04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? rip büyükler için kitaplar çıkarmaya başlıyoruz. En iyi anlayabildiğim şey edebiyat olduğundan, Can Yayınları’nın yönünü kesinlikle edebiyata çeviriyorum. Yazıldığı dillerde okuyup anlayacak düzeyde bir yabancı dilim olmadığı için de, duyduğum, merak ettiğim, ama çevrilmediği için okuyamadığım dünya yazarlarından kitaplar seçip en iyi çevirmenlere çevirtmeye başlıyorum. Dünya Edebiyatı’ndan çıkan ilk kitaplar şunlar oluyor: Ağla Sevgili Yurdum/ Alan Paton, Lady Chatterley’in Sevgilisi/ D. H. Lawrence, Atlılar/ Joseph Kessel, Artemio Cruz’un Ölümü/ Carlos Fuentes. Daha sonra bütün bir Latin Amerika edebiyatları sıraya giriyor. Juan Rulfo, Gabriel García Márquez, Maria Vargas Llosa, Jorge Amado, Carpentier, Borges, Cortázar, Isabel Allende ve daha niceleri. Bu arada beğendiğim Türk yazarlarını da Can Yayınları’na çağırıyorum. Kuruluşumuzdan bu yana, yani şu son 25 yıl içinde, Dünya Edebiyatı’nın olduğu gibi Türk Edebiyatı’nın da en seçkin yazarlarının kitapları Can Yayınları arasında çıkmıştır. Genç yazarların ilk kitapları Ünlülerin yanı sıra, pek çok genç yazarın ilk kitapları da Can Yayınları arasında çıkmıştır, çıkmaktadır. Ülkemizdeki okur patlamasıyla birlikte yayıncı patlaması da güzel bir gelişmedir. Okur mu yayınevi sayısını patlatmıştır, yayınevlerinin çoğalması mı okur patlamasına neden olmuştur, bilemem, ama bugün Türk yayıncılık hayatı, en parlak dönemini yaşamaktadır. Korsan yayınların bu kadar yayılması da bu patlamanın bir sonucudur. Hükümetlerin, belediyelerin, yargı organlarının bu konudaki aldırmazlığı, yayıncılığın önündeki en büyük engeldir. Korsan yayıncılık önlenebilse, yayınevleri de rahat bir soluk alacak, yazarlar da haksız yere ellerinden çalınan telif haklarına kavuşup daha bir rahatlayacaklardır. Yayınevi sayısının bu kadar çoğalması, yayın dünyasında bir paylaşım kavgasının başlaması, elbette Can Yayınları’nın gerek yerli, gerekse yabancı yazarlarının bir kısmını kaybetmesine neden olmuştur. Yine de bütün kitaplarına sahip olduğumuz yabancı yazarları belirtmeye kalkacak olursak: Cesare Pavese, Gabriel García Márquez, Isabel Allende, J.M. Vasconcelos, Jean Rhys, Mario Vargas Llosa, Marc Levy, Nikos Kazancakis, Paul Auster, Paulo Coelho, Stefan Zweig, Susanna Tamaro... Çok ödüllü yazarlara/kitaplara sahip bir yayınevi olduğumuz (Nobel, Sait Faik, Orhan Kemal, Behçet Necatigil...) da herkesçe bilinmektedir. Gerek ülkemizdeki edebiyat ödülleri, gerekse dış dünyadaki büyük edebiyat ödüllerini kazanan kitaplar ve yazarların pek çoğu Can Yayınları’ndadır. Sıkıyönetim döneminde de, sıkıyönetimden sonra işletilen Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde de Can Yayınları’nın yöneticisi olarak çok sık boy gösterdim. Can Çocuk kitaplarını poşet içine sokan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu, büyükler için yayınladığımız kitaplarda da savcıların en çok işine yarayan yasa olmuştu. Müstehcen bulunarak toplatılıp yargılanan kitaplarımız şunlardı: Asılacak CUMHURİYET KİTAP SAYI Erdal ve Samiye Öz... Kadın/ Pınar Kür, Sudaki İz/ Ahmet Altan, Bitmeyen Aşk/ Pınar Kür, Hanene Ay Doğacak/ Şebnem İşigüzel, Oğlak Dönencesi/ Henry Miller. Bu davaların savunmacısı bendim, avukat tutmadım. Asılacak Kadın ile Bitmeyen Aşk, ilk aklanan, serbest bırakılan kitaplar oldu. Hanene Ay Doğacak’ın aklanması uzun sürdü. Ama ne yazık ki,Sudaki İz ile Oğlak Dönencesi’ni, yasanın pençesinden kurtaramadım. İki kitabı mahkum eden yasada bir madde vardı: ‘Sanat eserleri bu yasanın kapsamı dışındadır.’ Bu kitapların birer edebiyat eseri, birer sanat eseri, yazarlarının da çok tanınmış sanatçılar olduklarını mahkeme yargıcına bir türlü kabul ettiremedim. İki kitap da ömür boyu hapse mahkum olmuş oldu. İki kitap için bir tür idam kararıydı bu. İşte burada, hukuk fakültesini bitirmenin bir yararını daha gördüm: Yasalarımıza göre, kesinleşmiş bir mahkeme kararını yayınlamak suç olmuyordu. Her iki kitapla ilgili gerek Muzır Kurulu raporlarında, gerekse mahkeme kararlarında müstehcen bulunan bölümler, sayfa numaraları da gösterilerek açık açık yer alıyordu. Müstehcen gösterilen satırların üzerini siyah utanç bantlarıyla kapatıp yayınladım kitapları. Böylece bu baskılar, artık gösterilen suçları işlememiş oluyorlardı. Ama kitapların başına, müstehcen bulunan satırları da kapsayan muzır kurulunun raporlarıyla mahkeme kararlarını da