Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ahmet Ada’nın Kantolar’ı Şaşırtıcı bir çağrışım zenginliği Kantolar adlı en son şiir kitabındaki şiirlerine bakarak söylersek, Ahmet Ada köklü bir değişimi gerçekleştirmiş bulunuyor. ? Metin CENGİZ A hmet Ada, 70’li yıllardan bu yana Türk şiiri gelişmesi içinde yerini almış, bu şiirin seyri içinde kendine "nizam ve istikamet" tayin etmiş, söz yerindeyse "istikrarlı" bir şairimiz. Kendinden önceki şiirden (İkinci Yeni dili, mecazlar, benzetmeler vb.) olduğu gibi 70’li yılların yalın, ileti (gönderme, mesaj) amaçlı şiirinden de etkilendi; bu son, imgeyi duyumdan çok kavram dolayımında kullanan poetik anlayış daha sonra şiirini değiştirmek isteyen 70’li yılların birçok şairinin şiir anlayışında olduğu gibi Ada’nın poetik anlayışında da değişmez izler bıraktı. Kantolar adlı en son şiir kitabı ise… Bu şiirlerini esas alarak söylersek Ahmet Ada köklü bir değişimi gerçekleştirmiş bulunuyor. Kantolar’a kadar Ada’nın şiirine baktığımızda gördüğümüz dil yapısındaki köklü değişimden söz etmek istiyoruz. Ada’nın önceki şiirinde dil yapısı öyle büyük karmaşıklıklar göstermiyor. Sözcükler farklı anlamlara götürecek belirsizlikler taşımıyor. Söz dizimi kırılmalar, boşluklar içermiyor. Sözcükler gerek anlam ve gerekse dizim açısından gidimli dildeki gibi yer alıyorlar. Bu şiirin iletisi tek tek sözcüklerin ötesinde, daha çok yazınsal göstergelerin birbiriyle ilişkilerinde yatıyor. Böylece görsel zenginlik alışılmadık somut anlamların ötesine uzanıyor. Gündelik dille anlattığımız bireysel deneyimlerimizi aşan bir anlam alanına açılıyor bu uzanış. Kitaptan kitaba görülen şiirsel değişiklikler ise dikkatleri üzerine çekmeyen ama aynı yatakta derinleşerek gömlek değiştiren bir biçemden kaynaklanıyor. Yavaş seyreden gömlek değişikliklerinde ise Ahmet Ada’nın aynı şiiri daha olgun, daha duru, daha derinleştirerek yazdığını görüyoruz. Kendi biçemine sıkı sıkıya yapışmış, ancak yola çıkmış bir kaplumbağanın kendi kabuğu altında ezilme riskini de göze alan bir biçem. GÖRÜNTÜ ŞAİRİ Bu şiirin bir diğer belirgin özelliği ise yaşadığını içtenlikle, bilinçli olarak görüntüleştirmesi. Bir görüntü şairi demek daha doğru olacak Ahmet Ada’ya. Görüntü çizerken gördüğünden esinlendiğini anlıyoruz. Şiirinde fazlalık duygusu uyandıran da belki bu. Fazlalığı dengeleyen ise matema tiksel denklem ve şiir mantığı. Şiirinde kurgunun ağırlığı her dizede kendini gösteriyor. Taşranın hallerinin, durgunluğunun, değişmiş gibi gözüken ancak dipten dibe direnerek süren bir hayat biçiminin havaya çizilen görüntüsü. İmge elde etmenin bir yolu da görüntü ise… Ahmet Ada’nın imge elde etmede temel yöntemi bu. Görüntünün taşra ile damgasını vurduğu bir şiir bu. Sessiz sokaklar, dingin cami avluları, güvercinlerin bu avlulara kattığı sükunet, yağmur sonrası unuttuğumuz toprak kokusu, söğüt ağaçları, tandırlar, sardunya saksıları, kentlileşmenin bir sembolü sayılagelen çiçekli kadın şapkaları, zeytinlikler, pancar tarlaları, kış hazırlıkları, kerpiç duvarlar, kişniş, pestil… toprakla uğraşın henüz sürdüğü, tarımın kentsel olgularla iç içe girerek devam ettiği taşra kentlerini anlatır bize. Bir ömür taşranın biçimlendirdiği bir hayatı serer gözlerimizin önüne. Haber verir olup biten hakkında. Ada’nın Kantolar’a değin yazdığı şiirin en temel özellikleri daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi böyle. BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI Özellikle iç içe işleyen ve biçemini oluşturan bir diğer olgu ise Türk şiirinde sevdiği, yakınlık duyduğu şairlerin şiirlerinden kendi söyleyişini zenginleştirecek doğrultuda yararlanması, onların şiirlerinden sevdiği dizeleri tanınacak bir biçimde kendi şiirine taşıması. Bir tür metinlerarası (intertextualité) bu yararlanma biçimi Ahmet Ada’nın şiirinde sıkça görülen diğer bir yüz. Ahmet Ada’nın Kantolar şiiri ise bu değişimin ve dönüşümün görülür çizgilerle görüldüğü bir dönemin başlangıcını haber veriyor bize. Kantolar, Ada şiirinde şimdiye değin görülmedik özelliklerin ortaya çıktığı bir şiirler toplamı. Uzun, birbirini öteleyen dizeler, şaşırtıcı bir anlatım, dize kırmalar, sözün anlamını belirsizleştiren dil kullanımı, yeni dilsel yaşantılara yol açacak imgecilik, anlattığı mekânı (şarkın ötesinde) farklı dünyalara yol açacak biçimde genişletme, ufku daha farklı bir şiir evrenine açma bu şiirin oluşturucuları. Estetik ufku kente doğru kayan bir Ahmet Ada’nın taşrayı anlattığı şiirler bunlar. Eski şiirdeki özellikleri de içeren bu şiirsel yapılar bize Ada’nın yeni dönemindeki farklılığını gösteriyor. Bu farklılıklara bakarsak… Kantolar’ı okurken anlam boşlukları yaratıldığını, yabancılaştırma efektleri kullanıldığını, tümce ötesi anlam elde etme teknikleri kullanıldığını görüyoruz, özellikle de dize kırmalar yoluyla çoklu anlam elde etme tekniğinin kullanıldığını. Örneklersek… Güz Kantosu’ndaki "Rüzgâr kunduralarını yitiriyor/ Denizin kıyısında yalınayak" dizeleri alışılKİTAP SAYI ? SAYFA 16 CUMHURİYET 894