Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ayla Kutlu’dan ‘Ateş Üstünde Yürümek’ 12 Mart atmosferinde ‘zehir zıkkım’ hayatlar evinde iki erkek kardeş arasında kalan bir kadın nasıl tutunabilirdi hayata? Ölmeden önce cezaevindeki kızına veda etmek isteyen bir baba nasıl katederdi o uzun yolları? Bir mahkeme salonunda kardeşine “sarılamayan” beyaz bastonlu bir adam nasıl terkederdi o salonu? ACILAR ÇEŞİTLEMESİ Kitapta 12 Mart döneminin “mahkum”, “kaçak”, “sanık” kahramanlarının öyküleri dolaylı olarak “kan, sevgi bağı ile bağlı oldukları yakınlarının” aracılığıyla anlatılıyor. Ayla Kutlu, 12 mart atmosferinde geçen “zehir zıkkım” hayatları anlatıyor. Roman, bir acılar çeşitlemesi. Daha doğrusu, “acı çekme” biçimleri özeti. Herkes, kendi bildiği gibi açık çekiyor. Susarak, öfkelenerek, ağlayarak, çirkinleşerek, hızla yaşlanarak, utanarak, isyan ederek, görmeyerek, başkaldırarak, baş eğerek, terk ederek, ölerek... Bugünlerde; 12 Mart romanlarının dönemin kaybeden gençlerine daha sevecen baktığı, oysa 12 Eylül sonrası yazılan romanlarda eleştiri dozunun abartıldığı yorumları yapılıyor. Ayla Kutlu, kahramanlarına sevgiyle, esirgeyerek yaklaşıyor. Ancak, bu sevgi bir yazar olarak gerçeğin diğer yönlerini ihmal etmesini sağlayacak kadar gözünü karartmıyor. Kitapta şiddete bulaşmış gençlerin eleştirisi de eksik değil: “Tutuklu olarak kaldığım şu uzun zaman içinde, kendimi eleştirdim. Halkıma kötülük ettiğimin bilincindeydim. Ama bu, savcının iddianamesinde sözünü ettiği türden değil. Bir anlamda daha ağır. İnandıklarıma ve insanlarıma zarar verdiği için. Bir sürü nedeni kendimi savunmak için sayıp dökebilirim. Hem çalkantıların, hem de benim yanlışlarımın sorumlusu olarak bu düzeni gösterebilirim. Bu doğru olur, ama tam olmaz. Suçu topluma, koşullara yıkıp, kendimi arındırmak istemiyorum. Çünkü bu bence ihanettir.” 12 Mart romanlarından pek azı zamana dayanabildi. Bu dönemde yazılan kitapların çoğu bir döneme tanıklık eden, bir dönemle hesaplaşan, estetik yönü ikinci plana atılmış romanlar olarak kaldı. Yeni baskılara, yeni okurlara ulaşamadı. Ayla Kutlu'nun kitabı; diliyle, o çok düşkün olduğu güzelim oyalar gibi incecik işlediği karakterleriyle zamana meydan okuyor... ? Ateş Üstünde Yürümek/ Ayla Kutlu/Bilgi Yayınevi/312 s. KİTAP SAYI 851 ‘Ateş Üstünde Yürümek’ bir dönem romanı. Derin, yıkıcı, unutulmaz acıların yaşandığı 12 Mart döneminin. Yazar, o dönemde yaşadığı kişisel acıları anlatıyor romanında. ? Türey KÖSE D arbeler geliyor, vuruyor ve çok şükür ki sonunda “bitiyor", darbeciler “gidiyor". Geride acılar, ölümler, yıkımlar, yürek yangınları kalıyor. Ve, edebiyat. Ama, edebiyatın iyisi. 12 Mart'ın ardından, artık 12 Eylül askeri darbesi de romanlara girmeye başladı. Tarihçiler, darbecilerin siyasal yaşama “müdahale”sini araştıra dursun; edebiyatçılar insanların, kuşakların hayatlarına “müdahale”yi anlatıyor. Darbecileri “söz”le lanetliyor... Ayla Kutlu'nun 12 Mart dönemini anlattığı Tutsaklar adlı kitabı 1983 yılında yayımlanmıştı. 11 yıl sonra yapılan ikinci baskıda kitabın adını değiştiren Ayla Kutlu, Milliyet Sanat Dergisi'nde kendisiyle yapılan bir söyleşide bunun gerekçelerini şöyle anlatıyor: BİR DÖNEM ROMANI “Tutsaklar'ın arka kapak yazısıyla romanın içeriği arasında tam bir uyum yoktu. İlk yayımlandığında çok ilgi görmesine karşın, '80'li yılların baskı döneminde unutuldu. Tutsaklar, kendilerini başta aile bağları olmak üzere bütün bağlarından koparıp inandıkları devrime adamış olan yenilmiş gençlere, sevgi ve kan bağıyla bağlı olanların bu duygusal tutsaklıklarını anlatıyordu. Türkçemizdeki sözcüklerin bazen farklı anlamlar yüklenmişliği yüzünden bu ad savaş tutsaklığı anlamıyla kabullenildi. Bir romanın adının anlamını kişilere tek tek anlatıp `Ha... Öyle ya...' dedirtemezsiniz. Yeniden dizilme aşamasına geldiğinde bütün metni elden geçir Ayla Kutlu, romanında birebir kişisel acılarını aktarmıyor, kahramanları aracılığıyla 12 Mart'ın mahkemeler dönemini gözler önüne seriyor. dim. Bazı yerler gereğinden uzun tutulmuştu, ayıkladım. Adı en başından beri kafamda iki taneydi. Yeni baskıda öbür adı kullandım: Ateş Üstünde Yürümek." Ateş Üstünde Yürümek bir dönem romanı. Derin, yıkıcı, unutulmaz acıların yaşandığı 12 Mart döneminin. Yazar, o dönemde yaşadığı kişisel acıları “12 Mart 1971 geldi... Acılar geldi. Ardarda. Müthiş bir baskıyla, soluğumu tıkayarak. En küçük ve Siyasal Bilgiler üçüncü sınıf öğrencisi olan kardeşim tutuklanıp iki idam isteğiyle yargılanmaya başladı. Babamı yitirdim, ağabeyim intihar etti, aile darmadağın oldu” diye anlatıyor. Ayla Kutlu, elbette romanında birebir bu kişisel acılarını aktarmıyor, kahramanları aracılığıyla 12 Mart'ın mahkemeler dönemini gözler önüne seriyor. Ateş Üstünde Yürümek romanında o günleri anlatırken, “Pandora'nın kutusu ardına kadar açılmıştı. Gençlerin hepsi, açılan o kutudan yayılan kötülüklerin yakalamaya çalıştıkları birer avdı” diyor... Gençler “av”dı, peşlerine düşenler “avcı”. Ya, o gençlerin yakınları, aileleri? Televizyonda bir yerlerde yakalanan “hain”lerle ilgili haberleri izlerken neler hissederlerdi? Çocuklarının yakalandığı haberini “ölü ele geçirilmemiş” diye gizli bir sevinçle karşıladıklarını nasıl itiraf ederlerdi? Aynı evde yaşayan iki kardeş nasıl “düşman” olurdu? Düşman kardeşler arasında kalan anneleri nasıl dayanırdı buna? Biri kör, diğeri ceza SAYFA 6 CUMHURİYET