04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? dından ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Buna göre muhafazakâr ve gerici kesimler devrime ve onun nedeni olarak gördükleri Aydınlanma’ya karşı açtıkları mücadelede geniş halk yığınlarını harekete geçirmek için komplo teorilerini ortaya atıyorlar. Amaçlanan, devrime öncülük eden Jakobenleri gizli ve karanlık amaçlara sahip bir avuç komplocu olarak göstermektir. Gericilik ile komplo teorileri arasındaki ilişki bu tarihten sonra da devam ediyor. Söz konusu teoriler dünya üzerinde bütün karşı devrimci süreçlerde rol oynuyorlar. 183048 devrimlerinden sonra antikomünist bir içerik kazanıyorlar. Ekim Devrimi esnasında Siyon Protokolleri’nin yazılmasına neden oluyorlar. Alman faşizminin ideolojik mayasında etkili oluyorlar. Devrimler ya da savaşlar gibi büyük toplumsal altüst oluşlarla komplo teorilerinin ortaya çıkışı ve gelişimi arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Bu noktadan yola çıkan Hepkon komplo teorilerinin yaklaşık iki yüz yıllık tarihini Fransız Devrimi, 183048 devrimleri, Birinci Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi, faşizmin ortaya çıkışı ve İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve Yeni Dünya Düzeni gibi dönüm noktalarını esas alarak inceliyor. Bu oldukça ilgi çekici yöntemin söz konusu teorilerin asıl meramlarının anlaşılmasını kolaylaştırdığı görülüyor. Hepkon, komplo teorilerinin son dönemdeki yaygınlığını açıklamak için küreselleşme ile postmodernizm arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Buna göre Aydınlanma’ya ve Fransız Devrimi’ne karşı mücadele içerisinde ortaya çıkan komplo teorilerinin, Aydınlanma’yı ve devrimleri reddeden postmodernizmden etkilenmesinin ideolojik temeli zaten mevcuttur. Aydınlanma ve devrim düşmanlığı komplo teorileri ile postmodernizmi birbirlerine yaklaştırmakta ve etkileşimlerini sağlamaktadır. Hepkon son yirmi yıldır komplo teorilerinde sıklıkla uzaylılardan, gök cisimlerinden, bilinmeyen gezegenlerden ve kayıp kıtalardan bahsedilmesini postmodernizmin bu alana sızması olarak değerlendiriyor. Yine aynı şekilde Hıristiyanlığın gnostik yorumlarının yayılması ve Vatikan ile ilgili komplo teorileri söz konusu sızmanın diğer tezahürleridir. Buradan yola çıkan Hepkon, Da Vinci Şifresi’nin kazandığı büyük satış başarısının asıl nedeninin, Dan Brown’ın edebi yeteneği değil bu süreç olduğunu öne sürüyor. KOMPLO TEORİLERİNİN TÜRKİYE’YE GİRİŞİ Haluk Hepkon komplo teorilerini açıklamak için kullandığı tarihsel modelini Türkiye’ye de uyguluyor. Hepkon, bu kez 1908 Devrimi, cumhuriyetin kuruluşu, mübadele, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi dönüm noktalarını esas alıyor. Hepkon burada komplo teorisinin Batı’ya özgü bir kavram olduğu tespiti üzerinde özellikle duruyor. Komplo Teorileri Tarihi’ni okurken bu hassasiyetin iki nedeni olduğu ortaya çıkıyor. Birincisi, komplo teorileri bize ve diğer Doğu toplumlarına dışarıdan geldiği için, bu coğrafyadaki gelişim süreci bazı farklılıklar içeriyor. Bu farklılıkları anlayabilmek için söz konusu tespit SAYFA 24 Haluk Hepkon önemlidir. Hepkon, ikinci olarak, son yıllarda basında sıkça işlenen “Komplo teorileri Doğu toplumlarına özgüdür” tezinin hatalı ve oryantalist bir içeriğe sahip olduğuna dikkat çekiyor. Doğu toplumlarını küçümseyen bu ideolojik içerikle komplo teorilerini eleştirmeye kalkanların Daniel Pipes ya da Bernard Lewis gibi neocon’lar olmasına dikkat çekiyor. Türkiye’de ABD’yi ve İsrail’i eleştirenlerin, uzunca bir süredir komplo teorilerini eleştiri adı altında, uzaylılara inanan meczuplarla aynı kefeye konmaya çalışılmasının siyasi bir manevra olduğu tezini işliyor. Haluk Hepkon, komplo teorilerinin Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk kez 1908 Devrimi’nin ardından ortaya çıktığını ifade ediyor. İttihat Terakki aleyhindeki ilk komplo teorileri İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Gerard Lowther ve elçiliğin baş tercümanı Gerald Fitzmaurice’in Londra’ya gönderdikleri raporlarda işleniyor. İki antisemitik olan Lowther ve Fitzmaurice İttihat Terakki’nin bir “Yahudimason örgütü” olduğunu ileri sürüyorlar. İngiliz Dışişleri Bakanlığı ise bu iddiaları İttihat Terakki’nin Doğu toplumlarındaki olumlu etkisini ortadan kaldırmak için propaganda malzemesi olarak kullanmaya karar veriyor. Söz konusu Yahudimason darbesi iddiaları el altından ülke içerisindeki İttihat Terakki karşıtlarına veriliyor. Miralay Sadık, Mevlanzade Rıfat gibi devrim ve ilerleme düşmanı yerli gericiler İngiliz emperyalizminin bu propaganda atağına canla başla hizmet ediyorlar. Hepkon, Sabetaycılık iddialarının ilk başlangıcının bu işbirliği olduğunun altını çiziyor. Hepkon kitabında son derece ilginç noktalara dikkat çekiyor. Bunlardan bir tanesi günümüzdeki Sabetaycılıkla ilgili komplo teorilerinin doğrudan ABD’nin ve İsrail’in bölge politikalarıyla uyum içerisinde olduğu saptamasıdır. Hepkon bu teziyle ilgili yerli komplo teorisyenlerinin Kıbrıs ile ilgili iddialarını hatırlatıyor. Bunlara göre uluslararası Yahudi lobisi Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili tezlerini desteklemektedir. Rauf Denktaş, Mümtaz Soysal gibi önemli ulusal şahsiyetleri Yahudi kökenli ilan eden bu görüşlere göre Karen Fogg Yahudi Partisi’ne karşı mücadele eden bir diplomat olmaktadır. Meseleye bu açıdan bakıldığında Genelkurmay Başkanı seçimlerinden önce birden piyasayı saran iddiaların asıl kökeni KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 930
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle