Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? sinin odağıdır Manastır, çünkü Jön Türklerin yurt içinde en güvenli merkezi konumundadır bu kent. 18401910 yılları arasında sefahat şehri Selanik'i ise şu sözlerle anlatır: “Bir yandan da Selanik çılgın bir kentti. Zevk eğlence odağıydı Makedonya'nın. Lüks gazinolarında Avrupa'nın büyük kentlerinden, özellikle Paris'ten, Viyana'dan gelen revü toplulukları coştururdu varlıklı Selanik Levantenleriyle, çift çubuk sahibi hovarda Müslüman Makedonya beylerini. Kent cömertti bu açıdan. Dar gelirlilere, lüks gazinoların hesap pusulalarını ödeyemeyecek olanlara, gösterişsiz başka yerlerinde sunardı eş eğlenceleri. Paralı parasız erkeği dünyanın tadını çıkarmaya çağırdığı tükenmez cümbüşüyle…” Ya da şunları söyler bu şehir için: Makedonya topraklarını “barut fıçısına” benzetir. “Barut fıçısının bütün uçları da Selanik'e gelirdi… Görünüşte bir Osmanlı il merkeziydi…” GİZLİ BİR ÖĞRETMEN Yazar, kentleri tanımlarken orada var olan halkların da yaşantılarını bize sunmaktadır. Bir coğrafyada, kurulan bir köy, kasaba, kent, şehir, yaşanılan yerin iklimi insanlara nasıl yaşayacaklarını bir anlamda hissettirmeden öğreten gizli bir öğretmen gibidir… Goriçkalı Zülfikar Bey’in karakterini, Fransız Sosyalist Jean Jaures'in hayranı Terzi Halit'in düşünceleriyle sunar bize. Bir anlamda kendi düşüncelerini bir iki cümleyle pekiştirerek anlatır Zülfikar Bey’in hayatını. “Halit'e göre toplumda çürüyen, ömrü sona eren bir kökten geliyordu Zülfikar Bey.” Bu cümle bize sadece Zülfikar Bey’in “ çürüyensona eren” hayatını değil, sona eren bir imparatorluğu da vurgulamaktadır. Fransız Komünist Partisi kurucularından olan sosyalist düşünürü izleyebilmek tek tutkusu haline gelmiştir Terzi Halit'in. Paris'te yaşayan İthalatçıları da etkilemiş olan özgür sosyalizmi savunan düşünür, Osmanlı Sosyalist Fırkası lideri Hüseyin Hilmi'ye de tavsiyelerde bulunmuştur. Balkanlarda yaşayan sıradan esnaf bir gencin okuma eğilimi ve öğrendikleri karşısında eğlence düşkünü beyler susup kalmış, kurdukları yaşadıkları dünyanın artık sadece kendileriyle sınırlı olmadığını anlamışlardır. Çift çubuk sahibi olmaktan, hovardalık etmekten başka bir yaşamın da varlığından haberdar olurlar. O farklı yaşamın neresinden içeri gireceklerini, ne kadar o hareketlere ait olacaklarını da zaman gösterecektir. Değişim rüzgârları esmektedir. Tarihi motife oturan roman, Balkanlarda gelecekte yer alan durulmanın, kargaşanın, savaşın arkasından olacağını sezdirmektedir. Kültürel kimliğin birbirini etkilediği, çok sesli bir yaşamı benimseyen Balkan insanı,1789 Fransız İhtilalinin dünyaya tanıttığı “ kardeşlikeşitliközgürlük” sözcüklerinin ardından, 1908 Meşrutiyetle yaşanılan değişime ayak uydurmuş; Meşrutiyetin getirip getiremedikleri, imparatorluğu bekleyen türlü uzak ve yakın tehlikeler, Manastır aydınlarına düşünmenin yolunu açmıştır. Bütün bu olanların ardından yaşanılan 1912 yılındaki Birinci Balkan Harbi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ'la yaptığı savaş sonucunda Balkan topraklarının çoğunu kaybederek elinde küçük bir Makedonya kalmış ve 1913’te başlayan İkinci Balkan Harbi ise, Balkan topraklarında var olan düzeni değiştirdiği gibi siyasi ve ekonomik değişimlerinde yoluCUMHURİYET KİTAP SAYI nu açmıştır. Romanda Zülfikar Bey'in annesi Saliha Hanım'ın seferberlik ilan edilmesinin ardından oğlunun, evlerine asmak istediği bayrağa karşı çıkmasını şu sözlerle anlatır: “ Düşünsene, topu topu kırk hanelik köy Goriçka. Otuz hanesi Türk'se, dört hane Rum, iki hane Bulgar, dört hane Arnavut var aramızda. Komşularımız onlar; ‘bayraklarımız ayrı, çarşımız, çeşmelerimiz bir.' Bunca yıl birbirimize tek eğri söz etmeden yaşadık. Yakışık alır mı? Komşularımız kırılır, ürker…” Romanda yer alan bu vurgunun köküne inecek olursak, yaşanılan yerde kimsenin Rum, Bulgar, Müslüman, Arnavut olduğu değil, o kente ait olup olmadığı önemlidir. Bakkal Dimitri, Dimitri’dir onun için, yani Goriçkalıdır. Balkanlarda olduğu gibi dünyanın herhangi bir köşesinde farklı kültürleri bir arada tutan ve yaşatan da bu düşüncedir. Osmanlı'nın silinmez izlerini taşıyan bu bölgede, o zaman kurulmuş olan derebeylik sistemi ilk isyanların çıkmasına neden olduğu gibi, bu başkaldırının altında yatan en önemli nedenin de ekonomik olduğunu göstermektedir. Yıllarca süregelen uyumlu yaşamı bozan hoşnutsuzluk, Balkanların doğunun çıkış kapısı, batının giriş kapısı olarak yer alması, bu coğrafi özelliğin Balkanlarda başlayan parçalanmanın merkezi haline getirmesinde en önemli etkenidir kanımca. Romanda Zülfikar Bey'in ölümünün yıllarca kendisinin ekmeğini yiyen İsmail'in elinden olması ise yazarın, insaninsan ilişkileri açısından ihaneti seçerek işlemiş olması da düşündürücüdür. İsmail'in “olaylara karışmasıydı, bak öteki beyler ne rahat yaşıyor” düşüncesi, sessizliğin insana vereceği ataleti anlatmaktadır. Sadece Balkanlar’da değil, dünyanın başka köşelerinde de insaninsan ilişkilerindeki açmazlar, kıskançlıklar sonu ihanete varan davranışlar sergilenir. Para, göz kamaştırıcı yıldız olarak yardımcısı İsmail'in gözünü boyamıştır. Çözülme, ahlaki değerlerin yitmesiyle baş göstermiştir… TARİHSEL ROMAN FORMU Yazar, romanda kahramanların derinlemesine ruh tahliline inmediği gibi, sevgi açmazlarına neden olan sebepsonuç ilişkilerini de irdelemekten kaçınır. Zülfikar Bey, sevmediği bir kadınla evlenir. Eşinin de zaman içinde kendisinin düşündüğü gibi âşık olmadığını anlar. Aşk bir anlamda ikinci plana düşer ya da yazar böyle olmasını ister. Tarihsel roman formunun özelliklerini taşıyan Viran Dağlar da, zaman ve mekânı çıkarıp kahramanları bir başka yüzyıla taşımamız oldukça zordur. Romanı geçtiği yüzyıldan, Balkanlardan soyutlayamayız. Zülfikar Bey’in doğumundan ölümüne kadar geçen sürede şekillenen hayatı 1900'lü yıllarda başlayıp Mondros Ateşkes Antlaşması'yla, bu kahramanın ölümüyle son bulur. Ölüm aynı zamanda bir imparatorluğun da kapısını çalmıştır. Roman kahramanları yaşadıkları kentlerde Florina, Kastorya, Selanik, Uçana, Goriçka, Pirlepe'de; savaşları, aşkları, duygu çıkmazları, günlük hayatlarıyla bir anlamda yazarın deyimiyle “cesaretleri, dürüstlükleri, sevecenlikleriyle” bizi tarihe, Balkanlara götürürler. ? Necati Cumalı, Viran Dağlar, Cumhuriyet Kitapları, Dördüncü Baskı, Nisan İstanbul, 1995 /484 s. 930 SAYFA 9