24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Tahsin Yücel, 2007 Balkanika Edebiyat Ödülü'nü aldı. On yıldır Türkiye'den de bu ödüle aday gösteriliyordu. İlk ödül 2004'te Ayfer Tunç'un “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” anlatısına verilmişti. İkincisini de bu yıl Tahsin Yücel'e… Hikmet Altınkaynak, Tahsin Yücel'le bu konuları irdelerken bir yandan da Balkanika Edebiyat Ödülü verilen yapıtı 'Gökdelen' üzerine konuştu Tahsin Yücel'le. İsveç Konsolosluğu, 19 Ekim 2007'de “Toplumun Aynası Suç ve Polisiye” başlıklı bir sempozyum düzenledi. İsveç Araştırma Enstitüsü'nde gerçekleştirilen sempozyuma, İsveçli yazarlar Karin Alvtegen, Inger Frimasson, Mikail Niemi, Marie Petson, Håkan Nesser ile Türk yazarlar Pınar Kür ve Ahmet Ümit konuşmacı olarak katıldı. Denetmenliğini Ahmet Ümit'in yaptığı sempozyumda dile getirilen sunumlara yer veriyoruz sayfalarımızda… Nihat Behram'ın 'Hayatın Renkleriyle Ruhumuzu Emziren Yalın Yürek Bayram Gümüş' adlı son kitabı Everest Yayınları’nca okura sunuldu. Behram 'Toprakta kökü olmayan fidan gibi, hayatta kökü olmayan sanat da sahi değildir!' diyor. Ressam Bayram Gümüş'ün hayatından hareketle İstanbul tamirhanelerinden Toroslar'a dek yalın yürek bir tabloda renklerin hayattaki öz köklerini arıyor. Behram'la kitabını konuştuk. Necati Cumalı'nın yazarlığı; çocukken yaşadıklarının anlatılması, ailesinden ve çevresinden dinledikleri, unutulmayan ses ve yüzler, aile ortamı gelişiminin mihenk taşı olduğu gibi 'Viran Dağlar' romanının yazılmasının da özüdür. Hale Seva 'Viran Dağlar'ı değerlendirdi. İ Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr yi edebiyat düşünür diye bir kural koyacak değilim. Gene de, bir dilin, ülkenin edebiyatının bir düşünce cephesi de zaman içinde oluşmazsa, sığlık başgösteriyor bana kalırsa, bunu söyleyebilirim. Topluluğumuz pek sınırlı düşünce üretiyor, öte yandan: Bir “filozof”umuz olmamışır, bilinen anlamıyla; “düşünce adamı”na sık rastlamıyoruz, dönüp tarihimize baktığımızda: Edebiyattan düşünce cephesi yaratmış olmasını bekleyebilir miydik? Doğusu ya, yeterince derin bulmuyorum Alain'in düşünce dünyasını, uzun boylu bir yakınlık da duymuyorum yapıtına, oysa ara sıra dönüyorum “propos”larına: O temrin sıkıdüzenine, sakin ve uzağa çekilmiş durumuna eşik eden alıştırmalarına saygı duyuyorum. Ataç'ın (büyük bir 'yalnız' da odur) güçlü kişiliğine, dil aşkına, kendini koyuş biçimine hayranım; gel gelelim, düşünsel derinliği olduğunu ileri süremem: Prospero ile Caliban'da, Günce'de bile. Cemil Meriç'in üslubunu çekip alacak olsak, geriye daha çok (hep değil), hezeyan kalır. Nermi Uygur'da anlatım şehveti düşünsel boyutu bir parça geri iter. Salâh Birselde iyiden iyiye öyle. Deneme yazarlarını anıyorum, çünkü Edebiyat'ta düşünsel açılımı bağlamında bundan uygun tür yoktur. Neden böyle? Çünkü, bu çerçevede, gelenek depomuz boştur. Osmanlı kültürünün kendine has bir düşünce ürettiğini kim söyleyebilir? Tasavvuf düşüncesini ayırıyorum. XVIII. ve XIX. yüzyılı ödünç alınmış üstelik yanlış ya da yarım yamalak anlaşılmış “fikir”lerle tükettik. Arkamızda Alman Romantikleri, Rus nihilistleri, Tolstoy ya da Poe, Ruskin ya da Vico, Kierkegaard olmadı. Edebiyatımız bu çizgide güdük kaldı. Biz, Montaigne'i XX. yüzyılın ortasında keşfettik. İbni Arabî'yi yeni okumaya başladık. Birdenbire, arayı atlayarak varoluşçuluğu, Marxçılığı, sonra da Derrida'ya ve benzerlerine geçtiğimiz için sözüm ona düşünsel metinlerimizde kafa karışklığı, buna bağlı olarak dil bozukluğu ana karakteristikleri oluşturuyor. Sonunda, tabloyu bir köşeyazarlı medya ve interneti tek kültür kaynağı gören genç nüfus ile tamamladık. Murat Belge'nin tam ne yaptığını, İsmet Özel'in nasıl bu hale geldiğini anlayabiliyor muyuz? Alain'in bir denemesinden söz edecektim, kapı gıcırtısına dönüşüm. Kapı gıcırtısından, Erik Satie değilseniz, yararlı bir sonuç çıkaramazsınız. Bile göre üretiyorsanız o sesi, biraz da sizi kuşatan ortamdan bütün bütüne soyutlanmayı başaramamaktandır. En iyisi, sesi yağlamak için konuya dönmek. * “İç Hayat” başıklı denemesinde, Alain, dış hayat (gerçek dünya) ile iç hayatı (imgelem dünyası) karşıkarşıya getirirken, biri öbürünün birebir aynası, astarı, ikizi, replikası ise durumumuz pek kötü demektir saptamasından hareket ediyor. Hayatımızın gerçekten de içi, dışı ayrıdır. Hapishanemizde (bir eğretileme), cenneti (basmakalıp bir eğretileme) kurarız. Bu kadar değilse bile, genelde, iç hayatımızı imgelem yoluyla dış hayatımızın ötesine taşıma olanağımız vardır. Şüphesiz, iç hayatı dış hayatını karartan bireylerin sayısını yabana atamayız. Gerekçelerini dış hayattan devşirmişlerdir. “Gamlı geviş getirmenin ilâcı romanesktir” diyor Alain. Kendi hayatından kötü romanlar, kötü filmler, diziler ile uzak durmayı seçen milyarı aşkın insanı açıklıyor bu cümle. Ya iyi romanlara, filmlere ne demeli? Başkasının imgelem ürününden kendi Enis BATUR Pervasız Pertavsız İç Hayat iç hayatımıza yontmaya, aktarmaya çalışığımız tamıtamına nedir? Yalnızlığa bağlı bir denklem geliştirmeye yetmiyor içdış hayat ayrımı. Yalnızlık ikisine de bulaşmış yayılmış olabilir kişide. İkisinde de kaçılan, kaçınılan bir koşul olarak varlığını duyurabilir. İkisinde de aranan, özlemi duyulan, sarılınan temel özellik niteliğini taşıyabilir. Kimsenin gerçek iç hayatı yazılamaz bana kalırsa, sahih bir iç biyografi bile mümkün değildir: Edebiyat Dünyası bu yargımı yanlışlayan örneklerle dolu. Ne ki, ne dediğimin farkındayım. Yalnız kişi, yalnızlığa bastığında, içeride bunu paylaşacağı biri(leri) yoksa, ya kurmaca iç hayatlara, imgelem ürünlerine başvuruyor ya da dışarı çıkıyor, kendisini sokağa atıyor, insan içine karışarak dış hayata katılma yolunu tutuyor. Alain haklı: “Gezi(nti) sıkıntının bir buluşudur; sıkıntı gezdirilir; orada dünya buradakinden daha gerçek değildir”. Çok yıl oldu, “piazza”dan kalkarak piyasa yapmak, gezi, gezinti, promenade kavramlarının arasında dolaşan bir deneme kurmuştum. Gezi(nti), Modern Zamanlar'ın devreye soktuğu, büyük kentlerden yayılmış bir olgu. Dış hayata ayarlıdır bir yanıyla: Giyinen, süslenen, görünmek, aslından (olduğundan) daha iyi, alımlı görünmek isteyen, kendisini sunan, koyan kişi, gerçek dünyayla gerçek bir bağ arayışındadır. İç hayatla bağını koparmaksızın: Gördüğü dış dünyayı imgeler de. Kaldı ki, sunduğu yalnızca kendisi midir: Bir o kadar da imgesidir. Kestiremesek bile, kurmaca boyutu hissedilir ilişkisinin. Flâeur'lik konusu, Apollinaire'den ve gerçeküstücülerden, Baudelaire'den Benjamin'e giden bir çizgide, handiyse bıktırasıya, didiklendi. Yalnızgezerlik, Rousseau'ya dek iner. Defterler'inin ilk, ana kaynağının gerçekten de o kitap olup olmadığını merak eden Philippe Jaccottet, öyle baktığında, beşinci söyleşide kozmos ile bütünleşmesini aktardığı sayfalar bir yana, Rousseau'nun doğadan pek söz etmediğini görür, daha çok ahlâktan, ruhbilimden, kendisinden dem vurmuşur. Yalnız gezmek, yürümek düşlemeye olduğu kadar düşünmeye eşlik eden hal. İter, gerçekten yapayalnız, bir ormanın içinde gerçekleşen yürüyüş ister bir megapolisin mahşerinde, kişi kendini sunmaz burada, tam tersine, varlığını ötekinin bakışından sakınır, gizlenerek, örtünerek, göze batmaksızın ilerler. Buna seopophobia deniyorbakılma korkusu. Dış hayatla iç hayat arası teğeller dokumakta, çekmektedir. Spleen, sıkıntıyla bir tutulmamalı: Ne yapacağını kestirememekten nereye gideceğni bilememeye, mesafe sanıldığından fazladır. Ve nereye gideceğini bilmemek, ille de bir kaybolmuşuk durumu değildir. Yazmak, kimilerinde, dipsiz gezinti. Bir odada, çekilgen, gerçekleşe de. Neden sonra, kitabını yayımlayan yazar, bir anlamda gezintiye çıkar, çıkarır kendini sonra, yeniden odasına dönmek üzere. ? Alain Emile Chartier İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 930 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle