Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADt ÖDÜLLERİ 1989 1990 Y A Y 1 M L A N M 1 Ş Ö Y K Ü Birincilik ödülünü alan Hulki Aktunç: 'Sanatçı öteleri arar' 'Bir Yer Göstericinin Hayatı' adlı öykü kitabıyla Yayımlanmış Öykü dalında birinciliğe değer görülen Hulki Aktunç kitabının hemen girişinde "Yazdığının içine bak. Yazılacak ne çok şey vardır o n d a " diyor. ulki Aktunç, "Bir Yer Göstericinin Hayatı" ile bir ıkonika ülkesinin kapılannı arahyor okurlara. Aktunç, bu yapıttaki öykülerin "Türkiye öyküleri" olduğunu söylüyor. Yazdıklarına ise bir "dil güzelleme uğraşı" olarak bakılabileceğını belirtıyor. Bir Yer Göstericinin Hayatı'nda ilk sözünüz "Yazdığının içine bak. Yazılacak ne çok şey vardır onda". Bu çağrı son öykünüzde ise çeşitleniyor. Gördüğünün, kurduğunun, sevdiğinin, sandığının içine bakmasını istiyorsunuz insanlardan. Bugün, bu kitapta yer alan öykülerin içine baktığınızda neler görüyorsunuz? AKTUNÇ Hiçbir sanat yapıtı yorumsuz okunamaz. Hep söylerim, sıradan bir cinayet romanı okurken bile, kişi, 34. sayfada ne olduğunu anımsamadan 134'e geldiyse kitabın tadını alamayacaktır. Yazdığının vc yaşadığının "içine bakmak", ayrıntıların gücünü görmek ve duyumsamak ve bunları yeniden üretmek, yazarın temel işidir. 'Bir Yer Göstericinin Hayatı'na baktığımda, 30 yıla yaklaşan öykücülük seriıvcnimin yeni bir billurlaşmasını görüyorum ben. Bu öyküler, H Türkiye öyküleridir, ama dünya öykücülüğünün bugün vardığı düzeyden de kuparılamazlar. Kendi adıma değil, ülkemiz öykücülüğü adına söylüyorum bunu. Ülkemizin insan, tarih ve sanat mozayiğinden onur duyuyorum; ülkemizin öykücülük geleneğinden onur duyuyorum. "Bir Yer Göstericinin Hayatı"na derınden baktığımda bu onura layık olmanın çabaları var her şeyden önce. Pinilupi Sara'dan komik Paskal'a, Şıh Cemşit'ten Perihan ve Israfil'e hep özgün, sıra dısı kişilikler, bireysel dünyalar... Kahramanlarınız nasıl belirleniyor düşlerinizde? tkona ülkesini nasıl yaratıyor, nasıl açıyorsunuz? AKTUNÇ Sıradan kişisıradışı kişi ayrımı yapmıyorum. Bilgi ve sezgiyle yaklaşıldığında, her bircy "sıradışı" özellikleriyle dışlaştırılabilir. Daha doğrusu, özgün yönleriyle yeniden kişileştirilebilir. Sözünüzdeki "düş" kavramını en geniş anlamıyla yorumlarsak, demin sözünü ettiğim insan mozayiğini sürekli gözlemlemek, bu mozayikten, eldeki verilerden yenı kişiler türetmek de bir tür düş değilse nedir? İkonika ülkesi de öyle, bir tür soyutlamadır. O ülke burasıdır ve hiçbir yerdir, o kişiler, düşleme gücümüzün sonuçları olduğu kadar, düşleme gücümüzü yaratan kişilerdir de. Bana öyle bir hayat ve yazarlık serüveninin kâtipliğini yapmak kalıyor. "lyi bir düş bir koyaktır" diyorsunuz bir öyküde. "Kötü bir düş bir uçurum. Ikisinde de gizlenebilirsiniz". Bir başka öyküde ise Şıh Cemşit'in düş hesaplarını anlatıyorsunuz. Düşler sizin için neyi ifade ediyor, yasamımzda nasıl bir yer kapüyor? AKTUNÇ Bu soruyu bıraz önce şöyle böyle yanıtladım sanıyorum. Sanatçı daima bir "öteleyici"dir. Öteleri arar. Arayışıyla denk düşen olay ve kişileri özenli saptar, abartır, onlan yeniden biçimlendirerek okurlara sunar. Şıh Cemşit dilediği düşleri görmek üzere ifritiyle anlaşma yapmaya kalkar. Ancak gerçekle rin düşler üstü varlığı, onun kurgusal dünyasını paramparça edecek kadar acıdır. Hesaplarında yanıldığını anlar Şıh Cemşit. Dar anlamda düşlere sığınmanın kişiyi attığı uçurumdur bu. Bu dar anlamda, benim yaşamımda pek önem taşımıyor düşler. Beni yönlendırmiyor. Bir yandan da düşlerin, sanat üretmeyen kişilerc sanat üretme olanağı veren "görü"ler olduğunu sanıyorum. Bir tür amatör, kendıliğinden sanat. Ya sözcükler? Kulladığınız dil? AKTUNÇ Türkçeye sevdalıyım. Sevdiğıme yakışmak için çabalıyorum. Benim yazdıklarıma bir dil güzelleme uğraşı olarak da bakılabilir. Ne kadar başarabiliyorum, bunun yanıtı eleştirmenlerde, incelemecilcrde. Roman, şiir, bir Argo Sözlügü ve öykü... Ürün verdiğiniz alanlardaki bu değişkenlik ya da birbirini tamamlama konusunda, "öyküleme" konusunda neler söyleceksiniz? AKTUNÇ Yazdıklarımın türünü belirleyen elbette onların özüdür. Kendisini sonuçta alacağı biçimle getiren yazma düşünceleri de vardır, türler arasında uevinerek teslim olmak istemeyen özler de vardır. Çalışmalarım içinde, alacağı son biçime ulaşmamış hiçbir şeyi yayımlamadım. Argo Sözlüğü'ne gelince, onu da dilimize, hatta insan sanat ve tarih mozayiğimize borçlarımın bir tür ödenmesi olarak görüyorum. Türkçede argonun serüveni, bütün dünya argolarına örneklik edt^ cek, hatta ışık tutacak bir serüvendir. Bir diller federasyonunun tarihini yansıtır. Eldeki çalışmalar, bu birikime haksızlık ediyordu. Ben de son 10 yılımın bir kısmını bu sözlüğü yazmaya, tanıklar derlemeye verdim. Bu güz yayımlanacak bu sözlüğü hazırlarken çok şey öğrendim, insanımızın çoksesli dünyasını, bu dünyanın dildeki izdüşümlerini derlemek, tanımlamak, söziüğe dönüştürmek, çok keyifli bir yorgunluktu. Yazarken güldüm, üzüldüm, coştum, 300 yıl önce bugünkü argoda işlemekte olan sözcük ve deyimleri kullanmış bir Osmanlı ozanıyla karşılaşınca güzel bir sarsmtı geçirdim... İşte size bir öyküleme. D Bir Yer Göstericinin Hayatı / AFA Yayınları 130 s. / 5.000 TL. / CKK Kod No: 011.093 Seçlcl Kunıl Füsun Akatlı, Melih CevdetAnday, Prof. Cevat Çapan, Gürol Sözen, Celal Üster. NOT: Bu dalda yarijtnaya 23 kiji 23 yapıtla katıldt. P O R T R E H U L K İ A K T U N . Ç Mulkı Aktunç• "Yazdıklarımın türünü belırleyen elbette onların özudur' (Fotoğraf: Kaan vayaamııj CUMHURİYET KİTAP SAYI 20 Hulki Aktunç, 1949 yılında İstanbul'da doğdu. İlkokulu ve ortaokulu İstanbul'da okudu. Daha sonra, Erzincan Askeri Lisesi'nin üçüncü sınıfından ayrıldı. Lıseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde bıtirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimini yarım bıraktı. 1968'den itibaren, belli başlı edebiyat/sanat/kültür dergilerinde öyküleri, şiirleri, inceleme ve eleştirilerı yayımlandı. Yapıtları: ÖYKÜ: Gidenler Dönmeyenler (1976; 1977 TDK Öykü Ödülü), Kurtarılmış Haziran (1977), Ten ve Gölge (1985), Bir Yer Göstericinin Hayatı (1989). ROMAN. Bir Çağ Yangını (1981; Abdi İpekçı Roman Ödülü), Son İki Eylül (1987). SİİR: Sır Kâtibi (1989), Islıkla Tarihçe (1989), SÖZLÜK: Büyük Argo Sözlüğü (1990). Hulki Aktunç, öykü yazarı Semra Aktunç ile evli (1972). İki oğlu var. S A Y F A 5