24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ömer Naci Soykan ile Schelling'e bakış Schelling ve diyalektik Alman Felsefesi deyince iki kavramın öncelikle altını çizmek gerekebilir: İdealizm ve diyalektik. Genellikle Hegel ile özdeşleşen diyalektik yöntem, ide’den hareket ettiği için idealist diyalektik adını alır. Marks ile özdeşleşen diyalektik ise madde’den hareket ettiği için maddeci diyalektik adıyla anılıyor. Soykan’a göre ide’den hareket eden diyalektiğin öncelikli ismi Hegel değil, Schelling’dir. Meydana getirici olan diyalektik yöntem yanında tanıtlayıcı olan diyalojik yöntem ayrımını ilk olarak ortaya koyan da Schelling olmuştur. ? Mehmet AKKAYA F elsefe tarihi, felsefe yapabilmenin olmazsa olmaz koşuludur. Çünkü o, philosophia perennis’in (hep yeniden gelen felsefe) akıp geldiği yerdir. Bu süreklilikte, her filozofun kendinden öncekilerle bir hesaplaşmaya girerek kendi felsefesini kurduğu görülür. Bu tanıtım yazısında, ele alınacak olan Ömer Naci Soykan’ın iki kitabının* konusu olan Alman filozofu Schelling, saptamamız için iyi bir örnek oluşturmaktadır. Leibniz ile temelleri atılan, Kant ile doruk noktasına yükselen Alman Felsefesi, felsefe dünyasında önemli bir yer tutmuş; başlıca filozofları Fichte, Schelling ve Hegel olan Kant sonrası Alman İdealizmi ile de felsefeye yeni kavrayışlar getirmiştir. Yine bu üç idealist filozof, K. Marks ve Marksistlerle birlikte modern diyalektiğin de kurucuları olmuşlardır. Alman felsefesi söz konusu olduğunda adı en çok anılanlar, Kant ve Nietzsche’nin yanında Hegel’dir. Schelling ise, Hegel’in yanında ikinci planda yer edinmiştir. Bunda bir Hegel öğrencisi olan Marks’ın ve Marksistlerin Hegel’le hesaplaşmaları, dolayısıyla onu sürekli gündemde tutmalarına karşın Schelling’in öyle bir şansı olmamasının rolü büyüktür. Alman Felsefesi deyince iki kavramın öncelikle altını çizmek gerekebilir: İdealizm ve diyalektik. Genellikle Hegel ile özdeşleşen diyalektik yöntem, ide’den hareket ettiği için idealist diyalektik adını alır. Marks ile özdeşleşen diyalektik ise madde’den hareket ettiği için maddeci diyalektik adıyla anılıyor. Soykan’a göre ide’den hareket eden diyalektiğin öncelikli ismi Hegel değil, Schelling’dir. Meydana getirici olan diyalektik yöntem yanında tanıtlayıcı olan diyalojik yöntem ayrımını ilk olarak ortaya koyan da Schelling olmuştur. Buna göre diyalektik, varlığın, oluşun, diyolojik de düşünmenin ve bilmenin yöntemidir. "Varolanın ne olduğunu bilmek için onu gerçekten düşünmeyi denemek gerekir." diyor Schelling. Bu da varolanı düşünmeye uygun olan diyalojik yöntemle gerçekleşebilir. Ona göre, "varlığın ve düşünmenin ilkesi birdir." Aynı düşünceyi daha sonra Hegel "Ussal olan gerçektir gerçek olan ussaldır" biçiminde bir özsöz olarak dile getirir. İlk dönemiyle sistemci bir filozof olarak karşımıza çıkan Schelling, kuramsal felsefenin karşısına kılgısal felsefeyi koyar, bunların karşıtlığında ve birliğinde sisteminin doruk noktası olan sanat fel sefesine yükselir. Dolayısıyla tezantitezsentez üçlüsü diyalektik yöntem olarak onun felsefesinde yerini alır. "Tezden antiteze ve buradan senteze giden süreç, tinin mekanizminde asli olarak temellenmiş"tir. Schelling, "diyalektik" ile birlikte aynı anlamda olmak üzere "kutupluluk" (polarite) kavramını kullanır. Var olan her şeyi karşıtların çatışmasında ve birliğinde gören diyalektikçiler ve onların ilklerinden olan Schelling, varlığı mutlak benolmayan ile mutlak ben’in karşıtlığında bulur. Ona göre "tüm bilgi, bir nesnel olanın öznel olanla uyumuna" dayanmalıdır. Schelling, varlıkta, bilgide, tarihte ve sanatta hep aynı diyalektik/diyalojik çelişkiyi görür. Marks’ta olduğu gibi, Kant sonrası Alman idealizminde de tarihte ilerleme düşüncesi benimsenir. Hegel, bu ilerlemenin Hıristiyan Cermen dünyasında sonlanacağını söylemekle bir Cermen şovenizmine kapılır. Aynı şovenizm Schelling’de yoktur. Soykan, KuramEylem Birliği Olarak Sanat’ın başlarında yazdıklarına göre Schelling, Fichte’nin Ben’inin karşısına BenOlmayanı koyar. Benolmayan doğadır. Böylece Schelling, Fichte’nin öznel idealizmine karşı nesnel idealist bir çizgi izler. Bu yolda o, kapalı tümel bir bilgi sistemi kurmayı dener. Ancak bir süre sonra bu sistemciliği "sistemde uzağa bakmak zorunda olan göz, önündekini, yakın olanı göremez" diyerek bırakır. Soykan'a göre Schelling'in bilerek bıraktığı evrensel bilgi sistemi kurma düşüncesini Hegel devam ettirmiştir. Schelling, benzeri anlamda, ama sorunun ele alınışı gereği farklı olan birçok kavram çifti kullanır: Öznenesne, benben olmayan, sonlusonsuz, sınırlısınırsız, özelgenel, realideal, özgürlükzorunluluk vb. Bunlar, onun diyalektik yöntemi gereği birbirini zorunlu kılmaktadır. Örneğin ideal olan real olanda içkindir. Oluşun gerçekleşmesi için realde bu olanağın bulunması gerekir. Özdeşlik sentez adımında gerçekleşir. Sanat, doğadaki zorunlulukla tin dünyasındaki özgürlüğü birleştiren bir dünya olarak kurulur ve o, Tanrı’nın yarattığı fiziksel dünyanın karşısında sanatçının yarattığı bir dünya olarak konulur. Soykan, sanata ve sanatçıya verdiği bu yüksek konumdan dolayı Schelling’in Alman idealizmi içinde özel bir yer aldığını belirtir. Vahiy ve mitoloji felsefesi, Schelling'in ikinci dönem felsefi tutumunun ürünü dür. Yine bu döneminin bir ürünü olan, kısaca "Özgürlük Yazısı" diye bilinen yapıtı, varoluşçuluğun en önemli temsilcisi olan Heidegger üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Soykan, Schelling’in felsefi gelişim sürecini kısaca şöyle özetliyor: İlkin Fichte’nin etkisinde olan Schelling, ortaya koyduğu doğa felsefesiyle bu etkiden uzaklaşır, sanat felsefesi üzerinden geçerek, son döneminde mitoloji ve vahiy felsefesine ve tarih felsefesine uzanır. AntikModern Karşıtlığı Soykan, antikmodern karşıtlığını felsefi bir sorun olarak ilk kez Schelling’in ortaya koyduğunu öne sürer. Bunu da o, Schelling’den yaptığı alıntılarla gösterir. Schelling'e göre, İ.S. 3.5. yüzyıllarda batıda egemen olan Hıristiyanlıkla modern dünya başlamış olur. Antik dünyanın bütünselliği, modernde parçalanmıştır. "Modern dünya genel olarak bireylerin dünyası; antik dünya türlerin dünyasıdır diye adlandırılabilir." Antikte birey tür olarak ortaya çıkar. Örneğin Homeros, tek başına Yunanlılığı temsil eder. Antikte insan, doğayla bütünleşmiş olarak onun içinde idi; modernde ise doğadan kopmuş olduğu için doğayı özler. İlk kez bir mitoloji felsefesi yapan Schelling, mitolojiyi, başlıca olarak tarih felsefesi ve sanat felsefesinin kaynağı olarak görür. İlk filozoflar olan Thales ve arkadaşlarında da mitolojik öğeler vardır. Mitoloji, genel olarak felsefenin kaynağıdır. Mitolojide real olarak alınan ideler, sanatta somut algısal, dinde imgesel ve felsefede kavramsal olarak ortaya çıkar. Antikmodern karşıtlığı, sanatta da kendini gösterir. Schelling’e göre ideler, mitolojide sanatta olduğundan daha re aldir. Bu yüzden antik sanat, mitolojiyi kendine temel yapmıştır. Örneğin Homeros şiiri antik mitoslar üzerine kurulur. Modern mitolojiyi ise sanatçının kendisi ortaya çıkarır. Örneğin Shakespeare, Goethe gibi şairler, kendi mitolojilerini yapıtları yoluyla oluşturmuştur. Schelling'e göre antik sanatta erkekçe olan ağır basmaktadır. Hıristiyanlıkta, Meryem ile dişilik kendini sanatta ortaya koyar. Antik sanatta erkekçe olan, yüceliğe işaret ederken, dişice olan da modern sanatta güzel olana karşılık düşer. Doğa Felsefesi Soykan'ın açıklamalarına göre, Schelling’in sistemci dönemi doğa felsefesiyle başlar, sanat felsefesiyle taçlanarak sona erer. Schelling, doğayı sürekli bir oluş içinde görür. Bu oluşu o, Spinoza’dan aldığı bir kavram çiftiyle açıklar: doğuran, yaratan doğa (natura naturans) ve doğmuş doğa (natura naturata). Soykan, bu yaratan yaratılan ayrımı ve birliğini açıklamak için çiçek örneğini verir. Bir kiraz çiçeğini doğuran doğa olan ağaç verir. Ağaç natura naturans, çiçek natura naturata’dır. Çiçek de meyveye durur, bu kez kendisi natura naturans olur, meyve de natura naturata. Şimdi çiçek ölü doğa olmuştur. Biraz sonra meyve de olgunlaşıp yere düşecek, o da ölü doğa olacak, ama içindeki tohumlar topraktan yeni bir ağaç filizi doğuracak. Süreç böylece akıp gider. Bu süreçte yaratıcı Tanrı doğada içkindir. Bu anlayış ta Spinozacıl bir kamutanrıcılıktan (panteizm) başka bir şey değildir. Bundan dolayı, Schelling’in üzerilerinde etkisi olduğu romantikler arasında tanrıtanımazcılık tartışması çıktığını, bazı düşünürlerin aforoz edildiğini de Soykan belirtiyor. Doğanın yaratıcısı olarak onun dışında bir Tanrı inancı olmaması, kamutanrıcılıkla tanrıtanımazlığı birleşKİTAP SAYI ? SAYFA 20 CUMHURİYET 894
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle