Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 1 9 8 91 9 9 0 Y A Y I M L A N M I Ş Ö Y K Ü îkincilik ödülü Mahir Öztaş Korku Oytınu / AFA Yayınları / 136 s. 5.000 TL / CKK Kod No: 011.092 Mahir Öztaş 1951'de İstanbul'da doğdu. Samsun ve Kadıköy Maarif Koleji'nde okudu. Yüksek öğrenimini İDGSA Yüksek Mimarlık Fakültesi'nde tamamladı. 1973'ten başlayarak çeşitli dergilerde yayımladığı şiirlerini Unutulmak Tozlan (1983) adlı kitabında topladı. 'Oteki Kadın' adlı öyküsüyle "Playboy" dergisinin düzenlediği hikâye yarışmasında birincilik ödülü (1988), 1987 yılında yayınlanan Ay Gözetleme Komitesi adlı öykü kitabıyla 1988 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı. Mahir Öztaş, yazının bugünkü görsel iletişimin anlatamayacağı bir düzlemden seslenmesi gerektiğine inanıyor. Öztaş, Yunus Nadi Ödülleri Yayımlanmış Öykü dalında ikincilik alan öyküsü için şunları söylüyor: "Susmanın da bir yol olduğu zamanlar var. Ama yine de susmayı bile tartışmaya açmanın yolu yazmak. Kalıcı olan yazı. Bu da bir iktidar tabıi... Ama susmak da başkalarının iktidarını oluşturuyor, pekiştiriyor. Beni ilgilendiren, görünmeyen iktidar biçimleri. "Korku Oyunu" bunu kendi içinde tartışmaya açan bir öykü. O öyküdeki kurgusal kişilik, bunu tartışmaya açıyor. Bu öykü, bazı çevrelerde tartışma platformu doğurabilirdi. Ama Türkiye için belki de yaygın olmayan birtakım sorunlan içeriyor... Bir yanıyla, yine de bizim de yabancısı olmadığımız bir iktidar tartışması." Güven TUran Düş Günler AFA Yayınları / 136 s. 5.000 TL. CKK Kod No: 011.097 2 Arahk 1943'te doğan Güven Turan AÜ Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Ingiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okudu. Ankara Üniversitesi'nde İngilizce okutmanlığı yaptı. 1976 yılından bu yana reklamcıhk alanında çalışmaktadır. Yayımlanan kitapları: Dalyan, (TDK 1979 roman ödülü), Güneşler Gölgeler (1981, şiir), Pes (1982, şiir), Yalnız mısın (1987, roman), Kendini Okumak (1987, denemeler). Üçüncülük ödülü Ağladım. "Bu son olsun, hatırla ve ağlama", dedi. Gözlerimi kuruladım. Bakışlarıyla azarlar durur Mamma Anahit, bir süre daha. İç geçirmelerime bile karışır. "Kayınbaban gene gelir ise ne diyeyim?" Hiçbir şey bilmiyorum. Veraset bılmiyorum, ev bölüşmek bilmiyorum. "Benim Şahın'le bırlıkte gereken her şeyı yaparız merak etme. Ister misin bu akşam bahçeyi açalım? Bakarsın benimki balık malık getirır, oturur biraz içer bıraz dertleşıriz," dedi Mamma Anahit. Olur Mamma. Arka bahçeye çıkarız. Balık yeriz, bu balığı/ilan diizenlediğin belli sevgilı Mamma, şarap içeriz Kâtibim filmini birlıkte seyretmiştik. Artık evlenecektik. Aşkımız bizi yakıyordu. Sonra senden gizlı iki kere daha gıttim o fılme. Yetim miydi, öksüz müydü o çocuk? Bahçedeydi küçük kızla. Çocuksu bir bağlılıkları vardı. Aşk mı? Böyle bağlılıklardan dünyanın en marazi aşkları doğar derler. Kız salıncakta, fesli oğlan sallıyor kızı. O sırada Yine Bir Gülnihal çalınıyor. Köşkün bahçesinde Yine Bir Gülnihal ne arasın? Film işte. Sonra çocukla kız koparılıyor birbirinden. Büyük aşk, başlamadan bitmiş gibi oluyor... ama... Ben senin omzuna dayanmış ağlıyordum. "Pini, ah Pini, her şeye de hemen inamrsın, bak, filmi kaçıracaksın, kes ağlamayı", demiştin. Kızın adı, Gülnihal miydi? Peki niçim "yine"? Mamma, manastırı anlatır mısın? "Artık yalnız dışını anlatırım, içiyle ilgim yok." CUMHURİYET KİTAP SAYI 20 Kaç kere evlendin Mamma? "Bir kere âşık oldum, üç kere de evlendim." Ahh, radyo, dinlesene Gülnihal çalınıyor. "Gülü nihali bir kenara bırak. Kadının kalbi kadar kafası da olmalı kızım. Kadının kalbi kadar orası da vardır, unutma." Orası? Kızım olursa adını Gülnihal koyacağım. "Irahmetlik Bağdasar, bu şarkıyı çok güzel okurdu. Uddaçalardı." Gülnihal'in aşkını kimse bu kadar güzel anlatamaz. Yalnız onu değil, bütün aşkları... "Müsü Şahin der ki, Gülhinal diye birisi yoktur. Gülnihal, gül fidanı gibi guzel vücutlu demek. Ah o Dede ah der Şahin, ağzının tadını pek eyi bilirmiş." İnanmam. Adamın kalbi kadar orası da vardır. Akşamleyin ilk defa sensiz çıktım bahçeye. Arka kapı neredeyse açılmayacaktı. Islanıp da şişmiş mi ne? Taşlık, ağır rutubet kokuyordu. Kapıyı açmak için bütün gücümü harcadım. Kediler üşüştü. Onlara manca yapıp gene bahçeye çıktım. Gölgeler yavaştan kayboluyor, yarı karanlık kucaklamaya başlıyordu her şeyi. Müsü Şahin maltızı getirdi. Yaktı. Günlerin tozuyla bezenmişti masa. Sandalyeler de bir hayli yaz yağmuru yemişti. Toz ve yağmur izleri, kâtibimin gözyaş ıyla ıslanmış kırli çocuk yanakları. Mutfağa gittım, salata doğradım. Mamma Anahit balıkları ayıklamış. Bahçede kömür koktu, balık koktu. Duman bastı. Çıktım, arka kapıyı kapattım. Müsü Şahin şarabı ustalıkla açtı. Radyoda fasıl başlamıştı. Mamma Anahit, Müsü Şahin ve ben oturduk. Bol yeşil salata, uskumru, kırmızı soğan, beyaz şarap. Maltız hemen yanımızda duruyordu. Bacaklarım yandı. Sindi mi balık kokusu üstüme? Bu gece yıkanayım. Mamma Anahit ile Müsü Şahin, sen gittin gideli el sürmemişlerdi birbirlerine, hep hissediyordum. Ilk bu gece, yukarıdakı yalnızlığıma, uykusuzluğuma aldırmadan seviştiler. Ah, zevk düşkünü ihtiyarlar. Mamma, hayatta rastladığım en âlem kadın. İkinci kocası bir İtalyan tayfasıymış. Mamma'ya âşık olup beş yıl İstanbul'da kalmış. Adamın karısı Feriköy'lere kadar gelmiş, söküp almış kocasını. Mamma ile tayfa, iki gün iki gece ayrılamamışlar birbirlerinden. "Neredeyse komşular evi basıp üstümüze su dökeceklerdi." Yarın baban gelecekmiş gene. Veraset işi. Mamma ile Müsü Şahin'e rica ettim, benim yerime görüşecekler. "Hakkını koruruz," dediler. *** Baban kayınpederim, ev üzerindeki mülkiyet hakkından feragat etmiş. İntifa istiyormuş. Hiçbir şey anlamadım. Müsü Şahin bana anlatırmış. Kalbim hâlâ soğumadı. Dün gece şeytan ile yan yana beni ziyaret ettiniz. Ağlaya ağlaya uyandım. Mamma Anahit söyledi... Çarşı esnafıncun beni isteyenler varmış. Mamma'yı araya sokuyorlar. Evim de var diye mi Mamma? Mamma bir dergi getirmiş bana. Yandaki komşusunun kızı sevinçle "l>ak, Pini var bu dergide!" diyormuş. Mahallemizden birisinin adı Radyo Dünyası'nda geçiyor. Muhterem Bayan P. SaraFeriköy: Sizin için bu güzel güfteyi bir kere daha derc ediyoruz. D S A Y F A 7