Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cengis T. Asiltürk ile 'Sırlanmış Zamanın Gölgesinde'yi konuştuk ‘Ateşe atılan yaşantıların romanı bu...’ Cengis T. Asiltürk ‘Sırlanmış Zamanın Gölgesinde’ adlı romanında göçebeliği anlattı. Yerleşik topluma geçiş sancılarının da anlatıldığı romanını konuştuk Asiltürk’le. ? Salih BOLAT İ sterseniz romanınızın içeriğinden başlayalım. Bu romanda amacınız neyi ortaya koymaktı? –Ramazanoğulları’nın bir kolu olan Haytaoğulları’nın serüvenini ele aldım bu romanda. Kendi aile kökenlerime bir yolculuk diyebilirim. Haytaoğulları çadır kurup çadır sökerek yolculuk halinde yaşarken aralarından biri (Deli Ağa) bu yaşantının kendilerini hiçbir yere ulaştıramayacağını görür; Papatya Ovası dedikleri topraklara yerleşmeyi kafasına koyar. Onun önderliğinde yerleşik yaşama geçilir. Roman kahramanları arasında kendilerine önerilen yeni bir yaşam biçimine karşı çıkanlar da var... O an en doğru kararlar alınıyor bile olsa, bir karşı çıkışın olmaması yığının doğasına aykırı. Bireyleşememiş insanlardan oluşan yığınlar alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmez. Sözü edilen, bozulmaya karşı direnç gösterme değil, değişikliğe karşı direnç gösterme.. Yığın içinde erimiş insanın zihniyeti böyle işler, ancak yığınlar içinden hep liderler çıkar. Romanın başkahramanı Deli Ağa, üzerindeki karaalışkanlıklar örtüsünü (ölü toprağını) kaldırıp atıyor, dünyaya çok başka bir gözle bakıyor bir sabah... Alt metinde çok daha başka şeyler de bulabiliyor insan... Sırlanmış Zamanın Gölgesinde o üzeri örtülü öyküye ulaşanların özel tatlar alacağı bir roman diye düşünüyorum... Sözcüklerin de yapının da öteki anlamları daha çok çekiyor beni. Başkahraman Deli Ağa'yı nasıl tanımlayabiliriz? Tutkuları olan biri.. Yeldeğirmenleriyle savaşa tutuşuyor aslında.. Onu yaratırken, çoğu zaman acımışımdır; içim parçalanarak izledim değişim çabasını. Roman bittiğinde arkasından gıptayla baktım; çünkü anlatılmaya değer bir serüven yaşadı. Sırlanmış Zamanın Gölgesinde bize kahramanlar romanıymış gibi geldi. Yabanıl bir adam Deli Ağa, yarı hayvansı bile diyebilirim. Bir ömür boyu incelmeye, evrilmeye çabaladı; bunu da başardı, ama yürüyüşünü değiştiremedi, yazık... Aşkını devrime yeğleyen bilgeler bilgesi Asım Bey, eşsiz güzelliğini büyük bir teva zuyla taşıyan Şehrazat, güzeller güzeli Yosunkız, dünyayı dolaşıp gelerek edindiği bilgilerin tutsağı olan Veli Efendi, bilgiyle kirlenmediği(!) için dünyayı bebek saflığıyla algılayan Adem, iktidar tutkunu Kadın, büyülere söylencelere karışarak yazılmamış tarih gibi ortalıkta dolaşan İsfahan, balık yeme hastalığına tutuldu diye lanetlenerek Balık Yiyen adıyla çağırılan Atlıhan, topluluğun tüm günahını yüklenerek İncil'deki domuz gibi kendini lanetliler uçurumundan bırakan Beyaz... Evet, "ateşe atılan yaşantılar romanı" bu... YAZARLAR, KİTAPLAR... Daha çok hangi yazarlar, hangi kitaplar sizi çeker? Saatleri Ayarlama Enstitüsü tüm bir roman tarihinin en önemli üç dört yapıtından biri... Kuşkusuz bu böyle... Panait İstrati'nin tüm kitaplarını ekleyebiliriz buna. Kemal Tahir, Oğuz Atay, Orhan Pamuk unutulmamalı. Şairler de beni daima büyülemiştir... Walter Benjamin ve Nietzsche zihnimin en kuytu yerlerine ışık tuttular; kurtardılar beni sonsuz karanlıktan. Romandaki özgeçmişinizde futbolculuğunuzdan söz ediliyor; futbolculuk–yazarlık.. İkisi bir arada! Şaşırtıcı! Futbol, şiirsel bir oyun... Serdar Akar'ın vurguladığı gibi, fena halde de hayata benzer... Filmleriniz de var... Tüm eğitimim sinema üzerine... Uzunlu kısalı birçok film çektim, Ba ğımsız ya da TRT için... Kamera ve kalem arasında bir fark görmüyorum; yeter ki anlatacak bir öykünüz olsun... Sizin yaşınızda biri için yedi roman fazla değil mi? Soruyu, onları yazacak zamanı nasıl buldunuz diye de düzeltebiliriz? İnsan yaşamı uzun değil, bu doğru... Sanıldığı kadar kısa da değil... Ben, okuryazarlığa dört beş yaşlarımda başladım. Disiplinli bir okuyucu oldum daima. Yazmaya zaman yaratmak için az uyuyorum... İlk okuduğunuz roman hangisiydi? İnce Memet... İnce Memet’i, gerçek bir masal ustası ve babamla birlikte düş dünyamın kurucusu saydığım anneannemin "kör olacaksın" uyarılarına aldırmadan okuduğumda dört yaşındaydım. Romanınızın adından yola çıkarsak, zaman önemli bir sorunsalınız sanki? Romanda da filmde de zamanın içinden geçersiniz yaratım sürecinde. Gerçek zamanı kırar parçalar yeni bir zaman yaratırsınız. İşin doğası gereği bu böyle olur. Uzaysal zamandan romansal ve filmsel zamanlar yaratırsınız. Anlatıcı olarak, zaman kavramıyla ilişkiniz doğal olarak sıkıdır. Onu kontrol edersiniz, kırarsınız, parçalarsınız, yeniden kurarsınız, kendinize göre kurarsınız.. Aslında zaman konusunda zihnim çok karışık. Onun ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama onu hissediyorum. Saatin kadranında parçalanan, dilim ? KİTAP SAYI 894 SAYFA 14 CUMHURİYET