22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA KISA... KISA KISA... Bambaşka Hayatlar kök’ün yeni öykülerini ne zaman okuyacağız dersiniz?) Uçan’ın öykü dünyasını kurarken günün değişen yaşam biçimiyle birlikte kullanılan farklı kodlara, yeni iletişim (ya da iletişimsizlik) olanaklarına başvurmadaki ustalığı dikkat çekici düzeyde. Yazıyı her durum ve her biçimde gönendiren öyküler toplamıyla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Sonuç olarak Uçan’ın öyküleri kimi zaman öylesine tutulmuş bir günlüğün (dahası saatliğin!) satırları arasından selamlıyor okurunu. Kimi zaman bir duvar yazısına, bir mektuba, internet ortamındaki maillere, küçük notlara, büyük afişlere malzeme olan yazının büyüsü, öykü evreninin labirentinde kendine yeni ve aydınlık bir yol açmaya başlıyor. Öykü, ille bir benzetme yapılacaksa karamela gibidir aslında. Okurken, değişik duraklarda (öykü duraklarında elbette) farklı hazların, benzersiz sürprizlerin şaşırtıcılığına hazır olmakta yarar vardır bu yüzden. “Bambaşka hayatlar”ın özellikle birinci tekil şahsın ağzından aktarılan ilk üç öyküsü kentli bireyin arada kalmışlığını, tedirginliğini özgün bir öykü diliyle aktarmayı sürdürürken, bir yandan da okurunu küçük oyunlara hazırlamanın keyfini yaşıyor. Kitaptaki Oyun adını taşıyan öykü bunun en belirgin örneği sanki. Öykü kahramanının serüvenini tamamlayan ve italikle dizilmiş olan son cümle, tanıdık bir yazarın uzun öyküsünün ilk cümlesiyle ustalıkla buluşuyor: “Şaşırtıcı bir şekilde, yatağa yatar yatmaz uyudu, ertesi sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu..” Cem Uçan’ın öykülerinde tedirginliğin ve bildik korkuların gelgitindeki insanın sessiz çığlığını duymamak neredeyse imkânsız. Kafka’nın tedirginliği yaşanan çağın boğuntusunu da yansıtıyordu mutlaka; ne ki içinde bulunduğumuz zaman dilimi, boğuntuyla pervasız ? Ahmet ÖNEL D ergilerde okuduğumuz kimi değerlendirme yazıları geçen yıl romanın öyküyü nakavt ettiği konusunda uzlaşıyor. Ancak bir öykü okuru olarak karamsar olmaya hiç gerek yok; çünkü yeni yılla birlikte kitapçı raflarını dolduran ilk ürünler özellikle öykünün hâlâ başat bir yazınsal tür olduğu konusunda edebiyatseverleri umutlandıracak düzeyde. Edebiyatın bu en özgür, en olanaklı ve en çekici alanı yazılmayı ve okunmayı sürdürdükçe bu ve benzeri kaygılar fazla bir şey ifade etmeyecek elbette. Bir de işin farklı bir yönü var, zaman içinde romanla öykü arasında kararsız kalan kimi yazarların yaşadığı ikilemle ilgili bir tespit bu; hani aralarında geçirgen bir doku da yok ama, öykü ile roman arasında yaşanan bu gidiş gelişlerde öznel bir kararsızlıktan çok piyasa ölçütlerinin iktidarından mı söz edilebilir acaba? FARKLI TATLAR VE YENİ AÇILIMLAR Genç bir öykü yazarının, Cem Uçan’ın Sel Yayıncılık’tan çıkan “Bambaşka Hayatlar” adlı öyküler toplamı, akıldaki bu ve benzeri sorulara yanıt vermenin de ötesinde, öyküde farklı tatlar ve yeni açılımlar arayan okurlar için biçilmiş kaftan. Uçan, bu kitaptaki anlatılarında belki de çok öncelerde kalan bir öykü tadını, yeni anlatım olanaklarıyla buluşturmayı denemiş ve okurunu keyifli bir okuma şölenine hazırlamış. Şu unutulmaya yüz tutmuş tatlar parantezinde öncelikle kent insanının tedirgin savrukluğu dikkat çekiyor. Kimi zaman korkuyla sarmalanmış, kimi zaman da yalnızlığa boğulmuş bu tedirginlik Oğuz Atay’ın güzelim öykü ve romanlarını da akla getirmiyor değil. “Bambaşka Hayatlar”ın sayfalarında gezinirken bir başka unutulmaya yüz tutmuş öykü yazarımızın, Şiir Erkök’ün öykülerini anımsamak ise apayrı bir keyif yaratıyor inCem Uçan sanda. (Evet, Şiir ErSAYFA 24 ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 842
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle