Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CBT 1000 sayfa 10 16/5/06 18:37 Page 1 (1,1) Bilgi Toplumu Stratejisi neden gerekli? Faruk Eczacıbaşı Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı TÜRKİYE’NİN BİLİŞİM GELECEĞİ VE ARGE T CBT1000/10 1926 Mayıs 2006 ürkiye’nin 1990’lardaki "kayıp dönemi"ni yeniden yaşamamak için, 2000’leri de 1990’lar tipi hatalarla heba etmemek zorundayız. 2000’lerde hata yapma payımız daha daralmış durumda. Kötü ekonomi yönetimleriyle hareket alanımızı daralttığımız yıllar boyunca bir de globalleşen dünyada rakiplerimiz de gittikce çoğalmaya başladı. Çin, yalnızca kendisinden beklenilen gündelik ürünlerde değil, aynı zamanda daha yüksek standartta teknolojik ürünleri de çok çok ucuza üretmeye başladı. Hindistan’ın hizmet ve yazılım sektöründeki başarısı ise zaten daha 10 sene önce kendini kanıtladı. Başarı efsaneye değil, gerçek verilere dayanıyor. Türkiye’nin hata yapma payının daralmasının bir başka nedeni, 2001’de bütün ülkeyi sallayan ekonomik kriz ve bunun ardından gelen yeni ekonomik düzen. 30 yıldır enflasyonla ve yüksek faizle yönetilen ülke, şimdi nispeten düşük bir enflasyon düzeyi tutturmaya çabalıyor. Ancak, karşılığında ödenen bedel ise bir türlü hallolmayan işsizlik. Yine de, hem ekonominin kendi kendini yenilemesi hem IMF reçeteleriyle Türkiye, 2001’den sonra gerekli olan büyüme oranını yakaladı denilebilir. Bu noktada görünüşe aldanma lüksümüz yok. Kuşkucu olmak zorundayız: Duraklama ve tehlike işaretleri var. Ekonomi hakkında ülkede herkes fikir yürütüyor. Bu, normaldir. Çünkü bu konu, halkın doğrudan cüzdanını ilgilendirir. Ya, cüzdanını doğrudan ilgilendirmeyen ama dolaylı olarak yaşamını ilgilendiren diğer bazı konularda da herkes fikir yürütür mü? Örneğin arge, teknoloji geliştirmeinovasyon? Bu konuları "uzmanlar" bilir ve anlar, diye bir yargımız vardır. Kamuoyuna mal olmadığı için de toplumda bu konularda kültür oluşmamıştır. İnovasyon için yeterli kaynak olmasına rağmen, bu kaynağın nasıl kullanılacağı da bilinmez. Üstelik, ekonomide yenilikçilik için talep de yoktur. 21. yüzyıla girerken gittikce daha fazla ortaya çıkan gerçek, araştırmageliştirme, yenilenme veya yenilikcilik gibi kavramlar kamuoyuna ve ekonomiye maledilemezse ekonomik gelişmelerin önümüzdeki yıllarda yıllarda tekrar tökezleme noktasına gelecek, daha da önemlisi, hızla artan nüfusla baş edemeyecek. Aslında çok basit bir adım... Belki biraz maliyetli ama basit... Genç nüfusun bir an önce "teknoloji okur yazarı" olması, hükümet politikalarının fazla da gayret göstermeden yönlendirmesine bağlı. Getirisi; üretken, sorgulayıcı, geleceğe üretken olarak atılmaya daha hazır geniş bir genç kitle... Ama, maliyetleri düşürmek ve uzun dönemli kurumlaşmayı sağlamak için, ihracatı artırmak için başka yöntem yok. Şu anda üzerinde ciddi olarak çalışılan ve bu yıl hükümet tarafından yürürlüğe konulmasını beklediğimiz "Bilgi Toplumu Stratejisi" denilen kavram ve uygulamalar bütünü bu konulara çözüm arayışı içinde. Türkiye Bilişim Vakfı olarak biz, gerek kamuya, gerek topluma, bu stratejinin önemini anlatmaya çalışıyoruz. Bunun için, çağdaş ülkelerden örnekler veriyoruz. AB’nin 2000 yılında Lizbon’da Avrupa’nın bütünü için bu konuda aldığı kararları 2005’te yeniden değerlendirmesi ardından, Türkiye’nin de Lizbon Gündemi doğrultusunda ilerlemesini öneriyoruz. 59. Hükümet, kendisinden öncekilerden farklı bir adım atarak, Türkiye’nin bilgi toplumu stratejisini tartışmak amacıyla 2003’te eDönüşüm İcra Kurulu’nu oluşturdu. Başbakan Yardımcısı, Ulaştırma ve SanayiTicaret Bakanı, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Bilişim Derneği, Türkiye Bilişim Vakfı ve Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği temsilcilerinden oluşan bu kurul 2004’ten beri aralıklı toplantılar yapıyor. Türkiye’nin bilgi toplumu stratejisinin tartışılması sürecinde devletin, sivil toplum kuruluşlarının görüşünü sorduğuna ilk kez bu kurulla tanık olduk. Bu, 59. Hükümetin hanesine yazılan bir artı puan. Ancak, bu yöndeki çalışmaların, bizim istediğimiz hızda ilerlemesi bir soru işareti. Çağdaş ülkelerle aramızdaki dijital uçurum açıldıkça açılıyor. Bunun acı istatistiklerini sürekli olarak görüyoruz. Uygulamaya halen girmemiş veya girememiş politik eksiklikten dolayı Türkiye, yenilikcilik, yüksek teknoloji ve inovasyon alanında gittikce daha geri plana düşmeye devam ediyor. Kısacası, tartışma sürerken, çözümler erteleniyor. Bütün ülkelerle aynı kulvarda koşuyoruz. Kimimiz, yalınayak, kimimiz şişman, kimimiz atletik ve teknolojinin geliştirdiği en ileri koşu ayakkabıları ile koşuyor. Eğer yeterli dayanıklılığı, gücü ve destek ekipmanı gerektirdiği gibi kullanamazsak, tüm koşucuların yarışta yanımızdan geçtiğini seyredeceğiz. Daha yarışı kaybetmedik... Ama kazanmak için de tüm paydaşların seferberliğe katılması için uğraş vermesi gerekiyor. "Türkiye sadece iyi satın alıcı ve kullanıcı" T elekomünikasyon Kurumu Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye’nin kapasitesine karşın, telekomünikasyon sektöründe sadece ‘‘çok iyi bir satın alıcı ve kullanıcı’’ olduğunu kaydetti. Acarer, Telekomünikasyon Kurumu ve Telekom Dünyası tarafından düzenlenen ‘’Türkiye’nin Bilişim Geleceği ve ArGe’’ konulu toplantıda yaptığı konuşmada, ArGe’nin önemine işaret etti. ArGe’nin Türkiye’nin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir konu olduğunu belirten Acarer, bu konuda kurum olarak gerçekleştirdikleri çalışmaları, önümüzdeki dönemlerde sektörle paylaşmak istediklerini söyledi. ‘‘Türkiye müthiş bir potansiyele sahip bir ülke. 70 milyon nüfusunun yarısı 25 yaş ve altında. Zeki ve dinamik bir halkız biz’’ diyen Acarer, dünyanın en büyük ekonomileri arasına giren Türkiye’nin, bu kapasitesine karşılık, telekomünikasyon sektöründe sadece çok iyi bir satın alıcı ve kullanıcı olduğunu söyledi. Acarer, şunları kaydetti: ‘‘2006 yılında telekomünikasyon sektörünün büyüklüğünü 20 milyar dolar olarak tahmin ediyoruz. Bunda payımız sadece yüzde 4. Bu oran anlayamadığım, kabul edemediğim bir gerçek. Herkes bu konuda ülkenin geleceği açısından elem duymak zorunda. Yazılımdaki durumumuz donanıma göre daha iyi, daha da geliştirilmesi gerekir. Yerli üretim payının artırılması konusunda çalışmamız gerekir. Türkiye’de sektörün en büyük lokomotifleri olan 3 GSM firmasına çok büyük sorumluluk düşüyor. Sadece tepedeki adamların bu işin sorumluları olarak gösterilmemesi, ara yönetici kesimin de ellerini taşın altına koyması gerekir.’’ ARGE ZAFİYETİ Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar da, ArGe’nin uluslararası rekabette en önemli unsur olduğunu belirterek, ‘’Bu konuda Türkiye’nin zaafiyeti ve geriliği var. Bunu mutlaka toparlamamız, iyileştirmemiz lazım’’ dedi. TÜRKİYE TEKNOLOJİ