03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anchee Min ? sonra, bu yaşama katlanamayacağını anlayarak boşanır ve büyük serüven başlar. Tiyatro dünyasına kendisini kabul ettirme savaşımını verdiği sırada, politika dünyasıyla da tanışır. Yaşamının ondan sonrası, karşısına çıkan erkekler ve kadınlarla sürdürdüğü, bitmek bilmeyen bir savaşımın öyküsüdür. Tiyatro ve sinema oyunculuğu yaptığı sırada, Lan Ping adını alır. Yıllar sonra, önce metresi, sonra karısı olduğu Çin’in efsanevi lideri Mao ona Jiang Qing adını verir. Savaşımla geçer Jiang Qing’in tüm yaşamı. Bir oyuncu olarak ün kazanma hırsı, Mao’yla birlikte yaşamaya başladıktan bir süre sonra, güçlü bir iktidar hırsına dönüşecektir. Mao’nun karısı olarak Çin’in ikinci kişisi olma savaşımı içinde, dost ya da düşman, her kesimden insan bir yana, gençliğinde çok sevdiği Mao’yla bile, satranç oynar gibi bir çatışma içine girecektir Madam Mao. Bu savaşım içinde, kimi zaman, dostları düşman olur, düşmanlarıysa dost. İhanetler, entrikalar, inişler ve çıkışlar sürer gider. Mao’nun ölümünün yaklaştığı sırada, tek amacı vardır Jiang Qing’in: Devletin tüm yetkilerini elinde toplamak. Bu uğurda akıtılacak kanlar bile umurunda değildir. Sonradan “Dörtlü Çete” diye adlandırılacak dört en üst düzey yöneticiden biri olarak başarır da bunu. Başkan Mao’nun gölgesini sıyırıp atar üstünden, bir dereceye kadar kendi egemenliğini kurar. Ama sonradan bunun bedelini çok ağır öder. Kitapta çizilen portrelerde, Mao da, Jian Qing de, kimi zayıflıkları ve yaptıkları kimi yanlış uygulamalarla, politik oyunlarla öne çıkıyor. Politik seçimlerimize bağlı olarak, “Palavra bütün anlatılanlar!” ya da “Eksik bile anlatılmış!” diye yorumlar yapabiliriz Madam Mao üstüne. Yazar, Jian Quing’i yakından tanıdığını ve anlatılanların tümünün belgelere dayandığını ileri sürüyor. Kitap geçişlerle, birinci ve üçüncü tekil ağızdan kurgulanmış. Üstelik çok iyi kurgulanmış. Politik bir yorum yapmak istemiyorum; kitabı okuyanlar bu konuda kendi kararlarını versinler, ama doğru ya da çarpık, geçen yüzyılda, insanlık tarihindeki önemli bir bölüme imzasını atmış akıllı ve hırslı bir kadının ayrıntılı bir portresini çiziyor bize kitap. Bir serüven romanı okur gibi bir çırpıda okudum Madam Mao Olmak’ı. Özellikle, kitapta çizilen Mao portresine itiraz edecek olanlar çıkabilir. Elbette Mao’yu ve Jian Quing’i başka türlü anlatan biyografik romanlar da çıkmıştır. Doğrusu onları da okumak isterim. Ama bu kitap, bence okunması gereken gerçekten başarılı bir çalışma. Madam Mao Olmak, kahramanlarının yakın tarih içindeki politik kimlikleri ve uygulamaları nedeniyle tartışma konusu olabilirse de, “Sevgili Ölü Kocam”da böyle bir şey yok. Beş ünlü yazar, Jules Michelet, Robert Louis Stevenson, Marcel Schwob, Jules Renard ve Jack London’ın, onlar öldükten sonra dul eşlerinin anılarından ve yazdıklarından yola çıkılarak yazılmış biyografik antoloji gibi bir kitap. Kitaba konu olan kadınların ortak noktası, hepsinin de ünlü yazarların eşi olması ve yazar kocaları öldükten sonra onların edebi miraslarına sahip çıkmaları. Anılar, serüvenler ve kocalarının ölümünden sonra, geride kalan edebi mirasın doğru değerlendirilmesi için verilen savaKİTAP SAYI şımlar anlatılıyor bu kitapta. Kitaplarını severek okuduğunuz beş büyük yazarın, eşleriyle ortak yaşamöykülerini okuduktan sonra, yeni bir gözle değerlendirmeye başlıyor kişi yapıtlarını. Soyut bir yazar ve okur ilişkisinin ötesinde, “tanıdık” bir yazar ilişkisi başlıyor aranızda. Edilgin olmayan, okurken üreten bir okuyucu için, yepyeni ufuklar açıyor Sevgili Ölü Kocam. Okuyucuyu, beş yazarın özel yaşamına, “mahremiyetine” sokuyor. Yepyeni bir iletişim başlatıyor yazar ile okur arasında. MARTHA FREUD’UN TANIKLIĞINDA FREUD’UN SERÜVENİ Öteki iki kitapta, adı geçen kadınlar öne çıksalar da, üçüncü kitap, Martha Freud’da, garip bir biçimde, Sigmund Freud başkahraman. İlk iki kitapta sözü edilen öteki altı kadın, kendileri olarak ortaya çıkarken, Martha Freud, öne geçemiyor bir türlü. Yalnızca Sigmund Freud’un eşi olarak var olabiliyor kitapta. Üstelik Freud’un aile çevresindeki kadınlardan biri olarak… Kanımca bu, Martha’nın öyküsünden ya da kişiliğinden çok, yazarın konuya yaklaşımıyla ilgili. Kitabın başkişisi Bayan Freud olarak görünse bile, Bay Freud’un baskın kişiliği öne çıkıyor. Yine de, Avrupa’da yaşanmış, hareketli ve acılı bir dönemin tanığı Mahra Freud. Onun tanıklığında, Freud’un serüvenini izlemek bana çok ilginç geldi. Aklım bizim yazarlarımıza gitti bu yazıyı yazarken. Ceyhun Atuf Kansu’nun, Tahsin Saraç’ın, Cahit Külebi’nin, Salâh Birsel’in, Behçet Necatigil’in, Cemal Süreya’nın, Edip Cansever’in ve öteki yazarlarımızın eşleri, bu ünlü yazarların aramızdan ayrılmalarından sonra neler yaşadı, neler yaptı acaba? Bizde ele alınmamış konulardan biri bu. Türkiye’de ünlü bir yazarın eşi olarak onunla birlikte ve ondan sonra tek başına yaşamak nasıl bir şey acaba? Elbet devamı da var bu sorunun… Başka alanlarda ünlü insanlarımızın eşleri, birkaç kişi dışında, hep gölgede kalmayı seçmişlerdir. Adları bile bilinmez pek çoğunun. Örneğin, Mevhibe İnönü’nün özel dünyasını hep merak etmişimdir. Nazmiye Demirel’in de… Belki Everest Yayınevi’nin “Unutulmayan Kadınlar” dizisi bir yol açar da, bizde de yazılmaya başlar bu tür kitaplar. ? Madam Mao Olmak/ Anchee Min/ Everest Yayınları/ 378 s. Sevgili Ölü Kocam/ Claude PujadeRenaud/ Everest Yayınları/ 324 s. Martha Freud, Dâhinin Karısı/ Katja Behling/ Everest Yayınları/ 212 s. 633 SAYFA 25 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle