28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Türkel Minibaş'tan 'Bu Kez Düşmanın Adı: Terör’ ‘Devrimci, yurtsever insanlara kararlılık ve güç aşılayan bir kitap’ Türkel Minibaş’ın, 1994’ten beri asıl olarak emperyalist sistemin ülkemize, bölgemize ve dünyaya getirdiklerini ve getirmek istediklerini, küreselleşme politikalarının özünün aslında ne olduğunu, günümüzde yaşadığımız sorunların kaynaklarının nerelerde ne zaman doğduğunu irdeleyen yazılarının çeşitli konu başlıklarıyla bölümlenerek ve bütünlüklü olarak kitaplaşmasından oluşan “Bu Kez Düşmanın Adı: Terör” adlı yapıtı, bir yanıyla en yakın toplumsal tarih kitabı olurken, bir yanıyla da eskimeyen güncelliğiyle günümüzde yaşananların nasıl yorumlanması, dayatmaların neler olduğunun kavranması ve bunlara karşı nelerin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir kaynak kitap oluyor. ? Öner YAĞCI ürkiye Cumhuriyeti İslam coğrafyasında tek laik devlet ve insanlığın Aydınlanma tarihinde Müslüman âlemindeki tek deneyim!.. Biz yalnız Batı’dan öğrenmekle yetinemeyecek kadar derinlemesine düşünebilecek yetilere ve birikimlere sahibiz... Yalnız kendimizi değil, Batı’yı da eleştirebilecek tarihsel deneyimlerimiz hiç de eksik değil. Türkel Minibaş’ın kitabında bu ufuklu eleştirinin ipuçları ve dışavurumları da sergileniyor... Eleştiremeyen yaratamaz!.. Yazı sanatı için de geçerli bu evrensel kuralın özünü benimseyenlerin güzelim Türkiye’sini oluşturmak için zengin bir mirasa sahibiz... Elinizdeki kitap bu mirasın kütüphanesinden bir örnek niteliğindedir.” (İlhan Selçuk, “Bu Kez Düşmanın Adı: Terör” adlı yapıtın önsözünden.) Eskiden tuttuğunu koparan muhabirleri vardı gazetelerin. Üstüne gittikleri olayın derinliklerine inerler ve olayda hiçbir gizli yönün kalmamasını sağlarlardı. Giderek Uğur Mumcu’da doruğuna ulaşan bir “araştırmacı gazetecilik” bilgiyle donanmış düşünceleri oluşturarak kamuoyundan gizlenen gerçekleri açığa çıkarırdı. Şimdilerde Cumhuriyet’in birçok yazarı ile diğer gazetelerdeki tek tük örneklerin dışında küreselleşen iletişimin teslim alıp köleleştirdiği, magazinleştirdiği, mistikleştirdiği, güçlülere hizmet ettirdiği bir basın anlayışı egemen olduğu için böylesi gazetecilik mumla aranıyor. Türkel Minibaş, “Çağ Atlatma Serüveni: 14531980” (Bağlam Yayınları, 1994, 160 s.) adlı bir kitap yayımlamıştı. Bu kitabında, tek başına ele alınan olayların zamanın önlenemeyen erozyonuna mahkum olduğu, ne kadar önemli olurlarsa olsunlar bir süre sonra anlamını yitirerek unutulup gideceği ya da adına şölenler düzenlenen veya ağıtlar çığrılan özel günler haline dönüşeceği gerçeğine karşı İstanbul’un fethinden 12 Eylül 1980’e kadarki ekonomik ve siyasal tarihimizi zamandizinsel olarak aktarıyordu. “SEVGİCAN’IN GENÇLİĞİ”NE “İmparatorluktan cumhuriyet, ümmetten ulus, kuldan birey olmaya çalışan bir toplumun, nasıl sadece geçmişiyle övünen, tarihe yani zamana karşı direnen, çağı yakalamadan çağı atlatmanın mucizesini yaşayan bir toplumun serüvenini zaman dizini içinde sergilemeyi” amaçlayan bu yapıtını “özgür düşünceden yana olan, bilime inanan” öğrencilerine ve “umudunun simgesi” olan manevi kızı “Sevgican’ın gençliğine” adayan Minibaş, yapıtının sunuşunda şunları söylüyordu: “Doğduğumda NATO’ya girilmiş, Kore Savaşı’na gidenler geri dönmeye başlamış, dış borcum 7 dolar artmıştı. 27 Mayıs Devrimi’ni haber veren gazete manşetlerini kesip bir resim defterine yapıştırarak ilkokul öğretmenime verdiğimde ilk kez karne almanın heyecanını da yaşıyordum. 1960’lı yılların sonunu lise öğrencisi olarak geçiren biri için 12 Mart darbesi pek de şaşırtıcı değildi. Ne var ki, tarihin dün, bugün ve yarın üçlüsünün bir bileşkesi olduğunu anlamak için yine de 1970’li yılların rahlei tedrisatından geçmek gerekecekti. Yeni yeni düşünmeye, nenedennasıl diye sorgulamaya; kısacası insanların birey olmaya başladığı bir toplumun bir darbeyle kul yapılmaya çalışılma stratejileri sırasında artık orta yaşa gelmiştim. Parçacıklar bir araya getirildiğinde, ortaya hiç de yabancısı olmadığımız bildik bir tablo çıkıyordu. Ne var ki, biz tarihi sadece savaşlar, barışlar ve birtakım isimler olarak algılamış, olayların nedenlerini, farklı farklı oluşumların birbirini nasıl etkilediğini hiç mi hiç düşünmemiştik...” Nâzım Hikmet’in “Ne ah edin dostlar/ Ne ağlayın/ Dünü bugüne/ Bugünü yarına bağlayın!” düşüncesi yönünde bir tarih bilinci ve yöntemiyle yaşama yaklaşan Minibaş, olayları birbirine bağlama, ayrıntılarından yola çıkarak üzerleri örtülen gerçekliklere ulaşma kaygısını eksik etmeyen tavrıyla ekonomist, bilim insanı, öğretici, aydınlatıcı bir yazar, bir gazeteci olarak düşünce üretmeye, ürettiklerini toplumuyla paylaşmaya devam ediyor. YAŞAMIN TEMELİ EKONOMİ Yaşadığımız coğrafyada ulusal ve uluslararası anlaşmalarla belirlenerek geliştirilen projelerle ülke haritalarının yeniden çizilmesi serüvenlerinin yaşandığı dramatik koşullara bilgi birikimiyle, aydın duyarlılığıyla yaklaşan Minibaş’ın ürettiği düşünceler; on yıllarca süren “soğuk savaş” politikalarıyla cendere altında tutulup yıldırılmaya çalışılan, ama duyarlılığını, bilincini koruyarak ayakta kalmayı başaran, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı özgürlük savaşımı veren devrimci, yurtsever insanlara kararlılık ve güç aşılıyor. Türkel Minibaş, yaşamın temeli olan ekonomideki birikimine kattığı aydınlatıcı bir yazar kimliğiyle dünyada ve ülkemizde yaşananları yorumlarken aynı zamanda dönemin koşullarında bir gazeteci neler yapmalı sorusunun yanıtını da veriyor. Onun kâğıda döktüklerinde birçok “ilk”i bulmak mümkün. Özellikle küreselleşen dünyada izlenen politikalarla birlikte gelen kimi kavram ve terimlerin neler olduklarını, neyi anlatmak istediklerini ve neleri amaçladıklarını, örneğin globalleşme, BOP, MAI, GATS gibi terimlerle ilgili ilk doyurucu ve gerçek bilgilerle ufuk açıcı yorumların Türkel Minibaş’ta olduğunu söylemek gerekiyor. “Göz kenarında kalıp da görmezden geldiklerimizi... Ya da vakitsizlikten kafamızı çevirip de bakamadıklarımızı göstermek kaygısıyla” yazdığı yazılarıyla ülkemizin nereye götürüldüğüne ilişkin uyarılarını inatla sürdüren bir aydın Türkel Minibaş. Onun, yaşamı nasıl anlayıp nasıl yorumlamasını bilen bilimsel yöntemiyle süzerek ve yoğunlaştırarak yarattığı ve Cumhuriyet’teki “Gözucuyla” köşesinde yer alan yazıları önümüzü görmemizi sağlayan bilgilerle, düşüncelerle ve önerilerle donatıyor isteyen okuyucusunu. Yaşananları “görmezden gelmekte direnenler”in sayısını azaltmaya çalışıyor. Türkel Minibaş’ın, 1994’ten beri asıl olarak emperyalist sistemin ülkemize (ve bölgemize, dünyaya) getirdiklerini ve getirmek istediklerini, küreselleşme politikalarının özünün aslında ne olduğunu, günümüzde yaşadığımız sorunların kaynaklarının nerelerde ne zaman doğduğunu irdeleyen yazılarının çeşitli konu başlıklarıyla bölümlenerek ve bütünlüklü olarak kitaplaşmasından oluşan “Bu Kez Düşmanın Adı: Terör” (Cumhuriyet Kitapları, Ekim 2005, 628 s.) adlı yapıtı, bir yanıyla en yakın toplumsal tarih kitabı olurken, bir yanıyla da eskimeyen güncelliğiyle günümüzde yaşananların nasıl yorumlanması, dayatmaların neler olduğunun kavranması ve bunlara karşı nelerin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir kaynak kitap oluyor. Küreselleşme gerçekliğine bilimle ve ülkenin bağımsızlığı temelinde tutulan bir ayna olmayı başaran, uluslararası ilişkilerin derinliklerinden çıkardığı gerçekliklerle, bunlara ilişkin önermelerle uyarılarla dolu olan “Bu Kez Düşmanın Adı: Terör”le buluşan bir insan, gerçek bir insana, devrimci KİTAP SAYI “T ? SAYFA 4 CUMHURİYET 842
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle