03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Aşk Hastalığı/ Levent Mete/ Can Yayınları/ 228 s. “Şiddetli arzunun ve onunla baş edememenin verdiği çaresizliğin elinde kıvranıyorum. Devam etmeyi ve vazgeçmeyi aynı karşı konulmaz güçle isteyen ruhun, bedene yaptığı bir işkence bu. Beynimde, karnımda, kollarımda ya da bacaklarımda hissettiğim, yerini belirleyemediğim, varla yok arası, buna karşın yine de dayanılmayacak kadar şiddetli bir acı.” Ansızın başlayıp hayatlarını altüst eden taşkın duyguların elinde sürüklenirken, başlarına geleni anlamaya çalışan bir kadınla bir erkek. Sevgiliyle eş ve çocuklar, arzuyla vicdan, duyguyla akıl arasında bir dengede gidip gelen kararsız ruhlar. Levent Mete’nin yeni kitabı “Aşk Hastalığı”, baş edilemeyen tutkuyu, her şeye rağmen aldatmayı, iç hesaplaşmaları, en sonunda aşkın kendisini sorgulayan bir aşk romanı. Yeni Ortadoğu Haritası/ Mahir KaynakEmin Gürses/ Profil Yayıncılık/ 172 s. Amerika dünyanın en hararetli bölgesi Ortadoğu’da nasıl bir haritanın planlarını yapıyor? Türkiye’nin bu haritada yeri neresi? Büyük Ortadoğu Projesi şu anda hangi aşamada? Yeni Ortadoğu haritası çizildi mi? Her şeyden önemlisi Türkiye ne yapmalı? Hem içeride hem dışarıda nasıl bir politika izlemeli? Bölgenin kaderi Amerika ve Batı’dan ziyade Türkiye’nin elinde mi? “Yeni Ortadoğu Haritası”, bu sorulara yanıtlar sunuyor. Değişim Tohumları/ Henry Hobhouse/ Çeviren: Gülden Şen/ Doğan Kitap/ 340 s. Şeker, çay, pamuk, patates, kinin ve koka. Bu tohumlar en az insan faktörü kadar dünya tarihi üzerinde etkili oldu. Hobhouse, tohumların birer ürün, yiyecek ve ilaç kaynağı olarak insanların ve ulusların kaderini defalarca nasıl değiştirebildiğini ve çoğu zaman nasıl da öngörülemeyen sonuçlar doğurduğunu anlatıyor. Soytarı Şalimar/ Salman Rushdie/ Çeviren: Begüm Kovulmaz/ Can Yayınları/ 446 s. Yıl 1991. Los Angeles. ABD’nin eski Hindistan büyükelçisi ve karşıterör uzmanı Maximilian Ophuls, gayri meşru kızının kapısının önünde, kendine Soytarı Şalimar diyen Keşmirli şoförü tarafından güpe gündüz öldürülür. Salman Rushdie’nin yeni romanı “Soytarı Şalimar”, Max Ophuls, katili ve kızının öyküsü. Ama bu üçlü arasındaki gizemli bağlantının anahtarı dördüncü bir karakterde, Keşmirli bir kadında... Rushdie, eski çağların çatışmalarından beslenen yeni çatışmaların toplumsal ve bireysel derinliklerinde geziniyor. Çağın kargaşasında bir arada yaşamaya çalışan farklı inançlar ve kültürlerden doğan kargaşanın keşfine çıkarken, terorizmin köklerine iniyor. Satranç Ustası Don Sandalio’nun Romanı/ Miguel de Unamuno/ Çev.: İsmail Yerguz/ Sel Yayıncılık/ 78 s. Yaşamın karmaşıklığını başarılı bir şekilde yansıtan satranç tahtasının başında Don Sandalio adında çok usta bir oyuncu vardır. Don Sandalio, vezirin, kralın, atın ve hatta piyonların bile onları hareket ettiren insanlardan daha etkileyici bir ruh dünyasına sahip olduklarını düşünür. Bu kutsal taşları oynatırken hiç konuşmayan Don Sandalio’nun yumuşak sesi sadece “Şah Mat” derken duyulur. Çağdaş İspanyol edebiyatı yazarlarından Miguel De Unamuno, Satranç Oyuncusu Don Sandalio’nun Romanı”nda, satranç oynamanın etkileyici bir bestenin güzelliği ve dinginliği içinde kaybolmak olduğunu kanıtlıyor. Göçebe Yazıtları/ Ozan Çağım Şiyve/ Yitik Ülke Yayınları/ 78 s. “‘Meydanı olmayan şehir, kasaba, köy var mıdır?’ dedim. ‘Yoktur, her halk göçebedir biraz,’ dedi sevgililer paltomun altından seslenerek. Tek bir ağızdan çıkmıştı sözleri ve bir ağızdan devam ettiler. ‘Meydanlar, dur durak bilmeyen koşturmacası, kalıcılığa olanak vermeyen devinimiyle kişioğlunun yolculuk isteğine, diğerleriyle hayatını kesiştirme arzusuna yanıt verir. Evlerden çıkılır ve aynı meydanlardan geçerek eve dönülür. İşte hayatların kesiştiği yer burası olduğu içindir ki, devrimler meydanlarda olur.” Ozan Çağım Şiyve’nin ilk öykü kitabı “Göçebe Yazıtları”. Korkak Yiğitler/ Turgay Yılmaz/ Yitik Ülke Yayınları/ 144 s. Anadolu’da binlerce yıllık tarih, sayısız savaşa, kavgaya, çekişmeye tanıklık etmiştir. Kimi zaman farklı dinler, kimi zaman farklı milletler arasında, kimi zaman da kardeş kardeşe kıyasıya vuruşmalar olmuş, binlerce can hasat zamanı tırpanın ağzındaki buğday başakları gibi Anadolu’nun verimli topraklarına düşmüştür. Her yiğit toprağa düştükçe, anaların gözyaşları ile yeniden yeşermiş, yeniden doğmuştur. Suskunluklar yaşamda bazen gerekli, ama sonsuza kadar susmak da insanın doğasına aykırı... “Korkak Yiğitler”in kahramanı Taner Arısu, bir korkak. Korkaklığın en üst sınırlarında gezinip duruyor, sınırları sonu na kadar zorluyor, ama suskun da kalamıyor. Bir korkağın gizemli öyküsünü anlatıyor roman. Türklerin Tarihi/ JeanPaul Roux/ Çevirenler: Prof. Dr. Aykut Kazancıgil, Lale ArslanÖzcan/ Kabalcı Yay./ 564 s. Bu kitap; Türklerin, Halaçların, Hiongnuların, Osmanlıların, Memlukların, Rusların, Çağataylıların, Tukiuların, Selçukluların, Çinlilerin, Hintlilerin, Karakoyunluların, Timurluların, Arapların, Kazanlıların, Tatarların, Bulgarların, Türkiyelilerin, Hunların, Kıpçakların, Ermenilerin, Peçeneklerin, Safevilerin, Gaznelilerin, Bayatların, Rumların, Özbeklerin, Hitanların, Farsilerin, İhşitlerin, Tolunoğullarının, Kürtlerin, Yakutların, Kırgızların, Azerilerin, Moğolların, bir coğrafyayı yüzyıllar boyunca paylaşan halkların, ittifak ve itilafların, barışın, savaşın, uygarlığın hikâyesini anlatıyor. Türkolog JeanPaul Roux, 2000 yıllık tarih içinde bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Metinlerarası İlişkiler ve Gılgamış Destanının Çağdaş Yorumları/ Gonca GökalpAlpaslan/ Multilingual Yayınları/ 256 s. “Destanın güzelliğine ve incelediğim yapıtların derinliğine hâlâ hayranlık duyuyorum. Kitabı tamamladıktan sonra bile destanın içimde sürdüğünü hissediyorum. Gılgamış’la vedalaşmak zor! Ama uzun zamandır planladığım bir çalışmayı bitirebilmenin mutluluğunu duyuyorum.” Bu kitapta Gonca GökalpAlpaslan, “Gılgamış Destanı” üzerine yapılan farklı okumaları bir araya getiriyor ve yorumluyor. Ergenlik ve Genç Yetişkinlik/ Nermin Çelen/ Papatya Yay./ 192 s. “Kendi çocuklarım erinlikle birlikte bireyselleşme çabasına girdiğinde bu dönemin gerçek bir başkalaşım (metamorfoz) olduğunu izledim. İki tarafta birbirine yabancılaşıyordu. Elinden tutup gezdirdiğiniz, sizin beğenilerinizi dünyanın en güzeli olarak kabul eden çocuğunuz birden elinizin altından kayıp gidiyordu. Çevremdeki anababalar da aynı serzenişte bulunuyordu. Peki neden? Neden hep çocukluk üzerinde durmuştuk ve bu ergenlik döneminin önemi bize yeterince aktarılmamıştı? Neden bizim gençliğimiz şimdikilerden farklıydı? Neden öğretmenler öğrencilerini tanımıyordu? Üstelik de bu kadar yoğun bir genç nüfusun olduğu bir ülkede. Derinlemesine bir araştırma yapma isteğim kendi zorlanmalarımdan kaynaklandı. Bu anlamda araştırmalarımı ergenlik üzerine yoğunlaştırdım. Önce ders notlarım ve araştırma sonuçlarım meyve vermeye başladı; sonra dünya literatüründe ergenleri tanımaya başladım. Farklı ülkelerdeki meslektaşlarımla işbirliği yaptım. Sonuçta hem anababalara hem de bu konu üzerinde çalışan öğrencilere biriki? CUMHURİYET KİTAP SAYI 893 SAYFA 36
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle