04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İlknur Özdemir, Adnan Binyazar, Sennur Sezer İle halk hikâyelerini konuştuk Halk hikâyeleri’ni, sanıyorum hepimiz, bir vakit, küçüklüğümüzde büyüklerimizden dinlemişizdir. Şimdilerde, Merkez Kitaplar, büyük bir atılımla, işte o bir zamanlar dinlediğimiz hikâyeleri, usta yazarlardan onları tekrar yazmalarını rica ederek bizlerle buluşturuyor. Dizinin ilk iki kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı; "Elif ile Mahmut", "Şahmaran". Böyle güzel bir etkinliğin mimarı olan, Merkez Kitaplar’ın genel yayın yönetmeni İlknur Özdemir’e yönelttik ilkin sorularımızı, sonra da dizinin ilk iki kitabını kaleme alan, Adnan Binyazar ve Sennur Sezer’den hikâyelerin kendilerindeki yerini, nasıl bir çalışma içine girdiklerini öğrendik. Halk hikâyeleri yeni kuşaklarla buluşuyor Kitap okurunun çoğunluğu genç kitle, özellikle üniversite öğrencileri. Elbette gözetiyoruz onları, onların arasından kendi okurumuzu yaratmaya çalışıyoruz. Kişiliğimizin biçimlenmesinde gençliğimizde okuduğumuz kitapların rolü büyüktür. Yayınevlerinin bir misyonu da gençliği olumlu yönlendirmek. Halk hikâyelerimizle bunu bir ölçüde başaracağımızı umuyorum. Bu hikâyeler aynı zamanda nerelerden bugünlere geldiğimizi, kültürümüzü, gelenekgöreneklerimizi, halkımızı bize en iyi tanıtan metinler. Kimliğimizin nasıl oluştuğunu açığa koyan metinler. Kerem ile Aslı’yı, Köroğlu’nu, Yusuf ile Züleyha’yı hepimiz duymuşuzdur, ama anlat deseler kaçımız anlatabiliriz bunları baştan sona? İşte bizim amacımız da özellikle genç okurlara bu olanağı, görsel bir şölen eşliğinde sunmak. Dünyalarını zenginleştirmek. ? dolaştırılan, yerine göre biriki yumurtaya ya da bir avuç bulgura takaza edilen ilkel halk kitaplarının iyi bir baskıya kavuşacağı umudu beni çok sevindirdi tabii. Ama bu sevincin altında yatan sorumluluğu da düşünmedim değil. Dışardan kolay gibi görünen halk öykülerini, söylenceleri yeniden işlemek kolay bir iş değildir. Bir de onların yeniden işlenmesinden yana olanlar da vardır, özgünlüğü bozulacak diye onlara hiç el değdirilmemesini savunanlar da. Ben, değerli bulduğum halk anlatılarının çağdaş baskı tekniğinin olanaklarından yararlanılarak onların yeni bir dil ve yorumla yeniden yazılmasını yıllardır düşünüyordum. Bu konuda hazırlıklı olmam önümdeki zorluğun aşılmasında etkisi olmuştur. Merkez Kitaplar’ın Yayın Yönetmeni İlknur Özdemir’in çalışma yöntemini az çok biliyorum. Kitaplarımın basım aşamasında sağlıklı önerileri bana her an ışık tutmuştur. Onun için, Özdemir konuyu bana açınca, onun ne yapılmasını istediğiyle benim tasarladıklarımın örtüştüğünü gördüm. O günün akşamı çalışmaya başlayıp, dizinin amacının, halk öyküleri ve söylenceleri günümüzün değer yargıları ve dilimizin vardığı gelişkinlikle işlenmesi olduğunu; öncelikle hangilerinin işlenmesi gerektiğini, onları işlemek üzere kimlerden yararlanılacağını saptayıp, çalışmamın sonucunu üçbeş gün içinde yayınevine sundum. Halk öykülerini belirlenen bu amaç doğrultusunda yeniden yazmak, gerek öykülerin gerçeği, gerek anlatımın yerelliği yönünden yayıncıya da yazara da belli sorumluluklar yüklüyor. Öyküyü değiştireceksiniz, ona yeni bir yorum katacaksınız, öyküdeki ağırlıklı duyguyu kavrayıp o dönemin değer yargılarıyla günümüz değer yargıları arasında bağlantı kuracaksınız; bunu yerel söyleyişin tadını vererek gelişkin bir dille işleyeceksiniz... Özellikle yazar, işe girişirken bunların üstesinden gelmeyi göze almalıdır. Öne çıkarma gereğini duyduğum "sorumluluk" kavramıyla bunu vurgulamak istiyorum. Öyle ki, sınırlar koyan bu çalışmaya göre yazar kendi kurguladığı bir konuyu yazarken kuşkusuz kalemini daha özgür koşullarda kullanır. Dizi koordinatörlüğünü yüklenmiş olmak, bu sorumluluğu ikiye katlıyor. Her çalışmanın başarısı kişiye bağlıdır. Kitaplar ele alındığında, yayın yöKİTAP SAYI ? Erdem ÖZTOP "Halk Hikâyeleri’ni farklı bir sunumla yeni kuşaklara da aktarabilelim istiyoruz." alk hikâyeleri dizinizin çıkış fikrinden bahsedelim ilk olarak… Yayın hayatında yeni bir yayınevinin böyle bir diziyi okurla buluşturma düşüncesi nasıl doğdu? İLKNUR ÖZDEMİR Yayınevi sayısı çoğalınca herkes birbirinin benzeri şeyler yayımlamaktan kaçınamıyor. Gökkubbenin altında söylenmedik söz kalmadığı gibi yakında kitaplaşmamış tür de kalmayacak galiba. Biz önce yayın çizgimizi saptadık, sonra da bu çizgiden sapmadan farklı şeyler yapalım istedik. Benim hep aklımdaydı bu konu, çocukluğumuzda babaannelerimizden, anneannelerimizden dinlediğimiz, ayrıntıları unutsak da genelinde belleğimizden çıkmamış masalları ve söylenceleri, farklı bir sunumla yeni kuşaklara da aktarabilelim istiyordum. Aynı masalları defalarca dinler, en küçük bir ayrıntı farklı anlatılsa hemen itiraz ederdim. Biz küçükken bu hikâyeleri, söylenceleri dinlerken gözlerimizi kapar, kafamızdan renkli tablolar geçirirdik. Onun için kitaplarımız resimli olsun istedik. Dizi üzerinde karar verince sevgili Adnan Binyazar’dan bize bu çalışmamızda destek vermesini istedik, birlikte yazarları ve hikâyeleri seçtik. Yazarlarla görüştük, her biri yazacağı hikâyeyi kendi seçti ve yazmaya başladı. Sağolsun Cem Kızıltuğ’un rüya gibi çizimleri de hikâyelerle bire bir örtüştü ve sonunda istediğimiz nitelikte kitaplar çıktı ortaya. Dizimizi daha da değerli kılan, hikâyelerin her birinin bir başka usta yazar tarafından yeniden kaleme alınmış olması, onun diliyle, onun ağzından anlatılması. İlk iki kitap yayımlandıktan sonra al H dığımız olumlu tepkiler doğru yolda olduğumuzu gösterdi. Hikâyelerin bir kısmı yazılıp teslim edildi bize, bir kısmı yazılıyor. İkişer ikişer yayımlayacağız hepsini. Son dönemde popüler kitap yayımcılığının yoğunlaşması, buna bağlı (mı) okur kitlesinin edebiyatdışı metinlere ilgi göstermesi ve sizin de buna karşı büyük bir cesaret örneği göstermeniz... Neler söylemek istersiniz? Yalnız kitapta değil her konuda popülerlik günümüzün bir trendi. Elbet olacak bu, dünyada da gidiş böyle, bunu önleyemeyiz, ama öte yandan kalıcı kitaplar, her zaman değerini koruyacak kitaplar da olacak, olmalı. Biri ötekinin yerine geçmemeli. Hızlı yaşamanın, modern hayatın sunduğu renkli ve cazip seçeneklerin karşısında edebiyat okumaya zaman ayıranların sayısı artamıyor, diye düşünüyorum. Okurun ilgi gösterdiği edebiyat dışı metinlerle, araştırmainceleme, biyografi, özyaşamöyküsü ya da selfhelp dediğimiz türleri kastediyorsanız, evet bu eğilim var. Bu türde kitapları bir ölçüde biz de yayımlıyoruz. Edebiyat okurunun edebiyat dışı kitaplarla da kendini beslemesi, edebiyatı daha iyi kavramasını, özümsemesini sağlar, ufkunu genişletir diye düşünüyorum. Nasıl ki klasik batı müziği seven biri zaman zaman Türk sanat müziği dinlemek isterse edebiyat okuru da zaman zaman başka türlere kayabilir. Bu onun dünyasını zenginleştirir. Örneğin genç bir kitle, gözetilenlerin büyük bölümünü kapsıyor mu? Kanımca, çıkış noktalarından biri de bu... "Halk kitapları girişimi, yabancılaşmış eserlerden kurtaracak üstün eserlerin oluşmasına bir özlemdir." A dnan Bey, Halk hikâyeleri projesinin size açıklanması ve peşi sıra dizi koordinatörlüğünü üstlenmenizi istemeleri, nasıl bir duygu uyandırdı sizde? ADNAN BİNYAZAR Zamanında çerçilerce eşek üstünde köyden köye ? SAYFA 4 CUMHURİYET 893
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle