03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Selim Teymur, eşi Sevim Kundupoğlu Teymur’la birlikte şimdi bulutların üzerinde Trabzon’a bakıyor, kentleri için çalışan, yaşadıkları yeri, taşrayı kentleştirmek için çabalayan gençlere rüzgâr taşıyor olmalı tükenmek bilmez o enerjisiyle, “kent aşktır” diye mırıldanarak... aşrada kentli olarak yaşamak, hiç kuşku yok ki “kahraman olmak” anlamına geliyor... Neden? Taşrada taşralı yaşamı sürdürmek, sürüleşmeye rıza göstermek, boyun eğmek, aidiyeti kabullenmek, teksesliliği, buyurganlığı, adını açıkça koyabiliriz dogmaları, tabuyu içselleştirmektir de ondan. Tek sözcükle taşra budur. Kentli dediğimiz kimdir? Kentte yaşayan değil mi? Ama kentte yaşıyor olmak kentlilik için yeterli mi? Ötesinde kentlilik bilinci de gerekmez mi insanda? Bu bilinci taşımanın kestirmeden anlamıysa birey olmaktır herhalde, bunca kısa işte sorunun yanıtı. “Kentte yaşamak kentli olmaya yetmez” dedim ya, “Taşrada yaşamak da taşralı olmak” anlamına gelmez her zaman. Örnek kolay: İstanbul kentinde yaşayan yüz binlerce (yoksa milyonlarca mı?) taşralıyı düşünün, bir de taşrada yaşayan binlerce (yoksa on binlerce mi?) kentliyi... Öyleyse bir doğruyu vurgulayarak girelim konuya: kentlinin olguyla, kentte yaşamayla; taşralı kavramının da bu olguyla, taşrada yaşamayla orantılı olduğu düşünülmemeli! Bu çerçevede kentte taşralıya rastlamak ne denli olağansa, taşrada kentliyle karşılaşmak da o denli olağan sayılmalı günümüzde. Buna bir ekleme daha yapmak gerekiyor yanılmıyorsam: Kentte taşralı olarak yaşamak kolaydır belki görece. Hatta sıradan bile sayılabilir bu; oysa taşrada kentli olarak yaşamak olağanüstü zor, hatta olanaksız gibidir. Bu yüzdendir ki kentliler, sözgelimi İstanbul’da kitlesel yönelişe katılmasa da sürüdenmiş gibi görünebilir pekâlâ, ama taşrada yaşayan kentli, sürünün dışına çıkmak zorunluluğu bir yana bunu uluorta yansıtır da aynı zamanda, kentliyse eğer. Kent yerleşiği kentliyle taşra yerleşiği kentli farklı değerlerle örülmüş iki ayrı kişilik olarak görünmüştür hep gözüme. Ne zaman ortaya çıkar bu değer çatışması? İki insanın karşılaşma anlarında, kentte ya da taşrada. Böyle zamanlarda taşrada yaşayan kentli, üzerine taşra yaşamından sinmiş kokuyla ele verir kendini, eziktir bu yüzden. Kentte yaşayan kentlininse giysisi oturmamıştır sanki, sırıtır üzerinde, konfeksiyondaki gibi. Dışı kentlidir, özüyse uzaktır bundan biraz. Bu yüz yüze geliş çok şey söyler bize. Çünkü taşrada yaşayan kentli enikonu kahramandır, oysa kentte yaşayan kentli silikleşmiş, sürüye eklenmiştir kendiliğinden. Kentlinin kentte kahraman ol M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası Bir kent kahramanı: T Ahmet Selim Teymur masına gerek yoktur belki; oysa taşrada kentli, çokluk kahraman olmak zorundadır. Bilegeldiğimiz bunun tersi değil midir? Öyle ya, taşralı kabadayıdır, ya kentli? Çelebidir, uygardır, Latin dillerindeki karşılığıyla “sivil”! Ne yazık ki günümüz, bunun tersi değerlerle sarsılıyor. Kentte yaşayanlar kahramanlığa gönül indirmezken, taşrada yaşayanlar da kahramanlık istemiyor! Sonuçta faşizm sindikçe siniyor içimize; genetik olarak bozuldukça bozuluyoruz. içeren kütüphanesi, çocukları tarafından TAMEV’e (Trabzon Araştırmaları Merkezi Vakfı’na) bağışlanmıştı, hem de 2000 yılında. Kitapların taşınmasını bir kargo kuruluşu, gönüllü olarak üstlenmişti. Gündoğan’dan edindiğim kitaplar, herhalde ailenin evinde bir köşede gözden kaçmış, böylece unutulup kalmış olmalıydı. Ama Türkiye’nin Anadolu’da yayımlanan en uzun ömürlü dergisi “Kıyı”lardan anımsayıp tanıyabilmeliydim Ahmet Selim Teymur’u. O kıyı ki, 1961’den 2002’ye dört ayrı dönem de olsa kırk yıl boyunca yayımlanabilmiş, toplam 244 sayıya ulaşmış Anadolu’nun değil yalnız, Türkiye’nin de saygın yazın dergilerinden biriydi. Teymur, işte bu dergiye uzun yıllar emek vermişti.Gelin, daha yakından tanımaya çalışalım onu... narak çevresindekilere, özellikle de gençlere bilgisini, birikimini aktarırken tüm yaşamı boyunca hazırladığı ders notlarını Trabzon’da kitaplaştırıyor da: Türk Musikisi I / Genel BilgilerBasit Makamlar Küçük Usuller (1979), Türk Musikisi II / Göçürülmüş (Şed) Makamlar (1980), Türk Musikisi III / Birleşik MakamlarBüyük Usuller (1981). Bunlar, müzik alanındaki çabaları yalnızca onun. Ayrıca fotoğrafta, hat sanatında, ciltçilikte de varlık göstermiş, konunun önemini tüm Trabzonlulara kavratarak bunun öncülüğünü üstlenmiş biri o. Nitekim 1957’de kurulan Trabzon Amatör Foto Kulübü’nün üyeleri arasında yer alması, sonraki yıllarda (1963, 64, 1973) ortak fotoğraf sergilerine katılması bunu gösteriyor. Zaten bir karanlık odası var Teymur’un, durmadan baskı yaptığı. Ciltçilikte de usta Ahmet Selim Teymur. Edindiğim kitaplardan birkaçı ciltliydi. Öylesine güzel, vakur duruşluydu ki bunlar, hayran kalıyordunuz bitmez tükenmez enerjisi olan bu adama. O, bunu kentlileriyle, özellikle gençlerle de paylaşmak istediğinden 1962’de cilt kursu düzenliyor. Hat ve cilt sergisi açıyor aynı yıl. Ciltleyip sakladığı elyazması kitapları da var yayımladığı müzik kitaplarının yanında: 8 Besteci, 101 Eser. Bu arada elbette bir yazar Ahmet Selim Teymur. Kıyı’daki yazıları dışında özellikle emekli olduğu 1979’dan başlayarak rahatsızlandığı 1984’e dek başta Karadeniz, Kuzey Haber olmak üzere yerel gazetelerde “Kıyı” başlığı altında yazılar kaleme alıyor. Ali Mustafa’nın bir araştırmasından öğrendiğimize göre “Ahmet Selim Teymur, 19831984 yılları arasında Kuzey Haber’de 430 yazı yaz(ıyor). Son yazısı 19 Kasım 1984 tarihini taşı(yor): ‘... Sözcüklerden korkularak bir yere varılmaz...” Ali Mustafa’nın yazısından öğrendiğimize göre, “3. Kıyı diye adlandırılan (dönem), onun son dergicilik çalışması olu(yor). 30 Ocak 1984 tarihli Kuzey Haber’de bu çalışmasını (şöyle) anlatı(yor): ‘Genel Yayın Yönetmeni olarak gelen yazıların gözden geçirilmesinden başlayarak tashih, pikaj, montaj, hatta sayfaların katlanması, dergilerin postaya hazırlanması işlerini severek, büyük heyecan duyarak yürüttüm...’ 3.Kıyı’da o, sanatçılara, özellikle gençlere, yazmak için ortam hazırlamış; yazı yayımlama konusunda kendisini hep arka planda bırakmıştır. Toplam 21 sayıda yal nızca bir yazısını yayımlamıştır: ‘Atatürk Ulusçuluğu’.” (Bak.: Kıyı, Nisan 1989, 37) Bu yazılardan, Teymur’un kendi elleriyle ciltlediği bir bölümünü gösterdi bana Gülnaz Teymur Gezgin. Sevgiyle okşadım uzunlamasına yapılmış cildi. Derken bir kez daha şaşırttı Gülnaz Hanım beni. Ahlat’ta yargıçlık yaptığı yıllarda elle yazıp belki de birer nüsha olarak yayımladığı “Ahlat” adlı dört sayfalık gazetesini uzattı. 195253’te toplam yedi sayı. Son üç sayı daktiloyla düzenlenmiş. Bunlarda Teymur’un karikatüristliğini de keşfettim diyebilirim. Onun, yayımına doğrudan katkıda bulunduğu iki üç dergiden daha söz etmek olası. Yine el emeğine dayanan “Hamsi” (1948, TLYD Yayın Organı; Bak.: Sebahattin Kundupoğlu, Kıyı, Nisan 1988, 25), “Guguk” (1944, İstanbul Hukuk Fakültesinin yılda bir yayımlanan geleneksel dergisi; Bak.: A.Nevzad Odyakmaz, Kıyı, Nisan 1987, 13 / Odyakmaz, ayrıca Kemal Cündübeyoğlu ve Ahmet Selim Teymur’la birlikte yayımladıkları tek sayılık bir yazın dergisinden de söz ediyor ya adını anmıyor derginin.). Biraz da özel dünyasıyla tanıyalım mı Trabzon’un bu çok değerli, önemli kentlisini... KENT, AŞKTIR! Ahmet Selim Teymur, kaymakam bir babanın, Mürşit Teymur’un tek çocuğu olarak dünyaya geliyor. Gülnaz Teymur Gezgin’in adı ise babaanne Binnaz’dan kaynaklanıyor belki. Ahmet Selim Teymur, fakülteyi bitirir bitirmez, 1949’da Kız Meslek Lisesi mezunu kentlisi Sevim Kundupoğlu Teymur ile evleniyor. Tam bir aşk evliliği olarak başlayan ilişki, çiftin sonsuzca birbirinden ayrılışına dek de böyle sürüyor. Ali Mustafa, “Ahmet Selim Teymur ve Trabzon... Özdeşleşmiş iki simge ad” değerlendirmesini yaptıktan sonra “Trabzon’un yetiştirdiği ender insanlardan biri” olduğunu vurguluyor onun. Ahmet Selim Teymur, Sevim Hanıma, yanı sıra Trabzon’a, çocuklarına, bu arada tüm Trabzonlulara aşkla bağlı. Bu öylesine duru bir aşk ki, bunu hemen her çalışmasında gözleyebilmek olası onun. Nitekim “yaşadığı sürece Trabzon’daki önemli sanat etkinliklerinde en büyük katkı ondan gel(iyor).” (Baki Akgül, Kıyı, Nisan 1986, 1) “Sanatın (bu) Tapduk Emre”sini (Mustafa Beşgen, Kıyı, aynı sayı) Gündoğdu Sanımer, şöyle anlatıyor bize: “Teymur için ‘on parmağında on hüner’ deyimi biçilmiş kaftan. Ciltçilikten müzisyenliğe oradan yazarlığa uzanan, hani boş zamanlarında da yargıçlık yapan bir kişi olarak tanımlansa yeridir.” (Kıyı, Nisan 1993, 85) Ahmet Özer de şu satırlarla anlatıyor onu bize: “Elini sürdürdüğü her maddeden bir sanat eseri üretmek inancını taşırdı. En güzeli, en iyiyi, en farklıyı yakalamak isterdi. (...) Hünerli ellerini duyarlığıyla bütünleştiren ender kişilerimizdendi.” (Kıyı, Nisan 1986, 1) Ahmet Selim Teymur, eşi Sevim Kundupoğlu Teymur’la birlikte şimdi bulutların üzerinde Trabzon’a bakıyor, kentleri için çalışan, yaşadıkları yeri, taşrayı kentleştirmek için çabalayan gençlere rüzgâr taşıyor olmalı tükenmek bilmez o enerjisiyle, “kent aşktır” diye mırıldanarak...? SAYFA 29 KENT, TERK EDİLMEYENDİR! Kentlinin kahramanlığı nerede çıkar ortaya? “Taşrada Sanat” başlığı altında durmuştum; bilimde, sanatta, düşüncede, kültürel etkinliklerde... Ahmet Selim Teymur, işte bunun, yani kent kahramanlığının örneği olarak alınabilir... Kim Ahmet Selim Teymur? (20 Nisan 19233 Nisan 1985) İlk söylenmesi gereken Trabzonlu oluşu onun. Son söylenmesi gereken de bu sanırım. Çünkü kentini terk etmeyen biri o; iğne ucu ayrılıklar dışında hep Trabzon’da yaşıyor, Trabzon için savaşıyor, Trabzon’a duyduğu aşkı, yaşamı boyunca sürdürüyor da! Doğrusu ya, Ahmet Selim Teymur’u tanımıyordum. “Kitaplar Adası”nda yer alan “Ahlat’ta Bir Öyküsever” başlıklı yazımın yayımlanışına dek. Andığım yazıda, Bodrum Gündoğan’da kıyıda bir eski kitapçıda gördüğüm, heyecanla üzerine atılıp satın aldığım Varlık Yayınevi’nin onlarca eski cep kitabından söz etmiş, kitaplardaki imzadan, bunların Ahlat’ta yargıçlık yapan “Ahmet S.Teymur”a ait olduğunu öğrenince de öyküseverliğini kesinleyip ona dayandırmıştım yazımı... Sonrasında ilk uyarıyı Çağdaş Türk Dili Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Dizman’dan aldım. Teymur’u kısaca bana tanıtıyor, Kıyı dergisinde çıkan kimi yazıların kopyalarını gönderebileceğini belirtiyordu. İkinci uyarı Teymur’un kızı Gülnaz Teymur Gezgin’den geldi. İleriki günlerde buluştuk kendisiyle. Gündoğan’da sokak sahafından edindiğim kitapları görünce çok şaşırdı... Şaşırdı, çünkü Ahmet Selim Teymur’un tüm kitapları; pek çok türü SAYI 833 KENT, UĞRUNA SAVAŞILANDIR! Ahmet Selim Teymur, Üniversite yıllarında (19451949) İstanbul’da Üniversiteliler Müzik Derneğinde başlattığı Klasik Türk Müziği çalışmalarını Trabzon’da doruğuna taşıyor. Örne ğin 196566’da Fatih Eğitim Enstitüsü öğrenci korosunun eğitmenliğini üstleniyor, Trabzon Liselerinden Yetişenler Derneğinde (TLYD) klasik Türk müziği dersleri veriyor, koro çalışmalarını yönetiyor, bunu ölümüne dek sürdürüyor üstelik. 1980’de Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünde öğretim görevlisi olarak müzik teorisi dersleri veriyor. Keman, ut, tambur çalıyor. Bu arada, her fırsattan yararla Ahmet Selim Teymur, kızı Gülnaz, oğlu Itrî ile (1968). Solda ise Teymur’un yıllarca emek verdiği Kıyı dergisi. CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle