29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Piraye Şengel’den polisiye kurguya devam ‘Azade ve Servet olayları, ben de onları izliyorum’ ? Başak ÜMİT eçen yıl Hayat Tutulması isimli romanı ile okurun beğenisini toplayan Piraye Şengel, bu kez, tarzına çok da uzak olmayan bir türle çıkıyor okurunun karşısına: Polisiye. Ayçöreği, Piraye Şengel’in bir tür polisiye dizi olarak yazmaya karar verdiği romanların ilki. Daha önce yayımlanan Gölgesiz Bir Kadın, Pusulasız Yolcu ve Hayat Tutulması romanlarında da polisiyenin izleklerini süren Şengel, bu kez kurgusu tamamen polisiye özellikleri taşıyan bir roman yazmaya karar veriyor. Yazarın, ‘şiddetsiz polisiye’ olarak tanımladığı Ayçöreği, dizinin ilk kitabı olmasından dolayı ‘olaya giriş’ niteliğinde. Romanın ana kahramanlarından Servet, genç bir polis akademisi öğrencisidir. Zeki fakat bir o kadar da maceraperest bir karaktere sahip olması Servet’in akademiden kovulmasına neden olur. Her şeyin tamamen sona erdiğini düşünen Servet’in bir vapur yolculuğunda eski komşusu Azade ile karşılaşması her iki genç insanın da hayatında inanılmaz bir değişikliğin gerçekleşmesini sağlayacaktır. Servet’e ilham kaynağı olan Azade, artık ayrılmaz iki iş ortağıdır. Onları bir araya getiren ise, adını Azade’nin bulduğu ‘Ayçöreği’ Dedektiflik Bürosu’ndan başkası değildir. Aksi ve ukala Servet ile, şişman ama bir o kadar da akıllı ve sempatik Azade kısa sürede işe koyulurlar. İlk işleri, karısını aldatan bir kocanın peşine düşmek ve bir hacker’ın dolandırıcılığını ortaya çıkarmaktır. Şengel’in katmanlı anlatıma eklenen toplumsal bakışlarla Ayçöreği, yazar ve iki kahramanı ile eğlenceli olduğu kadar sarsıcı gerçekleri de okura taşıyor. Bir seri olarak düşünülen Ayçöreği’nde Şengel’in bizlerle tanıştırdığı Azade ve Servet, devam eden romanlarda farklı olayları çözmeye çalışan iki başarılı dedektif olmaya aday. ATTİLÅ İLHAN’IN ÖĞRENCİLERİ Okurlar Piraye Şengel’in adını Cönk, Varlık, Sanat Olayı gibi dergilerde tanıdılar… Attilâ İlhan’ın o güzel öğrencileri arasında siz de vardınız. İlhan’ın sizin hem dergicilik yaşantınıza hem de edebiyatınıza büyük katkısı, yönlendirmesi var. Hangi yıllardı o yıllar ve İlhan gibi büyük bir aydının, bir şairin öğrencisi olmak nasıldı? Şimdi geriye dönüp düşündüğünüzde neler söylemek istersiniz? Attilâ İlhan’la tanışıklık hayatımda önemli bir dönemdir. Sanat olayında 80’li yılların başlarında başlayan dergicilik yolculuğunda, sadece bir dergi çıkarılmadı, adeta orada kendiliğinden bir okul oluştu. Bugün edebiyatta bir yerlere gelmiş yazarların büyük bir kısmı oradan yetişmiştir bana göre. Attilâ SAYFA 4 G İlk polisiye kurgusunu 1994 yılında yayımlanan Gölgesiz Bir Kadın’la yapan Piraye Şengel, Ayçöreği adını verdiği yeni romanında, aynı türe, bıraktığı yerden devam ediyor. Bir seri olarak düşünülen Ayçöreği’nin iki başkahramanı Azade ve Servet, devam eden romanlarda farklı olayları çözmeye aday. İki başarılı dedektif olarak okura ‘merhaba’ diyor. İlhan’ın etrafında halka halka büyüyen, yetişen bir kuşak vardır. Ben de kendimi o okulun öğrencilerinden biri sayarım her zaman. Kendi adıma söylemek gerekirse, Attilâ İlhan rehberliğinde, ‘omurgam’ o yıllarda oluşmuştur. Hiç kimseyle özdeşleşmeden, ama müthiş bir paylaşım yaşatmıştır bizlere. Sanatsal ve düşünsel bir platformda kendimizi tanıdık, oluşturduk. Bu anlamada da kendimi şanslı sayarım. Ölümüne kadar da sürmüştür bu paylaşım... Özel bir sektörde yürüttüğünüz iş yaşantınızı bırakıp edebiyata geçtiniz. İyi bir okur olmanızda, sevgili annenizin ve babanızın katkısı büyük olmalı… Her ikisinin de Türkiye’nin yakın tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan Köy Enstitülü iki öğretmen olduğunu biliyorum. Piraye Şengel’in edebiyatına yön veren insanlar arasında sanırım annebabanızın da yeri büyük… Bir başka şansım da budur bence. Böyle bir annebabanın çocuğu olarak doğmak, sizi daha yaşama başlarken sorumlu kılar. İnsanlığınızdan, ülkenizden, dünyadan sorumlu olursunuz. Kolay kolay hiçbir şeye ‘bana ne’ diyemezsiniz. Hep, ‘Daha iyi nasıl bir insan olabilirim?’ diye sorarsınız kendi kendinize. İç adaletiniz, insani değerleriniz gelişir. Toplumdan, gerçeklerden kolay kolay kopamazsınız. Politik kimliğiniz sızar her yere sanki. Çünkü annenizbabanız zorluklardan gelen, namuslu ve şerefli insanlardır. Böyle erdemlerle yetişmek sizi de kaçınılmaz olarak ‘sorumlu’ yapar. Yanı başınızda savaş olurken, çocuklar ölürken, insanlar insanca yaşamazken, bunlardan siz de sorumlu olduğunuzu düşünürsünüz hep. Öyledir de... İçinize işleyen bu namusu kaybetmek artık imkânsızdır. Onlara, bunları bana öğrettikleri için teşekkür ederim. Ayçöreği’ne de sinen, ama daha çok Pusulasız Yolcu ve Hayat Tutulması’nda gördüğümüz izleklerin, sarsıcı anların temelinde politik bakışınız da yer alıyor değil mi? Bir üst soruda verdiğim cevap, bu soru için de geçerli. Gerçekten de birkaç nedenle politik bir bağlamdan geliyorum. Başka türlüsü mümkün olamaz zaten. Dönemime tanıklık yaparken, ki benim için romancının işi budur ana damarınız hep, ‘toplumcu gerçeklik’ diye atmalı. Yoksa dağılır gidersiniz. Ben son romanım ‘Ayçöreği’nde bile bunu yapamadan duramadım... Üstelik amacım, ‘sade suya’ bir polisiye yazmaktı. Ömer Türkeş, kitabımla ilgili yazdığı eleştiri yazısında “Piraye Şengel polisiye roman içinde kalıp kalmamakta kararsız” diye haklı bir eleştiri yapıyor. İşte bunun nedeni de ‘sade suya’ bir şey yapamamamdır. Beni tetikleyen, büyük romanları okuKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 851
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle