27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ferda İzbudak AKINCI yazdığı öykülerle ve romanlarlaedebiyatınıızda kendine sağlam bir yer açan Ayla Kutlu, Asi Asi adlı romanıvla çıktı okurların karşısınabu kez. Yazarın, iyice zenginleşenkitaplığmdan, iki öykü kitabı seçtim. Böylece, Sen de Gitme Trivandafilisile Mekruh Kadınlar Mezarl:ğı’nave bu kitaplar üzerinden AykiKutlu öykücülüğüne dokunmak istedim. ÇOCUKLARVEDOĞA Öykülerirıde, törenin, ahlak bekçiliğinininsan yaşamında büyük bir ezme ± aracına etkileyici biçimde işleyenAyla Kutlu, insan ilişkilerindeki sevecenliği,sıcaklığı, gerçekliği, feodal bağlamda temellendirmez. Oykü kişilerininçoğu dostluğu, yakınlığı, çareyi, ilgivi,sevgiyiaile bireylerinde bulamaz. Kan bağının varlığı kimseye daha iyibir yaşam sağlamaz. Teodora, kızına duyduğu sevgiyi anlatamaz.Sultan’dan ister Triyandafllis’i sevdiğini söylemesini. Böylesinezayıf bir bağdır aslında anne çocuk bağı. Altın da, Nine kızm gerçek ninesi değildir.Antakya’dan gelmiş, apartman kapıcılığında kocarnış bir kadındır. Ama apartman sahibinin kızı ona öyle bir sarılır ki, kadıncağızın düşkünler evine verilmesi imkansızlaşır. Olümüne savunur kız nineyi. Gerçek annesi kumardanbaşını kaldırıp kızıyla böyle bir bağ kuramamıştır. Dostluk da ailede bulun abilen bir şey değildir. Ayla Kutlu’nun öykü kişileri, varlığına inanmak isteyeceğimiz dostluldarkuruyor, yaşatıyor. Olümün bile bitiremediği dostluklar. “Gitmeyi Bilmek”adlı öyküde, anası, babası, karısı, Nesimi’nin yakını, dostu olamıyor. Sonradanedindiği bir arkadaşın yaşlıkarısı ona en içten dostluğu Anlayış dolu, sıcak, ürkütnıeyen, ezmeyen, incitmevenbir dosluk. Onca kalabalık bir ailenin içinde bir insanın yapayalnız kalabileceğini,kırk dönüm portakal bahçesiiçin bir oğulun evlatlıktan reddedilebileceğiniama bir dostun bu yalnızlığı paylaşabileceğini anlatan bir öykü. Bu iki öykü kitabı, feodal yasaların işlediğibir coğrafyada, insanın çaresizliğinianlatması kadar, belki de ondan fazla,yazarın bu coğrafvadan uzanıp evrenselolanı yakalanıası açısından önemlidir. Sen de Girme Triyandafihis’te, Triyandafilis ile Sultan, insan olmanın temelindeseverler birbirlerini. Bu sevgiyene dinlerinin ayrı oluşu engel olabilir, ne de farklı ırklardan gelmeleri. “Ormanda Bir Deniz Kabuğu Gibi” adlı öyküde. Petros Balıkçı, oğlu Hanna’va,“Biz yalnızızburada oğul. Yalnız, yapayalnız. Ormanda bir deniz kabuğu kadar valnızız” der. Çoğunluğun ötekileştirdiği,itip kaktığı flanna’yı aynı korumalı,sonsuz sevgisiyleöyküleştirir yazar.Insan sevgisiyle. Ayla Kutlu, Sen de Gitme Trivandafilis’teyarattığı onca öykü kişisinin hayaımaIskenderun’u bir öykü kişisi gibi sokar, Anıakyayı da. Her şey onun çevresindeolup birer. Açları o dovurur. Umutsuzluğu su parıltısıyla o siler. Güzelkızlar, yakışıkli erkekler onun toprağındaboy verir. Iskenderun’da yaşam, “küçük bir derenin öncesiz ve sonrasızmışgibi sürgit akışı, değişmez sesive basitliğiyle” sürer. Orada yaşamı başkalaştıransudur sanki. Çünkü yazara göre,“yalnız şelale suları doğumun şarkısınıbin yıllar süresince söyleyebilir.” İlle de çocukları anlatıyor Ayla Kutlu. Açlıkla, yoklukla. tozun toprağın arasındabüvümeye çalışan çocukları. Büyüklerindünyasmdan kopuk, kendi yalnızlıklarındaküçük kızlar, ayrıcalıklı yerekonan, yine de hemen vazgeçiliveren oğulcuklar. Yazar çocukları öyle bir kucakliyorki, yüreklerine giriyor onların. Nefeslerini soluyor. Yalmzlıklarınrn, çırpınmalarmın izini sürüyor. Yetmiyor, kızıl kanatlı atlarla, can kuşlarıyla uçuruyoronları korkunç hiküvelerinden. Kutlu, övkülerinde doğaya da kocamanaçıyor kollarını. Yıldız ışıltıları, cehennemler,su sesleri, kıpkızıl güneşler, toz, parlayan yeşil vapraldar doluyor kollarına. Koca koca ormanları sarıp sarmalıyor, yarattığı vılanlarıvla, incirleriylc,portakal ağaçlarıyla. Vadileri, bahçeleri,sokaklarında incir, nar ve asma- lar bulunan köyleri kucakhyor. Zakkumları,uzarnış, vapraklanmış çmarlan. gölgelerle beneklenmiş yolları. Zeytin, hurma, frenk inciri ve yaseminleri kucaklıyor.Triyandafilis’in ayakları altındaezilen sardunyaları. Dolgun, büyük çiçcldi, güneş sıcağı mimoza dallarını” (s. 59). Nar çiçeklerinin acı kokusunu, rurunçlarınbaş döndüren baharlarını, in- cirlerin kekre ve hastalıldı sütlerini özlemeyikucaklıyor. Aşkı ve özlemeyi. Gitmevi,kalmayı; girmeyive kalmayı bilmeyi...Yaşlilığı,ölümü, bilgeliği, kadınliğı,çoculduğu, yaşadıklarına dayanan- ları, zorluklara direnenleri olduğu kadar,direnemeyip yitenleri de kucaklıyor.Bütün meyveleri, bahldan, türlü türlü böcelderi, akıp giden dünyayıkucaklıyor. Kucaklavıp sözcükleriyle yeniden yaratıyor ve bambaşka bir güzellikolarak sunuyor. “HiÇDELİLİKYAPILMAYACAKSA YAŞAMAKNİYE?” Doğayı ince ince işlediğiöykülerinden biri “Yılanlar Yıldızlar.” Aşkı fisıldayan, suyun, su sesinin, sisin içinde geçen öyküAbant’ta yazılmışama coğrafyanm sınırlarınıaşarak insanın tarihini sorguluyor:“Neredeyim? Tufan günlerinde, şimdiki adı Şart-ül Arap olan bölgede mi? Bu yağmur, bu kulak sıcaksu ne? Tanrılar korkuyor ama korkmaldakurtulamazlar. Nerede, hangi koşullardaolursa olsun yaşam sürüyor. Birilerikurtulup yaşamın süreğenliğini anlatıyor:Ceplerinden bitkiler, kulaklarındanhayvanlar, ayak parmaldarmm arasındansürüngenler, imparatorlar ve parazitlerçıkarıyor” (s. 144). “Hiç delilik yapilmayacaksayaşamak niye?” diyen Ayla Kutlu, öyküye farklı tatlar, renkler, pırıltılar, ipek çilesi yumuşaklıklarkatıyor. Oyküleri oyalarla, bonculdarla, sırmalarla, su sesleriyle, narlarla, incir yapraklarıyla, anka kuşlarıylasüslüyor. “Mercan’a Güzelleme” adlı öykü, aslında insana, doğaya güzelleme.Sözcüldere güzelleme. Oyle yakışmışsözcükler birbirine. Kutlu, “Savaşlarınen acı öykülerini suçsuz insanlar yaşar” diyen savaşkarşıtı bir yazar. Oykülerinde Ikinci Dünya Savaşı’nınderin izleri var. Gece kısılan lambalar, yağkandilleri, karneyle alınan ekmekler, parayla bile yiyecek bulunmaması,yoksulluk. Yaşlıliğıanlatıyor AylaKutlu. Hayatı acilanyla, muthiluldarıvla yaşamış, gitmeyehazırlanan insanların yaşamına yaldızsürerek. Yeni yetişmekte olan bir kızıngözleri kamaşıyor bu yaldızdan. Yaşlihk,ölüme yakınlık bir masal gibi anlatılıyor öykülerde. “Bazen onun yaşadığmdankuşku duyduğu gerçek. Masallardakiankakuşu o. Olüp ölüp geri dönüyoryaşama. Olüyor, küllerinden yenidendoğuyor. Uykusu ölüm gibi. Uykudanyeni yeni doğmuş bir bebeğin dalgınlığıylauyanıyor.” cümleleri masal değilde ne? (“Altın”, s. 75). Bahubeki, Ayşad, savrularak yaşlanan direngen kadmlar.Kahramanlarm, başka hilulyelere karışan hikayeleri, yaşam ırmağında birleşipbütünleşiyor, farklilaşıyor.Hiçbir yaşamın tek başına akmadığını, serüveninibaşka insanların serüveniyle sarmal sürdürdüğünü, direnişin bu sarmaflıktangüç aldığını kavramamızı kolaylaştırıyor. Ote yandan yaşlılık,bilgelik değildir her zaman. Gülperi kaçırılan bir kızdır. Çiçek Nine, suçsuzluğunu bildiği Gülperi’yeyardım etmez. “Anasının babasınıngözden çıkardığı kızı tutamam evim- de. Köy yerinde bizim gibi elini eteğini çekmiş avratlara böyle işler düşer ama...” diyerek kıza köyden gitmesini öğütler. Erkekler kadınları, kızları ezer- ken, öteki kadınlarm çoğunun ya sesleri çıkmaz ya da kızlar için savaşmayı gereksizgörürler. ÇARESİZBİRÇOCUK Çaresiz bir çocukla karşılaştığımızbir başka öykü “Süsen Gitti.” Süsen, küçük,narin bir kızdır. Köyü basilıp yakılan,akrabalarından çoğu öldürülen, askerkaçağı babası yakalanan Süsen değişir.Kimilerinin cinlere karıştığmı söylediğiçocuk, kendisi için takınılan tavırlaraanlam 0 kırılmışlıkla, yitmişlildebile, yaşamını sürdürmeye çabalar.Eve dönen baba, ‘tek kızı, gözağrısı, sessiz,uslu, incecik oyalar benzeri” Süsen’idoktora götürmek ister. Bibi engel olur. Çünkü annesinin kolundaki bilezik bozulacaktır. Babaanne (bibi), “Nesini götüreceksin onun? Bizimleyaşamıyor ki” der. Zaten çocuğun hasta olduğunu söyleyenleredaha önce, “Bir kızın peşinedüşeceklerden değilim” demiştir. Süsenkaranlıkta yiter. Yitmesinin nedenininbibide olduğunu bile düşünebiliriz. Oyküde bu belirtileri, izleri yakalamak, en azından var saymak olası. Derin psikolojikboyutu olan, Kutlu’nun en iyi öykülerinden “Süsen Gitti.” Kadın erkek ilişkilerinde, yansızbir tavır takınıyor yazar. Kadınların ezilmişliğinisıkça işlemesine karşın, bu durumunaslında cinsiyet sorunu olmadığınında altını çiziyor. Dünyaya dar pencerelerdenbakma tuzağına düşmüyor. Törekıskacında yok edilen kadınlar vardır ama, kurşunlara gelen, savaşın,sistemin yok ettiği erkekler de vardır. Ayki Kutlu, öykü kişilerini, içine doğduğu,büyüdüğü koşullarla birlikte sunuyorokura. Gerçeküstüye yaldaşan öykülerirıdebile, kahramanlarını ete kemiğebüründürebiliyor (“Altın”, “Can Kuşu”).Bu öykülerde belirsizlik, anlama dikkati isteyen bir sisolsa da insana nıtulanayna çok güçlü. Yazar, bir edebiyatyapıtını başarılı kılan en önemli özellilderdenbirini yakalmış. Oykülerinde yoğun duyguları, duygusallıktan armarakvermiş. Nesnel yaklaşımınedeniyle çok inandırıcı. Kurguladığı kahramanlardanuzaklaştıkça, kahramanlar okura yaldaşıvor. Sanki arayı bilerek açıyor gibi.Çok yakınımıza getirip bıraktığı kişilerianlamakta zorlanmıyoruz. Yazardakitarafsız bakışa katıhvoruz. Ayla Kutlu, dili zengin, anlatımı akıcı öykülerin usta yazan. Okurlar, onun yapıtlanylabu ülkeyive insanlarını daha iyitanıyacak, toplumsal yapımızı daha iyikavrayacakrır. Hem de okurken inanılmazbir edebiyat tadı alarak. m AylaKutlunun öykülerine dair AylaKutlu öykücülüğüKUTLUI öykülerinde, törenin, ahlak bekçiliğinin J insan yaşamında büyük bir ezme aracı- na döndüğünü etkileyici biçimde işleyen AylaKutlu,dilizengin, anlatımı akıcı öykülerinyazarı aynı zamanda. Kutlu’nun yapıtlan, yaşadığımız toprakları ve insanlarımızıdaha yakından tanımaya olanak veren bir harita niteliğinde. SAYFA 6 c u MHURİYET KİTAP SAYI 1068
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle