Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Yeşil palmiyeleri eğen rüzgârı görebiliyor musun? Yoksa pencereden eğilen palmiyeleri mi görüyorsun sadece? Kızgın güneşi nasıl hissedeceksin yakıcı kumun üzerine basmadan? Beni de bulamazsın asla sadece burada ararsan. Sadece yanında ararsan beni göremezsin hiçbir zaman. Kapıyı aç ve buraya kadar gelen yola çık! Rüzgârı görüyor musun artık? Ya kumu kızdıran güneşi? Yola çık ve denize ulaş, beyaz dalgalarının içine gir! Sen denizden bir dalgasın! Sen kuma inmiş bir güneşsin! Rüzgârı görüyor musun? O, benim! Ben, bütünüyle seni saranım! 2. Kleopatra’dan Antonius’a Bir elin diğerini yıkadığı ve tek ayağın yolun sadece yarısını geçebildiği gibi – ben de sensiz evime ulaşamayıp yolun ortasında kalırım. Çocuğun başka bir çocuğu aradığı, dünyanınsa güneşi dolandığı ve bu oyundan yorulmadığı gibi – âşık olan kadın sevgilisini Samanyolu altında arar. Bunca yıldız! Ellerinde yıka beni! Çocuğa dönüştür beni! seni öpmüşüm. Çocukları kucaklayacağıma kendiminkini kucaklamışım. Ölüleri doyuracağıma ölüyü doyurmuşum. Lütfen bütün tanrılar bunların aynısını yapsın! O zaman bütün dünya tasvir edilmiş, öpülmüş, sevilmiş olacak. KONUŞAN TABLOLARIN ÜSTADI Dimitır Kelbeçev’e Atölyesi olmadığından tablolarını evde çizermiş Belçikalı Rene Magritte. Bir keresinde, odanı bu denli temiz nasıl tutarsın, diye sormuşlar ona. "Boyaları tam nereye yerleştireceğimi biliyorum da ondan." diye yanıtlamış. GAR "Treni sürüyorum", dedi Antonia, öteki odada, öteki odacıkta ne yaptığını sorduğumda ona beş mart iki bin beşte saat onu otuz bir geçerken ve o tam üç yaş dokuz ay yedi günlükken, trense yapbozdu, bense kırk bir yaşımda dört ay ve sıfır günlüktüm, beni alacak mısın, beni de alacak mısın ve hangi vagonuna bineyim bu trenin, yapbozdan ve fanteziden belki de tren yokluğundan yapılmış bu trenin, diye sordum ona, tutuuu, trakatrak, pufpaf, pafpuf... EVET ÇOKTANRILIĞA ÇAĞRI Bütün dünyayı tasvir etmek istedim ve gördüm ki tek bir tanrının gücünde değil bu. Bütün kadınları öpmek istedim ve gördüm ki bir erkeğin gücünde değil bu. Bütün çocukları kucaklamak istedim ve gördüm ki bir babanın gücünde değil bu. Bütün ölüleri doyurmak istedim ve gördüm ki sadece bir oğlun gücünde değil bu. Dünyayı tasvir edeceğime kendimi tasvir etmişim. Kadınları öpeceğime SAYFA 32 (*) Yoan Ekzarh – 9. ve 10. yüzyıl Eski Bulgar edebiyatı yazarı. CUMHURİYET KİTAP SAYI 842 Özgürlük daha özgür kılmıyor beni. Adalet daha adil kılmıyor beni. Aşk daha âşık kılmıyor beni. Yine de. Buna rağmen. Halen. Özgürlük! Adalet! Aşk!