04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Erzincan ? Muzaffer Ayhan KARA otoğraf sanatçısı ve gazeteciyazar Lütfi Özgünaydın, çok ses getiren “Van” ve “Mardin”den sonra, şimdi de kendi memleketi de olan “Erzincan” fotoğraf/deneme kitabıyla okurlarının karşısında... “Erzincan” da, diğerleri gibi bir sergiye paralel olarak yayımlandı. Kuşe kâğıda basılan ve elli fotoğrafa eşlik eden otuz denemeden oluşan kitaba ilişkin olarak, Özgünaydın şu satırlara yer veriyor “Memleketim” adlı girişte: “Erzincan; sevgili memleketime, doğduğum topraklara olan borcumun bir bölümünü ödemek için bu projeyi gerçekleştiriyorum. Fotoğraflarıma yüreğimde biriken duygularımı ekledim, denemeler yazdım.” Erzincan’ın merkez de içinde olmak üzere dokuz ilçesinin dağları, suları, insanı, tarihi ve yerleşim birimleriyle bir yolculuğa çıkarıyor kitap. Oralardaki hayatı sunuyor vizörüyle ve kalemiyle bizlere... Erzincan’ın insanlarının yaşama sevincini taşıyor sayfalarda çok uzaklara... Memleket ve doğa sevgisi aşılıyor. F emeği omuzlamış erkekler, gözlerine umudu yerleştirmiş çocuklar... ‘Gör beni, gör beni’ diyor evler, sokaklar, tarihi yapılar, köprüler, kentler, köyler... ‘Gör beni’ sözcükleri, içimde nasıl, ne zaman ‘sev beni’ye dönüştü bilemiyorum... Bildiğim, bu dönüşümü sağlayan Lütfi Özgünaydın’dan başkası değildi. Ve ben o dönüşümün peşinden gittim; sevdim, sevdim, sevdim...(...) Lütfi Özgünaydın’ın fotoğraflarını çok uzun yıllardan, belki de bu tutku yüreğine ilk düştüğü günden beri izliyorum. Her seferinde beni şaşırtmaktan geri kalmıyor. Kimi zaman yakaladığı an, kimi zaman yoktan var ettiği imge, bugüne kadar hiç görmediğim bir renk, bir gölge, kimi zaman da ışığın sureti, yepyeni duygular, yepyeni dünyalar keşfetmeme yol açıyor. Görüyorum ki, bir kez daha hem fotoğrafları hem de sözcükleri kapsadıkları anlamdan çok daha geniş alanlara yayılıyor. Bu bir kent kitabı değil. Yörenin tarihi, coğrafyası, kusu, mimari doku ve malzemenin dokusu elle tutulur bir somutluğa dönüşüyor... O ışık şimdi bir çocuğun yüzünde, derken bir ağacın yaprağında dolaşıyor. O ışık ‘Gör beni’ diyor, ‘Sev beni’ diyor.” ELLİ FOTOĞRAF OTUZ DENEME Kitaptaki elli fotoğrafa eşlik eden otuz deneme, Özgünaydın’ın fotoğraf tutkusuyla yazı tutkusunu buluşturuyor; buluşturmuyor, adeta öpüştürüyor. Denemeler, fotoğraflara derinlik katıyor. Fotoğrafların kışkırttığı onca merakı, tarihi, gizemi sunuyor bize bir nakış gibi, kaneviçe gibi, dantel gibi...Fotoğrafların şifresini çözen denemeler, geleceğe bir kayıt da düşmüş oluyor. Erzincan’daki umudun, yaşama sevincinin, yaşam kültürünün; yöre insanının dünyasının, hayata bakışının, duyguların ve düşlerin, acıların ve sevinçlerin... kaydı geçiyor kâğıda. Denemelerin hem Türkçe hem de İngilizce olması, kitaba ayrı bir değer katıyor. Dünyaya açılmayan bir pencere olan Erzincan, dünyaya açılıyor böylece... O pencere neler sunuyor dünyaya, neler vaat ediyor?.. Kültür Bakanlığı’nın, Başbakanlık Tanıtma Fonu ilgililerinin bu kitabı fark ederek dış temsilciliklerimize, turizm ateşeliklerimize ulaştırması çok yerinde olacaktır. Bilgi ve fotoğraf birlikte; ve dünyanın farkında olmadığı onca doğal güzellik ve tarihsel değer... Erzincan Kültür Eğitim Vakfı’nın (EKEV) sponsorluğunda gerçekleşen “Erzincan” temalı sergi ve yayımlanan bu kitap, Lütfi Özgünaydın’ın “mekân” temalı sergi ve kitaplarının devam edeceğini de belli ediyor. Hatta, sıradaki çalışmanın “Çukurova” olacağını da müjdeleyelim. Kalemine ve vizörüne sağlık diyelim Özgünaydın’ın; yüreğine sağlık... Yurdumuzun insanını, doğasını, tarihini kayıt altına alan ve estetize eden değerli çalışmaları için... Kutlayalım da... Mardin Eğitim Vakfı (MAREV), Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı (EKEV) gibi kuruluşların başkalarına örnek olmasını, sanata ve kültüre katkıda bulunmasını dileyelim. ? Erzincan Fotoğraf/Deneme/ Lütfi Özgünaydın/ İlke Kitap/ 2007/ 153 s. Girlevik Şelalesi “GÖR BENİ!” Kitaba, “İnsanı, Doğayı, Memleketi Sevmek...” başlıklı öyle bir önsöz yazmış ki Zeynep Oral, aslında başka bir söze gerek yok bu kitapla ilgili.. Oral’ın yazdıkları yeter de artar bile.. “ ‘Gel beni, gör beni!’ diye haykırıyor ormanlar, platolar, dağlar, ovalar... ‘Gör beni!’ diyor toprak, su ve gökyüzü. ‘Gör beni, gör beni’ diye fısıldıyor, yüzlerinde bin yıllık çizgileri taşıyan ihtiyarlar, ışığa gülen kadınlar, Karanlık Kanyon ekonomisi, politikası yok. Ama daha ötesi var. Adım adım dolaştığı yörenin doğa nimetleri ve doğainsan ilişkisi var. Yörenin coğrafyasıyla toplum ilişkisi var. Kendi birikimlerinden damıttığı yörenin tarih bilinci var...(...) Lütfi Özgünaydın, objektifini ister tarihi bir yapıya, ister vadileri aşan toprak yollara çevirsin, bir taşın, bir mozaik panonun ayrıntısına odaklansın, başrolde hep ışık... O ışıkta doğanın dokusu, sanatın do Lütfi Özgünaydın Daktiloya Çekilmiş Şiirler ? Hasan AKARSU O CUMHURİYET KİTAP SAYI 894 zan Nilgün Marmara 1958 İstanbul doğumlu. Yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlayan ozan, 13 Ekim 1987’de aramızdan ayrıldı. Yapıtları: Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988), Metinler (1990), Kırmızı Kahverengi Defter (1993), Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi (2006) Daktiloya Çekilmiş Şiirler, ozanın 19771987 yılları arasında yazdığı şiirleri kapsıyor. Ozan Seyhan Erözçelik, onun için “Çocuk Hanımefendi” önadını kullanıyor. En iyi ozanlarla arkadaşlık kurduğunu, yurdumuzun karartıldığı zamanlarda yaşadığını vurguluyor. İZLENİMCİ ŞİİRİN İZİNDE... Nilgün Marmara, izlenimci şiirin izinde, yaşamamışlığını, “yerleşik yabancılığın acısını” yansıtıyor. Kendi dağılımında, kanatlanarak yaşamaya özlemli. Çocukluğunu sorgularken, “deniz kıpırtılarınca yürek dalgalanmaları”nı, dışlanmışlığını sezdiriyor. “Duyumlanmaz imgeleme”lerle, ele geçirilmez coşkularını anlatıyor: “…Olmayan günlerdi/ Olmayan günlerin saatleriydi kayan/ ya da çalmayan…// Ada/ İçkinliğini denizle aşan karacık./ Süsenlerini geziyorduk onun…// Çünkü denizin de düzeni vardır…/ Kendi yakasından arta kalan anlarda/ sundu böylece deniz kurdu,/ başka koyaklar maviliğini…” (s.1213) Özgür çocukların büyüyen ağaçlarına perdeler çekilmesine karşı çıkıyor ozan. Ağulu gerçekle tanışıyor genç yaşında, “Ölüm/Sevi”yle. Aşk ise, gözyaşı ve endişe küplerini gizliyor “ölümün ve yaşamın” ikircilliğinde: “Sen ben ağ ? SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle