Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIP ARAŞTIRMALARIKANSER1 KANSER2 KANSER AŞISINA DOĞRU BİR ADIM DAHA Pınar Uysal Onganer (*) sveç, Karolinska Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdüren ara ş tımacılar kanser tümörlerinin büyümesini engelleyebilecek molekülü, kanser aşısında kullanılmak üzere tanımladılar. Kanserin dışındaki hastalıklarda, daha hastalık ortaya çıkmadan aşı yapılmasina karşın kanserde, hastalık ortaya çıktıktan sonra aşı uygulanıyor. Elde edilen sonuçlar, hayvan deneyleri için henüz erken olmasına rağmen, metastazın tedavisi için yeni metodların geliştirilmesine olanak sunması bakımından önem taşıyor. Kanser hücreleri kan yolu ve lenf yoluyla başka organlara da gider ve orada çoğalmaya devam ederler. Çoğalan kanser hücreleri yeni gittikleri yerlerde oluşturdukları kitle ile o organın çalışmasını bozarlar. İşte kanser hücrelerinin ilk ortaya çıktıkları organdan başka yere giderek çoğalmaya devam etmelerine 'metastaz' (yayılma) denir. Hollanda’da bulunan Leiden Üniversitesi ile ortak olarak yapılan çalışma Nature Medicine* dergisinde online olarak yayımlanmaya başladı. İmmün (bağışıklık) sistemi bir takım işlemlerle güçlendirilmesine rağmen, kanser hücrelerini öldüremiyor. Kanser hücreleri bağışıklık sistemini atlatıyor. Bir başka deyişle, kanser hücreleri, immün sistemin, kendilerini yok etmesini bir şekilde engelliyor. Aşı geliştirme araşırmalarında, karşılaşılan bu büyük sorun çözümlenemediği için çalışmalar başarılı olamıyor. Ancak, Karolinska Ensititüsü’nde gerçekleştirilen son araştırmada immün sistem hücrelerinden olan T hücrelerinin analizleri yapılmış. T hücreleri diğer hücre tiplerini tanıma özelliğine sahiptirler. Ancak, metastazlı hücrelerde bu tanıma yeteneklerini kaybetmiş olarak bulundukları biliniyor. MHC sınıf 1 moleküllerindeki bu defekt tümör hücrelerinin bilinen T hücre aracılığı ile gerçeklesen immün savunma mekanizmasından kaçmasına neden oluyor. Yapılan deneyler kısa bir peptid molekülünün T hücrelerinin "tanıma" yeteneğinden sorumlu olduğu ortaya çıkarılmış. Bu kısa peptid kullanılarak araştırmacılar, aşı geliştirebileceklerini ve böylece, melanoma, kolon kanseri lenfoma, fibrosarkoma gibi değişik dokulardaki tümörlerin yayılmasına engel olabileceklerini savunuyorlar. Karolinska Enstitüsü Mikrobiyoloji ve Tümör Biyoloji Merkezi’nde 1998 yılında tamamladığı doktora çalışmasının devamı niteliği taşıyan bu ilginç araştırmanın yürütücülerinden Dr. Elisabeth Wolpert "Şimdiye dek sadece fareler üzerinde yaptığımız deneylerden elde edilen sonuçlar ile uzun vadede konuşmak için erken. diyor. (*) Dr; ponganer@yahoo.co.uk Kanser tedavisinde yepyeni bir yaklaşım Son yapılan araştırmalara göre kanser kendi türündeki kök hücreleri tetikliyor. Bu spesifik hücrelerin özellikleri anlaşıldıkça, yeni tedavi yöntemleri geliştirilecek, hatta kanserin çaresi bile bulunabilecek. İ İ kök hücreleri, mutasyona uğramış yetişkin kök hücrelerinin bir şeklidir. Yetişkin kök hücreleri, kan, cilt veya akciğer dokusu gibi kendi hücre tiplerinin kopyasını çıkartır. Bu yetişkin hücrelerin "kök" hücre olarak nitelendirilmesinin nedeni kendileri gibi başka kök hücrelerini de üretme yetenekleridir. Böylece olgunlaşan ve ölüp giden hücrelerin yerini bu kopyalar alır. Şimdi sıra bu hücreleri tespit etmeye ve ayrıştırmaya geldi. İlk önce normal kök hücrelere yapışan proteinleri incelediler ve kanserli hücreler için özellik taşıyan proteinleri bulmaya çalıştılar. Lösemi uzmanlarının en büyük avantajı, 1940 AKILLI İLAÇLAR PİYASADA yılından beri üzerinde çalıştıkları kan kök hücreleri konusunda epey bilgi sahibi olmalarıydı. To30 yıl önce başlatılan kanser Kanser Savaronto Üniversitesi’nden bu alandaki öncü çalışşı’ını izleyen günlerde, vücuttaki habis oluşumlar malarıyla tanınan John Dick ve ekibi CD34 adını kendilerine yöneltilen en iyi tedavilerden bile verdikleri bir proteini ayrıştırmayı kurtulmayı başarıyordu. Bazı başaran ilk gruptu. Bu protein lösemi lösemi türlerinde hayatta kalYeni nesil tedavi kök hücreleri için potansiyel bir işama şansı 1970’lerden sonra fazretti. Dick, CD34 proteinine sahip yönteminde tümörlerin la bir ilerleme göstermedi. Astümör hücrelerinin, farelere enjekte lında kemoterapi ve radyasyon köklerine inilecek ve edildiği zaman, kanserli yapılara dötedavi yöntemleri hastayı daha yalnızca bu hücreler nüştüğünü gördü. Oysa bu protein az rahatsız eder duruma getirilolmadığı zaman lösemi hücreleri hiçdi. Bunların yanı sıra Glivec ve hedef alınacak bir şey yapmıyordu. Böylece "kök beHerceptin gibi kanserli hücrelirleyici" proteinler bir kez tanımlandığı zaman leri hedef alan akıllı ilaçlar piyasaya çıktı. Ancak bunlar ilaç terapilerinde hedef alınabilecek. Sobu tedaviler tüm kanser hücrelerini eşit muamelenuçta daha etkin bir kanser tedavisi uygulanabileye tabi tutuyor. Şimdi ise doktorlar yeni nesil tecek. Bu yaklaşımların onaylı bir tedavi şekline davi yönteminde tümörlerin köklerine inileceğini dönüşmesi yıllar alabilir. Ancak bu alana ilgi çok ve yalnızca bu hücrelerin hedef alınacağını öngöbüyük. Bu alanda çalışmalarını sürdüren uzmanlar rüyor. "Beş yıldan önce bir şey beklemeyin. Ancak 15 yıl Kanser kök hücrelerinin özel yapılarına daiçinde bu konuda herhangi bir gelişme olmaz ise yanarak, bu değişikliğin şimdiden işlerlik kazansabırsızlığınızı belli edebilirsiniz" diyor. dığını söylemek mümkün. Bir insanı kuramsal olarak bütünüyle yaratma becerisine sahip olan Özetleyen: Reyhan Oksay embriyonik kök hücrelerinden farklı olan kanser Kaynak: Time, 1 Mayıs 2006 nsan vücudunda sonsuza dek bölünebilme şansına sahip olan bir hücre, her bölündüğünde farklı davranışlar sergileyen iki dişi yavru oluşturur. Bunlardan biri, ölünceye kadar binlerce kopya oluşturmak için sürekli olarak bölünür. Bu bölünme enerjisi tükeninceye kadar sürer. Diğeri ise, sürekli üremenin cazibesine kapılıp sonunda enerjiyi tüketip ölmek yerine, arada sırada bölünerek sonsuza dek yaşamayı tercih eder. İşte bu hücre, kanser araştırmacılarının ve moleküler biyologların giderek daha fazla ilgisini çekiyor. Kanser kök hücreleri olarak bilinen bu hücreler, büyük bir olasılıkla habis tümörün ilk çıktığı yerde kaybolmasından yıllar sonra, vücudun farklı bir yerinde yeniden ortaya çıkmasının sorumlusu olabilir. Bu hücrenin özelliklerinin ortaya çıkartılmasıyla, kanserin en bilinmeyen yönleri gün ışığına çıkabilir. Kök hücreyi tümörün ana baskı kalıbı olarak düşünün. Orijinal kalıp varoldukça kopyaları çıkartılabilir ve hastalık varlığını sürdürebilir. Fakat tümörü kaynağında yok ederseniz anormal hücrelerin yaşama şansı sıfırlanır Bu fikirler, doktorların kanser hakkındaki düşüncelerinde köklü değişiklikler yaratabilir. Bu gelişmenin ışığı altında doktorlar onlarca yıllık kanserli dokuyu küçültme tutkularını bir kenara bırakarak, kanserli kütlenin büyük bir çoğunluğunun "hücresel gürültü" olduğunu kabul etmeye başladılar. Bu durumda suçlu görünümündeki kütlenin, yüzde 3 ile yüzde 5’i arasındaki bir oranı gerçekten suçludur. JOHN DİCK ve ekibi CD34 adını verdikleri bir proteini ayrıştırmayı başardılar. Dick bu proteine sahip tümör hücrelerinin farelere enjekte edildiği zaman kanserli yapılara dönüştüğünü gördü. CBT 1000/43 1926 Mayıs 2006