Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? tirildiği “Kadınlar Ülkesi” rekabet, cinsiyet ayrım cılığı, cinsiyet temelli işbölümü, yoksulluk, savaş ve dışarıda bekleyen düşmanlar gibi kavram ve yaşantıların bilinmediği, duyulmadığı, yaşanmadığı bir ülkedir. Birinci dalga feminist akımın önde gelen kalemlerinden Charlotte P. Gilman, bu ütopyasıyla XX. yüzyılın temel çelişkileri olan ulusalcılık, yurttaşlık ve kadın hareketi içerisindeki eşitlik ve özgürlük gerilimini de gözler önüne seriyor. Baden Baden’de Yaz/ Leonid Tsıpkin/ Çeviren: Kayhan Yükseler/ YKY/ 160 s. Roman, adsız ama açıkça Tsıpkin’in kendisinden başkası olmayan Yahudi anlatıcısının Moskova’dan Leningrad’a 1970’lerdeki tren yolculuğu ile başlıyor. Orada hayranı olduğu Dostoyevski’nin son günlerini geçirdiği evi ziyaret etmeyi planlamıştır. Trende Dostoyevski’nin ikinci eşi Anna Grigoriyevna’nın günlüğünü okumaya koyulur. Yolculuk sırasında Tsıpkin’in düşüncesi iki paralel alanda ilerler. Ortaya çıkan iki katmanlı bir anlatıdır. Birincisi güçlü bir yaratıcı düş: 1867’de Dostoyevski ve Anna’nın yurtdışında geçirdikleri baharı ve yazı, özellikle Baden Baden’deki fırtınalı günlerini ve daha sonra Dostoyevski’nin Petersburg’daki ölümünü tahayyül. Diğeri Yahudi anlatıcı yazarın kendi hikâyesi: 193437 Büyük Teröründen 1970’lere Sovyet gerçekliğiyle ve güçlü bir yaratıcı olduğu kadar bağnaz bir Yahudi düşmanı olan Dostoyevski’ye duyduğu hayranlıkla yüzleşmesi. Aurora’nın İncileri/ Nermin Bezmen/ Remzi Kitabevi/ 288 s. “Sır”ın devamı olan bu roman, bir tiyatro oyunu gibi hazırlanmış. Sürprizlerle dolu serüvende kendi iç dünyasını, kadınlığını, kocasıyla ilişkilerini sorgulayan genç kadının, babaannesinin romantizm ve cinsellikle beslenen, keyif ile hüznü, ihtiras ile melodramı seviştiren hayatını tekrarlamaya cesareti olacak mı? Onun aşklarına, kayıp bebeğine ve Aurora’nın İncileri’ne ulaşmaya çalışırken kendi iç dünyasındaki yolculuk genç Hüma’yı hangi limana atacak? Osmanlı Devleti’nde Arap Milliyetçi Cemiyetleri/ Ali Bilgenoğlu/ Yeniden Anadolu ve Müdafaai Hukuk Yayınları/ 234 s. Araplar, dört yüzyıl Osmanlı Devleti’nin çatısı altında yaşadılar. Arap kültürü, dili Osmanlı devlet yaşamında çok önemli bir yer tutuyordu. Osmanlı, Arapları “kavmi necip” olarak adlandırıyor, Hz. Muhammed’in Arap olması nedeniyle de onları öteki uyruklardan üstün tutuyordu... “Kutsal Topraklar”, Araplardaydı. Ne var ki, Hıristiyan misyoner okullarının da yönlendirmesiyle, çağın modasına uyarak ayrılıkçı milliyetçi düşüncelere kapıldılar, bağımsızlık sevdasına düştüler. Önceleri çeşitli “cemiyetler” çerçevesinde örgütlendiler, sonunda da Hıristiyan İngilizlerle anlaşarak isyan edip kutsal yerleri savunan Müslüman Türk askerlerine bile saldırdılar. Sonunda Osmanlı ordusu Arap topraklarından çekildi ve onları yazgılarıyla baş başa bıraktı. Yazgıları ise, bağımsızlık değil, Avrupalı emperyalistlerin sömürgesi durumuna düşmek olacaktı… Denizde Günah/ Klaus Hympendahl/ Çeviren: Hulki Demirel/ Ataköy Marina Yacht Club/ 278 s. Denizcilik konulu kitaplarıyla tanınmış yazar Klaus Hympendahl’ın bu kitabı, garip şekilde tabulaştırılmış “Yelkenli Gemilerde Kadınlar” üzerine bir monografi. 13. yüzyıldan beri yazılı kaynaklarda kadınlar neredeyse hiç görülmezler, hatta bugün dahi yedi düvelin denizlerindeki kadınlar denizcilik edebiyatının en sevdiği konulardan biri değildir. Halbuki kadınlar kadim zamanlardan beri gemilerde olmuşlardı; sıradan yolcular olarak, eş ya da metres olarak, dünyanın en eski mesleğini icra ederek ya da tayfa kıyafetinde, ama hep vardılar. Hympendahl kitabında Çin sularından Müslüman haremlerine uzansa da ağırlıkla Hıristiyan denizciliğinin bir tür kültür tarihini yazıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 893 SAYFA 35