Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tüten Anğ ve Sevgi İyi'nin kitapları okurla buluştu Felsefe kitapları Toroslu Kitaplığı bir felsefe dizisi başlattı. Dizinin ilk kitapları 2006 yılının sonlarında yayımlandı. Özgün kitaplarla başlayan felsefe dizisinin ilk kitaplarının yazarları Tüten Anğ ve Sevgi İyi. eğitimle iktidar arasındaki ilişkiyi bir kez daha, insan kavrayışı, etik ve insansal değerler açısından gözler önüne sermekte; bu bağlamda yapılması gerekene de işaret etmektedir: “(…) iktidarın nasıl bir insan anlayışı benimsediği sorusu ve bu soruyla bağlantılı başka sorulara verilen yanıtlar, eğitim ve onun kendi soru ve sorunlarıyla yaşadığımız karmaşa, bu ilişkinin (eğitimle iktidar arasındaki ilişkinin, B. Ç.) ne denli yaşamsal olduğunu bizlere göstermiştir. Buradaki can alıcı nokta, iktidarların ne ölçüde bilimsel, felsefi ve pedagojik kaygılar duyduklarının ne ölçüde bilimsel, felsefi ve pedagojik birikim ve görüş tarzını yetiştirecekleri insanın kendisi için, toplumsal ve tarihsel bağlılıkları da göz önünde bulundurarak değerlendirdiklerinin ve hayata geçirmek için ne tür olanaklar sağladıklarının saptanmasıdır. Eğitimin, insansal ve toplumsal gelişmenin göstergelerinden biri olması, yukarıda sözünü ettiğimiz değerlendirmenin ve sağlanan olanakların nitelik ve niceliğiyle doğru orantılıdır. Eğitimle ilgili ileriye dönük politikaların saptanması, programların seçilmesi, gerekli yöntem, araç ve gereçlerin tespit edilmesi ve düzenlenmesi hatta bu alanda çalışacak personelin niteliklerinin saptanmasının hemen hemen bütün dünyada ve bütün çağlarda iktidarların tercihlerine büyük ölçüde bağlı olduğunu söylemek sanırım pek yanlış olmasa gerek. Bu nedenle eğitim bir başka amaç için bir araç olma tehlikesine alabildiğine açık bir alan. Oysa eğitim her açıdan özgür olabilmeli. Eğitim, devlete, dine, teknolojiye, ekonomiye hizmet için bir araç olarak kullanılmamalı, bu duruma sokulmamalıdır. Böyle bir durumda insanın devlete, dine, teknolojiye, ekonomiye hizmet için bir araç olarak algılanması ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır.” YAPILMASI GEREKENLER Felsefeyi sorun görme etkinliği olarak değerlendiren Tüten Anğ, felsefi düşünme ve felsefi bilgi aracılığıyla dünya sorunlarına yönelmekte; bu yolla geçmişşimdigelecek ekseninde insan dünyasını anlamaya çalışmaktadır. Fenomenlerden, olup bitenlerden yola çıkan Tüten Anğ; Hume, Kant, Nietzsche, Scheler, Cassirer, Hartmann, Mengüşoğlu çizgisinde varolanı bağlantıları içinde ve bütünlüklü bir bakış açısı altında ele almayı denemektedir. Eğitim, tarih, kültür ve insana ontolojik temelli felsefi antropoloji ya da insan felsefesi açısından bakan Tüten Anğ, sorunları yalnızca saptamakla yetinmemekte; yapılması gerekenlere de özellikle geleceğin gereksinimlerini göz önünde bulundurarak işaret etmektedir. "İnsan ve Teknik" başlıklı yazısı bu ileri sürüşün kanıtı durumundadır: “Bütün bu söylediklerimizden şöyle bir sonuç çıkarıyorum: Geleceğin insanı bugünün insanının aynı değil. Bilim ve teknolojide varacakları noktanın, soracakları soruların, aradıkları yanıtın dünden farklı olacağı kuşku götürmez. Ama ortak paydaları var. Bu ortak paydalardan biri kültürün, bilimin ve teknolojinin birbirleriyle çatışan alanlar olmadığıdır. Çünkü hepsi insan başarısı, hepsi insan tarafından meydana getirilmiştir. Bir başka ortak payda, yeni teknolojiler üreten ve kullananların değerleri, özellikle amaç değerleri asla göz ardı etmemeleri gerektiğidir. Bunun bilincinde olmaları gerek. Aksi halde teknolojinin kendisi, insanın kendi türdeşini yok etmenin sadece bir aracı olacaktır.” Bu alıntı, Tüten Anğ’ın tüm felsefi duruşunun tabanını oluşturan Kant, Hartmann ve Mengüşoğlu temelli etik yaklaşımı da gözler önüne seriyor. Özetle belirtmek gerekirse, insanı araç olarak kullanmamak, amaç olarak görmek; eylemlerin temeline yüksek insansal değerleri, amaç değerleri almak. CUMHURİYET DÖNEMİ Toroslu Kitaplığı’nın yayımladığı diğer kitap ise Sevgi İyi’nin. Kurduğu ve uzun yıllar çalıştığı Uludağ Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden ayrıldıktan bu yana çalışmalarını Maltepe Üniversitesi’nde sürdüren Sevgi İyi’nin Cumhuriyet Döneminde Aydınlanma ve İnsan Felsefesi Çalışmaları başlıklı kitabı üç bölümden oluşuyor. Söz konusu bölümler; "Cumhuriyetten Önce Türkiye’de Felsefe", "Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Felsefe", "İnceleme Yazıları" başlıklarını taşıyor. Yazarın da üzerinde durduğu gibi, Cumhuriyet dönemi gerçekten de bilimsel, sanatsal ve felsefi uyanışa tanıklık ediyor. Özellikle felsefe söz konusu olduğunda, felsefe kültüründeki yol alış, zaman zaman değerlendirme çabalarına da konu oluyor. Sevgi İyi’nin kitabı bir yönüyle böyle bir çabanın somut örneklerinden biri aynı zamanda. Yazar, yapıtının bu yönüyle, bu bağlamdaki literatüre bir yenisini eklemiş durumda. Yapıtın bütününde insan, aydınlanma, eğitim, üniversite kavramlarına ağırlıklı olarak yer veriyor. Cumhuriyet öncesini tarihsel belirlemelere uygun olarak Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerine ayıran yazar, söz konusu dönemlere ilişkin düşünselfelsefi duruşu belirgin yönleriyle öne çıkarmaya çalışıyor. Cumhuriyet dönemini de kapsamak üzere tüm dönemlerin en temel sorunu olarak ‘çağdaşlaşma’yı gören yazar, kitabın "Giriş" bölümünde şu savı ileri sürüyor: “Çağdaşlaşma sorunu, Türk toplumunun kendine özgü tarihsel koşullarıyla bir ? Betül ÇOTUKSÖKEN İ stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde lisans ve lisansüstü düzeyde uzun yıllar boyunca kendini öğrenci yetiştirmeye adamış olan ve son yıllarda da Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde psikoloji, insanbilimleri ve felsefe yüksek lisans programında ders vermiş olan Tüten Anğ, bu kez karşımıza; Felsefe, Eğitim, Tarih ve İnsan Üzerine Düşünceler başlıklı kitabıyla çıkıyor. Felsefi antropoloji ya da insan felsefesi ortak paydasında buluşan yazılar kitapta, "Felsefe Üzerine Düşünceler", "Eğitim Üzerine Düşünceler", "Tarih Üzerine Düşünceler", "İnsanToplum ve Toplumbilim Üzerine Düşünceler" başlıkları altında yer alıyor. Tüten Anğ, hocası Takiyettin Mengüşoğlu’ya adadığı kitabına yazdığı "Önsöz"de üzerinde etkili olan; "insan", "insan olma/insanlık" ve "bilgi" ilişkisine dikkati çeken iki özlü deyişe yer veriyor. Söz konusu deyişlerden biri Goethe’ye diğeri de Hume’a ait. Goethe, Schiller’e yazdığı bir mektupta şöyle diyor: “Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya canlandırıp yaşamıma bir şey katmayan, yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum.” Doktora tezini de Hume üzerine yazan Tüten Anğ, filozofun şu deyişini hep hatırında tutuyor: “Filozof olun; olun ama tüm felsefeniz içinde yine insan kalın.” İnsan, yaşama dünyası ve bilgi arasındaki bağı sürekli, tutarlı ve içtenlikli bir biçimde gündeminde tutan Tüten Anğ, kitabının "Eğitim Üzerine Düşünceler" başlıklı bölümünde şu görüşe dikkat çekiyor: “Eğitim herkesin üzerinde fikir yürütmede, değerlendirmede, çözüm önerileri sunmada kendisini yetkili gördüğü, görmek istediği bir alan. Gerçi eğitimin çok boyutluluğu insanlara bu imkânı veriyor gibi görünüyor; ama sorunun özüne inildikçe ya da boyutlar arasındaki ilişkiler doğru ve sağlıklı bir şekilde kavrandıkça ortaya çıkan gerçek, yukarıda değinildiği gibi, sorunun özünde insan idesinin, insan anlayışının olduğudur.” Toplumla/kamuyla ilgili her şeyde olduğu gibi, eğitim alanında da en dış çerçeveyi siyasal yapılanma oluşturur; bu nedenle, siyasetin alınan kararları yürüten, uygulayan boyutu, başka bir deyişle iktidar, son derece önemlidir, belirleyicidir. Eğitim üzerinde düşünen ve eğitim bağlamında yer alan herkes, eğitimle iktidar arasındaki ilişkinin üzerinde de düşünmek zorundadır. Bu durumun farkında olan Tüten Anğ, SAYFA 16 likte belirli bir dönemde karşı karşıya kaldığı bir durumda ortaya çıkan "çağdaşlaşma", "Batılılaşma", "modernleşme" yönelimi ve isteğine ilişkin tartışmalarda kendini göstermiştir. Osmanlı Devleti’nin, Batı karşısındaki ilk yenilgisiyle farkına vardığı bu durum içinde, Batı’ya yönelme gereği olarak beliren "çağdaşlaşma hareketi" ve buna ilişkin tartışmalar bugün de sürmekte ve çağdaşlaşma sorunu ülkemizde hâlâ önemini korumaktadır.” Türkçede üretilen felsefi söylemde ağırlıklı konumu dikkatli gözlerden kaçmayan felsefi antropoloji ya da insan felsefesi boyutunu Sevgi İyi’nin yapıtında da görmek mümkün. Kitabın üçüncü bölümünde "İnceleme Yazıları" ortak başlığında yer alan makaleler, genel felsefi söyleme ortak izlekler aracılığıyla eklemlenen görüşleri günışığına çıkarıyor; özellikle "Yüzyılımızda İki Antropoloji AnlayışıHeidegger ve Mengüşoğlu" başlıklı yazı bunlardan biri. Yaptığı karşılaştırmalar yoluyla yazar, hem Heidegger hem de Mengüşoğlu açısından "insan" bağlamındaki birçok şeyi görünür kılıyor. Böyle bir çaba, Türkçede üretilen felsefi söylemin dünya felsefesine ya da genel felsefi söyleme katkıları bakımından hangi noktada olduğu konusunda önem taşıyor. Yazar, karşılaştırma çerçevesini, yaptığı saptamalar sonrasında iki soruyla daha da belirgin kılmayı amaçlıyor: “Yüzyılımızın bu iki düşünürü, insanın çağımızdaki durumuyla ilgili bir soruna "insanın kendini unutması sorununa" ortaklaşa eğilmekte ve bu soruna çözüm aramaktadır. Her iki düşünür de bu sorunun çözümünde mevcut felsefi bakış açılarının felsefe yapma tarzlarının yetersiz olduğunu düşünerek bu felsefe anlayışlarını eleştirmekte ve yeni bir felsefe yapma tarzı geliştirmektedir. Ancak, her iki düşünürün ortaya koydukları felsefe anlayışında köklü bir ayrılık ortaya çıkmaktadır. Bu noktada hem bu ayrılığı daha net belirleyebilmek hem de bu anlayışlarla ilgili bir değerlendirme yapabilmek için şu iki soruyu yöneltmek yararlı olacaktır: 1) Özellikle Heidegger’in ısrarla üzerinde durduğu metafiziğin aşılması sorunu bakımından bu iki düşünür ne ölçüde başarılı olmuştur? 2) Bu iki antropoloji görüşü ele alınan sorunu aydınlatma ve böylece insan dünyasında ortaya çıkan çeşitli problemlere çözüm bulma konusunda ne ölçüde elverişlidir?” Sevgi İyi yaptığı çözümlemeler sonucunda Mengüşoğlu’nun ontolojik antropolojisinin dünya sorunları karşısında “(…) daha ufuk açıcı ve işlevsel olduğu” sonucuna varmaktadır. Cumhuriyet döneminde oluşan felsefe geleneklerine somut örnekleriyle yer veren Sevgi İyi’nin Cumhuriyet Döneminde Aydınlanma ve İnsan Felsefesi Çalışmaları başlıklı kitabı: 1 Türkiye’de dünya felsefesine eklemlenen bir felsefe geleneğinin olduğunu; 2 Özellikle de insan felsefesi alanında artık "ekolleşme"den söz edilebileceğini açık seçik bir biçimde gözler önüne seriyor. Okurların da böyle bir değerlendirmeye katılacağı kanısını taşımaktayım. ? Felsefe, Eğitim, Tarih ve İnsan Üzerine Düşünceler/ Tüten Anğ/ Toroslu Kitaplığı/ 144 s. Cumhuriyet Döneminde Aydınlanma ve İnsan Felsefesi Çalışmaları/ Sevgi İyi/ Toroslu Kitaplığı/ 120 s. KİTAP SAYI 893 CUMHURİYET