27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 E 1 O 1 C 2 G 3 5 K 4 B 5 A 6 İLKER MUMCUOĞLU A 7 E 8 H 10 C R 9 F 10 E 11 B 12 I 13 B 14 A 15 B 16 J 18 D 17 F 18 H 19 A 20 G 21 23 H 22 F 23 I 24 25 D 26 D 28 M 27 B 28 G 29 R 31 D 30 B 31 J 32 I 33 Z A 34 G 35 A 36 A 38 G 37 A 38 R E 39 A Feyza HEPÇİLİNGİRLER Türkçe Günlükleri lan bir kısaltma olduğunu sanıyorum; çünkü konuyla hiç ilgim olmamasına karşın ben de gazetelerde ve dergilerde sayısız kez gördüm bu kısaltmayı. Emekli Öğretim Görevlisi, Biyolog Rıza İvgen, “genetiği değiştirilmiş” sözündeki yanlışlığa değiniyor ve “genetik”in “kalıtım bilimi” anlamında, biyolojinin dallarından birine verilen bir ad olduğunu söylüyor. “Eğer bu kullanım biçimini sürdürürsek, ‘kalıtım bilim dalı değiştirilmiş organizmalar’ gibi anlamsız bir sözcük topluluğu ortaya çıkmış olur” diyor. Benden duyurması… 40 A 41 D 42 C 44 K 43 F 44 F 45 D 46 H 47 F 48 G 49 B 50 A 51 A 52 H 54 F 53 D 54 C 55 J 56 57 F 59 L 58 A 59 A 60 B R 61 H 62 A 63 B 66 A 64 J 65 A 66 A 69 E 67 F 68 I 69 F 70 B 18 Mart Pazar Nejat Muallimoğlu’nun “Bütün Yönleriyle Hitabet / Konuşma Sanatı” kitabı, bu konuda Türkçede yazılmış, bildiğim en kapsamlı kitap. Kitabın 7. basımı, Avcıol Basım Yayın tarafından yayımlanmış. Yayımcı Sayın Ata Avcıol kitaba eklediği notta şunu soruyor: “Pamukkale Üniversitesi hariç, Türkiye üniversitelerinde neden ‘hitabet dersi’ yok?” Pamukkale Üniversitesi’nde varmış demek. O da bir şeydir. Öteki üniversitelerimizde neden yok? Yalnız üniversitelerde mi olmalı? Üniversiteye gidemeyenler güzel konuşmayı öğrenme hakkına sahip olmamalı mı? Liselerde neden yok? Bilmiyorum. Yalnız hatip yetiştirmek için değil, konuşabilen insanlar yetiştirmek için de gerekmez mi bu dersler? Konuşan değil, susan insanlar yetiştiriyoruz. Konuşmadıkları için birçok konuda düşündüklerini; ama sustuklarını sanmak çok kolaylaşıyor. Oysa konuşan, konuşabilen insan, söylemeye değer düşünceler üretmek zorunda değil midir? Üretemiyorsa ya da edinmek… Bunun için de okuması gerekir. Gazete bile olsa okumak… “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” demiyor muydu Uğur Mumcu? 71 E 74 K 72 F 73 G 74 75 F 76 A 77 J 78 J 81 L 82 C 83 A R Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Devrim Dirlikyapan’ın şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin dizeleri ortaya çıkacaktır. Dikkat ‘‘R/3’’, ‘‘R/21’’, ‘‘R/29’’, ‘‘R/56’’, ‘‘R/74’’ ve ‘‘Z/24’’ harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. 22 Mart Çarşamba Tuğrul Keskin’in “Zifir”i, 2004 Yunus Nadi Şiir Ödülünü kazanmış bir kitap. Her birinin başına Seyit Nesimi’den bir beyitin konduğu üç bölümden oluşuyor. Beklediğimin çok üstünde sağlam bir şiir oluşturmuş Tuğrul. “Kalk” diyen ilk şiiriyle hareketleniyor yüreğiniz, kitabın sonuna kadar, uzak ve gizemli coğrafyalardan söylencelerin masalsı dünyalarına savrularak; ama hep diri, hep sağlam kalarak, gerçek bir şiir serüveni yaşıyorsunuz: “gürül gürül aşklara aç gözünü / aydın ne isyandır unuttun mu serez’in çarşısını / gediz söndürür mü amerikan yangınını / yüzün bedrettin için daha çocukken kalk / yürü acısın inciğin içindeki ilik / kalkeyhalkkalkeyhalkkalkeyhalk / değilse laleler küsecek sipil’de, kalk” diye bitiyor “Kalk” şiiri. Kitaba adını veren “zifir” sözcüğü, “Ölüm Bana” adlı şiirde de geçiyor: “(zulmün zifirini gördüm ki kandı / âşığın aşkı inkârını gördüm Hena)”. Ama bu adı taşıyan bir de şiir var kitapta. “Zifir” şiirinin sonu ise şöyle: “bildim ki Hena / gezmeye her yer olur / ölmeye vatan gerek.” Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Sabahattin Ali’nin bir romanı. 10 58 59 40 6 66 33 62 36 37 19 39 76 5 51 35 50 14 65 B. 1 Şubat 1979 gecesi öldürülen Türk gazetecisi. 30 27 15 49 70 60 63 11 4 13 C. ‘‘Bu yol, bu sinei vahşette gizlenen ...i nur.’’ (Tevfik Fikret). 42 54 1 D. Gerek. 25 26 45 41 53 E. ‘‘Aydın ...’’ (‘‘Güneşi Parlatanların Gölgesinde’’ adlı oyunu da olan oyun yazarı.) 71 7 38 F. Jorge Luis Borges’in Sel Yayınları tarafından yayımlanan şiir kitabı. 17 72 69 67 57 22 47 44 9 43 75 G. Bozulma, ekşiyip çürüme. 3 34 48 28 73 20 H. Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Hasangazi köyündeki Bizans kalesi. 46 61 8 18 52 I. Ön çalışma. 68 12 23 32 J. ‘‘... Erman’’ (‘‘Yeşil’’ ve ‘‘A Benim Canım Efendim’’ adlı şiir kitapları da olan şair.) 78 77 64 31 16 55 20 Mart Pazartesi Mahmut Sarı ve eşi, benim eski okulum Buca Eğitim Fakültesi’nde piyano öğretmeni olarak görev yapıyorlar. Emekli bir edebiyat öğretmeninin Şopen’e, (Chopin) “şohben” demesinden duydukları rahatsızlıkla günlük yazışmalarda yabancı besteci adlarının Türkçe okunduğu gibi yazılıp yazılamayacağını sormuşlar. Bu konudaki yazım kuralı, Latin alfabesi kullanmayan ülkelere ilişkin kişi ve yer adlarının okunduğu gibi, Latin alfabesi kullanan ülkelere ilişkin özel adların ise özgün biçimiyle yazılması gerektiğini söyler. Ben de öğrencilerime bu kuralı her anlattığımda, yıllar yılı, haksızlık karşısında duyduğuma benzer bir tedirginlik duyarım hep. Böyle yapmak zorunda olduğumuz konusunda birtakım gerekçeler bulurum; ama yine de “çifte standart” dedikleri şeyin örneği gibi gelir bana bu. Latin alfabesi kullanan ülkelerin çoğu batı, kullanmayan ülkelerin çoğu doğu ülkesi olduğuna göre, batıya karşı baş eğikliğimizin örneği gibi… Bizimkinden başka alfabe kullanan ülkelerle ilgili özel adları istesek de özgün biçimiyle yazamayız. Bunu söylemeye bile gerek yok. Peki, Latin alfabesi kullanan ülkeler bizim adlarımızı kendi söyleyişlerine uygun duruma getirirken biz niye yapamıyoruz aynı şeyi? Yabancı dil bilmeyen insanımızı gülünç duruma düşmekten kurtarmak elimizde değil mi? Bana sorarsanız, batılı özel adları yalnız günlük yazışmalarda değil, her yerde, her zaman, söylendiği gibi yazabilmeliyiz. 27 Mart Pazartesi Perşembe günü dersten sonra doğru havaalanı… Gece uçağıyla Antalya, Antalya’dan, beni karşılamaya gelen Erten Tenderis ile birlikte gece yarısı Isparta, üniversitenin konukevi… Ertesi sabah Süleyman Demirel Üniversitesi Kitap Kulübü üyeleriyle kahvaltı, sonra tadı damağımda kalan bir Eğirdir Gölü sefası ve konferans. Katılım iyiydi, ilgi iyiydi, öğrenciler çok güzeldiler; karşılıklı olarak birbirimizden pek hoşnut kaldık. Dönüşte yine Antalya, yıllardır görmediğim okul arkadaşımda kısa bir mola ve İstanbul… Zevkli bir yolculuktu. Bu koşturmaca içinde üç günlük bir tatil yerine geçti. 28 Mart Salı 20. Ulusal Dilbilim Kurultayı bu yıl 12 13 Mayıs tarihlerinde Maltepe Üniversitesi yerleşkesinde yapılacakmış. Kurultaya bildiriyle katılma süresi mart başında sona ermiş. Bildirisiz, dinleyici olarak katılmak isteyenler ayrıntılı bilgiyi www.maltepe.edu.tr adresinden edinebilirlermiş. Yusuf Çotuksöken söyledi. ? [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İstanbul SAYFA 39 840. sayının çözümü A. Ben Ruhi Bey Nasılım, B. Enginar, C. Rimini, D. Raşa, E. Ay Ayakta Değildi, F. Kızıma, G. Çölde, H. İndiana, I. Zanlı, J. İncili, K. Kılgı. Şiir: “ah benim görkemli acım,/ anlat, yarıda kalan bişeylerin/ uçarılığında, iki ay dilsizi ezginin/ inadını” 21 Mart Salı Hüseyin Yurttaş’ın romanının adı “GDO Ülkesi”ydi. Roman başlamadan önceki sayfada Yurttaş, “Kısaltmalar” başlığı altında GDO’nun açılımını “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” olarak veriyordu. Ayrıca bunun sıklıkla kullanı CUMHURİYET KİTAP SAYI 842
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle