28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Emeğin Çizeri, Çizginin Emekçisi Burhan Solukçu (Turhan Selçuk’un önsözüyle)/ Kürşat Coşgun/ Çınar Yayınları/ 200 s. İlk çizgileri 1950’li yıllarda Turhanİlhan Selçuk’un çıkardığı “Dolmuş” dergisinde görünen Burhan Solukçu’yu anlatan enfes bir monografi. Kürşat Coşgun’un, önceleri maden ocağı elektrikçisi iken sonradan zorunlu olarak çizerliği seçen Burhan Solukçu’yu sevgiyle anlattığı bu kitabı ileriki sayılarımızda ayrıntılı olarak ele alacağız. İşçi ve emekçilerin, sıradan insanların sorunlarını işleyen karikatürleriyle 60’larda çizgi sanatının ülkemizdeki önemli bir imzası olmuş Burhan Solukçu’ya yakından bakan kitabın, çizeri karikatür dünyasıyla tanıştıran Rıfat Ilgaz’ın yapıtlarını da yayımlayan Çınar Yayınları’ndan çıkması da kadirbilir bir seçimi vurguluyor. Terk Etme Beni/ Pico Iyer/ Çev.: Okan Ünsür/ Literatür Yayınları/ 388 s. Sufi şiirleri uzmanı genç bir İngiliz ve hüznün pençesinde genç bir kadın. İkisinin arasında da kayıp bir elyazması... On üçüncü yüzyıl İran şairlerini araştıran John Macmillan çalışmalarını Kaliforniya’da sürdürmektedir. İslam Devrimi’nden sonra İran’dan kaçırılan bir elyazması bulunduğunu öğrenir. Bu gizemli elyazmasının peşine düştüğünde, en az elyazması kadar gizemli Camilla çıkar karşısına. İspanya, Hindistan ve İran’da mistik şiirlerin izini sürerken, bu konularda ondan daha çok şey biliyor gibi görünen Camilla’nın sırlarıyla çözümsüz acısını da keşfetmeye çalışır. Ancak ulaştığı her bilgi sır perdesini daha da kalınlaştırır. ‘Terk Etme Beni’, gözle görünmeyen gerçeği, ayrılığı, teslimiyeti ve aşkın gizemini eksen alırken, okuru daha derinlere götürerek bir maceraya davet ediyor. Sobe/ Ruhi Göktekin/ Barış Gazetesi Yayınları/ 88 s. Samsun’da 17 yıldır yayımlanmakta olan haftalık Barış gazetesindeki köşe yazılarından da tanınan şair Ruhi Göktekin’in dördüncü şiir kitabı “Sobe” geçen aylarda çıktı. “Deniz İkindileri”, “Amisos Fenerleri”, “Bir Ak Atlısı Özlemin” başlıklı önceki şiir kitapları yanında düzyazılarından oluşan “Bakış” adlı bir kitabı daha bulunan Göktekin’in, “Sobe”si iki bölümden oluşuyor. Talat Halman; Ruhi Göktekin’in “Bir Ak Atlısı Özlemim”deki şiirleri için “...içinde zekâ dolu ilginç şiirler var...” derken, Erdoğan Alkan; “...Göktekin benzetmelerden, alegorilerden, imge oyunlarından uzak, en güç olana; yalının güzelliğine dayanan bir şiir yazıyor...” değerlendirmesini yapmışlar. “Sobe” şairin doğayı, yaşadığı kenti, sokakları, Sivas’ı yazdığı duygu ve zekâ yüklü şiirlerini içeriyor. (İsteme Adresi: Cem Ofset, Ulugazi Mah. Belde Sok. No: 9 Samsun) SAYFA 34 Süreyya Berfe’yle Hayattan Şiire/ Mehmet Kâzım/ Dünya Kitapları/ 184 s. Mehmet Kâzım’ın hazırladığı bu söyleşi kitabında, şair Süreyya Berfe şiir(i) üzerine düşüncelerini anlatıyor. Berfe’nin yaşamını, yapıtlarını, şiire bakışını her yönüyle dile getirdiği kitapta Mehmet Kâzım, Berfe’nin şiiri üzerine saptamalarda bulunuyor, sorularını Berfe’nin şiirini irdeleyen, çözümleyen bir yaklaşımla yöneltiyor. Berfe’nin ‘Şiirden Anladığım’ adlı şiiriyle başlayan kitap, “şiir denen illete” yakalanış ve Berfe soyadını alış öyküsüyle sürüyor; şiirin yaşam(ın)daki yerini, şiir ve uzlaşma üzerine, şiir ödülleri üzerine düşüncelerini içeriyor. Adil Yargılanma Hakkı/ Güney Dinç/ İzmir Barosu Yay./ 256 s. “‘Yargılama adaleti’ deyimi, genellikle, yargılayanları niteleyen bir kavram olarak kullanılmaktadır. Ülkenin hukuksal yapılanması ile birlikte yargı yerlerinin işleyişi, adil yargılanma koşullarını oluşturmaktadır. Yasalar adaletli, mahkemeler ve yargıçlar adil oldukları zaman, adaletin sağlanması için gereken temel koşullar yerine getirilmiş olmuyor mu?” Bu kitapta Güney Dinç, ‘adil yargılama hakkı’ konusunda bilgiler sunuyor. Dokunuşlar/ Santiago Roncagliolo/ Çeviren: Bülent Levi/ Doğan Kitap/ 176 s. Kim olduğu bilinmeyen bir hayran tarafından baştan çıkarılan bir anne, ölmek üzere olduğunu ailesine açamayan bir baba, hapsedilmiş bir ergenliğin hayaletleriyle yaşayan bir genç kız, ölüleri görüp, onlara dokunabilen bir çocuk, geçmişi silinmiş bir büyükbaba ve kafasında insan düşüncesi barındıran bir kedi... Sırlarla örülü bir aile... Daha önce tiyatro ve televizyon için yazarlık yapan Roncagliolo’nun ilk romanı ‘Dokunuşlar’. Lo Kuşu/ A. Karaca Borar/ Soyer Yayıncılık/ 128 s. lıklara yürümek. Felaket havalarında delirmek... Ben kendi ‘köşemde’, kendi yarattığım cinlerin, perilerin esiri bir köleyim. Köşemden ancak kendimle çıkar, kendimle dönerim. Sizlere bana ait hulasa ve esrarlı hediye paketlerini köşemin kâğıdına sarar, öyle takdim ederim...” A. Karaca Borar’ın denemeleri yer alıyor bu kitapta. Bağdat Görevi/ Ernesto Gomez Albascal/ Çeviren: Özlem Kumrular/ Nâzım Kitaplığı/ 236 s. ABD’nin Irak’ı işgalinden beş buçuk ay önce Küba’nın Irak büyükelçiliği görevine başlayan Ernesto Gomez Abascal, savaş öncesindeki gelişmeleri, işgalin ilk günlerini, Bağdat’taki ve Irak’ın diğer önemli kentlerindeki tanıklıklarına dayanarak anlatıyor. Irak, savaşa nasıl hazırlanmıştı? İşgalden önce Şiilerin yoğun olduğu bölgelerin durumu neydi? Hava saldırıları başladıktan sonra neler yaşandı? ABD askerlerinin Bağdat’a girdiği ilk günlerde neler oldu? Neredeyse tüm ülkeler elçiliklerini kapatırken, merkezi otorite yıkılana kadar Bağdat’ı terk etmeyen Küba büyükelçisi ve dört görev arkadaşının başından neler geçti? Fotoğrafın Kitabı/ Cengiz Oğuz Gümrükcü/ Mevsimsiz Yayınları/ 128 s. “Günümüzde fotoğrafçılık dijital bir devrim ile karşı karşıya kalmıştır. Eskiden her evde mutlaka bir adet kompakt, film kullanan bir makine varken şimdi neredeyse her cep telefonunda bir fotoğraf makinesi bulunmaktadır. Dijital fotoğrafçılık ile beraber yepyeni bir fotoğraf kültürü oluşmaktadır. Teknolojik gelişim insanların daha çok fotoğraf paylaşmalarına izin vermekle beraber, kullanılan ekipman ve fotoğraf işleme programlarına hâkimiyet, çekilen fotoğraftan daha çok önem taşımaya başlamıştır.” Bu kitapta Cengiz Oğuz Gümrükcü, fotoğraf ve fotoğrafçılığa ilişkin bilgiler sunuyor. Kırmızı Mantolu Küçük Kız/ Roma Ligocka/ Çeviren: Nuriye Yiğitler/ Altın Kitaplar/ 400 s. Steven Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı Schindler’in Listesi filminin PolonyaKrakov galasında Roma Ligocka adında bir kadın şaşkın gözlerle filmi izliyordu. Tam bu sırada o unutulmaz sahne başladı: Kırmızı manto giymiş küçük bir kız annesinin elinden tutmakta ve bu kare, savaşınsoykırımın en dramatik sahnelerinden biri olarak beyazperdeden izleyenlerine ulaşmaktaydı. Kadın içinden, “Bu benim! O kırmızı mantolu küçük kız benim!” diye haykırdı. Çünkü, o da annesiyle birlikte filmin anlattığı tarihte aynı toplama kampında bulunuyordu ve üstünde hep kırmızı bir manto vardı. Açlığa, soğuğa, hastalığa; erkekleri, kadınları ve çocukları en küçük bir bahaneyle bile gözlerini kırpmadan öldüren SS’lere rağmen hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Roma Ligocka, bu filmle birlikte tam elli yıl öncesine gitti. O güne kadar kendisini kâbuslarla takip eden ve hayatının hiçbir döne ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 851 “...Çılgın tipi içinde, felaket havalarının tam ortasında –deli gibi buz, soğuk bir havada; ıslak, istekli ve alabildiğine özgür dürtülerle felaket havalarını koluna takıp, istediğin/özlediğin çılgın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle