25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Kerem işık'tan ilk öyküler Aslında Cennet de Yok Kerem işık. Aslında Cennet de Yok'ta öykülerini, odaklandığı konuyu kimi zaman çok- kimlikli bir parçalılıkla, kimi zaman sıradan insana yönelen bir sesin dikkatiyle ve en sade haliyle ele alırken abartılı söz oyuniarına başvurmadan, deli dolu, öfkesini içten içe işleyen, duygulu, düşünceli karakterin naifliğinde kalarak kuruyor. Yeşim ÖZDEN E linize boş bir kâğıt tutuştu- rulup akknıza her geleni yazmanız istense listeniz nasıl olur? Aklınızı doldu- ran şeyler nedir? Nesncler, duygular, soyut somut her şeyi yazabilirsiniz. Önem sırası var mı listenizin, bir an- lamı? Ashnda Cennet de Yb&öykü- lerinden "Unut Gitsin"in birinci te- kil şahıs kahramanı bir "Yapıbozumcu Eş- ya Incelemecisi." FARKINDAVEUYUMSUZ Diğer öykülerdeki tüm kahramanlar gibi o da anlam aramaya değmez buluyor her şeyi. Boş ve boşuna. Bir boşluk içinde, ba- na daha çok şeffaf bir balon içinde dolaş- tıklan hissi veren bu kahramanlann sıkın- tısı çok. Farkındalığın getirdiği uyumsuz- luk. Dünyamıza benzer küre dünyalarında içten dışa ve içten içe bakıp duruyorlar. Ama hep merkezdeler. O noktasında. Sıfır noktası da diyebiliriz biz buna. Yazar Ke- rem Işık, bir mühendis. Üstelik fizikçi. Or- bit'i, sıfır noktasını, x-y düzlemini, x-y-z evrenini elbette bilecektir. Sadece kısa bir zaman dilimi. Kerem Işık'ın öykü kahramanlannın yaşamlannın kısacık bir anına tanık ediyor okuru. Nere- den geliyorlar, nereye gidecekler sormaya- lım istiyor, önemli değil. Kendine has yön- leri, çizgisi, düzlemi, boyutu ve evreniyle akıp duran, belki de saçüıp sıçrayıp duran zamanda ufak delikler açıyor. Elinde mat- kap niyetine kalem tutarak. Biz de o kale- min ucundan bir mürekkep gibi sızıyoruz şeffaf balondan dünyalann içine. lçimize bakıyoruz, dışımıza bakıyoruz. Alışüklan- mızı gerçekten görmenin yaratüğı o sıkınn bize de bulaşıyor. Alıştıklanmıza ne zaman alıştığunızı bile hatırlamıyor oluşumuzun. Kedisi her kucağına çıkışında bıyıklanru sayan -sanki biri eksik olsa kıyamet kopa- cak- kahramanın vakit geçirmek için saat- lerce oynadığı bir oyun olan "Yapıbozum- cu Eşya tncelemesi" şöyle oynanıyor: Gö- zünüze çarpan ilk nesneyi alıp salondaki masif yemek masasının üzerine yerleştire- cek, perdeleri kapayıp kapılan kilitleyecek, odanın zifiri karanlığa gömüldüğüne kana- at getirdikten sonra da okuma lambanızı uzatma kablosuyla masanın üzerindeki nesneye doğrultup her türlü aynntısını in- celeyeceksiniz. Ne, ne kadar gerçektir gör- mek için. Aynnolar. Eşya ve diğer insanlar hepsi ellerine aldıklan aynna ağlanyla yürüyor üstlerine kahramanlann. Ağa dolanıp du- ruyor olabilirler ama onlar hem rahatsız hem de rahatsız değil bu ağlara yakalan- maktan: "Ayaklar görüyorum. Ustüme üs- tüme gelen ayaklar. Bir bilinmeyene doğru yürüyen ayaklar. Korkulan olan, kalabalık- ta konuşmaktan çekinmeyen, sessizliğin yokluğundan rahatsızlık duymayan, her şe- yi ama her şeyi beyin dedikleri bir okka et yığınının içine depolayıp gerektiginde çı- kanp çıkarıp kullanan ayaklar bunlar. Tur- şu kaplarmdan farksız beyinler görüyorum Kerem 191le. ara bir keslte bosluk açıyor sankl ve o kesitln bir anına tanık olmamıza Izln verlyor. bu ayaklann üzerinde." Kerem Işık serbest çevirmenlik yaparak Izmir'de yaşamayı seçen bir kimya mühen- disi. Fizik yüksek lisansı yapmış. Öğrenim hayatının, mühendisliğinin, kimyanın ve fi- ziğin öykülerinin şekillenmesinde etkisi çok kuşkusuz. Mühendislikte bir milim hata büyük bir felaket demek. Kimyasal tepkimede de. Fizik, zaten aynntılar aynn- nlar aynntılar... Etrafımızda gördüğümüz, alıştığımız, sorgulamadığımız her şey aslın- da birfizikselolay, kimyasal birleşim, bi- yolojik bir etkileşim. Yağmurun yağması- nın ince bir açıklaması var, suyun oluşma- sının hassas bir formülü... Ashnda Cennet de Yok öykülerinin ay- nnnlan da işte böyle. Çoğunluğun algısın- da sıradanlaştırdığı her şey kahramanlar için çok şey. Bu farkındaldt uyum sorunu- nu da yanında getiriyor. Kahramanlar yine günlük işlerini yapmaya devam ediyorlar. Diğerleri onların içinde yaşayarak dolaştığı bambaşka dünyalan fark etmiyor bile, çev- redcki kanıksadıklan pek çok şeyi fark et- medikleri gibi. Kahramanlar nereden geli- yor bu öykülerde, nereye gidecekler, pek ipucu yok. Ara bir kesite boşluk açıyor sanki yazar ve o ara kesitin bir anına tanık olmamıza izin veriyor. Boşluk. Boşluk önemli bu öyküler için. Yanıtsızlık... Soru çok oysa. "- Neden geldim ben buraya? -Bilmiyorum." "- Neden gitmiyorum buradan? - Bilmiyorum." SAMİMİ VE GERÇEK BİR ÖYKÜ DÜNYASI Kurulu düzenin dayattığı yoksunlukla- nn sorgulanması var sonra. Yoksunluk mu sahiden, bize yoksunsun denilen? Sorgula- mak. Kendi içini karıştınp durmak. Başka- lan tarafından konulan ya da bireyin ken- disinin sanarak koyduğu hedeflerin, o he- deflere varanlann, varamayanların izlenip yargüanması? Yargılamak, doğru kelime mi? Yorumlamak olabilir belki. Koca bir boşluğun içinde minik minik açılan delik- ler, nefes aldıklan yer... Her öykü kahramanı sözde dokunduğu, onlarla aynı düzlemde yan yana yaşadığı insanlara kuşbabşı bakıyor aslında. Takın- ü, susku, suskunun arkasındaki fazladan konuşkan iç ses, boğuntu, öfke ve sıkıntı elbette... "Gök bulutsuz. tçimdeyse yo- ğun, kapanık bir havanın sıkıntısı var." Öyküler duygular, ruh halleri, düşünceler- le iç içe. Kitap kapağındaki palyaçonun yüzü de öyküleri gibi. Renkli bir yüz bu, kanşık, cızutılı ve tüm bunlar beîli belir- siz... On yıllık bir hayalden söz ediyor Sonra öyküsünün kahramanı. Gerçekleşmek üze- re olan bu hayal, arkadaşının gözlerinin içini güldürürken bizimkinde en ufak bir heyecan kıpırtısı yok. "Konuşmadan otu- ruyoruz. Söylenecekler tükenrniş gibi. Dile kolay! On yıl öncesinden yapılmaya başla- nan planlar, kurulan hayaller, gelenler, gel- meyenler, ölenler, kalanlar, hepsi ama hepsi işte buraya getirdi bizi." Peki ya son- ra? Öykü kişilerinde şeytan tüyü var sanki, içtenliklerinden mi, bizi kendimizle ve at- ladığunız pek çok şcyle yüzleştirdikleri için mi, yoksa tuhaf hallerinin bizde uyandırdı- ğı şakacı bir merhamet duygusu mu, ya da tüm bunlann hepsi mi neden bilmiyorum ama her biri biz anlamadan "bizimki" olu- veriyor. Kerem Işık tasarruflu bir dil kullanıyor. Öyküler kesinlikle birer iç döküş değil. In- ce ince işlenmiş dünyalar. Samimi ve ger- çek. Yazar, dışandaki gerçekle içerideki gerçekliği açık bir şekilde ama üstüne ba- sıp itici olmadan çatpıştınyor. Bu metinler için şiirsel bir dille kurulmuş bile denebi- lir. tnsanın en ince yerinden gelenlcri içe- ren cümlelcr kurduğu, kendini çok olağan bir şeymiş gibi doğallıkla açnğı bu naif metinlerin şüre yakın duruşu şaşırtıcı de- ğil. Pek çok öyküde de Edip Opsçver, Cevat Çapan gibi şairlerin şiirlerinJen alıntılar var. "Vurun Kendinizi Kıyılannıza"da "Ha- yır mı gelir şiiri tükenen bir hayattan?" di- yor Suat, bizimkilerden birinin arkadaşı. Ne zamandır tek bir dize bile yazamıyor- muş. Aslında bu öyküde anlatıa kadar Su- at da bizimki, bazı yönlerden. Yalnızlık, akışa bırakmak, anlamsızlık içinde o da, dışından konuşuyor, farklılığı bu. "Biliyor musun" diyor anlatıcıya, "Kaçak bir yolcu gibi hissediyorum bazen kendimi. Birileri burada olmamam gerektiğini fark edivere- cek diye ödüm kopuyor." Yaşam şaşırtmıyor onlan. Tıpkı bir ok- kalık turşu kabını ayaklanmızın üzerinde sürekli taşıyor olmamızın bizi şaşırtmadığı gibi. Ölümü bile kanıksamışız, cenneti. Yağmurdan da güneşten de korunmak için şemsiye taşıyoruz. Aşktan, dostluktan da mı? Korunmaya gerek var mı? Tkr Ölümde "Yok!" Yaşam da "Yok!" Aslında cennet de "Yok" Ölmek kolay, yaşamak lazım. )Kavis Yeniler m Dünya edebiyatından iki başyoptt... Ashnda Cennet de Yok/ Kerem Işık/ Yapı Kredi Yaytnlan/88 s. DAÛniM AUA/ 2B25»MZt w nBtn scfiunı M R M H I I H » rMuıgüzti birdünyn )Kavis C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1064 SAYFA 1 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle