24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kaynaklanıyor. 20. yüzyılda bu ülke üniversiteleri Avrupa’daki faşizm ve hoşgörüsüzlükten kaçan Albert Einstein ve Enrico Fermi gibi dünyanın en önde gelen bilim insanlarına kucak açtı. A.B.D’ye yaratıcı beyinlerin akını 1980’lerle 90’larda daha da hızlanarak, ülkenin yüksek teknolojiye dayalı ekonomisine büyük bir katkıda bulundu. SİNERJİNİN GÜCÜ CBT 1000/ 27 1926 Mayıs 2006 Gelgelelim, yetenek yalnızca ülkeler arasında akan bir özellik değil. Daha kesin bir ifadeyle, yetenek belli topluluklar, bölge ve kentlere özgü bir durum. Bunun yüzyıllardır öyle olduğu görülüyor. Atina’dan New York’a, kentler uzun bir zamandır yaratıcılığın potası olmayı sürdürüyor. Bunun nedeni temel bir toplumsal ve ekonomik güçten kaynaklanıyor: yetenekli insanlar biraraya geldiklerinde, aralarındaki etkileşim çoğalarak her birinin üretkenleğini daha da HOŞGÖRÜLÜ KENTLER güçlendiriyor. Brookings EnstiKısa bir süre önce tüsü araştırmacıları Gallup tarafından yabu etkiyle ilgili bir Dünyanın kimi bölgeleri pılan bir araştırma da bilgisayar benzeşimi bu sonucu doğruluekonomik gelişme konuoluşturdular. Söz koyor. Elde edilen bulnusu örnek iki basit sunda neden ötekilere kıgular tüm ırklardan ilkeye dayanmaktayyasla daha ilerde? Belli ya da toplumsal sınıfdı. lardan insanların geBunların ilki, yabir yeri yaratıcılığın merniş topluluklara açık ratıcı insanların bir kezi kılan unsurlar ve hoşgörülü kentlere araya gelip ekipler değer verdiklerini oluşturdukları, bu nelerdir? En temel unsurgösteriyor. ekiplerin de şirket ya lardan bir tanesi dünya İş ve gelirin yanı da örgütlere dönüşsıra, kent sakinleri çapında etkin bir ya da tükleriydi. kendilerine estetik İkincisi, bu kurubirden çok üniversitenin güzellik, oldukları yeluşların sonradan yerbulunması... re bağlılık ve yeni fileşim bölgeleri arakirlere açıklık gibi malarıydı. Sonuçta, daha soyut unsurların oluşturulan bilgisayar sunulmasını bekliyormodelinin gerçeği lar. neredeyse bire bir yansıttığı görüldü. Günümüzde yaratıcılık ve yeniliğin Yaratıcı kişiler ve onların oluşturduklamerkezleri her zamankinden çok daha rı kuruluşlar belirli kentlere hiyerarşik toplu bir yapı sergiliyor. Yetenekli ve bir düzen içinde yayılmaktaydı. yaratıcı insanlar kendilerini artık belli mesleklere ya da yerlere bağlı kalmak EN DEVİNGEN zorunda hissetmiyorlar. Çağdaş küresel KAYNAK ekonomide nitelikli üniversiteler kadar, büyük kentler de önemli bir yer tutuyor. Ancak bu durum birtakım soruları Ekonomik üretkenliği ve gelişmeyi köda beraberinde getiriyor. Neden yaratırükleyen yaratıcı merkezlerin ayakta kacılık ve yenilik San Fransisco ya da Boslabilmeleri için her ikisinin el ele verip, ton gibi belli kent ya da bölgelerde topbirlikte çalışmaları gerekiyor. lanmayı sürdürürken, başka bölgelerde etkin olmuyor? Kaynak: New Scientist, 3 Aralık Bu gibi konularda düşüncelere günüYazar: Richard Florida; müzde de egemen olan eski ekonomik George Mason Üniversitesi’nde topmodellerde yetenek, tıpkı belli yerlerde depolanan hammaddeler gibi, stoklarlumsal politika profesörü olan Richard dan sayılıyor. Florida "The Flight of the Creative Oysa, yetenek dünya üzerindeki en Class Yaratıcı Sınıfın Kaçışı" adlı devingen kaynaklardan biri ve devinkitabın da yazarı. genliği her geçen gün daha da artıyor. Türkçesi: Rita Urgan Belli bir yeri yaratıcılığın merkezi kı lan unsurlar nelerdir? En temel unsurlardan bir tanesi dünya çapında etkin bir ya da birden çok üniversitenin bulunmasıdır. Boston’da MIT, Silikon Vadisi’nde Stanford Üniversitesi’nin varlığı çoğu kişiye göre yaratıcılığın en önemli tetikçilerindendir. Ancak üniversitelerin gelişmeye katkıda bulunabilmeleri için daha geniş yaratıcı endüstriler, destekleyici kurumlar, çeşitli ve canlı bir emek piyasasıyla birarada olması gerekir. Asıl önemlisi bölgenin yeteneğe açık olması, toplumun her kesiminden yaratıcı insanları biraraya toplayabilmesidir. Araştırmamın sonuçları bir kentin göçmenlere açık olması, ırksal ya da etnik ayrım gözetmemesi, eşcinselleri kabullenmesi ve sanatçılara kucak açmasıyla bilimsel ve teknolojik yaratıcılığı kendine çekebilmesi ve bunu ekonomik servete dönüştürebilmesi arasında çok yakın bir bağlantı olduğunu ortaya koydu. Elektronik iletişimin doğuşu G ünümüzde çok yaygın bir uygulama alanı bulunan telsiz elektronik iletişimin teorik alt yapısının hazırlanması başlangıcı İngiliz fizikçi ve kimyacı Michael Faraday’a kadar uzanır. 1831 yılında elektromagnetik indükleme olayını deneysel olarak gösteren Faraday bunu iletkenler arasında bulunduğuna inandığı "kuvvet çizgileri" ile açıklamıştır. Daha sonra uzun kablolar üzerinden yapılan telgraf haberleşmesinde kablonun başı ve sonundaki akım büyüklükleri arasındaki fark, aynı şekilde izah edilmiştir. Burada Faraday’ın yeterli bir eğitim görmediğini, matematik bilmediğini buluş ve açıklamalarını fizik mantığı ve sezgisi ile yaptığını belirtmek ilginç gelebilir. 1855 yılında İskoçyalı fizikçi James Clerk Maxwell bir çalışmasını "On Faraday’s Line of Force" adı ile sunmuştur. Bu çalışmasında Maxwell Faraday’ın yapamadığını yapmış ve kuvvet çizgileri fikrini bir matematik formda vererek elektrik ve magnetik büyüklükleri birbirine bağlaTelsiz yan bir denklem takımı elde etmiştir. Kuelektronik rulan teori ilk defa iletkenler arası ortailetişimin mı göz önünde bulundurmaktadır. kuramsallaşma Bu alandaki çalışmalarına devam öyküsü... eden Maxwell 1864’de yayımladığı bir makalede elektrik ve magnetizma için dört denklemden oluşan "Maxwell denklemleri"ni vermiştir. Bu denklemler o güne kadar bilinen bütün elektrik olaylara toplu olarak bakmak ve bunları açıklamak olanağını sunmaktadır. Denklemler ortamın herhangi bir noktasında yük yoğunluğu, akım yoğunluğu, elektrik ve magnetik alanlar arasındaki bağlantıları verir. Matematik çözüm ışık hızına çok yakın hızda yayılan dalgaların bulunduğunu göstermektedir. Maxwell daha sonra 1873’de yayımladığı "Treatise on Electricity and Magnetism" (Elektrik ve Magnetizma Üzerine İnceleme) isimli kitabında, Maxwell Denklemlerinin geniş bir açıklamasını yapmış ve elektrik ve magnetik alanların tek başına mevcut olamayacağını göstermiş ve ışığın da bir elektromagnetik dalga olduğunu belirlemiştir. Deneysel fizikçiler Maxwell teorisi ve ondan elde edilen açıklamalara şüphe ile bakmışlardır. Eldeki olanaklar deneysel kanıtların elde edilmesine imkan vermemesi dolayısiyle bir süre bu denklemler ihmal edilmiştir. 1880 yılında Alman bilim adamı Hermann von Helmholtz konunun önemini kavrayarak meselenin üzerine gitmiştir. Helholtz çok saygın bir bilim adamıdır, çok da dindardır. O sırada parlak bir doktora öğrencisi olan Heinrich Hertz’i Maxwell teorisinin doğru veya yanlış olduğunu ispat etmekle görevlendirmiştir. Bazıları Helmholtz’un beklentisinin yanlış olduğunun gösterilmesi yönünde olduğunu iddia etmektedirler. Hertz, elektromagnetik dalga elde etme, bunu alıp detekte etme hususunda bir dizi problem çözme zorunda kalmış, bütün bunları başarı ile bitirerek 1888’de sonuca ulaşmıştır.Hertz’in deneylerinde kullandığı düzenler ilk radyo verici ve alıcısını teşkil etmektedir (Kıvılcım jeneratörü ve detektör). Hertz’in buluşları Lodge, Heaviside ve Fitzgerald tarafından memnuniyetle karşılanmış ve 1870’da Maxwell’in ölümünden sonra konuya sahip çıkarak geliştirmişlerdir. Fikret Yücel’den alınmıştır BÜYÜK KEŞİF VE BULUŞLARIN İZİNDE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle