28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Nejat Bozkurt'la yeni kitapları üzerine ‘Aydınlanma Felsefesi Anadolu’ya Cumhuriyet’le geldi...’ Felsefeci ve öğretim üyesi olan Nejat Bozkurt’u tanırsınız. Yetiştirdiği yüzlerce öğrenci onun alçakgönüllü davranışlarını, içtenlikli yaklaşımlarını hep anımsarlar. Ben de ilk kez Kadıköy’deki unutulmaz “Perşembe”lerin birinde, Yağmur’da tanımıştım onu. “Perşembe” kimi edebiyatçıların ve sanatçıların geleneksel buluşma günlerinden birisidir. Kadıköy perşembelerinin “müdavim” adlarından anımsayabildiklerim şunlar: Eray Canberk, Aydın Hatipoğlu, Yusuf Çotuksöken, Turan Yüksel, M. Sabri Koz, Faruk Şüyün, Metin Cengiz, Nejat Bozkurt ve aramızdan göçüp giden Zekai Gürü... Yıllar sonra Nejat Bozkurt’la yeniden karşılaştım. Yeni kitaplarla çıkageldi. Özlemle sohbete daldık. Ardından bu söyleşi biçimlendi. ? Öner CİRAVOĞLU ayın Bozkurt, Say Yayınları’nın başlattığı Fikir Mimarları Dizisi’ne ilk üç yapıtla katıldınız: Hegel, Kant ve Einstein. Bu seçimin sizce özel bir anlamı var mı? Neyi hedeflediniz? “Fikir Mimarları” dizisi Say Yayınevi’nin başlattığı bir proje; bence bu üç filozofun düşüncelerinin yayımlanması da isabetli bir seçim. Benim Kant ve Hegel çevirilerim ise öğretim üyeliğim sırasında verdiğim derslerden kaynaklandı; özgün metin gereksinimi bu kitapları hazırlamama neden oldu. Uzun yıllar piyasada yer aldı; mevcudu tükenip de istekler artınca Say Yayınları basmak için talip oldu. Benim ilk kitabımın çıktığı yayınevi olduğu için de seve seve onay verdim. Einstein kitabına gelince, 2005 yılının Dünya Fizik Yılı ve Görelilik Kuramı’nın doğuşunun yüzüncü yılı olarak kutlanması nedeniyle ve uzun yıllar çeşitli üniversitelerde verdiğim bilimler tarihi ve felsefesi derslerinin sağladığı birikim sonucunda bu çeviriyi yaptım. Amaha somut olarak algılar, ürünleri de daha net biçimde kavrarız. Einstein’ın kuramının aşılması bu bağlamda kaçınılmaz olmakla birlikte ortaya çıkan bazı yeni kuramlar bu durumun ipuçlarını da bizlere sunmakta. Sicim Kuramı, Birleşik Alan Kuramı, Karanlık Madde ve Kara Delikler üzerindeki çalışmalarıyla 21. yüzyıl fiziği Einstein’ı aşma yolunda hızla ilerlemekte. Maddenin daha küçük parçacıklarına inilebildikçe ya da uzayın daha ötedeki derinliklerine ulaşıldıkça ortaya çıkacak olan yeni kuramlar bize Einstein’ın fikirlerini genişletme ya da aşma olanaklarını yaratacaktır. Gökadaların dağılım haritası, kozmik mikrodalga ardalan ışınımı, gökada dönme eğrileri, “yüksek kırmızı”ya kayma gösteren kuazarlarla “düşük kırmızı”ya kayma gösteren gökadaların fiziksel ilişkisi, kuazar kırmızıya kaymalarında gözlenen kuantlaşma durumu ve benzeri gibi evrenbilim (Kozmoloji) gözlemleri, Görelilik Kuramı’nın içinden ya da dışından yükselecek olan yeni kuramlara zemin hazırlamakta. ‘AYDINLANMA DEVRİMİ’ Öner Ciravoğlu ile Nejat Bozkurt röportaj sırasında.... S cım fizik tarihine bilim felsefesi açısından Türkçede bir katkı sağlamak. Hedefim seçilmiş özgün metinler aracılığıyla okuyucuyu yazarla karşı karşıya getirip, felsefenin ağırlığıyla sıkmadan, filozofun düşünceleriyle tanıştırmak. Bu tip kitapların düşünürün tek bir kitabının çevrilmesinden ya da okunmasından farklı ve yararlı yanları olduğuna inanıyorum. Tek bir kitap filozofun düşüncelerinin derinliğine inmek için yoğun ve uzun bir çaba gerektirebilir; üstelik onun hakkında bir yargıya varabilmek için öteki kitapları da sırada beklemektedir. Oysa böyle bir seçmeler kitabıyla düşünürün felsefesine bir giriş ya da genel bir bakış sağlanabilir kanısındayım. Kuşbakışı da olsa bu tür kitaplar okuyucuyu filozofun düşüncelerine hazırlar ve bir başlangıç yapmasını sağlar. Ayrıca bu tür çalışmaların felsefeyi ya da bilimi kitlelere indirmenin ve yaymanın bir yolu olduğuna inanıyorum. GEÇMİŞ DENEYİMLER... Burada öncelikle Einstein’dan başlamak istiyorum. Görülüyor ki, o kendinden önce gelen bilim adamlarının birikimlerini değerlendirebilen bir öncü... Onun öncülüğünün, geçmiş deneyimleri, keşifleri iyi sindirip ve eleştirip geleceğe ilişkin öngörülerin oluşturulmasıyla ilişkisi var mı? Kuşkusuz var; zaten her bilim adamı ve filozof kendinden öncekileri ne kadar isabetli değerlendirebilir ve iyi sindirebilirse o kadar başarıyla onları aşabilir ve ileriye dönük öngörüler ortaya atabilir; zamanından öncekiler ve zamanıyla he saplaşarak kendi buluş ya da görüşlerini ortaya koyabilir. Eğer bilim alanında bir Kopernikus, Kepler, Newton, Maxwell, Lorentz, Max Planck gibi bilim adamları olmasaydı; eğer felsefe alanında bir Hume, Kant, Russell onun karşısına çıkmasalardı Einstein da 20. yüzyılda kendi kuramlarını ortaya koyamazdı. Çağının fizikçilerine şöyle bir uyarısı var: “Kendi bilim dalının şu andaki güçlükleri fizikçiyi, önceki koşullardan daha fazla bir oranda felsefi problemlerle uğraşmaya ve hesaplaşmaya zorlamaktadır.” Gerçekten de çağımızın bilim adamlarının, bilinmeyenlerin bilinenlerden daha önemli olduklarının ayırdına varabilmek için felsefeyle yüzleşmeleri gerekmekte. Çünkü felsefe her şeyden önce insanın geçmişinden yararlanarak geleceği kurmasında yardımcı olan bir başarısıdır. Geleceğin ise olabildiğince az sorunlu olması için bilim adamı ve filozofların güç birliği yapması gerekiyor. Tabii bunlara sanatçıların da destek vermeleri söz konusu. Hegel’de, Kant’ta olduğu gibi gelecekte Einstein’ın da aşılması için bizi nasıl bir süreç bekliyor? Bilimler ile felsefeler, tarihlerinde de görüldüğü gibi her zaman bir değişim süreci içinde olmuşlar ve bu değişimler çoğu kez gelişme yönünde sürüp gitmiştir. İlerleme, kültür ya da tarih alanının temel bir kategorisidir. Bu alanların taşıyıcısı olan insan da bu ilerlemeyi sağlamak için sürekli bilimler, sanatlar ve felsefeler aracılığıyla çaba sarf eder. Bizler bilim alanında bu ilerlemeyi da Kant’ın aydınlanma felsefesi açısından değeri nedir? Günümüzdeki ‘Aydınlanma devrimi’ tartışmalarına ilişkin neler söyleyebiliriz. 18. yüzyıl, Avrupa’da “Aydınlanma Dönemi”nin egemen olduğu bir yüzyıldır. Aydınlanma felsefesi deyince de akla hemen Kant gelir. Çünkü o her işte hiçbir şeye bağımlı olmayan aklın kullanımının, insanların ve toplumların yolunu aydınlatan biricik araç ile tek çare olduğunu ve her şeyden önce gelmesi gerektiğini vurgulamıştır. Eleştiricilik ve akılcılık, deneysel bilimlerin de yol göstermesiyle, insanı en doğru yola sokarken onu yanılsamalara ve kör inançlara saplanmaktan korur. Bağnazlık ile dogmatizm, inanç sapkınlıkları ile saplantıları ise, insanın ilerlemesini engelleyen, onun yeniliklere açılmasını durduran zincirlerdir, bir tür prangalardır. Özgür düşünme ve ifade etme, insan hakları ve görevleri, yasaların önemi ve hukukun üstünlüğü, devletin bireye karşı yükümlülükleri gibi kavramlar bu dönemde somutluk ve işlerlik kazanmışlar ve Avrupa’dan bütün dünyaya yayılmışlardır. Devlet işlerinin ve toplum yönetiminin dünyevileşmesi ya da sekülarizasyonu, yani laiklik ilkesinin uygulanması da Aydınlanma düşüncesinin bu toplumsal dönüşümlerine dahildir. Bu süreç henüz tamamlanmış değildir; yayılması ve benimsenmesi sürmektedir. Aydınlanma felsefesinin bu temel ilkeleri Anadolu’ya Cumhuriyet’le birlikte gelmiş ve bu dönemde temelleri atılmıştır. Toplumların tarihi açısından kısa sayılabilecek bir zaman dilimi içinde Anadolu insanınca benimsenerek yaşama geçirilmiş olan Aydınlanma düşüncesi, temelinde bilimselliği, akılcılığı ve kültürü KİTAP SAYI ? SAYFA 16 CUMHURİYET 842
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle