03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hektor’u sevmek, bu yurdu sevmektir, Mustafa Kemal’i sevmek de öyle… Yazarlar, ilk önce kendi yurtlarının, topraklarının yazarıdır. Sonra başka yurtların. Hektor da Atatürk de artık yalnız Anadolu’nun değil dünyanın öteki yurtlarının, öteki topraklarının da kahramanıdır! M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası H B ir edebiyat ortamının oluşması yeni etkinliklerin gelişmesini sağlıyabilir duygusallığa kapılmadan, o döneme bakmak, gerçekleri görmeyi kolaylaştıracaktır. TÜRK DİL KURUMU’NUN ATAÇ’LI DÖNEMİ O zamanlar Türk Dil Kurumu, Sıhhiye’de, Cihan Sokağı No: 5’de, üç katlı küçük bir yerdeydi. “Türk Dili” dergisi, özleşme Türkçesini genç edebiyatçılara benimsetmek amacıyla yeni çıkmaya başlamı ektor araya girmeseydi eğer, “Kitaplar Adası”nda “Öykü Zamanı” yazılarının ilkiyle karşılaşacaktınız büyük olasılıkla bugün: “Selim’in Öyküsünden Semihöykü’ye…” Biri öykünün yazarı öteki dergicisi, ama yazın gönüllüsü iki arkadaşıma özgüleyeceğim yazıyı, bizim şu üç bin küsur yıllık yurttaşımız Hektor yüzünden bir iki hafta öteleyişimin nedenleri var elbette. Sizi bilmem, şu topraklarda baştan bu yana beni etkileyen iki kahraman olmuştur: Biri Hektor’dur bunun, öteki Atatürk! Toprağa adanmış kahramanlıktan söz ediyorum elbette, siyasasından, üzerinde kurulan toplumsal işleyişten, toprakla ilişkileniş bağlamında devlet yapısından, şundan bundan söz ettiğim yok! Demek istiyorum ki ayakları bu topraklara basan, bu topraklardan beslenip gözelenen suyunu içen, bu topraklara dökülen güneşe sırtını veren herkes için geçerlidir bu… Hektor’la Atatürk’ün özelliklerini kabaca sıralamaya kalksak ortak noktalar olarak neler gelir acaba önümüze… Bir kez ikisi de, bütün zamanlar için geçerli olabilecek bir anıt kişilik sergileyerek saltık anlamdaki toprak savunuşlarıyla, bu yönde ölümü göze alışlarıyla dünya toplumları için örnekleşmiş, ötesinde söylenleşmiş iki kahraman artık. Bu çerçevede yol açtıkları etkiyle zamanlarını aşmış, zaman dışı güce ulaşmış kişiler. Kuşkusuz bunda ahlaksal tutumlarının, çağları aşan öncü, öngörücü kişiliklerinin rolü büyük. Dünyanın öteki topraklarında da bizimkilere benzer kahramanlar var. Örneğin Che Guevara, Ho Şi Minh, Mao, Lenin vb. tarihsel kişiler de birer kahraman değil mi? Öyle ya hepsinin de bu yönde çağlarını, toplumlarını aşan öncü kişilikler olduğu görmezden gelinebilir mi? Yukarıda adlarını andığım kişiler, yalnız kendi toplumlarının değil, söz konusu niteliklerinden ötürü öteki toplumların da birer kahramanı kuşkusuz. Sözgelimi Guevara’nın ya da ötekilerin, bizim için de birer kahraman olduğunu bilmeyen var mı? Bunlar nasıl bizim kahramanımız olabiliyorsa Hektor’la Mustafa Kemal de bizim dışımızdaki toplumların anıt kahramanı kuşkusuz! En azından bunun böyle olduğu, olacağı, böyle olmasa bile böyle sayılması gerektiği, gerekeceği kestirebilir yaşadıklarımıza bakarak… Hektor’u sevmek mi piç yazarlık mı? sonra, savaşçılarının karakterine ışık tutarak onları tarihteki benzerleriyle karşılaştırabiliriz. Hemen söyleyebilim ki üç, dört bin yıl önceki Troya savaşıyla yakın tarihin Çanakkale savaşı arasında göze çarpan bir benzerlik vardır ve Hektor’u Mustafa Kemal’in atası olarak görmek yanlış bir yorum değil, tersine tarihi doğru değerlendirmenin bir örneği, bir belirtisi sayılabilir.” “Troya’nın kaderini elinde tutan Hektor (.) savaş ortaklarına karşı sorumludur, onların istek ve öğütlerine saygı göstermek, kendi çıkarlarını düşündüğü kadar onların da görüşlerini hesaba katmak zorundadır. Bütün bu sorumluluk ve yükümlülüklerdir ki onu Anadolu’nun ulusal savunucusu olarak diker gözlerimizin önüne.” “İlyada Hektor’u hem savaşta bir kahraman, hem de günlük hayatında bir insan olarak canlandırır gözümüzün önünde.” Azra Erhat, Hektor’u bu yönde iki ayrı bölümde ele alıp tanıtmaya girişiyor: “İnsan Hektor”, “Kahraman Hektor”. İnsan Hektor’a göz atalım ilkin: “Troyalılarda, topluca sevgi gösterilerinin de yalnız Hektor için yapıldığını görürüz destanda. Bu sevgiyi Hektor davranışlarıyla kazanmıştır. Büyüğünü de, küçüğünü de öyle sayar ve sever ki, örnek bir insan, çağdaş anlamda olgun ve yetkin bir insan sayabiliriz Hektor’u. Anasını da babasını da çok sever ve sayar Hektor… (…) Baba ve koca olarak Hektor’un eşsiz bir davranışı vardır, bu denli ince, sevimli, çok yönlü bir insana rastlanmaz hiçbir destanda. Eşine hem baba, hem ana, hem kardeş, hem de sevgili olduğunu Andromakhe’nin kendi ağzından duyarız şaşa şaşa.” Şu da kahraman Hektor: “Ne kadar nankör bir görevi vardır Hektor’un Troya savaşında! Ordulara yön vermek, güven aşılamak, güç esinlemek hep ona düşer. Karar onun, sorumluluk ve yükümlülük hep onun omuzlarındadır, buna karşılık da durmadan eleştiriye uğrar, herkesi dinlemek, yatıştırmak, avutmak, savaş ortaklarını hoş tutmak, gücendirmemek onun tek başına görevidir. Oysa kendisi için savaşmaz Hektor, bir çapkın adamın, soyunun ve kentinin başına getirdiği belayı savmak için dövüşür, bu belayı savamayacağını, bütün soyuyla birlikte canım kentinin de yok olacağını bile bile. Buna karşın gene de yiğitçe dövüşür Hektor.” Azra Erhat’a göre “Anadolu’nun ilk özgürlük kahramanıdır” Hektor. olanaksızlığı üzerinde yıllar önce durmuş, bir de yazı kaleme almıştım. (Bak.: “Mustafa Kemal ‘Öç Alıcı’ mıydı?”, Bilim ve Ütopya, Şubat 1999, s. 56) Sabahattin Eyuboğlu’nun bu yakıştırmasının kimi çevrelerde, hatta yaygın bir benimseyişle kabul gördüğü söylenebilir. Bana sorarsanız burada, Eyuboğlu’dan başlayarak okumuş yazmışımızın Hektor’la Mustafa Kemal arasında kurulan koşutluğa yürekten katılışında ortaya çıkan incelik üzerinde durulmalı asıl. Öyle ya, söz doğru olmasa da Hektor’la Mustafa Kemal arasında kurulan bu ilişkiye, koşutluğa kim ne diyebilir? Her ikisi de Anadolu’nun özgürlük kahramanı değil mi? Her ikisi de Anadolu’nun giriş kapısı diyebileceğimiz Çanakkale’de Batı’dan gelen sömürgeci saldırgan güçlere karşı olağanüstü bir direnişin simgesi olmadı mı? Bu özelliklerinden ötürü her ikisi de söylenleşmiş birer insankahraman sayılmaz mı? Nitekim Mustafa Kemal’in Çanakkale’de, öncesinde, sonrasında sergilediği tutum, yukarıda Azra Erhat’ın kaleminden aktardığım Hektor’un tutumuyla tam anlamıyla, üstelik birebir örtüşüyor. Ne var ki tarihsel gerçekler de, olgular da, mitleştirmeler de bunu böylesine pekiştirdiği halde, Hektor’la Mustafa Kemal arasında kurulabilecek ilintiler de ortadayken bütün bunlara sırt çeviren bir anlayışın kimi kesimlerde yaygınlaşmaya koyulduğu gözleniyor. Emperyalistlerin Hektor’u da, Mustafa Kemal’i de küçültmeye kalkışması doğaldır kuşkusuz. Nitekim bin yıllar önce Batı’nın simgesi olan barbar Atina Hektor’u küçültmeye çalışmamış mıdır? Bu yüzden günümüzdeki barbar Batı’nın da Atatürk’ü küçültmeye kalkışması doğal sayılabilir. Doğal olmayan, kendi toplumumuzda onu görmezden gelenlerin ya da küçültmeye yeltenenlerin başını kimi yazarların çekiyor oluşu günümüzde… Atatürk Cumhuriyeti yönetimlerinden en büyük zararı gören yazın kuşaklarımızdan gerek 1940 toplumcu gerçekçi gerekse Köy Enstitülü yazarlar kuşağı Mustafa Kemal için tek olumsuz söz etmemişken Atatürk Cumhuriyeti yönetimlerinden zarar yerine daha çok yarar görmüş günümüz yazarlarının bu fütursuzluğu, Mustafa Kemal’e karşı takındıkları mahalle kabadayısı tavrı kuşkusuz ibret verici. Gerçekten de Nâzım Hikmet’ten Sabahattin Ali’ye, Hasan İzzettin Dinamo’ya, Aziz Nesin’den Rıfat Ilgaz’a, Attilâ İlhan’a Hasan Hüseyin’e nice şair, yazar cumhuriyet yönetimlerinden eza gördükleri, bu yönetimlere karşı onca savaşım verdikleri halde bunlardan hiçbiri Mustafa Kemal’i küçültmeyi düşünmemiştir! Bunu biz Nâzım’da da, dönemin tüm ezilen, kıyılan, acılar çektirilen hatta öldürülen aydın sanatçılarında, yazarların da da görürüz. Mustafa Kemal ayrıdır onlar için. Bir devrimcidir o. Kötülük varsa, bunun ondan kaynaklanmadığını, çevresini doldurmuş ötekilerinden geldiğini düşünürler. Nitekim bu kuşak yazarlarından Rıfat Ilgaz’ın eleştiri oklarından biri bile Mustafa Kemal’e yönelmiyor, ondan her söz edişinde bir kahramanın adını andığının bilincinde iyiden iyiye. Ama örneğin Çankaya Atatürk’ün değil, İsmet İnönü’nün oturduğu Çankaya’ya dönüştüğünde, o da payını alacaktır bundan: “Bir Saracoğlu hükümeti vardı, ırkçıları, Turancıları şımartan, onları şairlere, gerçek hikâyecilere, açıkça Sabahattin Ali’ye karşı kışkırtan. Hitler anlayışında bir yerli yönetim gelişiyordu. Çankaya (İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığında) bu anlayışı destekleyen okur yazarların kâbesi olmuştu. Ahmet Kutsi, Milli Şef’in sanat, edebiyat danışmanıydı. Nurullah Ataç, ona ‘ünlü komişair’ dese bile Ahmet Kutsi’yle aynı doğrultudaydı.” (Sarı Yazma, Çınar, on birinci basım, 2005, 226) Oysa günümüzün görgüsüz, muhteris, hastalıklı piç yazarları, 1940 toplumcu kuşağı yazarlarından birininki kadar acı çekmedikleri halde Mustafa Kemal’i ellerinin tersiyle itebiliyor. Kenara itmek ne, onun için ağızlarına gelen sözü, kalemlerine düşen sözcüğü yuvarlayabiliyor. Üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken bir olgu bu! Demek ki bir bölük günümüz yazarı “piç”liği yakıştırabiliyor kendine… PİÇ YAZAR NASIL OLUNUR? Enis Batur’un başına gelenleri okudunuz mu? Hadi gelin bir kez daha kulak verelim ona: “Günlük bir gazete, basın ilkelerinin hiçbirine sığdırılmayacak bir sorumsuzluk anlayışıyla, tek bir dayanak olmaksızın, bütünüyle asılsız ve seviyesiz dedikodulardan hareket ederek takma isimle yayımlanmış, benim gözümde paçavra kadar değeri olmayacak bir kitabın yazarı olduğumu iddia ediyor.” (Cumhuriyet, 23.3.07) Belli, ortada bir oyun var… Birileri, Enis Batur’u bu oyunun içine çekmek istiyor. Biri tutup kitap yazıyor, bir başkası yayımlıyor, birileri de bunun Enis Batur tarafından kaleme alınmış olduğunu yayıyor… İşte “piç yazar” böyle olunuyor. Piç yazarlık, nesebi bozuk olmaktan, anne baba karışıklığından değil kafa karışıklığından kaynaklanıyor… Öyle ya bir kitap bulunduğuna göre ortada, bunun yazarının da bulunması gerekmez mi? Kim bu yazar? Neden adını kullanmıyor da kitabı sanki Enis Batur kaleme almışçasına tutum sergiliyor? Belli ki yayıncı da görece göz yumuyor buna… Türkiye’de bu tür bir yazarlık anlayışının, özellikle 1980’den sonra yapılandırıldığını görmemek için kör olmak gerek. Hele 1990’a vardığımızda, yazarlıkta yükselen değere dönüştü bu. Bugün varılan noktanın, aslında çok önceden tasarlanmış olduğunu kestirmek olası bu durumda… Hiç kuşku yok ki Hektor’u sevmek, bu yurdu sevmektir, Mustafa Kemal’i sevmek de öyle… Yazarlar, ilk önce kendi yurtlarının, topraklarının yazarıdır. Sonra başka yurtların. Böyle olduğunda Türkiyeli yazarlar, dünyanın öteki yurtlarının da yazarı olacaktır! Nitekim Hektor da Atatürk de artık yalnız Anadolu’nun değil dünyanın öteki yurtlarının, öteki topraklarının da kahramanıdır! Türkiye topraklarında yaşayan biri, ilkin bu toprakları yazar doğal olarak, bu topraklarsa bu toprakların kutsadığı değerlerle örtüşerek yazılır, küçümsenerek, görmezden gelinerek, bunlara sırt dönülerek değil! Enis Batur’un başına gelenler, yazınımızın, bütün öteki sanat alanlarımızla birlikte ağır bir saldırı altında olduğunu göstermeye yetiyor bence. ? SAYFA 29 HEKTOR’DAN MUSTAFA KEMAL’E... Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü’nde (Remzi, ikinci basım, 1978, 135 vd.) Hektor’u şöyle anlatıyor bize: “Hektor Anadolu’nun ilk ulusal kahramanıdır, çünkü Troya savaşı Homeros’un İlyada destanından da anlaşıldığı gibi bölgesel bir karşılaşma değil, Batı dünyasının Çanakkale Boğazı’ndan Mezopotamya’ya kadar uzanan Asya (bugün Küçük Asya deniyor) kıtasına ilk saldırışı, uygarlık ve zenginlikte Batı’yı çok aşmış olan Anadolu’yu ele geçirmek için ilk denemesi, girişimidir. Bunu ancak böyle anladıktan sonradır ki, Homeros destanını gereğince değerlendirebilir, Troya savaşının gerçek niteliğini anlayabilir ve Boğazların kilit noktasında çarpışan güçlerin asıl amacı açığa vurulduktan CUMHURİYET KİTAP SAYI YAZARLARIN KAHRAMANLARA BAKIŞI Bu nedenle işte Mustafa Kemal, aradan geçen birkaç bin yıl sonra Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayıp da karargâhına girdiğinde “İşte şimdi Hektor’un öcünü aldık!” diyesiymiş. Mustafa Kemal’in böyle söz etmesinin 894
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle