Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? merhamettir, güzelliktir. Asla ceza değil. Ama aynı zamanda ölüm de merhamettir. Çünkü ölümsüzlük insani kötülükleri oldukça çoğaltır. Albert Camus’nun sözleriyle dersek, "İnsanın yalnız kendi deneyiminde ve yalnız bir kez yaşayacağı" ölüm hiçbir zaman son nefesine dek alışamadığı, düşündüğü ve düşüncesinden korktuğu yaşam olayıdır. Gerçek sanat, bana göre insanı ölüme hazırlamalıdır. En azından bu çabada bulunmalıdır. Sanat yaşamaya yardım etmelidir, diyoruz. Şiire ustasız başladığınızı söyleyebilir misiniz? BRODSKİ VE ORHAN VELİ Şiire yalnız bir ustayla başlamadığımı söyleyebilirim. Bu konuda bir şey söylemeliyim: Ben herkesten ve her şeyden öğrendim. O halde, ustalarım çoktur... Nobel ödüllü Rus şair Joseph Brodski ve bizim çok değerli şairimiz Orhan Veli, yazın yaşamında birbirinden oldukça farklı iki önemli şair. İkisini de Azerbaycan Türkçesine çevirdiniz. Onların farklılıkları ve benzerlikleri ya da özellikleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Doğru söylüyorsunuz. Bu iki şair birbirinden çok farklıdır. Brodski zorluğun ve entelektüelliğin ustasıdır, Orhan Veli sadeliğin ve saflığın. Her ikisi kendisinden sonraki şiir geleneklerini değiştirdi. Bugün yanlış yapmıyorsam, Türk şiirine Nâzım Hikmet ve Orhan Veli kadar ciddi etki etmiş başka insan bulunmaz. Kimi okursanız, onların genel etkisini duyumsarsınız. Çünkü Orhan Veli yalnız şiire değil, şiir diline ve düşüncesine de etki etmiş şairdir. Üstelik o Batı, özellikle o dönemin Fransız şiirinin de nüanslarını Türk şiirine getirmiş insandır. Daha önce de söylemiştim, şimdi ise yineliyorum; büyük şair özelliklerinden biri, onda musiki kalitesinin olmasıdır, yani çok anlamlılıktır. Orhan Veli’de bu var. Kendisi de bunu az sözle yapıyor. "Beni bu havalar mahvetti..." Hangi havalar? Şiirin yazıldığı tarihe bakılmazsa (bence nisanda yazılmış bu şiir) herkes bu havanın başka başka zamanlarda olduğunu sanabilir. Kim düşünebilirdi ki, sonbahardan söz ediliyor; insan düşünebilirdi ki, yazdan vs... Müzik de böyledir. Onun dili olmadığı için anlamı çoktur. Anlamı çok olan, daha dünyevidir. Brodski ise Rus şiirine İngiliz klasizmini, metafizik şiirinini geleneklerini getirmiş. Orhan Veli’den farklı olarak çok sözlü şairdir. Poetik düşüncesi açısından o, düşüncenin sınır bölgelerinde gezmeyi sever. Ne demek isityorum? Eğer, eşya hakkında yazıyorsa, ondan sonra aynı eşyanın metafiziği hakkında söz söylemek zor olur. Örnek olarak, "Teklik öğretir sana eşyaların sırrını, çünkü onların sırrı öyle teklik demektir." Bundan sonra teklik ve eşyalar hakkında ne diyebiliriz ki? O, bir konuda yazdıktan sonra aynı konuyu kapatır... Orhan Veli’nin sadelikle, uyaksız yaptığını, Brodski zorlukla ve büyük ritm ve uyak ile yapar. İstanbul Kitap Fuarı’nda Papirus Yayıncılık tarafından düzenlenen bir panelde "Azerbaycan Edebiyatının Dünü, Bugünü ve Türkiye’deki İzleri" hakkında konuştunuz. Bu konuyu da kısaca özetleyebilir misiniz? Bu konu hakkında uzun konuşmaya gerek yok ama konu hakkında kısa konuşmak da mümkün değil. Yine de şunları söyleyeyim: Azerbaycan ve Türk şiiri geçmişi paylaşır. Birbirimizi tanımasak bile, bugünü çok ilginçtir. XX. yüzyıl Azerbaycan şiirinin esas niteliğini anımsatmak isterim. XX. yüzyıl Azerbaycan şiiri dört ekolü ile anımsanır: Birincisi Osmanlı ve Türk edebiyatı romantiklerinin, Hamid’in, Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in etkisiyle hem felsefi hem de biçim noktası açısından ona benzeyen ama aynı zamanda çok değerli katkılar yapmış aruz vezinli Azerbaycan romantizmidir. Bu ekolün temsilcileri sonradan Stalin kıyımına maruz kalmış, Sibirya’ya sürgün edilmiş Hüseyn Cavid, Birinci Dünya Savaşı’na katılCUMHURİYET KİTAP SAYI mış ve kabri bilinmeyen Mehemmed Hadi, bir de Abbas Sehhet’tir ki şimdi o, daha çok çocuk şairi olarak kabul edilir ve okunur. Bu ise romantizmin özelliğidir. Bunu takip eden ekol, vezinölçü açısından daha çok klasik şiir gelenekleri üstünde biçimlenen, satirik eleştirisel realist şiirdir ve şimdiye dek edebiyatımızda derin izler bırakmıştır, gelenekleri bugün de popülerdir ve devam eder. Bu ekolun en görkemli temsilcisi Mirze Elekber Sabir’dir. Bu iki ekolün arasında bir yön daha vardır ki, aynı çizgiye ait şiir hem romantik hem lirik hem de satirik renklere sahip olan şair Eliağa Vahid özgülüğünde kendini çok güçlü biçimde göstermiştir. Kendilerini daha çok büyük Fuzuli’nin devamı sayar onlar. Azerbaycan şiirinin özellikle Sovyet döneminde baskın olan bir ekolü yaratıcılıklarına bolşevik hâkimiyeti ile aynı dönemde başlamış şairlerin Molla Penah Vagıf gibi halk ustasının devamı olan hececiler arasında Samed Vurgun’un, Süleyman Rüstem’in, Osman Sarıvelli’nin, ardından ise Bahtiyar Vahapzade’nin, Nebi Hezri’nin,Qabil’in, Memmed Arz’ın, Cabir Nevruz’un, Balaş Azeroğlu’nun, Tefig Bayramı’nın, Musa Yakub’un, Hidayet’in, Ogtay Rza’nın, Ayaz Vefalı’nın, Memmed İsail’in, Sabir Rüstemhanlı’nın, Nusret Kesemenli’nin, Ejder Ol’un, Zelimhan Yakub’un, Mehmed Ali’nin ve diğerlerinin adlarını sayabiliriz. Burada Stalin’in kıyımına maruz kalmış daha bir çok şairimize –Mikayıl Müşfik’in adını da ekleyebiriliriz ki, nedense ben onu XX. yüzyıl Azerbaycan şiirinde çok önemli bir kaç şiiriyle de olsa bu listede görmüyorum. AZERBEYCAN ŞİİRİ... Azerbaycan şiirini sınıflandırırken, modernist ekolü, bir yanı ve üslubu ile Kitabı Dede Korkud metinlerine bağlı, bir yanı ile Batı, Rus, Türk modern ve serbest şiirine bağlı olan olarak tanımlıyorum. Walt Whitman, Mayakovski ve büyük NÓAzım Hikmet şiirinden yararlanan Azerbaycan serbest şiiridir sözünü ettiğim, onun kurucusu ise Resul Rza’dır. Onunla aynı dönemlerde ve ardından gelen dönemlerde ise Eli Kerim, Fikret Qoca, Elekber Salahzade, Fikret Sadık, İsa İsmailzade, Tefvik Abain, Vaqıf Samedoğlu, Vaqıf Behmenli, Keramet, AdilMirseyid, Edalet Esgeroğlu, Geşem Necefzade ve diğerleri yazmaya başladılar. Bugün benim de içinde sayıldığım 90’lı yıllardan bu yana yeni Azerbaycan şiirinde bir kaç ana ekol var ve yazın araştırmacıları haklı olarak onları realist şiir, sembolist şiir, modernist şiir, postmodernist şiir diye sınıflandırmaktadır. Siz hangi ekole aitsiniz? Ben kendimi hiç bir ekole ait hissetmiyorum. Bunun yalnız yazın araştırmacıları için ilginç bir konu olduğunu sanıyorum. Herhalde sizi bir ekole katıyorlardır... Öyledir. Bir kısmı benim modernist olduğumu düşünüyor; bir kısmı ise postmodernist sayıyor. Çağdaşlarınız arasında daha çok okuduğunuz şairler kimlerdir? Kimleri daha çok okuduğumla ilgili bir şey söyleyemem. Ama her zaman ilgi alanımda olan yetenekli şairler var. Onlar, bir çok şiirlerini sevdiğim şairlerdir. Örnek: Keramet, Adil Mirseyid, Alisemid Kür, Tefig Qarakaya, Salam, Hamid Herisçi, Qulu Ağses, Rasim Qaraca, Etimad Başgeçid, Zahir Ezemet, Aqşin, Nicat vs. ve vs. Sizce Türkiye’de Azerbaycan yazını iyi tanınıyor mu? Sanmıyorum. Türkiye’de iki, üç imza dışında Azerbaycan yazını, Azerbaycanlı yazarlar yeterince tanınmıyor. Doğrudur, yayımlanan kitaplar ve antolojiler var ama yapılan işler, yapılması gerekenlerle karşılaştırıldığında azdır. Aynı şey Türk yazınının Azerbaycan’da tanıtılması hakkında da söylenebilir. İstanbul’da sizi en çok ne etkiledi? Beni en çok tarih ve deniz etkiledi. İstanbul’da olmak masalda olmaktır... ? 894 SAYFA 19