsa olmaz referanslarındandır. Roux’nun ilk defa antropoloji, etnoloji, Orta Asya ve dinler tarihinin dışına çıkıp geride kalan yüzyılın Türklerine de değindiği, Viyana kapılarına kadar uzandığı, siyaset bilimine de girdiği bu yapıtı basıldığı güne kadar Türklerin tarihini elli yıllık birikimiyle aktarır. ROUX’NUN TÜRKLERİ... Türklerin Tarihi’nin tartışmaya en açık noktası Roux’nun Türk olgusu bölümünde el aldığı Türklük kavramıdır. Roux’nun Türkleri biraz daha farklıdır. İlk bakışta Avrupalı okur için yazıldığı açık olan Türklerin Tarihi, resmi tarih söyleminin dışına çıkarak tarih algımızı derinleştirir ve genişletir. Öncelikle Türklüğün Türkiye ile sınırlandırılamayacağını, Kıbrıs’tan Orta Asya’daki Türki Devletlere kadar uzanan geniş coğrafyaya yayılmış 150 milyon Türkün de hesaba katılması gerektiğini vurgular. (Tabi bunu yaparken Türkiye’yi ve hatta Kemalizm’i diğer Türk devletleri için Avrupa merkezli değerler açısından bir model olarak değerlendirir.) Ve bu kadar geniş bir alanda farklı kültürel ve sosyal çevrede şekillenen ve Sibirya bozkırlarından Avrupa içlerine kadar uzanan yaygın göçü ve hemhal olmayı yaşayan Türk topluluklarının her birinin farklı komşu halklarla girdiği ilişkiler sebebiyle hiçbir ırksal özelliği olmadığını belirtir. Bu tezini kurdukları devletler içinde yönetici azınlık olmaları, her fatih gibi zaman içinde kurdukları büyük imparatorluklar ve devletler içinde uyruklarını yitirmeleri ve Türklerin genelde bir egzogami eğilimlerinin olması gibi verilerle destekleyen Roux onların saf ırk olarak kalmalarının daha da zorlaştığını belirtir. Türklük doğuştan gelen bir özellikten ziyade kültürel, geleneksel ve politik bir aidiyettir. Ayrıca Müslümanlarla Türklerin karıştırılmasının da Türkler JeanPaul Roux hakkında düşülen yaygın bir hata olduğunu, Türklerin tarih boyunca birçok dini karakterinin olduğunu belirtir. Bu sebeple Roux açık bir ifadeyle Türklerin dinsel ve ırksal bir nitelik taşımadıklarını belirtir. Roux buna alternatif olarak Türklüğün tek CUMHURİYET KİTAP geçerli tanımının dil üzerinden yapılması gerektiğini öne sürer. Roux’ya göre Türk Türkçe konuşandır. Tabi bu söylem de beraberinde karmaşaya sebep olur: Türkçe konuşan azınlıklar veya resmi dili Farsça olan Türk topluluklar bu tanımın aksamasına yol açar. Bu noktada aksamanın tanımı kendisinden değil de bu tanımı yaparken başvurulan kavramlardan kaynaklandığını ve hatta bu girişimin bile başlı başına imkânsız olduğunu belirtmekte fayda var. Roux, anlamları var oldukları toplum içinde şekillenen, varlıkları topluluklar arası uzlaşmalara bağlı olan ırk, din ve dil gibi kavramlarla toplumsal şekillenişleri tanımlamaya çalışır. Irk bir topluluğu tanımlamak için başvurulabilecek en kırılgan referanslardan biridir. Çünkü artık her ırk biraz da başka bir ırktır: her Türk biraz Moğol, biraz Arap, biraz Fars’tır tabi burada referansımız genetiğe değil, kültüre ve geleneğedir. İmkânsız bir projeye girişmek gibi bir yükün altına giren Roux bu projenin altından tarihçi kimliğiyle kalkar. Roux’nun kitabın geneline yaydığı Türklüğün tarihsel bir faktör olduğu fikri, Türklerin tarihte belki diğer halklardan daha belirgin olmak üzere etkin oldukları, ancak belirli bir başlangıç tayin edip o başlangıçtan bugüne uzanan sürecin Türklük olarak tanımlanabileceği fikri daha sağlam bir zemine oturur. Türklüğün aslında Türklerin belirli bir zamanda, sıkıştırılmış değişmez bir tanımının mümkün olmadığı, ancak 2000 yıllık kesintisiz tarihleri içinde anlaşılabileceklerini vurgular. Kitabın genel yapısının da beslediği bu fikir 15 farklı bölümde birçok alt başlıkta Pasifik’ten Akdeniz’e geniş bir coğrafyada ele alınır. Tüm bu tarih boyunca dilbilimsel tanımın yanı sıra methiye sayılabilecek çeşitli kültürel, sosyal ve coğrafi farklılıklar içinde şekillenen Türk toplulukları için ortak olan bazı değerleri de sıralamaktan geri kalmaz: Hoşgörü, yüksek onur, verilen söze sadakat, ırkçılıktan uzak oluş, büyük mimari başarıları, örgütlenme marifeti vb. Bunun yanı sıra genelde hoşgörülü bir yönetim öngören Türk hükümdarlıklarında çıkan sorunların “çok büyük” bir bölümünün “entrikaların” sonucu geliştiğini belirtir. Türklerin hiçbir zaman fanatikleşmeyip her zaman hoşgörülü olageldiklerini ve büyük imparatorluklarını ancak bu vesileyle koruyabildiklerini belirtir. Sözü yine Roux’nun kendisine bırakarak bitirmek belki de en doğrusu olacak: “...okurumu konunun yoğunlunun bilincine ulaşmasını sağlamışsam kendimi başarılı kabul edeceğim: En azından Türk dünyasının üzerine çöken adaletsiz sessizliği dağıtabileceğimi umacağım.” ? Türklerin Tarihi/ JeanPaul Roux/ Çeviren: Prof. Dr. Aykut Kazancıgil, Lale ArslanÖzcan/ Kabalcı Yayınevi/ 594 s. ? 894 SAYFA 25 SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle