Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tahsin Yücel, İstanbul'u 'Gökdelen' romanında anlattı Bunu ben de söyleyebilirim. Ama bunu Tahsin Yücel, Gökdelen romanında söylüyor. “İstanbul 2073'te yaşanmaz olacak!” Aslında şimdiden de öyle ya…Gelelim Tahsin Yücel ve romanına… Tahsin Yücel, 2007 Balkanika Edebiyat Ödülü'nü aldı. Bulgaristan'da yapılan törenden sonra Şişli'de, İstanbul Cevahir'de kahve içip konuştuk. Edebiyat dünyasından ve yeni kitaplardan söz ettik. Önemli bir ödül haberinin basında yeterince yer bulamamasından duyduğumuz üzüntüyü paylaştık. Geçmişte neden hiç ilgi gösterilmediğine şaştık. Çünkü on yıldır Türkiye'den de bu ödüle aday gösteriliyordu. Ama ilk ödül 2004'te gelebildi. Ayfer Tunç, “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” anlatısıyla bu ödüle layık görülmüştü. İkincisini de bu yıl Tahsin Yücel aldı… Daha önceki yıllarda adaylar vardı, her ülkenin seçtiği adaylar, ama kazanan yalnızca Ayfer Tunç ve Tahsin Yücel oldu… Tahsin Yücel'le bu konuları bir yandan irdelerken bir yandan da Balkanika Edebiyat Ödülü verilen yapıtı 'Gökdelen' üzerine konuştuk. İstanbul 2073’te yaşanmaz olacak! Ö ? Hikmet ALTINKAYNAK nce kazandığınız bu ödülün tarihçesinden söz eder misiniz? Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başladı. Hangi ülkeler, ne için bu ödülü veriyor? Önemi vs… Balkanika, benim bildiğim kadarıyla, merkezi Sofya'da bulunan ve yedi Balkan ülkesinin ekin ve yazın adamları arasında yakın dostluk ilişkileri kurmayı amaçlayan bir kurum. Başkanı bu uğurda canla başla çalışan Nikolai Stoyanov. Söz konusu yedi ülke de Bulgaristan, Türkiye, Romanya, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk ve Sırbistan. Kurumun bir de anlatı ödülü var, her yıl, söz konusu ülkelerden bir yazarın romanına ya da öykü kitabına veriliyor. Her ülkeden bir yayınevi tek bir kitapla katılıyor bu ödüle. Katılım koşuluysa, kitabın İngilizce ya da Fransızcaya çevrilmiş olması. Bu yıl benim Gökdelen'e verilen ödül bunların onuncusu. Aynı ödül 2004 yılında Ayfer Tunç'un Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı öykü kitabına da verilmişti. Ödülün güzel yanı, en azından ilke olarak, kazanan kitabın söz konusu yedi ülkenin dillerine çevrilecek olması. Katılımcı yayınevleri bu kurala her zaman uyuyorlar mı, bilmiyorum. Ne olursa olsun, ödülün yedi ülkenin yazarları ve yayıncıları arasında bir yakınlaşma, bir karşılıklı ilgi sağladığı kesin. Bu arada söz konusu ülkelerin basını bu olaydan oldukça geniş bir biçimde söz ediyor. Ne olursa olsun, ben de, Can Yayınları'nın yöneticisi Can Öz de Sofya'da çok güzel üç gün geçirdik. Şimdi romanınıza geçelim. Gökdelen geçen yıl Can Yayınları'ndan çıktı. Bu yapıtınızda ilk kez bir 'bilimkurgu' yaklaşımıyla yer yer ironik bir biçimde İstanbul'u ele alıyorsunuz. Romanın kahramanı Temel Diker'in diktiği Dökdelen'ler, İstanbul'un geleceğini karartırken, siz 17 Şubat 2073'te 150. yaş gününüzdeki İstanbul'u düşlüyorsunuz? Nasıl, bugüne göre, daha mı iyi? Evet, Gökdelen'de anlatılan olaylar 2073 yılında, benim doğumumun yüz ellinci yıldönümünde geçer. Yani şöyle böyle bundan altmış beş yıl sonra. Bu bakımdan bir bilimkurgu yapıtı olduğu düşünülebilir. Ama, yakından bakılınca, “bilim” yanı yok gibi bir şeydir, “kurgu” yanı daha ağır basar. Bununla birlikte, şu bulunduğumuz noktadan bakılınca, olaylar pek de öyle uzak, pek de öyle kurgu gibi görünmez. En azından, romanı okuyan çoğu dostlarım romanda anlattığım olayları ve İstanbul'u hiç de şaşırtıcı bulmadılar. Bildiğin gibi, roman iki ana konu çevresinde gelişir: İstanbul'un bir baştan bir başa hepsi her açıdan aynı biçimde ve aynı boyutlarda gökdelenlerle donatılıp başka hiçbir türlü yapı bırakılmaması, bir; anamalın bu ve buna benzer amaçlara daha kolay ve daha çabuk ulaşabilmesi için yargının özelleştirilKİTAP SAYI ? SAYFA 4 CUMHURİYET 930