koyunca işin rengi değişiverdi Savcılık hemen devreye girip bu baskıları da topladı, ama artık ortada suç sayılacak bir eylem yoktu. Kitaplar serbest bırakıldı. Böylece idam cezaları da ertelenmiş oldu. Ancak her iki kitaptan dolayı aldığımız mahkumiyetler paraya çevrilince hapse girmekten kurtulduk ama, gerek yazarları, gerekse yayıncısı olarak ben, ‘yüz kızartıcı suç’ işlemiş sayılarak, "sorumlu müdür" ve "devlet memuru" olma haklarımızı kaybettik. Nitekim yıllar sonra bir siyasal partinin kurucuları arasında yer almışken, İçişleri Ba894 Gerek ülkemizdeki edebiyat ödülleri, gerekse dış dünyadaki büyük edebiyat ödüllerini kazanan kitaplar ve yazarların pek çoğu Can Yayınları’nda. kanlığı, beni kurucular arasından ayıklayıp çıkardı. Çünkü yüz kızartıcı iki suç işlemiştim. Asıl yankı uyandıran toplatma kararı: Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye adlı kitap için verildi. Düşünce özgürlüğü konusunda edebiyatçıların da bir şeyler söylemesi için Yaşar Kemal başkanlığında bir toplantı yaptık. O toplantıda pek çok yazarımız vardı. Düşünce özgürlüğüne Türkiye’nin ne büyük gereksinmesi olduğu konusunda yazarlarımızdan yazı yazmaları istendi. Aynı toplantıda hem yazar hem de yayıncı olan tek kişi ben olduğum düşünülerek bu kitabı Can Yayınları’nın hazırlaması, yayınlaması kararlaştırıldı. Kitabın toplanacağını biliyorduk. Yayınlandığı günün öğleden sonrasında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin savcılığı tarafından çıkarılan bir toplatma kararıyla yayınevi basıldı, kitap arandı, bulunamadı. Çünkü kitabın tümünü bir gün önce dağıtımcılar arasında paylaştırmıştık. Yaşar Kemal’in kitapta yer alan bir yazısı suçlu gösterilerek kitap mahkum edildi. Yargıtay’a kararın bozulması için başvurduk, beş yargıçtan ikisi düşünce özgürlüğünü ve bizi savundu, ama üç yargıç olumsuz oy kullanınca hüküm kesinleşti: Yaşar Kemal’le ben, (o, yazıyı yazan, ben de yayınlayan olarak) mahkum olduk. Ancak, cezalarımız 5’er yıl ertelendi. Yani bu beş yıl içinde bir daha aynı suçu işlersek, iki mahkumiyeti birden yaşayacaktık. Kısmet olmadı. Gariptir: Yargıtay’da bile, beş kişilik bu üst mahkemede bile, üyelerden ikisi bizi alkışlarken, öbür üç üyenin hükmü kesinleştiren karşı oy kullanmaları üzerinde de ayrıca düşünmek gerek. Yargıçlar, aynı ülkenin yargıçları. Karşılarında aynı yasalar. Olay ortada, niye bu büyük görüş farkı? Nerede hukukun üstünlüğü? Nerede yargıçların tarafsızlığı? Nerede adalet? Çok satan kitaplar, yani çok satılsın diye yazılan sanayi romanları, hiçbir zaman Can Yayınları’nı ilgilendirmedi. Bunca kitabın arasında çok satan kitaplarımız olduysa bile, bunların gerçek büyük edebiyatçıların yazdığı kitaplar olması bizi rahatlatmıştır. Hangi amaçlarla düzenlendiği (belli olmayan değil) belli olan ‘haftanın en çok satan kitapları’ listelerine girmek hiçbir zaman amacımız olmadı. Ama 2005 yılının son aylarında iki kitabımız bu listenin tepelerinden hiç inmedi. İki kitap da Gabriel García Márquez’e aitti. Biri: Benim Hüzünlü Orospularım, biri de Anlatmak İçin Yaşamak idi. Kim istemez listelere bu büyük yazarın kitaplarıyla girmeyi. Ülkemizde pek çok da çocuk kitabı yayınlanıyor. Çoğu da çocuğu aptal yerine koyan, onlara sınıfta öğrenci olarak bakan kitaplar. İyi çocuk kitabının çok az yayınlandığı ülkemizde çocuk kitaplarına daha büyük önem vermek gereğini düşünerek, çocuk kitaplarımızı, Can Çocuk adı altında ayrı bir yan kuruluşa yükledik. Bu görev ayırmanın, görev büyütmenin yararını da kısa zamanda gördük. Özellikle Galatasaray’da açtığımız Can Kitabevi’nde her hafta sonu düzenlediğimiz çocuklara yönelik okuma günleri büyük ilgi gördü. 7 yaş ve üstü, 9 yaş ve üstü kitapların yanı sıra bir de yeni bir anlayışla Can Gençlik dizisine başladık. Bu dizi, kuruluş günlerimizde yayınladığımız Gençlik Dizisi’nden farklı bir dizi oldu. Edebiyatın usta yazarlarına da yer versek bile, bu dizi, özellikle gençlerimizin ilgisini yalnızca TV dizilerine bırakmamayı amaçlayan, serüven, bilimkurgu, polisiye türdeki sürükleyici kitaplardan oluşan, gençlerimize yönelik bir diziydi. Bu dizi bize yeni, diri okurlar getirdi. Can Yayınları yirmi beş yaşını tamamlamış oldu. Bugüne kadar 2.000’e yakın kitap yayınlamışız. İstediğimiz kadar alçak gönüllü olmaya çalışalım, bu yirmi beş yıl, övünülesi bir süreçtir. Daha nice yıllara Can Yayınları. ? 5 Şubat 2006 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle