25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Semih Vaner'le ‘La TurquieTürkiye’yi konuştuk ‘Türkiye, Fransa’da son üç yıldır sürekli gündemde’ Genişleyen bir Avrupa Birliği ve üyelerinin farklı düzeylerde kimlik krizi yaşadıkları tarihi bir dönemde gündeme gelen TürkiyeAB yakınlaşması, Fransız kamuoyunda beklenenden çok daha geniş bir polemik ve siyasi dengesizlikler yarattı. Türkiye’yle ilgili önyargıların, bir kısım Fransız politikacılar tarafından kendi kısa vadeli çıkarları doğrultusunda sorumsuzca suiistimal edilmesi, Türkiye’nin doğru tanıtılması konusundaki eksiklikleri bir kez daha yakıcı bir acillikle gündeme getirdi. Böyle bir bağlamda Fayard Yayınevi’nin, Paris Siyasal Bilgiler Ulusal Enstitüsü’ne bağlı Uluslararası Araştırmalar ve Eğitim Merkezi CERI ile başlattığı yeni bir "Ülkeler" dizisinin ilk kitabının Türkiye’ye ayrılması oldukça anlamlıydı. CERI Bölüm başkanlarından profesör Semih Vaner sorumluluğunda, 21 Türk ve Fransız uzman bilim insanının katkılarıyla hazırlanan "La Turquie / Türkiye" kitabı, gerçekten uzun yıllar Türkiye konusunda bir başvuru eseri olacak bir çalışma. Deniz Akagül, Marcel Bazin, Faruk Bilici, Hamit Bozarslan, Gérard Groc, Ahmet Haşim Köse, Alexandre Jevakhoff, Ali Kazancıgil, Ural Manço, Jean Marcou, Alain Mascarou, Elise Massicard, Nicolas Monceau, Timour Muhidine, Teoman Pamukçu, JeanFrançois Pérouse, Sami Sadak, Şirin Tekeli, Artun Ünsal, Semih Vaner ve 19 Temmuz 2005’te yitirdiğimiz Stefanos Yerasimos Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişe, Türk İslamı tecrübesi ve laikliğe, etnik sorunlara; çok yönlü bir ekonomik bakıştan dış ilişkiler, AB ile bütünleşme sürecine, zengin bir yelpaze içinde kültürel tanıtıma meraklı okura, öğrencilere, araştırma adaylarına enfes bir kaynak kitap sunmuşlar. Semih Vaner'le kitabını konuştuk. SAYFA 18 ? Defne GÜRSOY Uğur HÜKÜM ürkiye son 23 yılda Fransız siyasal, ekonomik ve bilimsel hayatının ilgi odaklarından biri haline geldi. Yılda iyimser ihtimalle 35 kitaptan fazlası basılmazken bir anda 30–40 eser yayınlanır oldu. Sen akademik konumun icabı bu gelişmenin en ayrıcalıklı ve uzman gözlemcilerinden birisin. Böyle bir ortamda bu kitabın fikri nasıl doğdu? Sen mi önerdin veya örneğin kitaptaki dostlarınla bir beyin fırtınası sonucu mu oluştu yoksa yayınevi sipariş mi verdi? Söylediğin doğru. Şu an Türkiye ile ilgili kitapların yoğun olduğu bir dönem. 1930’lar Fransa’sını andırıyor. Hatırlıyorsun o dönemi belki, o sıralar Kemalizmin düşünce olarak uyandırdığı ilgi, hem de Cumhuriyetin kuruluşuna denk gelmesi ve bunun o yörede yarattığı sonuçlara olan merak Fransızların tabii o yöreye, Lübnan ve Suriye başta olmak üzere özel bir ilgileri de vardı tabii o nedenle 30’lu yıllarda kitapların arttığı gözlemleniyor Fransa’da. Hatta bu dergilere de yansıyor bir ölçüde. Ondan sonra, 40’lar, 50’ler ve 60’larda bu ilgi kitap yayını düzeyinde çok azalıyor, basında biraz ilgi var. Bilimsel kitaplar hariç çok az yayın var. Bilimsel kitaplar daha çok sivri kitaplar: Örneğin Robert Mantran’ın, Louis Bazin’in, Irène Melikoff’un Alevilerle ilgili çalışmaları. Fakat bunlar çok dar bir akademik çevreye hitap ediyor. Bu ilgisizlik 70 ve 80’li yıllarda da devam ediyor. Neden bu ilgi birdenbire artıyor? Herhalde büyük bir ölçüde AB ilişkisiyle orantılı bir ilgi bu. Fransa’da hepimizin bildiği gibi son üç yılda Türkiye sürekli siyasi gündemde. Hemen hemen her gün basında yorumlar, demeçler yer alıyor. Türkiye’nin AB kapısını zorlamasından kaynaklanan bu zoraki ilginin 3 Ekim tarihinden sonra azalmış da olsa bu ilgiönümüzdeki yıllarda sürekli kalacağını düşünmek herhalde abartılı olmaz. Dolayısıyla gerçekten hesap edilirse, son iki yılda neredeyse 50’ye yakın kitap yayınlandı. Bu 50’ye yakın kitaba yakından bakarsak, çoğu yalan yanlış şeyler, polemik kitaplar. Bunların başını malum Alexandre Del Valle çekiyor. Bir de Philippe de Villiers’nin Mamouchi hikâyesinden tut, birtakım karanlık kitaplar, FNAC gibi kitap evlerinin reyonlarını doldurmaya devam ediyor. Hatta belki eklemekte yarar var, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine ilişkin Ermeni kaynaklı bir dizi kitap var. Bir kısmı gözlem, bir kısmı araştırma iddiasında; onlar yeniden yayınlanmaya başladı, bilmem izliyor musun? Öyle mi? Hayır görmedim doğrusu. Şu anda Marsilya kökenli bir yayınevi, sadece Ermeni sorunu konusunda 56 tane kitap yayınladı (Editions Parantheses Yayınları). Veya bazı tarihsel gerçekleri hikâyeleştiren anlatılar, örneğin, Galli T mard’dan çıkan “La Nuit Turque / Türk Gecesi”, Philippe Videlier’nin. Yani o dönemde çıkmış Türkiye karşıtı kitaplar yeniden basılıyor. Ayrıca Kürt yanlısı tanıklık veya Kürt milliyetçiliğini güçlendirici eserlerde de hiçbir döneme benzemeyen bir yayın üretkenliği var. Ancak sanırım 1915 olaylarıyla ilgili çıkmış kitapları ayırmak gerek. Bu konuyla ilgili çok kitap yayınlandı. Son yıllarda bu konunun alevlenmiş olmasıyla ilişkili olarak, 1915’le ilgili olarak sanırım onları ayırmak gerekiyor. Fakat doğrudan Türkiye ile ilgili kitaplar arttı, bunların çoğu polemik ve değersiz kitaplar. Bu arada, yine eski geleneğe yakın değerli bilimsel çalışmalar da yayınlanıyor. Örneğin, JeanFrançois Pérouse’un, Thierry Zarcone’un, Elise Massicard’ın, Gilles Dorronsoro’nun kitapları. Genç Türkolog kuşağın bilimsel çalışmaları da yayınlanıyor ve sevindirici bir şey, eğer gözlemlerim doğru ise, Türkiye’ye merak salan yeni ortaya çıkan bazı yayınevlerinin Türkiye konusunda, roman olsun, şiir olsun, tarihi çalışmalar olsun, kitaplar yayımladıkları gözlemleniyor. ğu siyaset bilimi ağırlıklı, benim çalıştığım kurumun da niteliklerinden kaynaklanan nedenlerle. Fakat Türkiye’nin sosyal yapısını, etnik yapısını, ekonomisini ve beş makaleyle kültürüne de yer veren geniş bir kitap. Tabii ki içinde her şey yok, ansiklopedik olmamasına çalıştık. Bu şekilde oluştu kitap. Ne var ki, dizinin ilk kitabının Türkiye’ye ayrılmış olması herhalde bir rastlantı değil. TEMEL BÖLÜMLER Kitap hangi temel bölümlerden oluştu? İki buçuküç yıl önce düşünmeye başladım bu kitabı. Birçok bölümden oluşuyor: en başta, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş çok önemli bir dönem olduğu için ve o sıralarda Fransa’da çok tartışılan bir konuyla da ilişkili olduğu için, o dönemi ele almak istedik. Dolayısıyla, ilk bölüm olan “İmparatorluktan Çıkış”ta, özellikle daha çok o dönem üzerinde toprak kaybına ilişkin duran Stefan Yerasimos’un değerli bir makalesi var. Birinci bölümde Jean Marcou’nun metni anayasal gelişmelere eğildi ve de Kemalizm üzerine Alexandre Jevakoff’un yazısı var. Mustafa Kemal üzerine yazan Jevakoff yazarlar arasında bilim dünyasından gelmeyen tek arkadaşımız. Türkiye’yi bilen ve daha önce bildiğiniz üzere Mustafa Kemal üzerine bir kitap yayınlamış bir insan. İkinci bölümde daha çok Türkiye’yi anlamak için çok gerekli olan, yabancıların bilmediği, çoğunun üçüncü dünya içinde görmeye alışık oldukları, Türkiye’deki devlet geleneği üzerinde duran Ali Kazancıgil’in makalesi yer alıyor. Kitabı okuyanların en çok dikkat edecekleri hususlardan bir tanesi Türkiye’deki devletin ağırlığı ve yoğunluğu. Ali Kazancıgil buna “high stateness” tabirini kullanıyor, yani “devlet nüfuzu” diye belki çevirmek mümkün. Ayrıca bu bölüm sivil toplum, devlet, şiddet ve at başı gider gibi görünen otoritarizm ve demokrasi sorunsalları etrafında yoğunlaşan bir bölüm. Bu arada oldukça ilgi çeken, kadınlar üzerine Şirin Tekeli’nin bir makalesi var. Üçüncü bölüm İslama ayrıldı. İslam, siyasi, sosyal ve ekonomik yapımızı oluşturan önemli bir olgu. Laiklik konusu da işin içine girdiğinde, bu konunun ne kaKİTAP SAYI KİTAP NASIL ORTAYA ÇIKTI? Bizim kitap nasıl ortaya çıktı sorusuna gelince, kitapların yayımlanması biraz rastlantılara da bağlı oluyor. Fakat bizim kitabın hikâyesi tamamen rastlantılardan da ibaret değil. Benim çalıştığım kurum, CERI (Centre d’études et de recherches internationales) Türkçesi Uluslararası çalışma ve araştırmalar merkezi Fayard gibi önemli bir editörle yeni bir kitap dizisi ortaya atmaya karar veriyorlar. Bu dizi FAYARDCERI başlığını taşıyor, kitabın kapağında da yer aldığı gibi. Ve iki tarafın anlaşması sonucu ben henüz o aşamada devrede değilim ilk kitabın Türkiye’ye ayrılması kararlaştırılıyor. İşte orada, hem rastlantılar hem de rastlantı dışı bir olay var: Neden Türkiye? Örneğin neden Venezüella veya Birmanya değil de Türkiye? Çünkü Türkiye konusunda etraflı, bilimsel bir kitaba ihtiyaç duyuluyor. Ve bu alanda bir boşluk olduğu için biraz önce bahsettiğim Türkiye konusundaki kitaplar değerli ancak çoğu çok belirgin konularda olduğundan bu kitaptaki iddia, biraz daha geniş, nispeten kalın bir kitapta (800 sayfa) çağdaş Türkiye’yi tüm yönleriyle ele almaktı. Daha önce Server Tanilli’nin Türkçeye kazandırdığı Robert Mantran’ın “Histoire de l’Empire Ottoman” (Osmanlı İmparatorluğu Tarihi) adlı kitabın biraz da devamı mahiyetinde, Osmanlı İmparatorluğu’na çok girmeyen, fakat tarihi de ihmal etmeyen bir kitap. Kitapta bu alanı geçen yaz kaybettiğimiz Stefan Yerasimos karşılıyor. Kitabın ço ? CUMHURİYET 842
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle